TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ HAZER DENİZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/102809)
|
|
Karar Tarihi: 14/5/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Ayşenur TUNCER
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Hazer DENİZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Oya AYDIN GÖKTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, boşanma davasının uzun sürmesi ve kesinleşme şerhinin düzenlenmemesi nedeniyle evlenme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 15/9/2012 tarihinde evlilik yapmıştır. Başvurucunun eşi 2/8/2013 tarihinde boşanma ve ferilerine ilişkin dava açmıştır. Aynı dava kapsamında başvurucu da karşı boşanma davası açmıştır. Yapılan yargılamada ilk derece mahkemesi yetkisizlik kararı vermiştir. Anılan karar sonrasında yargılamaya İstanbul Anadolu 4. Aile Mahkemesi (Mahkeme) devam etmiştir. Yargılama sonunda Mahkeme 11/10/2016 tarihinde tarafların boşanmalarına karar vermiştir.
3. Başvurucunun eşi karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 6/6/2017 tarihinde duruşma tutanaklarında eksik olan katip imzalarının tamamlanmasından sonra gönderilmek üzere dosyanın yerel mahkemesine iadesine karar vermiştir. Mahkeme dosyayı 21/9/2017 tarihli istinaf formunu düzenleyerek tekrar göndermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi26/4/2018 tarihinde verdiği kararda başvurucunun eşinin yoksulluk nafakasına ilişkin, başvurucunun ise kusur tespiti ve reddedilen manevi tazminata ilişkin istinaf taleplerinin ayrı ayrı esastan reddine karar vermiştir. Bunun yanında başvurucunun eşinin kusur tespiti ve reddedilen maddi ve manevi tazminata ilişkin istinaf talebinin esastan kabulüne dair hüküm kurmuştur.
4. Taraflarca temyiz kanun yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (Daire) tarafından 10/9/2019 tarihinde başvurucunun tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Başvurucunun eşinin ise maddi ve manevi tazminat ile tedbir nafakası talepleri bakımından hükmün bozulmasına, diğer hususlarda hükmün onanmasına karar verilmiştir.
5. Bu karar üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 11/12/2019 tarihinde kesinleşen konularda yeniden hüküm tesisine yer olmadığına ve Daire bozma ilamına direnilmesine karar vermiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (Genel Kurul) 7/6/2022 tarihli kararında ise Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesini usul ve kanuna aykırı bulmuştur. Boşanma hükmünün 20/12/2016 tarihinde kesinleştiğine dair kısmi kesinleşme şerhi 31/10/2022 tarihinde düzenlenmiş olup nüfus kaydına 2022 yılında işlenmiştir.
6. Genel Kurul kararından sonra Daire 18/5/2023 tarihinde tazminat miktarı yönünden hükmün bozulmasına ve diğer yönlerden hükmün onanmasına dair hüküm kurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi ise 18/10/2023 tarihinde verdiği kararda yine kesinleşen konularda karar verilmesine yer olmadığına karar vererek takdir ettiği tazminat miktarlarını arttırmıştır. Temyiz yoluna başvurulması üzerine 28/3/2024 tarihinde Daire hükmün onanmasına karar vermiştir.
7. Başvurucu, boşanmanın kesinleştiğine dair kısmi kesinleşme şerhinin düzenlendiği tarih olan 31/10/2022 tarihinden itibaren süresi içinde 30/11/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu, boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenemediğini ve yaşının ilerlemesi nedeniyle çocuk sahibi olma ihtimalinin gün geçtikçe azaldığını belirterek evlenme hakkının ihlal edildiği iddiasını ileri sürmüştür. Bunun yanında başvurucu boşanmaya ilişkin hükmün 20/12/2016 tarihinde kesinleşmesine, bu hususun kanun yolunda verilen kararlarda belirtilmesine ve birçok defa talepte bulunmalarına rağmen Mahkemenin kesinleşme şerhi düzenlemediğini ve Nüfus Müdürlüğüne kesinleşme bildirimi yapmadığını vurgulamıştır.
10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki ihlal iddialarını tekrar etmiştir.
11. Başvurucu, boşanma davasına ilişkin sürecin uzaması nedeniyle yeniden evlenme/aile kurma hakkından mahrum bırakıldığını ileri sürmektedir. Evlenme hakkı Sözleşme'nin 12. maddesinde ayrıca ve özel olarak düzenlenmiştir. Anayasa'da ise evlenme hakkı ile ilgili açık bir normatif düzenleme bulunmamakla birlikte bu hakkın Anayasa'da yer verilen bazı hükümlerde mündemiç olduğu Anayasa Mahkemesince kabul edilmiştir (Hüseyin Kesici [1. B.], B. No: 2013/3440, 20/4/2016, § 44; Ö.Ç. [1. B.], B. No: 2014/8203, 21/9/2016, § 51; D.K. [2. B.], B. No: 2015/11159, 25/9/2019, § 57; S.A. [1. B.], B. No: 2017/40199, 8/9/2020, § 48; Sabire Güngör [GK], B. No: 2019/32487, 29/2/2024, § 40).
12. Anayasa Mahkemesine göre Anayasa'nın 20. ve 41. maddeleri, evlenme ve aile kurma hakkı açısından önemli birer normatif dayanaktır (Hüseyin Kesici, § 44;S.A., § 50, Ö.Ç., § 51; D.K., § 57; Sabire Güngör, § 42).Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkının güvencelerinden bahsedilebilmesi için öncelikle aile olarak nitelendirilebilen bir birlikteliğin ya da yakın bağın varlığı gerekir (Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019, § 72). Bununla birlikte aile hayatına saygı hakkı aile kurma hakkını değil daha önce gerçekleşen bir evlilikle ortaya çıkan aile hayatına saygıyı korumaktadır. Aile kurma/evlenme hakkı ise belirli şartları taşıyan bireylerin kanunlara uygun şekilde evlenebilmeleri açısından hakkın amacına uygun şekilde gerekli koşulların ve kolaylığın sağlanmasını güvence altına almaktadır. Anılan madde ve Anayasa'nın 41. maddesinin gerekçesinden hareketle Anayasa Mahkemesi amaçsal bir yorum ile belirtilen hakkın Anayasa'da güvence altına alındığı sonucuna ulaşmıştır (Hüseyin Kesici, §§ 44-51; Ö.Ç., §§ 51-54; D.K., § 57; S.A., §§ 50, 51; Sabire Güngör, §§ 40-43).
13. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, anılan hakkı salt belirli bir kişiyle evlenme talebiyle sınırlamamış olup değerlendirmede geniş anlamda aile kurma iradesini esas almaktadır. Ayrıca hukuk sistemimizde mevcut evliliğin sona ermesiyle yeniden evlenmenin mümkün olduğunu, sadakat yükümlülüğünün boşanma davası süresince de devam ettiğini gözeterek kişinin özel ve aile hayatını düzenleyebilmesi, aile kurma bağlamında özel hayatına dair kararlar alabilmesi için devletin boşanma davalarını makul bir sürede sonlandırma yükümlülüğü olduğunu kabul etmiştir (Sabire Güngör, § 44). Dolayısıyla boşanma davasına ilişkin sürecin ve akabinde gerçekleştirilecek işlemlerin hakkın özünü zedelemeyecek şekilde uygun bir zaman aralığında ve etkili hukuki çarelere başvurularak tamamlanması evlenme hakkının gerekliliklerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır (D.K., § 61; S.A., § 56). Bu kapsamda boşanma davasının evlenme hakkının özünü zedeler bir duruma gelmemesi noktasında devlete yüklenen pozitif yükümlülük kararın sonucundan ziyade usulüne ilişkindir (S. A., § 58; Ö.Ç., § 7; Sabire Güngör, § 52).
14. Bununla birlikte devletin pozitif yükümlülüklerinin temelinde ailenin kurulması ile evliliğin gerçekleştirilmesine yönelik hukuki şartların düzenlenmesi ve uygulanması olduğu söylenebilir (D.K., § 60; S.A., § 55; Ö.Ç., § 53). Bu bağlamda evlenmeyi aşırı derece zorlaştıran prosedürlere yer verilmemesi ve evlenmeye ilişkin normların ayrımcı bir şekilde uygulanmaması da gerekmektedir (Hüseyin Kesici, § 48). Anılan ilkeler çerçevesinde Anayasa Mahkemesi evliliğe ilişkin sınırlamalara ve boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenme/aile kurma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında incelenmiştir (Bu yönde kararlar için bkz. boşanma davasının uzun sürmesine ilişkin D.K.; S.A.; Muhammet Seme [1. B.], B. No: 2021/24581, 17/9/2024; Sabire Güngör; sınırlamalar için Hüseyin Kesici; Ö.Ç.).
15. Başvuru konusu olayda başvurucunun boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenemediğinden ve aile kuramadığından yakındığı gözetildiğinde anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum görülmemiş ve özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında inceleme yapılmıştır. Ayrıca açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Somut olayda 2013 yılında açılan çekişmeli boşanma davasında hükmün boşanma yönünden 20/12/2016 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Ancak kısmi kesinleşme şerhinin 31/10/2022 tarihinde düzenlendiği tespit edilmiştir. Bunun yanında kanun yolu aşamasında verilen kararlardan hükmün boşanma yönünden kesinleşmesi nedeniyle boşanma hususunun inceleme konusu yapılmadığı anlaşılmaktadır. Böylelikle 20/12/2016 tarihinde kesinleşen boşanma hükmüne ilişkin kısmi kesinleşmenin yaklaşık 6 yıl sonra nüfus kayıtlarına işlenmesi sonucunda başvurucunun bu süre zarfında evlenme hakkından mahrum bırakıldığı vurgulanmalıdır.
17. Yargılama süreci bir bütün hâlinde incelendiğinde başvurucunun yargılama sürecinde takip ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden söz edilemez. Bunun yanında yargılamanın uzamasında başvurucunun bir dahlinin bulunduğunun söylenemeyeceği dikkate alındığında somut olayın koşullarında evlenme hakkını zedelemeyecek şekilde gerekli özen yükümlülüğünün gösterilmediği ve yargılamanın sonuç itibarıyla makul bir sürede tamamlanmadığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Yargılamanın başladığı tarihten kesinleşme şerhinin düzenlendiği tarihe kadar yaklaşık 9 yıl geçmiştir. Böylece devletin boşanma davalarını makul bir sürede sonlandırma yükümlülüğünü yerine getirmediği söylenebilir. Son aşamada da boşanmanın 20/12/2016 tarihinde kesinleştiği tespiti yapılmakla bu kesinleşmenin nüfusa kaydının 2022 yılında yapıldığı dikkate alındığında başvurucuya evlenme hakkını zedeleyecek şekilde aşırı bir külfet yüklendiği değerlendirilmektedir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde güvence altına alınanevlenme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu, ihlalin tespiti ile toplamda 700.000 TL tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
20. Başvuruya konu boşanma davasında verilen boşanma kararının kesinleştiği dikkate alındığında başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
21. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkı kapsamında bulunan evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri kapsamında güvence altına alınan evlenme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplamda 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 4. Aile Mahkemesine (E.2014/46, K.2016/772) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.