logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hasan Hüseyin Özan [1. B.], B. No: 2022/103754, 27/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN HÜSEYİN ÖZAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/103754)

 

Karar Tarihi: 27/5/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Hasan Hüseyin ÖZAN

Vekili

:

Av. Muhammed Kürşad TÜRKSOY

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve diğer anayasal hakların ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Tokat Cumhuriyet Başsavcılığında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan hakkında adli işlem yapılan Y.R.nin "...2011 yılında Tokat iline Başkomiser rütbesindeyken tayinin çıktığı, burada cemaat toplantılarına devam ettiğini, bu toplantılarda burs adı altında para toplandığını, kendisinin de verdiğini, bu toplantılara..., 2014 yılında tayini çıkan Lojistikte görevli Hasan Hüseyin Özan isimli emniyet amiri,....katılıyordu,..." şeklinde beyanda bulunması üzerine Antalya İl Emniyet Müdürlüğü nezdinde 4. sınıf emniyet müdürü olan başvurucu hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatılmıştır.

3. Soruşturma neticesinde Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 23/11/2017 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianamede, kendi soruşturması sırasında etkin pişmanlık müessessinden faydalanmak isteyen Y.R. adlı şahsın beyanı ve başvurucu ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bir soruşturma kapsamında Garson kod adlı gizli tanıktan elde edilen micro SD karttaki bilgilere yer verilmiştir. Bu kapsamda Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen veri inceleme raporunun dosya arasında bulunduğu iddianamede belirtilmiştir. 28/11/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verilmiştir.

4. Tanık Y.R. istinabe yoluyla 20/12/2017 tarihinde dinlenilmiştir. Bu kapsamdaki ifadesi şu şekildedir:

"Benim hakkımda halen aynı suçtan soruşturma devam etmektedir. Daha önce verdiğim ifade doğrudur, aynen geçerlidir. Aynı zamanda yaptığım teşhis de doğrudur ve geçerlidir. Sanık Hasan Hüseyin Özan'ı tanırım, sanık 2014 yılında tayini çıkması nedeniyle Tokat ilinden ayrılmıştır; ancak öncesinde 2012-2013 yıllarında birkaç kez sohbet toplantılarında görmüştüm, kendisi emniyet amiriydi, benim meslektaşımdı. Ben Sanık Hasan Hüseyin'in toplantılarda para verdiğini görmedim. Sanıkla ilgili bildiğim başkaca bir husus yoktur,..."

5. Yapılan duruşmada başvurucunun savunması alınmıştır. Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını sunmuş ve başvurucunun cezalandırılmasını talep etmiştir. Duruşma sonunda Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucu hakkında 1/3/2018 tarihinde beraat kararı verilmiştir. Beraat kararının gerekçesinde başka bir mahkemede aynı suç kapsamında yargılanan tanık Y.R.nin beyanlarının soyut olduğu ve başkaca delillerle desteklenmeyen veri inceleme raporu dışında, başvurucunun FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısına dâhil olduğuna yönelik dosya içerisine yansımış herhangi bir delil bulunmadığı belirtilmiştir.

6. Hükme karşı Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bu kapsamda dosyada yer alan tanık beyanı ile veri inceleme raporunun dikkate alınması suretiyle sanığın cezalandırılması gerektiği belirtilmiştir. İstinaf dilekçesi başvurucuya 4/4/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

7. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından 17/12/2018 tarihinde davanın yeniden görülmesine ve duruşma yapılmasına karar verilmiştir. Tensip Tutanağında, sanığa ait cep telefonunun 2013-2016 yıllarına ait HTS dökümlerinin istenilmesine ve HTS dökümleri geldiğinde duruşma günü beklenmeksizin HTS analiz raporu aldırılması için terörle mücadele şube müdürlüğüne (TEM) gönderilmesine karar verilmiştir.

8. Yapılan duruşmada başvurucunun savunması alınmıştır. HTS kayıtlarının gelmesinden sonra bilgilerin liste hâlinde olması gözetilerek bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmediği duruşma tutanağından anlaşılmaktadır. Duruşma sonunda beraat kararının kaldırılmasına, başvurucunun üzerine atılı suç kapsamında 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar verilmiştir. Bu kapsamda gerekçeli kararda başvurucu gibi üst düzey polis memuru olan Y.R.nin fotoğraf üzerinden yaptığı teşhis ve bu kişinin kolluktaki ifadesi ile ilk derece mahkemesince talimat yoluyla alınan beyanıyla başvurucunun Tokat'da görev yaptığı dönemde FETÖ/PDY'nin sohbet toplantısı adı altında gerçekleştirdiği örgütsel toplantılara katılmasına dayanılmış ve böylelikle terör örgütünün hiyerarşik yapısı içinde bulunduğu kabul edilmiştir. Ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen emniyet mahrem yapılanması soruşturmasında ele geçirilen micro SD kart içeriğindeki bilgilere istinaden hazırlanan veri inceleme raporu da gözönüne alınmıştır. Bu noktada başvurucunun FETÖ mensubiyeti olan, sadakati ve bağlılığı olan ancak bazı konularda sorgulayan veya zaafı olan kişileri ifade eden B4 koduyla kodlanması; bu kapsamda İzmir büyük bölge altında, Antalya küçük bölgesine bağlı Antalya merkezinde tanımlanması ile tayin olduğu Antalya'da da faaliyetlerini sürdürdüğü yorumu yapılmıştır.

9. Hüküm, temyiz denetiminden geçerek 27/9/2022 tarihinde kesinleşmiştir.

10. Başvurucu vekili nihai hükmü 10/11/2022 tarihinde öğrendikten sonra 7/12/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Diğer taraftan başvurucu da nihai kararı, yakalanmayla birlikte 16/11/2022 tarihinde öğrendiğini belirtmiş ve 13/12/2022 tarihinde 2022/106475 No.lu başvuru ile bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLERDİRME

12. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2022/106475 numaralı bireysel başvurunun, mevcut 2022/103754 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

13. Başvurucu; altı gün süreyle gözaltına kalmasını gerektirecek bir durumun olmadığını, ayrıca tanık Y.R.nin ifade ettiği şekliyle mahrem boyutu olmayan dinî içerikli ve barışçıl bir toplantıya katılmanın mahkûmiyet kararında dikkate alınmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

14. Başvurucu vekili, nihai hükmü 10/11/2022 tarihinde öğrendikten sonra 7/12/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Diğer taraftan başvurucu da nihai kararı, yakalanmayla 16/11/2022 tarihinde öğrendiğini belirtmiş ve 13/12/2022 tarihinde 2022/106475 No.lu başvuru ile bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, §§ 18, 19). Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19). Bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük süre geçtikten sonra yapılan eksiklik giderimlerinde daha önce öz olarak dahi ileri sürülmemiş hak ihlaline dair yeni iddialarda bulunulması mümkün değildir (Ferhat Yildeniz, B. No: 2017/20129, 15/12/2020, § 29).

16. Somut olayda başvurucu 13/12/2022 tarihli ve 2022/106475 No.lu başvuru ile anılan hakların ihlal edildiğini belirtmiştir. Bununla birlikte ilk sunulan bireysel başvuru formunda öz itibariyle dahi olsa kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin söz konusu iddialar ileri sürülmemiştir. Dolayısıyla söz konusu şikâyetin nihai kararın öğrenilme tarihi de dikkate alındığında süresinde başvuruya konu edilmediği sonucuna varılmıştır. Aksinin kabulü hâlinde Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşüne karşı beyan veya ek beyanları içerir dilekçelerle farklı ve bağımsız ihlal iddialarının her zaman dile getirilmesi mümkün olacaktır. Bu da bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük süre kuralını anlamsız hâle getirecektir (benzer yöndeki karar için bkz. Ümüt Demir, B. No: 2012/1000, 18/9/2014, § 31; Sinan Oğan, B. No: 2017/32685, 2/6/2020, § 29; Ferhat Yildeniz, § 33).

17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu; istinaf ilamında örgütsel bir eylemi olduğuna dair bilgisi olmadığını açıkça belirten tanık beyanına ve SD karttaki kodlamaya atıf yapmaktan ibaret bir gerekçe oluşturulduğunu, toplanılan delillerden başka yeni bir delil olmamasına rağmen mahkûmiyet kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dosyadaki delillerle terör örgütü suçunun oluşmasının mümkün olmadığını, suçun manevi unsurunun dikkate alınmadığını, kaldı ki 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 30. maddesindeki hata hükümlerinin neden uygulanmadığının değerlendirilmediğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde; derece mahkemesinin dava konusu maddi olay ve olguları, delilleri değerlendirmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdiği ifade edilmiştir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında iddialarını yinelemiştir.

20. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.''

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetlerinin suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

23. Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin birinci maddesinde yer alan suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir (bkz. AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13). Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak 5237 sayılı Kanun’un 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir.

24. Bununla birlikte ne kadar açık ve anlaşılır şekilde düzenlenirse düzenlensin suç ve ceza öngören kurallar için yargı organlarının yorumuna ihtiyaç duyulabilir. Ancak yargı organlarınca yapılacak yorumun kuralın özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri [2.B.], B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47). Bu nedenle, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, § 62).

25. Anayasa Mahkemesi önüne gelen birçok başvuruda FETÖ/PDY'ye üyelik suçu bağlamında suçta ve cezada kanunilik ilkesinin kapsam ve içeriğini incelemiş, ayrıntılı değerlendirmelerde bulunmuştur (bkz. Hasan Sarıcı [GK], B. No: 2018/37695, 9/10/2024, §§ 26-52; Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 44-64; Yahya Turgut [GK], B. No: 2021/43694, 9/10/2024, §§ 44-58).

26. Suçta ve cezada kanunilik ilkesine yönelik şikayetleri kapsayan başvurularda çözümlenmesi gereken öncelikli meselenin, başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçunda delil olarak kabul edilen fiilleri işlediği sırada cezai yönden bir sorumluluk altına sokulabileceğini makul olarak öngörebilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Anayasa Mahkemesi, başvurucunun örgütün terör niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği, örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığı ortaya konulduğu takdirde söz konusu fiillerden dolayı cezai yönden bir sorumluluk altına sokulabileceğini kabul etmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 40; Hasan Sarıcı, § 33).

27. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarihin verilmesi yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 11) önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Yahya Turgut, § 53; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 54; Hasan Sarıcı, § 36).

28. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan sonra dahi terör örgütü hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirildiği tespit edilen örgütsel faaliyetlerin varlığının ortaya konulması suretiyle örgütün nihai amacının bilindiği sonucuna varılan durumlarda Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edilmediğine de karar vermiştir (Yahya Turgut, §§ 57-59).

29. Somut olayda Bölge Adiye Mahkemesinin temyiz denetiminden geçerek onanan gerekçeli kararına göre başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan mahkûm olmasında dayanılan deliller, tanık Y.R.nın beyanları ve Garson adlı gizli tanıktan elde edilen SD karttaki verilerdir. Bölge Adliye Mahkemesi, SD karttaki verilere dayanarak başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde konumunu sürdürdüğünü belirtmiştir.

30. Yargıtay uygulamasına göre 2013 yılı öncesine ait olan ve bu tarihten sonra devam etmeyen, gizlilik ve himmet vermek/toplamak gibi örgütsel özellik taşıdığı da belirlenemeyen dinî sohbetlere katılmaktan ibaret eylemlere istinaden mahkûmiyet kararı verilmesi mümkün değildir [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10/2/2021 tarihli ve E.2019/10348, K.2021/972; 10/5/2018 tarihli ve E.2017/4179, K.2018/1541 sayılı kararları; hata hükümleri uygulanarak ceza verilmesine yer olmadığına dair kurulan hükümde, beraat yönünde hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle verilen bir bozma kararı için bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 21/1/2025 tarihli ve E.2023/24901, K.2025/1910 sayılı kararı]. Dolayısıyla başvurucunun örgüte üye olma suçundan cezalandırılmasında delil olarak kullanılan sohbetlere katılma eyleminin örgütsel alanda olduğunun kabul edilmesi için Yargıtay, katıldığı sohbetlerin örgütsel özellik taşıdığının belirlenmesini beklemektedir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 20; Hasan Sarıcı, § 37).

31. Bölge Adliye Mahkemesinin mahkûmiyet hükmüne esas aldığı tanık Y.R.nin ifadesinde, başvurucuyu 2012-2013 yıllarında birkaç kez sohbet toplantılarında gördüğünü, başvurucunun toplantılarda para verdiğini görmediği yönündeki beyanları karşısında toplantıların örgütsel niteliğine ve Yargıtayca kritik olduğu belirtilen tarihlerden sonra devam edip etmediğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür.

32. Yargıtay uygulamasında ise sanıkların Garson kod adlı gizli tanıktan ele geçirilen SD kart içinde "B4" olarak kodlanması mahkûmiyet için yeterli olmayıp bunun için destekleyici bir ifade, beyan yahut başkaca bilgi ve belge bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir (birçok karar arasından bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15/1/2025 tarihli ve E.2023/26776, K.2025/1399 sayılı kararı; ayrıca bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/2/2025 tarihli ve E.2022/11020, K.2025/2707 sayılı kararı.)

33. Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi tarafından tanık Y.R.nın beyanlarında bahsedilen sohbet toplantılarına katılma eyleminin -gerçekleştirildiği tarih dikkate alındığında- neden örgütsel nitelikte bir faaliyet olarak kabul edildiğine dair herhangi bir izahat yapılmadığı gözönünde bulundurulmalıdır. Başka bir deyişle sohbet adı altındaki toplantılara katılması şeklinde mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngörebileceği somut olayda gösterilememiştir. SD karttan elde edilen verilerle ilgili olarak yeteri kadar araştırma da yapılmamıştır. Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç, Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyeti nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

35. Başvurucu, silahlı terör örgütü üyesi olduğuna dair kabulün hukuka aykırı delillere dayanıldığını ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucu, dijital verileri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına teslim eden Garson kod adlı gizli tanığın duruşmada dinlenilmemesinden yakınmış; savunma hakkının ihlal edildiğini de ileri sürmüştür. Diğer taraftan başvurucu, soruşturma evresinde gerekçe belirtmeksizin dosya hakkında gizlilik kararının alınmasını şikâyet etmektedir. Ayrıca iddianamede kendisi hakkındaki deliller yönünden kişiye özgü bir değerlendirme yapılmadığını, matbu içeriklerle düzenlenen iddianame üzerine yargılandığını, savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Son olarak davanın yeniden görülmesi sırasında GSM numarası hakkında 2013-2016 yıllarına ait HTS dökümlerinin istenmesine karar verildiğini, bu deliller üzerinden inceleme yapılarak mahkûmiyet kararı verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

36. Başvuruda suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkının birtakım güvencelerine ilişkin ileri sürülen şikâyetler hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

III. GİDERİM

37. Başvurucu, ilk başvurusunda ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur. Sonraki başvurusunda ise ayrıca maddi ve manevi tazminat istemi yer almaktadır.

38. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

39. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır.Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

40. Başvuru süresinden sonra istenilen tazminat taleplerinin değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle başvurucunun tazminat taleplerinin reddedilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞINA,

E. Kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/254, K.2018/89) GÖNDERİLMESİNE,

F. Tazminat taleplerinin REDDİNE,

G. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

H. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hasan Hüseyin Özan [1. B.], B. No: 2022/103754, 27/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı HASAN HÜSEYİN ÖZAN
Başvuru No 2022/103754
Başvuru Tarihi 7/12/2022
Karar Tarihi 27/5/2025
Birleşen Başvurular 2022/106475

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve diğer anayasal hakların ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Süre Aşımı
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Toplantı ve gösteri yürüyüşü Süre Aşımı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) İncelenmesine Yer Olmadığı
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Suç ve cezada kanunilik İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi