TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RECEP ÖZDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/24623)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Recep ÖZDEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Hasan Önder SULU
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinin reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından terör örgütü propagandası yapma suçundan yürütülen soruşturma kapsamında 13/2/2018 tarihinde gözaltına alınmış ve 19/2/2018 tarihinde tutuklanmıştır.
3. Başsavcılığın başvurucu hakkında anılan suçtan düzenlediği 27/2/2017 tarihli iddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Gaziantep 7. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmüştür.
4. Mahkeme 29/3/2018 tarihinde başvurucunun terör örgütü propagandası yapma suçundan neticeten 4 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine karar vermiştir.
5. Söz konusu hüküm, başvurucunun istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddi ile 17/9/2018 tarihinde kesinleşmiştir.
6. Başvurucu 24/10/2019 tarihinde Mahkemeye başvurarak 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince temyiz yoluna başvurma imkânının tanındığı gerekçesiyle infazın durdurulmasını talep etmiştir. Mahkeme 24/10/2019 tarihli ek kararıyla başvurucu hakkındaki hükmün infazının durdurulmasına karar vermiştir.
7. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi 29/6/2021 tarihinde talebin esastan reddine karar vermiştir.
8. Başsavcılık başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının infazına başlamış ve başvurucu 27/10/2021 tarihinde Gaziantep H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne (kapalı ceza infaz kurumu) yerleştirilmiştir. Başsavcılık tarafından düzenlenen 16/11/2021 tarihli müddetnameye göre başvurucunun koşullu salıverilme tarihi 1/7/2023, hak ederek tahliye tarihi ise 14/8/2024'tür. Müddetnamede infaz türü olarak 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 17. maddesi belirtilmiştir.
9. Başvurucu 25/11/2021 tarihinde kapalı ceza kurumu müdürlüğüne açık ceza infaz kurumuna ayrılma talepli dilekçe sunmuştur. Başvurucunun bu talebi İdare ve Gözlem Kurulu tarafından başvurucunun açık ceza infaz kurumuna ayrılma için gerekli süre koşulunu karşılamadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Ret kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Adı geçenin Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçundan hükümlü olduğu,Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği'nin 6/2-ç maddesindeki 'Terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olup, mensup oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenlerin koşullu salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması' hükmüne göre karar tarihi itibariyle koşullu salıverilme tarihine bir yıldan fazla süre kaldığından Açık Ceza İnfaz Kurumlarına ayrılma şartlarına taşımadığı anlaşılmış olup, Adı geçenin açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinin reddine [karar verildi.]"
10. Başvurucu, bu karara karşı Gaziantep 2. İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) başvurmuştur. Başvurucu 1/12/2021 tarihli dilekçesinde özetle;
i. 2/9/2012 tarihli ve 28399 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Açık Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi uyarınca kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi gereken süreyi doldurduğunu,
ii. Terör örgütüne üye olma suçundan ceza almamasına rağmen idare ve gözlem kurulunun hatalı değerlendirmesiyle Yönetmelik'in 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendi gerekçe gösterilerek talebinin reddedildiğini,
iii. Söz konusu ret kararının Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 18/10/2018 tarihli ve E.2016/3842, K.2018/6288 ve Yargıtay 1. Ceza Dairesinin E.2017/3312,K.2019/2376 sayılı kararları ile ortaya konulan içtihada aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
11. Hâkimlik 29/12/2021 tarihinde koşullu salıverilme tarihine bir yıldan daha uzun bir süre kaldığından başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... terör örgütü propagandası yapmak suçundan hükümlü, örgüt üyesi olmadığından ve örgüt adına suç işlediği sabit olmadığından örgütten ayrıldığına dair idare ve gözlem kurulu kararına gerek bulunmadan şartla tahliyesine 1 yıl kala açık ceza infaz kurumuna ayrılıp aynı süre içerisinde denetimli serbestlikten faydalanabileceğinden, Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 13/05/2019 tarih 2018/4760 esas 2019/2705 karar sayılı ilamı da bu yönde olduğundan, hükümlünün koşullu salıverilme tarihinin Gaziantep CBS'nca 16/11/2021 tarihinde düzenlenen güncel müddetnamede 1/7/2023 tarihi olduğu, hükümlünün koşullu salıverilmesine İdare ve Gözlem Kurulunun karar tarihi(29/11/2021)itibariyle bir yıldan fazla süre kaldığından, hükümlünün Açık Ceza İnfaz Kurumlarına ayrılma şartlarına haiz olmadığından İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı'nın 29/11/2021 tarih 2021/3731 sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılarak itirazın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
12. Başvurucunun Hâkimlik kararına yaptığı itiraz Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesi (itiraz mercii) tarafından 8/2/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
13. Başvurucu, itirazın reddi kararını 15/2/2022 tarihinde öğrendikten sonra 24/2/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, bu şikâyet yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
15. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
16. Başvurucu, başvuru formunda özetle;
i. Terör örgütü propagandası yapma suçundan hapis cezasına mahkûm edildiğini, örgüt üyesi olmamasına rağmen açık ceza infaz kurumuna ayrılma koşulları açısından hakkında örgüt mensubu olarak değerlendirme yapıldığını,
ii. Yargısal mercilerin açık ceza infaz kurumuna ayrılma yönündeki talebini denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma talebi olarak değerlendirdiklerini ve bu suretle açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebine ilişkin bir inceleme yapmadıklarını,
iii. Açık ceza infaz kurumuna ayrılması için gereken tüm şartlar gerçekleşmesine rağmen hukuka aykırı şekilde kapalı ceza infaz kurumunda tutulduğunu,
iv. İnfaz Hâkimliği ve itiraz mercii kararlarının gerekçesiz olduğunu ileri sürerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
17. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin incelemenin somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak ve terör örgütü propagandası yapma suçunun Yönetmelik'in 5. ve 6. maddelerinde belirtilen istisnai suçlardan olup olmadığının değerlendirilerek yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
18. Başvurucunun şikâyetinin özü, yasal koşulları oluştuğu halde açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinin hukuka aykırı olarak reddedildiği iddiasına ilişkindir. Başvurucu, şikâyetinin denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma ile ilgili olmadığını açık bir biçimde ortaya koymuştur. Bu nedenle başvuru, açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebinin reddi ile sınırlı olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
19. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek kaydıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
20. Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ilk istisnası "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali kabul edilmeyecektir. Diğer taraftan suç şüphesine bağlı tutma kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı ifade etmektedir (Tahir Canan (2), B. No: 2013/839, 5/11/2014, § 33).
21. Bununla birlikte Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamına mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi hâllerinde ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri dâhil ise de anılan kurallar, mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamayacaktır (Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18).
22. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Ancak Anayasa'nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38). Bir kimsenin mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi kapsamında hürriyetinden yoksun bırakıldığının söylenebilmesi için her şeyden önce hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin bir mahkeme tarafından verilmesi, ikinci olarak yerine getirilecek kararın hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirlerine ilişkin olması gerekir. Ceza veya güvenlik tedbiri içermeyen bir karara dayanılarak bir kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılması mümkün değildir. Son olarak hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin kapsamını aşmaması gerekir (Ercan Bucak (2), B. No: 2014/11651, 16/2/2017, § 40; Şaban Dal, B. No: 2014/2891, 16/2/2017 § 32; Ç.Ö. [GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018 § 33).
23. Bu çerçevede hükümlülerin, ceza infaz kurumlarında kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen durumların Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, § 26). Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkilemeyen, yalnızca cezanın infaz usulünü/rejimini belirleyen uygulamaların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale oluşturduğundan bahsedilemez (hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulan kişilerin müşahede odasına alınması veya hücre hapis cezası ile cezalandırılmasının kişi özgürlüğü ve güvenliği kesin hükümle sınırlanmış kişiler açısından ayrıca bir müdahale oluşturmadığı yönündeki benzer değerlendirmeler için bkz. Ahmet Yeter, B. No: 2014/5100, 16/2/2017, § 33).
24. Somut olayda İdari ve Gözlem Kurulu ile İnfaz Hâkimliği, başvurucunun mahkûmiyetine esas teşkil eden terör örgütü propagandası yapma suçunu, terör suçu kapsamında değerlendirmiştir. İlgili merciler bu değerlendirme sonrasında Yönetmelik'in 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendi uyarınca koşullu salıverilme tarihine bir yıldan daha uzun bir süre bulunan başvurucunun açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebini gerekli süre koşulunu sağlamadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Söz konusu ret kararlarının içeriğinde başvurucunun terör örgütü üyesi olarak kabul edildiğine ilişkin herhangi bir ifadeye yer verilmemiştir. Bununla birlikte anılan merciler başvurucunun mahkûmiyet hükmüne konu suçu, terör suçu olarak kabul etmek suretiyle kapalı ceza infaz kurumunda geçirilmesi gereken süreye ilişkin bir belirlemede bulunmuştur. 3713 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır. Terör örgütü propagandası suçu 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Yine aynı Kanun maddesinde terör örgütü propagandası yapma suçu, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına işlenebilecek suçlar arasında sayılmıştır. Açıklanan nedenlerle yargısal mercilerin başvurucunun mahkûmiyetine esas suçun, terör suçu olduğu yönündeki değerlendirmelerinin keyfî ve temelsiz olmadığı anlaşılmaktadır.
25. İnfaz Hâkimliği başvurucunun örgüt üyesi olmadığını belirterek Yönetmelik'in 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendi gereğince örgütten ayrıldığına dair İdare ve Gözlem Kurulu kararına gerek bulunmadığını belirtmiştir. Fakat Hâkimlikçe terör örgütü propagandası suçu terör suçu olarak kabul edildiği için Yönetmelik'in 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (ç) bendi gereğince koşullu salıverilmeye bir yıldan az süre kalınması hâlinde açığa ayrılmanın gerçekleştirilebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Hâkimliğin de tespit ettiği üzere başvurucu, bireysel başvuruda bulunduğu tarih itibarıyla koşullu salıverilmeye bir yıldan az süre kalma şartını karşılamamıştır.
26. Ayrıca, hapis cezasının infaz şekline ilişkin olarak ileri sürülen hukuka aykırılık iddiası, hâlihazırda hukuka uygun olarak kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararına istinaden tutulmakta olan başvurucunun ceza infaz kurumunda kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkilememektedir. Kişinin kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna geçmesi tutma koşullarının değiştirilmesi ile ilgili bir mesele olupbu durum kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kapsamı dışındadır. Kişinin kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna geçememesi kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkıaçısından ayrıca bir müdahale oluşturmaz. Dolayısıyla hapis cezasının kapalı ceza infaz kurumu yerine açık ceza infaz kurumunda yerine getirilmesi gerektiği yönündeki ihlal iddiasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında ileri sürebilmesi mümkün değildir.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 26/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.