logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Servan Kaya (2) [1.B.], B. No: 2021/63593, 21/1/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

SERVAN KAYA BAŞVURUSU (2)

 

(Başvuru Numarası: 2021/63593)

Karar Tarihi: 21/1/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Servan KAYA

Vekili

:

Av. Hüseyin BOĞATEKİN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın başvurucu (sanık) tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddia ve savunmaların karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Gürsel Hudut Karakol Komutanlığı, Mardin'in Kızıltepe ilçesinde biri Suriye uyruklu olmak üzere dört kişiyi sınırı ihlal teşebbüsünde bulundukları sırada 6/3/2016 tarihinde yakalamıştır. Suriyeli şahsın üzerinden ele geçirilen dijital materyalde; PKK/KCK terör örgütünün Türkiye genelindeki gençlik, kadın, YDG-H yapılanmaları, faaliyetleri, katılımı sağlanan kişilerin kimlik bilgileri ve eylem planlamalarına ilişkin bilgiler olduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda ismi geçen kişilerden birisi de E.G. isimli bir vatandaştır. Söz konusu kişi 3/4/2016 tarihinde yakalanarak tutuklanmıştır.

3. E.G.nin müdafi huzurunda verdiği bilgilerde başvurucunun faaliyetlerini ve örgüt içerisindeki yerinin ne olduğunu beyan etmiş, ayrıca fotoğraf teşhisinde bulunmuştur.

4. Bunun üzerine yapılan çalışmalar sonucunda başvurucu yanındaki bir erkek şahısla birlikte kolluk görevlileri tarafından İstanbul'da 1/6/2016 tarihinde yakalanmıştır. Başvurucunun üzerinde başkası adına tanzim edilmiş bir nüfus cüzdanı da ele geçirilmiştir. Başvurucu, silahlı terör örgütü üyeliği kapsamında 3/6/2016 tarihinde tutuklanmıştır.

5. Diğer taraftan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2015 ve 2016 yıllarında başlayan diğer soruşturma dosyalarında başvurucu hakkında beyanlarda bulunan başka kişiler de bulunmaktadır. Bu kişiler özetle, başvurucunun PKK terör örgütü adına gençlere siyasi ve ideolojik eğitim verdiğini, terör örgütünün kırsal alanına eğitim verdiği kişileri aktardığını ifade etmişlerdir. Bunun üzerine başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 6/10/2017 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma ile resmi belgede sahtecilik suçlarından cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlenmiştir. İddianamede; G.K., A.Y. ve Z.A. isimli tanıklar ile gizli tanık Can'ın beyanlarına, yine bunlardan ele geçirilen dokümanların içeriklerine yer verilmiştir. Bu kapsamda başka bir soruşturma dosyasında şüpheli olan H.D'den ele geçirilen belgeler de bu dokümanların bir kısmını oluşturmaktadır. H.D'nin müdafi eşliğinde alınan 8/10/2015 tarihli kolluk ifadesinde başvurucuyu tanımadığını belirttiği anlaşılmıştır. İddianamede ayrıca başvurucudan alınan dijitallerin incelenmesinde terör örgütünün propagandasının yapıldığı görüntüler olduğu ileri sürülmüştür. Bu kapsamda başvurucunun örgütsel gizliliğe önem vererek, örgüt içerisinde faaliyet yürüten şahıslar ile not kağıtları ve dijital ortamda hazırlanan raporlar ile irtibat kurduğu belirtilmektedir.

6. İddianamenin İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından kabulü üzerine tensip zaptı hazırlanmıştır. Başvurucu hakkında beyanlarda bulunan tanıkların dinlenilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına 3/11/2017 tarihinde karar verilmiştir.

7. Başvurucu ilk celsede savunma yapmış ve suçlamaları kabul etmemiştir. Bu celsede duruşma salonunda hazır bulunan M.Ç. ile Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi(SEGBİS) aracılığıyla dinlenen A.Y. ve G.K. isimli tanıklar, daha önceki ifadelerini kabul etmemiş ve fotoğraf teşhisinde bulunmadıklarını ileri sürmüşlerdir. Celse sonunda, diğer hususların yanı sıra, çeşitli sebeplerle ifadesi alınamayan ve başvurucu hakkında beyanda bulunan B.İ., Z.A. ve R.Y. isimli diğer kişilerin tanık olarak dinlenilmesi yönünde ara karar verilmiştir.

8. İkinci celsede Z.A. ve B.İ.tanık olarak SEGBİS vasıtasıyla dinlenilmişlerdir. Bu tanıklardan birisi daha önce başvurucu hakkında verdiği beyanı yinelemiştir. Bu kapsamda hakkında açılmış bir dava olan tanık B.İ.nin ifadesi şu şekildedir:

"Şuan SEGBİS ekranında görmüş olduğum şahsın gerçek adını bilmiyorum ancak Servan kod adını kullanıyordu.(Servan KAYA'yı gördüğünde) Ben 2016 Şubat sonundan itibaren yaklaşık 1 ay boyuncu HDP İstanbul İl Binasında ideolojik eğitim aldım.İl binası Taksim'deydi. Farklı farklı şahıslar ideolojik eğitim olarak örgüt tarihi, kadın ideolojisi, örgüt ile ilgili ideolojik bilgiler, devrim kültürü ve ahlak bilgisi konularında bizlere eğitim veriyorlardı. Ben binanın çatı katında yatıp kalkıyordum. SEGBİS ekranında görmüş olduğum sanık da örgüt kadrolarından biriydi, oraya gidip geliyordu. Bu şahsın ideolojik eğitim verdiğini hatırlamıyorum."

9. Aynı celsede dinlenilen diğer tanık Z.A. ise önceki ifadelerini reddetmiş ve başvurucuyu tanımadığını ifade etmiştir.

10. Üçüncü celsede başvurucu hakkında beyanda bulunan E.G., SEGBİS aracılığıyla dinlenilmiştir. Tanık E.G., başvurucuyu tanımadığını belirtmiştir. Önceki ifadesi sorulduğunda ise böyle bir ifade vermediğini iddia etmiştir.

11. Bir sonraki celsede nüfus cüzdanının aldatma kabiliyeti olup olmadığına dair başvurucunun bilirkişi raporu alınması talebi Mahkemece reddedilmiştir. Ara kararı gerekçesinden dosyadaki mevcut kriminal raporun olması ve yerel mahkemenin takdir yetkisi kapsamı üzerinden değerlendirme yapıldığı anlaşılmıştır. Diğer taraftan iddianamede beyanları yer alan gizli tanık Can'ın dinlenilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına dair ara kararı verilmiştir.

12. 28/11/2018 tarihli beşinci celsede tanıklar hazır edilememiştir. Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını sunması üzerine başvurucunun savunma yapabilmesi için duruşma ertelenmiştir. Bu kapsamda ayrıca tanık R.Y. için İstanbul askerlik şubesine yazılan yazılara da cevap verilmediği, dosyanın geçirmiş olduğu safahat, başvurucunun tutuklu oluşu gözönüne alınarak yargılamayı sürüncemede bırakmamak amacıyla tanıkların dinlenilmesinden vazgeçilmesine dair ara kararı verilmiştir.

13. Celse arasında dört kişinin beyanlarında ve teşhislerinde başvurucunun adının geçmesi nedeniyle ifade suretleri ve teşhis tutanakları yargılamayı yürüten Mahkemeye gönderilmiştir. Bunun üzerine altıncı celsede bu dört tanığın, gizli tanık Can'ın ve daha önce dinlenilemeyen H.D. isimli tanığın dinlenilmesi yönünde ara kararı tesis edilmiştir. Ayrıca gelen evrak, ceza infaz kurumu aracılığıyla başvurucuya tebliğ edilmiştir.

14. Yargılama esnasında beyanları Mahkemeye iletilen dört tanıktan Ş.Ö. isimli tanık haricindekilerin beyanları SEGBİS vasıtasıyla yedinci celsede alınmıştır.

15. Bir sonraki celse sırasında dinlenilmeyen tanık H.D.'nin yurt dışında olduğunu sözlü olarak Mahkemeye ilettiği tutanak altına alınmıştır. Ayrıca tanıklardan Ş.Ö'nün SEGBİS yoluyla dinlenilmesi için zorla getirilme müzekkeresinin ilgili kişiye ulaşılamadığından bila ikmal döndüğü ve bu nedenle hazır edilemediği anlaşılmıştır. Başvurucu ve müdafi eşliğinde SEGBİS vasıtasıyla alınan gizli tanık Can'ın beyanları ise şu şekildedir:

"Ekranda gördüğüm şahsı (Servan KAYA) 2014-2015 tarihinde İstanbul Beyoğlu'nda Tarlabaşı'nda arkadaş vasıtası ile tanıdım. Bu şahsın adını bilmiyorum. Türkiye Askeri Polisi kürtlere zulm ediyor. Haklarımızı korumamız lazım. Beni kırsala göndereceğini söyledi. Kırsalı kazandıktan sonra merkeze alacaklarını söyledi. Bu şahıs bana bir not verdi. Diyarbakır Hdp binasına gitmem gerektiğini söyledi. Beni bir bay bir bayan ile tanıştırdı. Onlarla tanıştıktan sonra kendisini bir daha görmedim.

Tanığın hazırlık beyanı okundu.

TANIKTAN SORULDU: Doğrudur. Evet Hdp il binasında görüştüğüm şahıs bu şahıstır. Not veren şahıs bu şahıs değildir. Kırsala gitmem gerektiğin[i] söyleyen şahıs bu şahıstır. Bu şahıs benim Diyarbakır'a gitmemi istedi."

16. Başvurucu ve müdafii, tanık beyanlarını kabul etmediğini ifade etmişlerdir. Mahkeme, tanıklar Ş.Ö. ve H.D'nin dinlenmesinden ise şu gerekçelerle vazgeçmiştir:

"...SEGBİS yolu ile hazır edilemedikleri, mevcut delil durumu, dosyanın geçilmiş olduğu safahat göz önüne alınarak yargılamayı sürüncemede bırakmamak amacıyla ... dinlenmelerinden oy birliği ile sarfı nazar edilmesine..."

17. Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası sonrası başvurucunun savunma yapabilmek için talebi üzerine süre verilmiştir. Son celsede başvurucu savunmasını müdafii aracılığıyla yapmış ve savunmaları da SEGBİS ile kayıt edilmiştir. 20/3/2019 tarihli kararda başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan 9 yıl 9 ay hapis cezası, resmî belgede sahtecilik suçundan ise 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararda başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olmasına ilişkin gerekçe özetle şu şekilde belirtilmiştir:

"Sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğini gösterdiği, sanığın çeşitlilik , yoğunluk ve süreklilik ilişkisi arz edecek şekilde PKK silahlı terör örgütü ile ilişkisinin bulunduğu, örgütün hiyerarşik yapılanması içerisinde yer aldığı, savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, örgüt içerisinde siyasi-ideolojik eğitimde ve örgüte eleman kazandırmada görev aldığı, sanığın somut olayda bu haliyle eylemlerinin terör örgütünün hedef ve çıkarları doğrultusunda olduğu, sanığın bu haliyle terör örgütüyle fikir ve eylem birliği içerisinde olduğu ve sanığın eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçu kapsamında kaldığı, sanığın silahlı terör örgütüne sadece lojistik destekte bulunması durumunun dahi silahlı terör örgütü üyeliği suçu yönünden yeterli olduğu, ... ,sanığın bu şekilde üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma ... suçlarını işlediği kanaatine varılmıştır.

Sanığın PKK / KCK silahlı terör örgütüne üye olmak şeklinde sübut bulan eylemine uyan Türk Ceza Kanununun 314/2. maddesi uyarınca suçun işleniş biçimine göre - suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer , suç konusunun önem vedeğeri , sanığın kastının yoğunluğu ve sanığın özellikle PKK terör örgütüne insan kazandırma konumunda önemli bir konumda olduğu ve bu yönüyle sanığın silahlı terör örgütüne lojistik destekte bulunmasının durumunun dahi silahlı terör örgütü üyeliği suçu yönünden yeterli olduğu, ,teşhis sayısı, teşhis beyanlarının birbirini doğrular mahiyette olması, sanığın kendisi hakkında beyanda bulunanlar hakkında adli yargı merciilerine yansıyan herhangi bir husumetinin de bulunmadığı , şahıslarca aleyhine tanıklık yapmalarının hayatın olağan akışına aykırı olması, sanığın örgüt amaçları doğrultusunda tam bir bağlılık içerisinde aktif olarak faaliyetlerde bulunduğu göz önüne alındığında cezanın asgari haddinin sanığa mütenebbih olmayacağı kanaatine varıldığından sanığın takdiren ve teşdiden cezalandırılmasına ..."

18. Başvurucu vekili süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İnceleme sırasında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen İ.M. ve E.İ.nin beyanları dosyaya girmiş, bu kişiler başvurucu aleyhine beyanda bulunmuşlardır. Başvurucunun istinaf istemi 1/10/2019 tarihinde reddedilmiştir. İstinaf incelemesini yapan Daire kararında bu tanıkların ifadelerinin hükme esas alındığına dair bir belirleme bulunmamaktadır. Diğer taraftan temyiz incelemesi sırasında A.K. isimli bir kişi de başvurucu aleyhine olabilecek şekilde ifade verdiği, ifade suretinin bir örneğinin başvurucunun dosyasına gönderildiği anlaşılmıştır. Bununla birlikte Yargıtay ilamında da dosyaya sonradan giren kişilerin beyanlarının hükme esas alındığına dair bir belirleme bulunmamaktadır. Hüküm, temyiz kanun yolu denetiminden geçerek 4/10/2021 tarihinde kesinleşmiştir.

19. Başvurucu, nihai hükmü 1/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 27/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

20. Başvurucu silahlı terör örgütü üyeliği suçunun kesinleşmesi üzerine bireysel başvuruda bulunduğundan inceleme bu suçla sınırlı olarak yapılmıştır. Bu kapsamda değerlendirme yapılırken resmî belgede sahtecilik yönünden inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

21. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikâyet haricindeki ihlal iddialarının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

22. Başvurucu, kovuşturma esnasında ve hatta Yargıtay aşamasında dosyaya giren yeni beyanlara ilişkin savunma talebinde bulunduğunu, açık yargılamada tanıkların dinlenmediğini şikâyet etmiştir. Aleyhe beyanları bulunan ve etkin pişmanlıktan yararlanan Ş.Ö. ve diğer tanıkların huzurda hazır edilerek beyanlarının alınmadığını, bu tanıkların savunma tarafından sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık), adil yargılanma hakkı kapsamında görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında önceki iddialarını yinelemiştir.

23. Başvuru tanık sorgulama hakkı kapsamında incelenmiştir.

24. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeninin varlığına bakılmalıdır. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015, §§ 27-46; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 45-67; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015, §§ 49-76; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021, §§ 33-42; Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51; Metin Akdemir (2), B. No: 2020/3964, 21/9/2022 § 36; Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40).

25. Somut olayda M.Ç. isimli tanık Mahkeme huzurunda dinlenilmiştir. Yine A.Y, G.K., Z.A. ve B.İ. ile E.G. de duruşma sırasında SEGBİS aracılığıyla dinlenilmiştir. Sonraki celselerde, celse arasında beyanları dosyaya giren dört kişinden Ş.Ö. haricindeki üç tanık ile gizli tanık Can da Mahkeme önünde SEGBİS aracılığıyla dinlenilmiştir. Mahkeme, tanıklar Ş.Ö., R.Y. ve H.D.'nin dinlenmesinden ise vazgeçmiştir. Başvurucunun duruşmada SEGBİS aracılığıyla dinlenilen tanıklara ilişkin herhangi bir şikâyeti yoktur.

26. Somut olayda başvurucu, sorgulanmasını istediği tanıkların isimlerini başvuru formunda Ş.Ö. ile diğer tanıklar olarak belirtmiştir.

27. Dinlenilmeyen tanıklardan H.D.'nin yurt dışında olduğunu Mahkemeye iletmesi, kendisine ulaşılamayan Ş.Ö. ile R.Y. isimli tanıklar yönünden de dosyanın geldiği aşama ve başvurucunun tutuklu olması nedenleriyle bu tanıkların dinlenilmediği anlaşılmaktadır. Kanun yolu aşamasında birtakım beyanların dosyaya girdiği ve bu beyanların başvurucu aleyhine olduğu söylenebilir. Bununla birlikte gerek istinaf incelemesi sırasında gerekse de Yargıtay kararında söz konusu beyanlar gerekçede yer almamıştır. Diğer taraftan başvurucunun aleyhinde beyanda bulunduğu anlaşılan tanıklardan Ş.Ö.'nün dinlenilmesi ve hazır edilmesi için yeterli bir gerekçenin sunulmadığı (bkz. § 15) kanaatine varılmıştır. Ayrıca gerekçeli kararda da tanıkların Mahkemede hazır edilememesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak mevcut durum tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadelere dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

28. Mahkemenin gerekçeli kararına bakıldığında hükme esas alınan delillerin bir bütün olarak gözönünde tutulması gerekmektedir. Başvurucunun mahkûmiyetinde duruşmada dinlenilmeyen tanık beyanları dışında teşhis tutanakları, ele geçirilen doküman içerikleri, duruşmada dinlenilen, sorgulama ile sorgulatma imkânı tanınan tanık B.İ. ve gizli tanık Can'ın, başvurucunun örgüt kadrosunda yer aldığı ve örgüte eleman kazandırdığı yönündeki beyanları da esas alınmıştır. Ayrıca ilk derece mahkemesinin kararından sonra dosyaya giren ve etkin pişmanlık kapsamında ifade veren kişilerin beyanlarına ilişkin olarak kanun yolu aşamalarında ayrı bir gerekçeye yer verilmemiştir. Bu nedenle gerekçeli kararda mahkûmiyete esas alınan deliller gözönüne alındığında başvurucunun Ş., H. ve R.Y. isimli tanıklar ile İ.M., E.İ. ve A.K. isimli diğer kişilerin beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek veya belirleyici nitelikte delil olduğunun kabulü mümkün görünmemektedir. Başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânı bulmadığı tanık beyanlarının tek veya belirleyici delil olarak mahkûmiyette kullanılmadığının tespit edilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkıyla ilgili uygulanan testin üçüncü aşamasıyla ilgili bir inceleme yapılmamıştır.

29. Açıklanan gerekçelerle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

30. Başvurucu, yerel mahkemenin kararının ilgili ve yeterli gerekçeden yoksun olduğunu, istinaf mahkemesi tarafından da savunmanın itiraz ve beyanlarının dikkate alınmadığını ifade etmiştir. Yerel mahkeme ve istinaf mahkemesinin kovuşturma aşamasında beyanlarını geri alan tanıkların değişen ifadelerine değinmediği şikâyet edilmiştir. Ayrıca örgüt üyesi olduğu iddiasının yargılamanın hiçbir aşamasında yeterli delile ve uygun gerekçeye sahip olmadığını ileri sürmüştür. Bu kapsamda hangi kod ismini kullandığı, örgütün hangi konumunda yer aldığı, sürekli ve çeşitli eylemlerinin açıklanmadığını belirtmiştir. Etkin pişmanlıktan faydalanan kişilerin beyanlarında başka somut ve kesin delil olmaksızın hüküm kurulduğunu ileri sürmüştür. Bakanlık, kabul edilebilirlik yönünden yapılan incelemeyi hatırlattıktan sonra ileri sürülen şikâyetlerin kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara yönelik olduğunu, olayın değerlendirilmesinde somut olayın ve mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında önceki iddialarını yinelemiştir.

31. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.

32. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesi de dikkate alındığında kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Tarafların uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Diğer taraftan Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan iddia ve itirazların bu defa kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açar (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48; Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).

33. Başvurucu silahlı terör örgütü üyeliği suçunun kesinleşmesi üzerine bireysel başvuruda bulunduğundan inceleme bu suçla sınırlı olarak yapılmıştır.

34. Mahkeme tarafından yapılan değerlendirme sonunda tarafların başvurunun sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçenin bulunduğu görülmüştür (bkz. § 17). Gerekçeli kararda, tanık beyanları, tutanaklar ile dosya kapsamında yer alan ve dijital materyallerden tespit edilen dokümanların birlikte ele alınması sonucunda değerlendirme yapılmıştır. Bu kapsamda Mahkeme, başvurucunun örgüte lojistik destekte bulunduğu ve örgütün kırsal yapılanması için insan kaynağı sağladığı kanaatine varmıştır. Delil ya da beyanların hangisine veya hangilerine itibar edilebileceği hususunun Mahkemenin kendi takdir yetkisi içerisinde kaldığı açıktır. Gerekçenin denetime elverişli olduğu, kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Hasan Tahsin GÖKCAN ve Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamışlardır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Hasan Tahsin GÖKCAN ve Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 21/1/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Gerekçeli karar hakkı adil yargılanma hakkı kapsamında ve hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsurunu oluşturmaktadır. Bu nedenle esasen Anayasa’nın 141. maddesinde özel olarak düzenlenmiş olan mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunluluğunun Anayasa’nın 36. maddesi içerisinde adil yargılanma hakkına ilişkin bir güvence olduğu kabul edilmektedir (AYM Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, par. 75). Mahkeme kararının gerekçesiz olması veya gerekçenin ilgili ve yeterli olmaması, kararda ulaşılan sonucun hakkaniyetli bir yargılamaya dayalı olduğu konusundaki inancı ve algıyı zedeler, hatta hakkaniyetsiz bir yargılama yapıldığı izlenimine neden olabilir.

2. Gerekçeli karar hakkı yargılamanın sonucuna yönelik bir teminat sağlamaz. Bu hakkın sağladığı güvencenin iki boyutu bulunmaktadır. Mahkeme kararının, aşağıda değinilecek olan bu iki boyutuyla bağlantılı olarak ilgili ve yeterli gerekçe içermemesi durumunda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği kabul edilmelidir. Bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi de uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarının incelenmesini kapsamaktadır (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, par. 30; Göksal Yeğin, 2020/26421, 28.11.2024, par. 26).

3. Hakkın sağladığı güvencenin ilk boyutuyla her türlü mahkeme kararının davanın/uyuşmazlığın temeliyle ilgili olan maddi ve hukuki konuları inceleyip açıklığa kavuşturmayı kapsayan ilgili ve yeterli gerekçeyi içermesi gerekir. Nitekim AYM bir kararında gerekçeli karardan, davanın esas sorunlarının incelendiğinin anlaşılması gerektiğini ifade etmiş (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, par. 56), diğer bir kararda ise uyuşmazlığın temelini oluşturan naklen atama şeklindeki hakka yapılan müdahalenin dayanak nedenlerine ilişkin incelemenin yapılmaması nedeniyle kararda ilgili ve yeterli gerekçenin bulunmadığı vurgulanmıştır (bkz. AYM Turgut Yokuş, 2018/24266 , 18.12.2024, par. 25). AYM gerekçeli karar hakkının kapsamını başka bir kararında; “Mahkemelerin kararlarının davanın temeliyle ilgili olay, olgu ve hukuki sorunlar ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında ilgili ve yeterli gerekçe içermesi zorunludur.” ifadesiyle açıklamıştır (Sani Bayar, G.K. B. No. 2021/26642, 21.11.2024, par. 43).

4. Bu bağlamda karar gerekçelerinde davaya konu maddi olayın ne şekilde gerçekleştiğine dair ulaşılan kanaatın bilim ve mantık kurallarıyla çelişmeden delillerle bağlantı kurularak açıklanması, yine maddi olaya uygulanan hukuki nitelendirmenin de hukuki dayanaklarıyla birlikte izah edilmesi zorunludur. Hukuki nitelemenin yapılabilmesi için öncelikle maddi olayın ne şekilde gerçekleştiğinin belirlenmesi gerekir. Başka deyişle uyuşmazlığın temelini oluşturan maddi olay ve olguların mahkemece kabul ediliş biçimlerinin izahında delillerle bağlantı kurulmadan soyut bir kanaat açıklamasıyla yetinilmesi halinde kararın ilgili ve yeterli gerekçeyi içerdiği kabul edilemez. Öte yandan gerekçede ilgili delilin neden hükme esas alındığı veya alınmadığının nedenlerinin de gösterilmesi gerekir. Gerekçeyi okuyanın zihninde delillerle irtibat kurmasını bekleyen, tabiri caizse “delilleri saydım, kanaatimi de açıkladım, siz anlarsınız” şeklindeki bir yaklaşıma dayalı açıklamalar gerekçe kavramıyla bağdaşmaz. Nitekim maddi olayın ne şekilde gerçekleştiğine dair kabulün delillerle bağlantılı olarak ve yönteme uygun şekilde açıklanamadığı durumda suçun sübutuyla ilgili tüm şüphelerin giderildiği, dürüst ve şeffaf bir yargılama sonucunda nihai karara ulaşıldığı söylenemez. Hatta bu durumda hukuki niteleme de sorunlu hale dönüşür. AYM’nin ifade ettiği üzere; “Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koymalı ve hükme temel alınan delillere dayalı olarak maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal ve hukuksal bağlantıyı göstermelidir.” (Alper Tekişalp, 2020/31809, 18.12.2024, par. 11).

5. Diğer taraftan gerekçede, yargılamada gerçekleştiği belirlenen maddi olay veya olgunun hukuki nitelenmesine ilişkin hukuksal dayanakların açıklanması da zorunludur. Somut olay veya olgunun hangi nedenle benzer hukuki kurum ve kavramlara uymadığı, hangi nedenle bu şekilde nitelendiği hukuksal bir mantık içerisinde açıklanmalıdır. Hukuk kurallarının yorumlanması gerektiğinde yorum kurallarına uyulması gerekir. Bu zorunluluğun yerine getirilmemesi durumunda ulaşılan nihai sonucun ve hüküm fıkrasında yapılacak hukuki nitelendirmenin hukuksal ve mantıksal bir temele dayandığı söylenemez. Görüldüğü üzere gerekçeli karar hakkı güvencesinin birinci boyutunu kapsayan gerekçenin hiç bulunmaması ya da ilgili ve yeterli olmaması yargılamanın hakkaniyetini zedeleyecektir.

6. Gerekçeli karar hakkı güvencesinin ikinci boyutunu ise davanın sonucunu etkileyebilecek olan tarafların iddialarının incelenip gerekçede tartışılması hususu oluşturmaktadır. Bu boyut açısından her türlü iddianın değil, yalnızca dava sonucunu etkileme potansiyeli olan, davaya ilişkin temel maddi veya hukuki sorunlara yönelik iddiaların cevaplandırılması zorunlu görülmelidir (bu yönde bkz. AYM Delil Tekin, B. No: 2021/20630, 23/10/2024, par. 15; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, par. 35; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, par. 56).

7. Kanun yolu denetim mahkemelerinin gerekçelerinde ise bütün iddialara yeniden cevap vermeleri zorunluluğu bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin kararında yer alan gerekçeye dayanıldığının açıklanması, gerekçe zorunluluğunu karşılamak için yeterli olabilir. Bununla birlikte hüküm veren mahkemenin gerekçesinin maddi ve hukuki sorunları açıklamak bakımından ilgili ve yeterli olmaması ya da davanın taraflarının kanun yolu dilekçesinde ileri sürdüğü hüküm sonucunu etkileyebilecek hususun denetlenen mahkeme kararında tartışılmadığı durumda istinaf veya temyiz denetimi yapılırken bu iddiaların karşılanmaması da gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesine neden olur.

8. İncelenen ceza mahkemesi kararında ise yargılama safahatına ve delillerin neler olduğuna dair oldukça geniş açıklamalar yer almaktadır. Bununla birlikte mahkemenin aleni duruşmada ikame edilen deliller etrafında maddi olayı ne şekilde kabul ettiğine dair ulaştığı yargıyı/hukuksal kanıyı, delillerle bağlantı kurarak açıklamadığı durumda ilgili ve yeterli gerekçenin bulunduğu söylenemez. Nitekim ceza mahkemesinin mahkumiyet gerekçesinin ulaşılan kanıya dair kısmı, bireysel başvuru kararının 17. paragrafında görüldüğü üzere uzun bir paragraf kapsamında açıklanmaktadır. Burada silahlı terör örgütüne üye olma suçunun oluştuğuna ilişkin olarak varılan kanaat; “…sanığın çeşitlilik, yoğunluk ve süreklilik ilişkisi arzedecek biçimde PKK terör örgütü ile ilişkisinin bulunduğu ve örgütün hiyerarşik yapılanması içerisinde yer aldığı, örgüt içerisinde siyasi-ideolojik eğitimde ve örgüte eleman kazandırmada görev aldığı… örgüt amaçları doğrultusunda tam bir bağlılık içerisinde aktif olarak faaliyette bulunduğu…” biçimindeki ifadelerle açıklanmıştır. Bununla birlikte anılan paragrafta ulaşılan kanaatin dayanaklarının, gerekçeli karar hakkının ilk boyutu bağlamında delillerle bağlantı kurularak açıklandığı ve gerekçelendirildiği görülememektedir.

9. Söz gelimi suçun kanıtlanmasına ilişkin çeşitlilik, yoğunluk ve süreklilik unsurlarının varlığını gösteren delillerin neler olduğuna, yine sanığın örgütsel eğitimlere katıldığına, katıldığı faaliyetin örgütsel eğitim faaliyeti olduğuna veya örgüte eleman kazandırma çalışmalarını yürüttüğüne dair kanaate nasıl ulaşıldığına ilişkin olarak, delillerle bağlantı kurularak bir değerlendirme ve açıklamaya yer verilmemiştir. Bunun yanında savunmanın ileri sürdüğü hususların neden kabul görmediğinin izahına da ihtiyaç duyulmamıştır. Şüphesiz Mahkeme kararının sözü edilen paragrafının öncesinde sayfalarca iddialara, savunmalara ve dosyada bulunan delillere de yer verilmiştir. Bunlar karar gerekçesinde bulunması gereken unsurlardandır. Ancak gerekçenin en önemli kısmını, hangi maddi olgunun (örneğin çeşitliliğe, sürekliliğe veya örgüte eleman kazandırma faaliyetine) hangi delilden hareketle kabul edildiğinin delillerle bağlantı kurularak açıklanması oluşturur.

10. İncelenen başvuruda Mahkeme, kararında sıraladığı delillerden bir sonuca ulaşmış ve bu sonucu açıklamış ise de hakimin zihninde delillerle kurduğu bağlantının gerekçeye yansıtıldığı görülememektedir. Böyle bir durumda ulaşılan karar sonucunun tarafları ve kamuoyunu ikna etmesi, hakkaniyetli bir yargılama yapıldığı izlenimi oluşturması mümkün olmayacaktır. Yine bu şekilde ilgili ve yeterli gerekçenin bulunmadığı durumda sanığın kanun yolu başvurusunu hangi nedenlere dayandırması gerektiğine dair tam bir öngörüde bulunması ve etkili başvuru yapabilmesi de mümkün olmayabilir. Bu nedenlerle sanığın gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.

 

 

 

 

Başkan

 Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

 

 

 

KARŞI OY

1. Anayasa Mahkemesi 1. Bölüm 2021/63593 esas sayılı dosyada, sayın çoğunluk başvurucunun tanık sorgulama hakkı ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

2. Aşağıda açıkladığım gerekçelerle başvurucunun tanık sorgulama hakkı ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

3. Olay ve olgular mahkemenin gerekçeli kararında özetlenmiştir.

4. Başvurucuya ilişkin soruşturma 6/3/2016 tarihinde Suriyeli bir şahsın üzerinde ele geçen dijital verilerin incelemesi sonucu başvurucunun PKK-KCK terör örgütünün Türkiye’deki gençlik yapılanması olan YDG-H yapılanması içerisinde yer aldığı gerekçesiyle 1/6/2016 tarihinde yakalanarak tutuklanmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen başka soruşturmalarda başvurucunun PKK terör örgütü adına ideolojik eğitim verdiği kırsal alana eğitim verdiği kişileri aktardığına ilişkin tanık beyanları elde edilmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca bu deliller ile birlikte terör örgütüne üye olma ve evrakta sahtecilik suçlarından iddianameler düzenlenmiştir.

5. Mahkemece bir kısım tanıklar SEGBİS aracılığıyla dinlenmiş, bazı tanıklar mahkemede dinlenilmiş, bazı tanıkların ise dinlenilmesinden vazgeçilmiştir. Mahkeme bu şekilde hükme ulaşmıştır.

6. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

7. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

8. Somut olayda tanıklardan Hakan, Şihmuz ve Rıdvan’ın dinlenmekten vazgeçerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun örgüt üyeliğinden ceza aldığı unutulmamalıdır. Örgüt üyeliği suçunda kişinin faaliyetlerinin ortaya konulması gerekmektedir. Mahkeme hükmünü gizli tanık beyanlarına dayandırmıştır. Örgüt üyeliği suçunun unsurlarının belirlenebilmesi için tanıkların mahkeme önünde dinlenilerek sanığa soru sorma imkanının tanınması ileri sürülen iddialara ilişkin iddiaların doğruluğunun veya yanlışlığının ortaya konulması için gerekli imkanın sunulması sağlanmalıdır. Somut mahkeme kararında bunun sağlanmadığı açıktır.

9. Hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanıkların beyanları dışında başka delillere de dayanılmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanıkları sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanıkların beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda istinabe yoluyla beyanları alınan tanıkların duruşmada ya da ses veya görüntü nakli yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

10. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

11. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).

12. Somut olayda başvurucu terör örgütü üyeliği ile suçlanmaktadır. Dinlenmeyen tanıkların örgüt üyeliği suçunun unsurlarının tespiti bağlamında hükme katkı sunacağı açıktır. Maddi hakikatin ortaya çıkması bağlamında tanık beyanlarının sorgulanarak gerekçeli kararda tartışılması gerekmektedir. Mahkemece oluşturulan gerekçe Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararlardaki standardı taşımamaktadır. Bu nedenle gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesine karar vermek gerekmektedir.

 

 

 

 

Üye

 Selahaddin MENTEŞ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Servan Kaya (2) [1.B.], B. No: 2021/63593, 21/1/2025, § …)
   
Başvuru Adı SERVAN KAYA (2)
Başvuru No 2021/63593
Başvuru Tarihi 27/12/2021
Karar Tarihi 21/1/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın başvurucu (sanık) tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddia ve savunmaların karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi