logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Türksoy [2. B.], B. No: 2022/101898, 11/6/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA TÜRKSOY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/101898)

 

Karar Tarihi: 11/6/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Mustafa TÜRKSOY

Vekili

:

Av. Oğuz KAĞITCI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıt dolayısıyla başvurucunun terör örgütü üyesi olduğundan bahisle yürütülen yargılamada verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/11/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikâyet haricindeki diğer iddiaların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı olarak astsubay rütbesi ile çalışmış ve daha sonra 29/4/2017 tarihli ve 30052 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 17/4/2017 tarihli ve 689 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 1. maddesine göre kamu görevinden çıkarılmıştır.

6. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) yazdığı 23/1/2018 tarihli yazıda öncelikle şu hususlar belirtilmektedir:

i. TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) içerisinde deşifre olmamış FETÖ/PDY [Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması] mensubu askeri personele yönelik olarak yapılan çalışmalarda; 'Mahrem Hizmetler' olarak adlandırılan yapılanmanın gizliliğ[e] büyük önem verdiği, TSK içerisinde görevli terör örgütü mensubu askeri personel ile söz konusu yapı içerisinde üst düzey faaliyet yürüten sözde sorumluları arasında deşifre olmayı engellemek maksadı ile farklı iletişim modellerinin kullanıldığı, bu doğrultuda diğer FETÖ/PDY terör örgütü mensupları tarafından iletişim amacıyla kullanılan şifreli haberleşme uygulaması 'BYLOCK' dahil olmak üzere bilinen iletişim usullerinden uzak durdukları,

ii. Bu sebeple FETÖ/PDY terör örgütü içerisinde askeri personellerden sorumlu şahısların 2012-2016 yılları arasında kamuya açık ve birbirinden bağımsız Market/Büfe/Kırtasiye/Lokanta vb. gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı irtibat sağlanan sabit kontörlü hatları kullanmak suretiyle sorumlu oldukları askeri personeller ile iletişime geçtikleri,

iii. Yürütülen soruşturma kapsamında FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün askeri tesislerin yoğunlukla bulunduğu ilçelerde yapılanmaya büyük önem verdiği, bu ilçelerin başında ise Üsküdar ilçesinin bulunduğu, Üsküdar ilçesinde mukim Market/Büfe/Kırtasiye/Lokanta vb. ücret karşılığı irtibat sağlanan sabit kontörlü hatları bulunan işyerlerinin tespitine yönelik çalışmalarda, Altunizade Mahallesi ... Üsküdar/İSTANBUL sayılı adreste [E.] BÜFE ismi ile faaliyet gösteren işyerinde kurulu bulunan 216326.... numaralı sabit kontörlü telefonun örgüt mensupları tarafından 'Mahrem Hizmetler' yapılanmasında yer alan örgüt üyesi askeri personelle irtibat sağlamak için kullanıldığı yönünde bilgiler elde edil[diği],

iv. [Bunun] üzerine İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2018/252 D.İş sayılı kararı doğrultusunda söz konusu sabit kontörlü hatta ait ayrıntılı telefon detay dökümleri (HTS) kayıtları incelendiğinde ... toplam 244 şahsın kullanımında olduğu ... [GSM hattının tespit edildiği]...

7. Bu kapsamda Başsavcılık; aralarında başvurucunun da olduğu 244 kişi hakkında 1/1/2012 tarihinden 22/1/2018 tarihine kadar kendi baz ve karşı baz istasyonlarının belirlenerek arama/aranma ve SMS alma, gönderme, WAP, GPRS ve internet verilerini içeren dokümanlar ile bu görüşmelerde tespit edilecek numaraların adres ve kimlik bilgilerini gösterir şekilde hazırlanan HTS raporunun dijital ortamda çıkartılması için 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. maddesi uyarınca gerekli kararın verilmesini Hâkimlikten aynı yazı ile talep etmiştir. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği 23/1/2018 tarihinde talebi kabul etmiştir.

8. Başsavcılık bilirkişi incelemesine karar vermiştir. Bilirkişi listesinde yer alan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde adli bilişim uzmanı olarak görevli kişilere verilen görev şu şekilde belirtilmiştir:

" İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/12/2017 tarih ve 2017/4758 D.İş ile İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/01/2018 tarih ve 2018/252 D.İş sayılı kararları uyarınca BTK'dan celp edilen ve FETÖ/PDY sözde TSK yapılanmasında faaliyet yürüten sivil imamlarca örgüt mensubu asker şahıslarca irtibat amacıyla kullanıldığı tespit edilen (425) adet sabit hat ile soruşturma biriminden temin edilecek asker şahıslara ilişkin bilgilerin karşılaştırılarak söz konusu sabit hatlardan Üsküdar ilçesinde bulunan [E.] Büfe'ye ait 0216 326 ... numaralı hattın içeriğinden ardışık ve ardışık olmayan şekilde aranan asker şahıs bulunup bulunmadığı, arandığı tespit olunan asker şahıslardan ayrıca diğer (424) sabit hattan aranıp aranmadıkları hususunda rapor tanzimi hazırlanması,..."

9. Bilirkişi raporu 1/2/2018 tarihinde Başsavcılığa sunulmuştur. Bilirkişi raporunda başvurucu ile ilgili olarak 21/3/2012 tarihinde saat 17.56'da E. Büfeye (Büfe) ait sabit hat tarafından aranarak 36 saniye süre ile devam eden bir görüşmenin gerçekleştiği belirtilmektedir. Aynı tarihte, aynı sabit hattan saat 17.57'de Hava Kuvvetlerinde görevli başka bir astsubayın beş saniye ve üç saniye süre ile iki kez arandığı da tespit edilmiştir. Başvurucu hakkında ardışık aramaya dair başka bir kayıt bulunmamaktadır. Bunun yanında soruşturma birimince tespit edilen ve Büfeye tahsis edildiği anlaşılan sabit hat haricinde, aynı amaçla kullanıldığı anlaşılan diğer 424 sabit hatla başvurucunun bir iletişim kaydının bulunmadığı da tespit edilmiştir.

10. Bilirkişi raporundan sonra aralarında başvurucunun da olduğu 174 şüphelinin yakalanmaları, gözaltına alınmaları, ev ve işyerlerinde arama yapılması talebinde bulunulmuştur. Ayrıca suçun vasfı gereği 5271 sayılı Kanun'un 154. maddesi kapsamında her bir şüphelinin yakalanma tarih ve saati itibarıyla 24 saat süreyle müdafiileriyle görüşme hakkının kısıtlanmasına karar verilmesi talebi yer almaktadır. İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 19/2/2018 tarihinde tüm taleplerin kabulüne karar verilmiştir.

11. Başvurucu 20/2/2018 tarihinde gözaltına alınmıştır. Kolluk nezdinde ve müdafi eşliğinde alınan 27/2/2018 tarihli ifadede başvurucu, kendisine isnat edilen suçlamayı kabul etmemiş; ardışık olarak aranan diğer kişi ile Hava Harp Okulunda protokol astsubayı olarak görev yaptığını, 2013 yılında başka bir yere tayininin çıkması ile irtibatının koptuğunu belirtmiştir. Ayrıca aramanın kim veya kimler tarafından yapıldığını ve konuşma içeriğini hatırlamadığını dile getirmiştir. Görev yaptığı yerde askerlerin çarşı iznine çıktıklarında telefonları olmadığından dolayı kendisini birçok kez sabit hatlardan aradıklarını, herhangi bir büfeden aranmış olabileceğini, şehit ve gazi yakınlarından birisinin de aramış olabileceğini ifade etmiştir.

12. Başsavcılık, dosyada tefrik kararı vermiştir. Başvurucu ile başvurucuyla ardışık olarak aranan diğer kişinin de aralarında bulunduğu on kişinin dosyasını ayırmış ve bu kişileri tutuklamaya sevk etmiştir. Başvurucu sorgu sırasında daha önceki ifadesine ek olarak 24/5/2009 tarihinde ilgili GSM hattını iptal ettirdiğini dile getirmiştir. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun bir kez aranması ve bu aramanın ardışık olduğu yönündeki tespitler kapsamında başvurucunun tutuklanmasına 1/3/2018 tarihinde karar vermiştir. Aynı kararla diğer dokuz kişi de benzer gerekçelerle tutuklanmıştır.

13. Başsavcılık tarafından başvurucu ve diğer dokuz kişi hakkında 20/5/2018 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. Bu kapsamda tüm şüphelilerin 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 3. ve 5. maddeleri delaletiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası kapsamında cezalandırılması istenmiştir. İddianamede Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki örgütlenmesi ve mahrem hizmetler ayağı anlatılmış, Büfe tarafından yapılan aramalara ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Aynı Büfeden daha önce 2012-2013-2014 yıllarında aranan ve etkin pişmanlık kapsamında beyanda bulunan üç subayın ifadeleri de burada yer almaktadır. Bu kişiler özetle; bağlı oldukları şahıslarla ankesörlü telefon ya da sabit hatlar üzerinden iletişime geçtiklerini, hep aynı sabit hattan aranmadıklarını, düzenli olarak telefonla aranmadıklarını da beyan etmiştir.

14. İddianamenin kabulü ile İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 11/6/2018 tarihinde tensip zaptı düzenlenmiştir. Bu kapsamda, diğerlerinin yanı sıra başvurucu tarafından kullanılan GSM hattın 18/3/2012-26/3/2012 tarihleri arasında yapmış olduğu telefon görüşmelerine ilişkin arayan-aranan tüm görüşme tutanakları, arayan-aranan numaraların abone kimlik bilgileri, adresleri, arayan-aranan kişilerin arama anındaki sinyal bilgilerinin tespiti için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) yazı yazılmasına dair ara kararı verilmiştir.

15. Duruşma başlamadan önce BTK'dan istenen yazı 4/7/2018 tarihinde dosyaya sunulmuştur. 17/10/2018 tarihli ilk celsede başvurucunun savunması müdafi eşliğinde alınmıştır. Başvurucu savunmasında, söz konusu GSM hattının kendisine ait olduğunu beyan etmiştir. Altı yıl önceki yapılan görüşmeyi hatırlamadığını belirtmiş ve TSK'daki görevinin ne olduğunu açıklamıştır. Bu kapsamda görevi gereği 1998 yılından beri İstanbul'da çalıştığını beyan etmiştir. Celse sonunda başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.

16. İkinci celse ve üçüncü celsede diğer sanıklar hakkında beyanda bulunan tanıklar dinlenmiştir. Üçüncü celse sonunda diğer hususların yanı sıra; gerek İstanbul'da gerek İstanbul dışında FETÖ üyelerinin gizli haberleşmede kullandığı iddia edilen sabit ankesör hatlarının iddia edilen amaçlar doğrultusunda kullanıldığının neye göre, ne şekilde tespitinin yapıldığı, buna ilişkin bir tutanak olup olmadığının sorulmasına karar verilmiştir.

17. Başsavcılık tarafından müzekkereye 26/8/2019 tarihinde cevap verilmiştir. Söz konusu açıklamalara göre sabit hat çalışmalarının devam ettiği, kullanılan veri havuzuna dâhil edilecek hatlara ilişkin ilkelerin Başsavcılıkları tarafından belirlendiği; irtibatın tespit edildiği sabit hattın niteliği, yeri ve kullanım şekli ile hangi gerekçelerle işlem yapıldığı hususunun ilgili yerel kolluk birimi veya Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasının maddi gerçekliğin ortaya çıkarılması açısından isabetli olacağı değerlendirmesi yer almaktadır.

18. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında başvurucu ile ilgili olmayan tanıkların beyanları alınmıştır. Celse arasında Başsavcılık, mütalaasını sunmuş ve başvurucunun cezalandırılmasını talep etmiştir.

19. 17/7/2020 tarihli onuncu celsede başvurucu, Cumhuriyet savcısının mütalaasına karşı savunma yapmıştır. Başvurucunun savunmasının bir kısmı şu şekildedir:

"...benim hakkımda tek iddia 21 Mart 2012 tarihinde daha önce aynı yerde görev yaptığım ve tanıdığım [A.D.] ile arka arkaya bir defa, bir defa aranmış olmam, yani benim dosyamda sadece bir arama ve [A.D.] ile beraber aynı yerde, daha önce görev yaptığım kişiyle aranmış olmam, bunun haricinde ne bir başka hattan arama, ne bir farklı farklı ankesörlerden arama, ne bir periyodik arama, ne bir bilmem şifreli arama, ne bir başka bir şey türlü araması, kodlamalı arama, bilmem ne arama yok. ... protokol şubede beraber çalıştım, [A.D.] ile beraber aranmışız, ben bu aramayı da sayın mahkemeye şöyle izah ettim, 21 Mart 2012 HTS kayıtlarına baktığımda Sütlüce'de olduğum gözüküyor, o zaman ki ifademde de şunu anlatmıştım, ben Sütlüce'de gerçekten de hayatımda bir kere gittim, onda da Haliç Kongre Merkezi'ne çünkü o gün şehitler ve gaziler günü ile ilgili 18 Mart'ta yapılması gereken resepsiyon 21 Mart tarihinde hayal meyal hatırlıyorum bir resepsiyona gittiğimi %100 hatırlıyorum, çünkü avukatıma da açıkladım, detaya girme dediği için girmek istemiyorum, benim oradaki görevim, ben oraya gittim, oraya gidecek olan şehit yakınları, gaziler, gidecek komutanlar, subay, astsubay, askeri öğrenci, tüm bunların ulaşımından, planlamasını ben yaptım, bu aramanın kuvvetle muhtemel yani o gün değilde deselerdi ki 26 Şubat, 26 Mart, 26 Nisan deselerdi gerçekten hani ben bunu açıklamakta güçlük çekebilirdim ama gerçekten hayatımda bir kere gittiğim Sütlüce Haliç Kongre Merkezinde olan resepsiyonu çok rahatlıkla hatırlıyorum ve buna da açıklama getirebiliyorum, ..."

20. Bir sonraki celsede Cumhuriyet savcısının mütalaasına ilişkin diğer bazı sanıkların savunmaları alındıktan sonra hüküm verilmiştir. Bu kapsamda başvurucu hakkında silahlı terör örgütü üyeliği kapsamında neticeten 6 yıl 3 ay hapis cezası verilmiştir. Hükümle birlikte başvurucu hakkındaki yurt dışına çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin devamına karar verilmiştir. Başvurucunun ardışık olarak arandığı diğer kişi de silahlı terör örgütü üyeliği kapsamında mahkûm edilmiştir. Yargılanan diğer sanıklardan ikisi hakkında ise beraat kararı verilmiştir. Söz konusu kişiler hakkında beraat kararı verilmesinde esas olarak ilgili kişilerin tekil olarak aranması, sabit hattan ardışık olarak veya yoğun şekilde aranmamasına dayanılmıştır.

21. Gerekçeli kararda FETÖ/PDY'nin asker yapılanması hakkında bilgi verildikten sonra sırasıyla "Asker Yapılanmasının Örgüt Açısından Önemi", "Asker Yapılanmasına Eleman Kazandırma", "Asker Yapılanmasında Sorumlu Örgüt Mensupları", "Asker Şahısların Takibi ve İletişim Yöntemleri" alt başlıkları hâlinde açıklamalar yer almaktadır. Daha sonra ise şu hususlar belirtilmiştir:

"Aramaların başka bir askeri şahısla ardışık olmaksızın periyodik olarak yapılabildiği, asker şahıslarla ardışık olarak kısa zaman aralığında gerçekleştirildiği, ardışık aramanın iki türlü olabildiği, mahrem yapılanmada bulunan sivil tarafından bir hücreden sorumlu olabildiği gibi birden fazla hücreden de sorumlu olabildiği, buna göre ardışık aranan personelin aynı hücrede yer alma ihtimalinin bulunduğu gibi başka bir hücrede bulunması söz konusu olduğundan birbirlerini tanımamalarının doğal olduğu, yine üst rütbeliler açısından birebir görüşme söz konusu olduğundan ardışık aranmamasının da doğal olduğu, aynı hücrede ardışık aramaların biriyle irtibat kurulamaması üzerine diğer elemanın arandığı eğer ilk aramada irtibat kurulmuş ise aynı hücredekiler arasında sabit hat aramasının ardından aralarında görüşmelerin tespit edildiğinden hücredeki diğer elemanın aranmasına gerek bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Gizliliğe son derece önem verilmesi nedeniyle hücrelerin daha önceden birbirini tanıyan kişilerden oluşturulduğu, örgüt üyelerinin deşifresinin ve bilinmesinin engellenmesi amacıyla zorunluluk olmadıkça değişiklik yapılmadığı, bu nedenle aynı hücredeki kişiler arasında bulunan askeri personelin aralarında HTS analizi ile irtibatlarının tespiti, yine alınan MASAK raporlarından ve itirafçı ifadelerinden edinilen bilgiye göre aynı hücredeki kişilerin birbirleri arasında para transferlerinin mevcut olduğunun tespit edildiği, yine itirafçı ifadelerinden görüşmelerin sivil mahrem örgüt mensubu ile askeri personelin iki haftada bir rutin görüşmelerinin mevcut olduğu ve görüşmelere telefon üzerinden dinlenmesini önlemek amacıyla cep telefonlarının götürülmediği, götürülmüş ise de bu defa uçak moduna alındığı veya kapatıldığı bu hususta araştırma yapılması halinde cep telefonunun belirli periyodik aralıklarla hafta sonları cevapsız aramaların mevcudiyeti nedeniyle telefonun kapalı tutulduğunun tespit edilebileceği, aynı hücredeki askeri personelin cep telefonunu buluşma noktasına götürmesi ihtimalinde ortak baz istasyonundan sinyal tespit yapılabileceği dolayısıyla bu hususlara göre ayrıca örgüte mensup asker şahısların tespitinin mümkün olabileceği değerlendirilmiş ise de yargılamanın uzamaması açısından mevcut deliller yeterli görülerek bu hususlar araştırılmamıştır."

22. Bu açıklamalardan sonra kararda başvurucuyla ilgili yapılan değerlendirme şu şekildedir:

"Sanık Mustafa TÜRKSOY'un Hava Kuvvetleri Komutanlığında Astsubay olarak görev yaptığı, görev yaptığı adres itibari ile asker kişiler hakkında ankesörlü ya da kontörlü hat üzerinden FETÖ silahlı terör örgütünün mahrem imamlarıyla görüşüp irtibatta bulunduğuna dair yapılan incelemede sanık Mustafa TÜRKSOY'un adına kayıtlı ve kullanımında olan 0542 484 .... no'lu GSM hattının;

FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü sözde TSK Yapılanmasında faaliyet yürüten ve asker şahıslardan sorumlu olan sivil imamlar tarafından, asker şahıslarla örgütsel gizlilik ve hücresel teşkilatlanma gereği iletişim amacıyla kullandığı soruşturma birimince tespit edilen ve E. Büfe'ye tahsis edildiği anlaşılan 216326.... numaralı sabit hat kullanılarak; 21/03/2012 tarihinde saat 17:56:39'da görüşme süresi 36 saniye olacak şekilde dosyamızın bir diğer sanığı olan [A.D.] isimli astsubay rütbesindeki asker şahıs ile birlikte olmak üzere 1 grup içerisinde askeri personellerle ardışık olarak arandığı tespit edilmiştir.

...

Nihai olarak mahkememizce yukarıda yapılan sanık asker şahısların örgütün mahrem imamlarınca ankesörlü hattan iletişim yöntemi olarak arandıkları yönündeki kabul uyarınca sanığın kimliği tespit edilemeyen FETÖ silahlı terör örgütünün askeri şahısları takip ve idare ile görevlendirdiği mahrem imam (öğretmen) ile irtibatının olduğu, yine sanığın TSK içerisinde astsubay olarak görev yaptığı süreçte de örgüt ile irtibatını mahrem imamları vasıtasıyla devam ettirdiği, bu duruma göre de sanığın örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan ve en üst seviyede uygulanan gizlilik yöntemlerini (sorumlu sivil kişinin gittiği yerlere cep telefonu götürmemesi, kredi kartı kullanmaması, ismine bilet almaması, buluşma anında göz temasıyla bir birlerini takip etmeleri, buluşma yerlerine telefon götürülmemesi, sorumlu kişiyle telefon görüşmelerinin olmaması, hücre sistemine göre bir araya gelinmesi vs.) uygulayarak hareket etmesi nedeniyle özellikle mesleği gereği bilmesi gerekirken illegal örgüte dahil olduğu, askerlik mesleği gibi emre itaatin mutlak surette ve disiplin ile işleyen ülkenin güvenliğinden sorumlu kurumda görev almasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasa ve kanunlarına ve üstlerinin emir/talimatlarına göre değil, örgüt elebaşı Fethullah Gülen tarafından kurulan ve yönetilen örgütün amacını bilerek örgüt hiyerarşisine katılmakla iradesini sorgusuz sualsiz örgütün belirlediği üst konumdaki mahrem imama terk ettiği ve sorumlu örgüt üyesinden emir ve talimat almak suretiyle örgüt hiyerarşisine dahil olduğu kanaatine varıldığından Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli sanığın FETÖ silahlı terör örgütünün amaçlarını gerçekleştirmek için azami derecede değer verdiği kurum olması, 15 Temmuz 2016 tarihinde cebren ülke yönetimine el koymaya teşebbüsün örgüt mensubu askeri personel vasıtasıyla gerçekleştirdiği dikkate alındığında, sanığın örgüt mensuplarının hazırlamış olduğu örgüt evlerinde oluşturulan gruplarda yer almak ve örgütle organik bağ içerisinde Astsubay olarak TSK içerisinde görev yapmaktan ibaret eylemlerinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçunu oluşturduğu mahkememizce yapılan yargılama sonucunda kabul edilmiş, silahlı terör örgütü üyeliği için aranan hiyerarşik-organik bağ, çeşitlilik, süreklilik, yoğunluk kriterlerine uyması nedeniyle suçun maddi ve manevi unsurlarının oluştuğu, bu haliyle sanığın FETÖ Silahlı Terör örgütü ile iltisaklı olduğunun tüm dosya kapsamı ile sübut bulduğu, bu anlamda sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu, böylece sanığın FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediği, söz konusu örgütün devlet ve toplum için tehlikeli olduğu, vehamet arz eden eylemler gerçekleştiren bir örgütün üyesi olması nedeniyle tehlike suçu olarak düzenlenmiş olan silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan cezalandırılması gerektiği kanaatine varılmış, suçun işleniş biçimi, fiilin özellikleri, suç sebep ve saikleri, kastın ağırlığı ve yoğunluğu, meydana gelen tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak takdiren alt sınırdan hüküm tertip edilmiştir."

23. Başvurucu hakkındaki hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 13/9/2022 tarihinde kesinleşmiştir.

24. Başvurucu, Yargıtayın nihai kararını 24/10/2022 tarihinde öğrendiğini beyan ederek 23/11/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

25. İlgili ulusal mevzuat ve Yargıtay içtihadı ile uluslararası hukuk için bkz. Murat Albayrak [GK], B. No: 2020/16168, 8/3/2023, §§ 59-81.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Anayasa Mahkemesinin 11/6/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucu; ilk derece mahkemesinin gerekçesinin Anayasa'nın aradığı anlamda bir gerekçe ihtiva etmediğini, kanun yolu aşamalarında ileri sürdüğü hususların matbu gerekçelerden oluştuğunu, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık, başvurucunun iddiaları bakımından adil yargılanma hakkı ile sınırlı olarak görüş sunmuş ve başvurucunun şikâyetleri yönünden kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin Anayasa Mahkemesinin içtihadını hatırlatmıştır.

28. Başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

30. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesi de dikkate alındığında kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Tarafların uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan iddia ve itirazların bu defa kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açar (çok sayıda karar arasından bkz. Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Caner Kandırmaz [2. B.], B. No: 2013/3672, 30/12/2014, §§ 27-32).

31. Somut olayda Mahkemece başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediği sonucuna varılmış ve hakkında hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet kararı verilmiştir. Anılan kararda Mahkemece, kolluk birimlerinin ardışık aramaya ilişkin HTS kayıtlarıyla yapılan tespitler neticesinde başvurucunun ardışık arama yöntemi ile mahrem şahıslara zimmetlenen asker şahıslardan olduğuna dair tespitler delil olarak hükme esas alınmıştır.

32. Yargıtay kişilerin sabit veya ankesörlü hatlarla örgütsel iletişim kurma yöntemi uyarınca FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen araştırma işlemlerini içtihatlarında açıkça belirlemiştir (bkz. Murat Albayrak, §§ 127-132. Ayrıca bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 20/11/2024 tarihli ve E.2024/705, K.2024/15150; 19/11/2024 tarihli ve E.2022/6992, K.2024/14586; 21/10/2024 tarihli ve E.2022/3927, K.2024/11894 sayılı kararları).

33. Bu çerçevede Yargıtayın anılan kararlarında; sanıkla birlikte ardışık arandığı tespit edilen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılması, ardışık aranan diğer şahıslar hakkında soruşturma bulunması hâlinde bu kişilerin tüm aşama ifadelerinin getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmesinin sağlanması,sanığın kullandığını bildirdiği GSM hattı dışında operasyonel ve/veya patates hat kullanıp kullanmadığına yönelik yetkili kurumlar nezdinde araştırma yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, sanıkların bütün görev yerlerini kapsayan HTS kayıtları getirtilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda “gerçekleştirilen arama sayısı, aramaların ardışık ya da periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği saatler, konuşma süreleri, farklı ankesörlü telefonlardan aranıp aranmadıkları, ardışık aramaya dâhil olan şahısların aynı kuvvete mensup ve aynı rütbede olup olmadıkları, aramaları gizlemek için herhangi bir şifreleme yönteminin kullanılıp kullanılmadığı” hususlarını gösterir analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) araştırma yapılarak sanık hakkında herhangi bir ifade yahut beyan bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa onaylı örneklerinin getirilerek duruşmada 5271 sayılı Kanun'un 217. maddesi uyarınca sanık ve müdafiine okunması, anılan Kanun'un 210. maddesi kapsamında tek veya belirleyici ifade yahut beyan sahiplerinin duruşmada tanık sıfatı ile dinlenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği de ifade edilmiştir (bkz. R.T. [GK], B. No: 2021/47924, 29/5/2025, § 30).

34. Somut olayda Başsavcılık, daha önce etkin pişmanlık kapsamında ifade veren üç subayın beyanlarını nazara alarak bir büfeden yapılan aramalar için ilgili Hâkimlikten talepte bulunmuştur. Daha sonra HTS kayıtları ile ilgili olarak bilirkişi raporu almış ve bu doğrultuda gelen bilgilere göre iddianame düzenlemiştir. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan deliller dikkate alındığında başvurucunun, sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olduğuna ilişkin tespitlerin mahkûmiyet kararına götüren tek delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

35. Yapılan yargılama sonucunda başvurucunun ve hakkında mahkûmiyet kararı verilen diğer şahısların örgüt hiyerarşisine dâhil olduğuna dair gerekçede, FETÖ/PDY'nin askeri yapılanması ve gizliliği sağlamak için kullandığı yöntemler gözönünde tutulmuştur. Bu kapsamda bilirkişi raporu esas alınarak TSK'da astsubay olarak görev yapan başvurucunun da 21/3/2012 tarihinde sabit bir hattan bir kez otuz altı saniye süreyle ve ardışık olarak aranmasına dayanılmıştır. Ardışık arandığı kabul edilen diğer sanık A.D. yönünden de aynı ceza verilmiştir. Başvurucu ise söz konusu GSM hattının kendisine ait olduğunu kovuşturma aşamasında belirtmesine karşın suçlamaları hiçbir aşamada kabul etmemiştir. Diğer taraftan aynı yargılamada söz konusu sabit hattan aranılan diğer iki sanığın tekil olarak birden fazla kez arandığı ancak ardışık veya yoğun bir şekilde aranmadığı dikkate alınarak beraat ettikleri gözetildiğinde Mahkemenin esas olarak ardışık olarak aranma meselesine odaklandığı görülmektedir.

36. Anayasa Mahkemesi, Murat Albayrak kararında, örgüt tarafından kamuya açık ve birbirinden bağımsız olan market, büfe, kırtasiye, iddia bayisi, lokanta gibi işletmelerde bulunan ve ücret karşılığı kullanılan sabit (kontörlü/voip) hatlar ile Türk Telekoma ait ankesörlü telefon hatları üzerinden iletişim kurma yönteminin benimsendiğini kabul etmiştir. Ülke genelinde yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda ortaya konulan deliller ve etkin pişmanlıktan yararlanan kişilerin beyanları bu bağlamda dikkate alınmaktadır. Bu durumun temelinde FETÖ/PDY'nin kendine özgü ve gizlilik içerisinde hareket eden bir örgüt olması ile asker yapılanmasının örgüt açısından önemi yer almaktadır.

37. Somut olayda ise belirtilen aramaların, Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmaları karşılamadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle bahsi geçen bilirkişi raporunun örgütün iletişim yöntemine dair uyguladığı tedbir kuralları dikkate alınarak kolluk makamlarınca düzenlenmesi gerektiği, Yargıtay kararlarında belirtilen kişiselleştirilmiş ayrıntılı analiz raporuna karşılık gelmediği görülmektedir. Mahkeme, HTS verilerinin bilirkişi marifetiyle incelenmesi ve buna göre teknik bir rapor hazırlanması yönünde de araştırma yapmamış; Başsavcılık tarafından sunulan bilgiler ile yetinmiştir. Dolayısıyla muhakeme sürecinde elde edilen deliller ve Mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında, kişilerin sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olup olmadıklarının belirlenmesi açısından Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmaların (bkz. § 33) somut olayda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

38. Mahkemenin kararında bahsetmiş olduğu örgüt üyelerinin cep telefonlarını belirli periyodik aralıklarla hafta sonları cevapsız aramaların mevcudiyeti nedeniyle kapalı tuttuğunun tespit edilebileceği, aynı hücredeki askerî personelin cep telefonunu buluşma noktasına götürmesi ihtimalinde ortak baz istasyonundan sinyal tespiti yapılabileceğine dair genel kabulün başvurucu yönünden olup olmadığı da araştırılmamıştır. Dolayısıyla araştırma yapılmayan hususlar dikkate alındığında Mahkemenin olaya dair kabulü, başvurucunun savunmasına itibar edilmemesini yeterli şekilde izah etmemektedir.

39. Buna göre başvurucu üzerine atılı suçu işlemediğine dair savunmasını destekleyebilecek mahiyette itirazlar sunmasına rağmen, Mahkemece bu durum gerekçeli kararda ayrı ve açık olarak tartışılmamış, başvurucunun iddialarına cevap verilmemiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

41. Başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden varılan sonuca ve uygun görülen giderime göre özel hayata saygı hakkı, ayrımcılık yasağı, suçta ve cezada kanunilik ilkesi, adil yargılanma hakkı kapsamındaki müdafi yardımından yararlanma hakkı, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile masumiyet karinesi yönünden ileri sürülen diğer şikâyetler hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

B. Diğer İhlal İddiaları

42. Başvurucu; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

43. Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ile tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Mehmet Emin Kılıç ([2. B.], B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28) ve Fırat İşgören ([1. B.], B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34) kararları doğrultusunda süre aşımı nedeniyle; yargılama ve kanun yolu incelemesi yapan makamların doğal hâkim güvencesine sahip, tarafsız ve bağımsız olmadıkları iddialarının somut ve hukuken kabul edilebilir bir açıklama yapılmaması nedeniyle Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021) kararı doğrultusunda temellendirilmemiş olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle; dijital materyallere haksız biçimde el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin ise el konulan dijital materyallerin imaj alma ve inceleme işlemleri tamamlandığında sanıklara iadesine dair karar verildiğinden Mehmet Ali Aslan ([2. B.], B. No: 2013/2429, 30/3/2016, § 28) ve Mustafa Ünal ([2. B.], B. No: 2017/21149, 28/11/2018, § 112) kararları doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

44. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

45. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

46. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

47. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/100, K.2020/148) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mustafa Türksoy [2. B.], B. No: 2022/101898, 11/6/2025, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA TÜRKSOY
Başvuru No 2022/101898
Başvuru Tarihi 23/11/2022
Karar Tarihi 11/6/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıt dolayısıyla başvurucunun terör örgütü üyesi olduğundan bahisle yürütülen yargılamada verilen mahkûmiyet kararı nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Gerekçeli karar hakkı (ceza) İhlal Yeniden yargılama
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Süre Aşımı
Tutukluluk (süre) Süre Aşımı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mülkiyet hakkı Müsadere ve Elkoyma Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 135
160
206
217
5237 Türk Ceza Kanunu 314
3713 Terörle Mücadele Kanunu 1
2
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi