TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN SIRRI KUŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/106161)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Ekin ÇANKAL
|
Başvurucu
|
:
|
Süleyman Sırrı KUŞ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kullanılan ifadeler sebebiyle adli para cezasına mahkûm edilmenin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Ankara Barosuna bağlı avukattır. 2019 yılının ilk yarısında Cumhurbaşkanı tarafından yargı reformu strateji belgesi açıklanmış ve mezkûr reform paketi ülke gündeminde önemli bir yeri işgal etmiştir. Hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi; yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi; insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması ve benzeri konularda dokuz ana başlıktan oluşan yargı reformu ekseninde gelişen toplumsal tartışmalar çerçevesinde çeşitli açıklamalarda bulunan dönemin Türkiye Barolar Birliği Başkanı M.F. de bazı kesimlerin eleştirilerine maruz kalmıştır. 2010'lu yılların ilk yarısında baskın gelen muhalif hukukçu kimliğini geride bırakarak siyasi iktidara yakınlaştığı iddiası üzerine M.F., bazı kesimlerin eleştiri oklarının hedefi hâline gelmiştir. Bireysel başvuru formundan anlaşıldığı üzere avukat başvurucu bu bağlamda sosyal medya hesabından 27/8/2019 tarihinde M.F. hakkında çizilmiş bir karikatürü paylaşmıştır. Mezkûr karikatürde M.F.nin görseli ile birlikte şu ifadeler yer almaktadır:
"beni siz gözünüzde büyüttünüz, yavşaklık benim genlerimde var"
3. Mezkûr karikatürün odağındaki M.F., ceza hukuku profesörü olup 2013-2021 yılları arasında Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı yapmıştır. 30/10/2022 tarihinde Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçiliğine atanmıştır. Bahsi geçen karikatürle ilgili M.F. (müşteki) kendisine hakaret ettiği iddiasıyla başvurucu aleyhine şikâyet dilekçesi sunmuştur. Başvurucu ise paylaşımın yapıldığı hesabın kendisine ait olduğunu kabul etmiş fakat karikatürü hazırlayanın kendisi olmadığını, başka bir profilde mevcut görseli aynen paylaştığını, bir avukat olarak meslektaşı olan müşteki aleyhine müştekinin bulunduğu makamı da gözeterek sert eleştiride bulunma gayesi taşıdığını vurgulamıştır.
4. İlk derece mahkemesi, somut olayda hakaret suçunun sübuta erdiğini değerlendirmiş; 3.480 TL adli para cezasına hükmetmiştir. Mahkemeye göre "görsel paylaşım dahilinde" kullanılan sözcüklerin bütünlüğü doğrudan müştekinin kişilik değerlerini hedef alır biçim, yapı ve yoğunlukta olup eleştiri sınırları dışındadır. Mezkûr kararın istinaf edilmesi üzerine, ilgili hüküm düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verilmiştir.
5. Başvurucu nihai hükmü 28/11/2022 tarihinde öğrendikten sonra 19/12/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Başvurucu; adına kayıtlı profil hesabından yapılan paylaşımda mevcut karikatürün kendisi tarafından tasarlanmadığını, başka profilde gördüğü karikatürü aynen paylaştığını, kendisinin avukat olduğunu, yine avukat ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı olan müştekinin görevini layıkıyla yerine getirmediğine ve avukatları kötü temsil ettiğine dair eleştirilerini ortaya koyma amacı taşıdığını savunmuştur. Müştekinin konumu itibarıyla hakkındaki eleştirilere tahammül etme yükümlülüğünün geniş olduğunu belirten başvurucu, hakkında adli para cezasına hükmedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
7. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ifade özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği; somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak başvurucunun yargılamanın bütünlüğü içinde yargı mekanizmaları önünde dezavantajlı bir duruma düşürülüp düşürülmediği ve başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği yönünden değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir.
8. Başvuru ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
9. İfade özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahalenin dayanağı olan, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu belirlemenin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.
10. Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60). Bunun için başvuruya benzer davalarda mahkemelerin taraflardan birinin ifade özgürlüğü ile diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge sağlamaları hayati önem taşımaktadır. Dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
iv. Kamuoyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2)[1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Şikâyetçinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun[1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2)[1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),
vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),
viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79;Kemal Kılıçdaroğlu (3) [2. B.], B. No: 2015/1220, 18/7/2018, § 71),
ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).
11. Eldeki başvuruda, ifade hürriyetine yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen meşru amaç karşısında demokratik toplumda zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı ve orantılı olup olmadığı, ilk derece ve istinaf mahkemesinin kararlarının bu konuda -yukarıda belirtilenlerden davaya uygulanabilir olanları gözeten- ilgili ve yeterli bir gerekçeye sahip olup olmadığı üzerinden belirlenecektir.
12. Anılan ölçütler ışığında somut olay incelendiğinde tarafların her ikisinin de avukat oldukları diğer yandan müştekinin ihtilafa konu paylaşımın yapıldığı tarihte Türkiye Barolar Birliği başkanı olduğu görülmektedir. Paylaşımın yapıldığı dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi planlanan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin ilk paketinin kapsamına dair tartışmaların bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucuya göre, müşteki Türkiye Barolar Birliği Başkanı olmasına rağmen siyasi tanımlanabilecek konularda açıklamalarda bulunmaktadır. Yargılama sürecindeki beyanlarından anlaşıldığı üzere, başvurucu bazı avukat meslektaşlarıyla birlikte, kendilerini temsil eden meslek odasının başındaki isim olarak müştekinin sarf ettiği politik beyanlardan hoşnut olmayıp kendisini eleştirmektedir. Başvurucu müştekinin tutarsızlıklarına işaret etmek amacıyla ihtilafın odağındaki paylaşımı yaptığını, hakaret etme amacı gütmediğini vurgulamıştır. Yavşak kelimesinin kendisine göre müştekinin yıllar içerisindeki tutarsızlıklarına işaret ettiğini belirten başvurucu, Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak görev alan kişinin söz ve davranışlarını bir avukat olarak eleştirme hakkının olduğunu ifade etmiştir.
13. Avukat başvurucu, kendisinin oluşumunda herhangi bir katkısı olmayan karikatürü sosyal medya sayfasından paylaştığı için hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmıştır. Derece mahkemeleri de yargılama sürecinde karikatürdeki sözlerin ve özellikle yavşak ifadesinin müştekinin kişiliğini hedef aldığını kabul etmiş ve ilave bir gerekçe ortaya koymamıştır. Oysa somut olayda, tarafların konumu, ifadelerin sarf edildiği bağlam gibi unsurların yanında, başvurucunun cezalandırılmasına sebep gösterilen ihtilaflı sözlerin bir karikatürün parçası olduğu da değerlendirilmemiştir. Önemle altı çizilmelidir ki ifade sahibinin vermek istediği mesajı salt metin üzerinden değil aynı zamanda görsel olarak okuyucuya sunan, bazen de olayların abartılarak çarpıtıldığı, mizahın görünür hâle geldiği bir ifade türü olan karikatür de ifade hürriyeti kapsamındadır.
14. Şüphesiz ki karikatürde kullanılan dil ve üslup ifadelerin muhatabı açısından rahatsız edici olabilir. Ancak Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2) [2. B.], B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52).
15. Üstelik karikatürün başvurucu tarafından paylaşıldığı dönemde Yargı Reformu Strateji Belgesi etrafında dönen güncel ve tartışılmasında kamu yararı olan bir mesele mevcut olup müşteki bir üst meslek kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak önemli bir pozisyonda görev almaktadır. Bu noktada müştekinin eylemleri ve açıklamalarıyla bazı çevrelerin hedefinde olmasının olağan olduğu unutulmamalıdır. Şu hâlde, karikatürün merkezinde yer alan müştekinin ülke çapında bilinen bir kimse olduğu, itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi gözetildiğinde kendisine yöneltilen eleştiri ve düşünce açıklamalarına daha toleranslı olması gerektiği açıktır (Önder Balıkçı, § 49).
16. Kaldı ki rahatsız edici de olsa tanınmış kişilere ilişkin bilgilendirme ve eleştirilerin cezalandırılması caydırıcı etki doğurarak toplumdaki ve kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açabilir. Cezalandırılma korkusu, çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine engel olabilir (Ergün Poyraz (2), § 79; Önder Balıkçı, § 50).
17. Bunlara ilaveten Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir (Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).
18. Yukarıdaki tespitlere karşın başvurucunun ifade özgürlüğü ile ifadelerin muhatabının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurmaya çalışmayan; yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yavşak ifadesinin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul eden derece mahkemesinin başvurucunun mahkûmiyeti bakımından ileri sürdüğü gerekçesinin, mahkûmiyetin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ortaya koyacak nitelikte, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olduğunu söylemek mümkün olmamıştır.
19. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşıldığından Anayasa'nın 26. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
20. Başvurucu ihlalin tespiti ile 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
21. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
22. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 47. Asliye Ceza Mahkemesine (E. 2020/177, K. 2021/114) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 664,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.