TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SELÇUK AKBULUT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/100171)
|
|
Karar Tarihi: 14/5/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Aydın DEMİREL
|
Başvurucu
|
:
|
Selçuk AKBULUT
|
Vekili
|
:
|
Av. Arda BALCI
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutuklulukta makul sürenin aşılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. 22/5/2022 tarihinde İ.B.nin öldürülmesi olayıyla ilgili başlatılan soruşturmada başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler gözaltına alınmış, 23/5/2022 tarihinde tutuklanmaları istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilmiştir. Aynı gün Sulh Ceza Hâkimliğince verilen tutuklama kararında; dosya kapsamındaki tanık ve sanık ifadeleri, Olay Yeri Görgü Tespit Tutanağı başta olmak üzere tüm soruşturma evrakı kapsamına göre başvurucunun da aralarında bulunduğu şüphelilerin atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu ifade edilmiştir. Ayrıca öngörülen cezanın alt ve üst sınırı dikkate alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olacağı, adli kontrol uygulamasının hukuken ve fiilen yetersiz kalacağı, ayrıca henüz olaya ilişkin ifadesi alınamamış şahısların bulunması, olay yerinden söküldüğü anlaşılan kamera kayıt cihazının henüz ele geçirilememiş olması nazara alınarak şüphelilerin müdahale edebilecekleri deliller bulunduğu belirtilmiştir.
3. Uzunköprü Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 3/11/2022 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Tutuklama gerekçelerinde bir değişiklik olmadığı, şüphelilerin üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, dosyadaki mevcut delil durumu ve evrak kapsamı birlikte değerlendirildiğinde(tanık beyanları, tartışmanın başlayış sebepleri, olay yerinden şüphelilerin birlikte ayrılmış olmaları, akabinde olay yerine dönmüş olmaları gibi hususlar gözetilerek) şüphelilerin üzerlerine atılı Kasten Öldürme suçunu işledikleri konusunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, şüphelilerin üzerlerine atılı suçun CMK. 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması, alabilecekleri muhtemel cezanın üst sınırı ve kaçma şüphelerinin bulunması, tutuklama tedbirinin ölçülü olması, delil ikâmesinin devam ediyor oluşu, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacak olmasına göre CMK'nın 108 maddesi uyarınca şüpheliler [O.A.][TCKN:...], Selçuk AKBULUT [TCKN:...], [S.A.] [TCKN:...] ile [S.C.]'ün [TCKN:...] TUTUKLULUK HALLERİNİN AYRI AYRI DEVAMINA... [karar verildi.]"
4. Tutukluluğun devamına ilişkin karara yapılan itiraz Uzunköprü 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 11/11/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...şüpheliler [S.A.] ve SELÇUK AKBULUT'a isnat edilen "Kasten Öldürme" suçunun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, şüphelilerin savunmasları, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde şüphelilerin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin dosyada bulunduğu, soruşturmanın halen devam ediyor olması, iddia edilen suçun CMK.nun 100/3. maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, iddia edilen suç için öngörülen alt ve üst yaptırım miktarı, şüpheli Selçuk AKBULUT hakkında 5237 sayılı TCK.nın 39/1 maddesinin uygulanması halinde alabileceği cezanın alt sınırı göz önüne alındığında, şüphelilerin kaçma şüphesi ile birlikte değerlendirildiğinde; bu aşamada tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı anlaşılmakla tutuklu şüpheliler müdafilerinin itirazının reddine.."
5. Başvurucu, tutukluluğa itirazın kesin olarak reddine ilişkin kararı 11/11/2022 tarihinde öğrendikten sonra 21/11/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Başvurucu 1/12/2022 tarihinde tahliye edilmiştir.
7. Başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında 8/12/2022 tarihinde fezleke düzenlenmiştir. Fezlekede diğer şüphelilerin eylemleri dışında başvurucu yönünden; maktulün ölümüyle sonuçlanan olay sonrasında olayın faillerinden olduğu iddia edilen S.A.nın başvurucunun sürücüsü olduğu araçla olay yerinden ayrıldığı, yaklaşık yirmi dakika sonra bu kişilerin aynı araçta yakalandıkları ifade edilerek başvurucunun da söz konusu kasten öldürmeden sorumlu olduğu hususlarına değinilmiştir. Düzenlenen fezlekede;
1- Maktulün eşi çıkan tartışmada eşinin S.A., O.A. ve S.C. tarafından darbedildiğini, eşinin hareketsiz yattığını gördüğünü, başvurucunun maktulü darbetmediğini ancak olaydan sonra şüphelilerin bulunduğu araçla olay yerinden ayrıldığını, daha sonra S.A. ile geri döndüğünü,
2- Şüpheli S.C. ifadesinde maktulün S.A. ve O.A. tarafından darbedildiğini, O.A.nın işyerindeki görüntü kayıt cihazını aldığını, başvurucuyu tanımadığını,
3- Şüpheli O.A. ifadesinde, gelen hesap nedeniyle çıkan tartışmada maktulün kendisi ve S.A. ile kavga ettiğini, olay yerinden ayrıldıklarını, daha sonra başvurucunun S.A. ile arkalarından geldiğini,
4- Şüpheli S.A. hesap nedeniyle çıkan tartışmada maktulün küfrettiğini, kavga ettiklerini, olay sonrası başvurucuyla olay yerinden ayrıldığını, S.C. ve başvurucunun maktule vurup vurmadığını görmediğini,
v. Şüpheli S.F. ifadesinde S.A. ile O.A.nın maktul ile kavga ettiğini, daha sonra S.A. ile başvurucunun olay yerinden ayrıldığını, S.C. ile başvurucunun maktule vurmadığını,
vi. Tanık N.Y. beyanında maktulü hareketsiz yatar şekilde gördüğünü, olaydan sonra başvurucu ile S.A.yı aynı araç içinde gördüğünü,
vii. Başvurucu, herhangi bir kavgaya şahitlik etmediğini, olaydan sonra S.A. ile aracına binerek ayrıldığını, daha sonra olay yerine geri döndüklerini, maktule yönelik bir eyleminin bulunmadığını ifade etmiştir.
8. 13/12/2022 tarihinde düzenlenen iddianamede, başvurucunun kasten öldürme suçuna iştirak ettiği ifade edilerek cezalandırılması talep edilmiştir.
9. Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesi 3/12/2024 tarihinde başvurucunun ve S.C.nin beraatine, S.A. ve O.A.nın ise kasten öldürme suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Sanık S.F. ise suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçunu işlediği ifade edilerek mahkûm edilmiş ve hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucuya beraat etmesi nedeniyle haksız tutukluluk nedeniyle tazminat davası açabileceği hususu hatırlatılmıştır.
10. 4/12/2024 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu yönünden verilen beraat kararı istinaf edilmiştir.
11. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki ceza yargılaması istinaf aşamasında derdesttir.
12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Tutuklamanın Hukuki Olmaması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesini ortaya koyan somut deliller olmadan hukuka aykırı olarak tutuklandığını ve adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kaldığının açıklanmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
14. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre tutuklama tedbirinin uygulandığı yargılama neticesinde verilen kararının kesinleşmiş olması hâlinde başvurucunun tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiasına yönelik olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında tazminat davası açabileceği kabul edilmiştir (Reşat Ertan [1. B.], B. No: 2013/5700, 15/4/2015, § 26; Ömer Köse [2. B.], B. No: 2014/12036, 16/11/2016, § 34; Eyyüp Güneş [GK], B. No: 2017/28308, 21/10/2021, § 88; Murat Ağırel ve diğerleri [GK], B. No: 2020/11655, 7/4/2022, §§ 23-26). Somut olayda başvurucu hakkındaki hüküm henüz kesinleşmemiş olmakla, başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılan ve açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale, temel hak ve özgürlüklerin olağan dönemde sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan [1. B.], B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 60).
16. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, kasten adam öldürme suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
17. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
18. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57). Buna göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamada meşru bir amacın olması için ön koşul, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bu husus, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (Mustafa Ali Balbay [1. B.], B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
19. Bu noktada her somut olayda tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdiri öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine ait olduğunun zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercilerinin Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumda olduğunun yeniden ifade edilmesi gerekir (Gülser Yıldırım (2)[GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017 §§ 123, 124).
20. Somut olayda düzenlenen fezlekede tanık ve şüpheli ifadelerine yer verilerek başvurucunun olayın faillerinden olduğu değerlendirilen diğer şahıslarla hareket ettiği, maktulün ölümüyle sonuçlanan olaylardan sonra S.A. ile olay yerinden ayrıldığı, olaydan bir süre sonra da aynı araçta yakalandığı belirtilmiştir (bkz. § 6).
21. Anayasa Mahkemesi; kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını zira tutukluluğun amacının, yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ali Balbay, § 73; Mehmet Haberal [1. B.], B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 71).
22. Öte yandan tutuklama aşamasında suçun sübutu gerekmediği için isnat edilen eylemin tutuklama kararında belirtilen suçtan başka bir suçu oluşturma ihtimali olması tutuklama kararını salt bu nedenle hukuka aykırı hâle getirmeyecektir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi birçok kararında somut olgular içeren tanık anlatımlarını suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Metin Evecen [2. B.], B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52, Recep Uygun [2. B.], B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43; İsmail Çıtak [1. B.], B. No: 2016/78629, 28/11/2019, § 52; Y.G. [1. B.], B. No: 2017/5933, 9/1/2020, § 55; İbrahim Okur [1. B.], B. No: 2016/50394, 27/2/2020, § 82; Mustafa Onuk [2. B.], B. No: 2016/21484, 9/7/2020, §§ 49-52; Yusuf Erdoğan [1. B.], B. No: 2017/11828, 10/2/2021, § 46).
23. Tüm bu bilgiler ışığında, tutuklamaya esas deliller gözönüne alındığında, başvurucunun isnat edilen eylemleri işlediğine yönelik kuvvetli suç şüphesinin mevcut olduğuna ilişkin kabulün temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.
24. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşul yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
25. 23/5/2022 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliği tarafından kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, toplanmamış deliller bulunduğu, adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı ifade edilerek başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir (bkz. § 2). 3/11/2022 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliği tanık beyanları, tartışmanın başlayış sebepleri, olay yerinden şüphelilerin birlikte ayrılmış olmaları, akabinde olay yerine dönmüş olmaları gibi hususlar gözetilerek kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu belirtmiş; atılı suçun CMK. 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması, alabilecekleri muhtemel cezanın üst sınırı ve kaçma şüphelerinin bulunması, tutuklama tedbirinin ölçülü olması, delil ikamesinin devam ediyor oluşu, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacak olması nedeniyle tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir (bkz § 3). Buna yönelik itiraz ise Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 11/11/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir (bkz § 4).
26. Somut olayda başvurucuya isnat edilen suça ilişkin soruşturmada delillerin toplanması sürecinin devam ettiği ve tutukluluk hâline ilişkin mahkeme kararlarının esasen delillerin tamamının toplanmamış olması gerekçesine dayandığı anlaşılmaktadır. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından dosya kapsamında yer verilen delillere atıfla kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu ve delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması yanında atılı suçun niteliği gözetildiğinde tutuklama nedenlerinin varlığına kanaat getirilmiştir. Bu kapsamda kuvvetli suç şüphesinin varlığı yanında özellikle delillerin yok edilmesi, gizlenmesi veya değiştirilmesi şüphesine yönelik olarak başvurucu yönünden tutuklama nedenlerinin bulunduğuna ilişkin kabulün olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
27. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir.
28. Başvurucunun tutuklanmasına temel olan soruşturmada birçok şüphelinin bulunduğu ve tutukluluk sürecinde delillerin toplanmasına devam edildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda başvurucu hakkında 23/5/2022 ile 1/12/2022 tarihleri arasında uygulanan tutuklama tedbirinin somut olayın koşullarında ölçülü olduğu ve mahkemeler tarafından adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının temelsiz olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle, Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aşması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda kaçma şüphesi ve delilleri karartma nedenlerine ilişkin ilgili ve yeterli bir gerekçenin bulunmadığını, bu kararlarda adli kontrol tedbirinin niçin yetersiz kaldığının tartışılmadığını, matbu gerekçelerle tutukluluğun devam ettirildiğini belirterek tutukluluğunun makul süreyi aştığını ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
31. Başvurucunun bu iddiaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
32. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak [2. B.], B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek [1. B.], B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan [2. B.], B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 1/12/2022 tarihinde tahliye edilen başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
34. Başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında öngörülen güvencelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddialarının Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt ([2. B.], B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17) ve Bayram Gök ([2. B.], B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18) kararları doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.