logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Memet Koçarslan [1. B.], B. No: 2022/28200, 26/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEMET KOÇARSLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/28200)

 

Karar Tarihi: 26/2/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Gülsüm Gizem GÜRSOY

Başvurucu

:

Memet KOÇARSLAN

Vekili

:

Av. Behlül AKSAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/3/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucunun mensubu olduğu Galatasaray Spor Kulübü Derneği (Dernek) 1905 yılında kurulmuştur. Dernek tüzüğüne göre derneğin amacı; Galatasaray Lisesi öğrencileri ile derneğe üye olanların sportif gelişmelerini sağlamak, spor eğitimi ve ahlakını geliştirmek ve üyeleri arasında sevgi ve dayanışmayı arttırmaktır.

6. Başvurucu, aynı zamanda M. isimli şirketin ortağıdır. M. Şirketi ile dernek arasında 2006 yılında mülkiyeti derneğe ait olan Galatasaray Adası'nın (Ada) işletimi için kira sözleşmesi yapılmıştır. Anılan sözleşme 2009 yılında yenilenmiştir. Sözleşmede adanın dernek üyelerinin kullanımına açık olduğu, adaya girişin ve adada bulunan havuzun kullanımının ücretsiz olduğu belirlenmiştir.

7. M. Şirketi 18/1/2016 tarihinde derneğe noterden ihtarname göndererek adada bulunan havlular için 20 TL, şezlonglar için ise 25 TL ücret alınacağını belirtmiştir. Anılan ihtarnamede şirket yetkilisi olarak başvurucunun ismi ve imzası yer almaktadır. Bunun üzerine dernek, noter vasıtasıyla 7/6/2016 ve 17/8/2016 tarihlerinde sözleşmeye aykırı olarak gerçekleştirilen ücret alımları ile adada bulunun restoran kullanımının G. isimli fırsat sitesinden satılması şeklindeki uygulamalara son verilmesini ihtar etmiş, uygulamaların devam etmesi üzerine 25/10/2016 tarihinde sözleşmeye aykırılık nedeniyle akdin feshi ihbarında bulunmuştur. Başvuruya konu yargılama tarihinde sözleşmenin feshi ve şirketin adadan tahliye edilmesi davaları derdesttir.

8. Bu sırada dernek üyeleri H.A.Ö ve A.Ö 7/6/2016 tarihinde başvurucunun yöneticisi olduğu şirketin kira sözleşmesine aykırı davranarak dernek üyelerini mağdur ettiğini, bu işlemlerin derneğe zarar verdiğini ve başvurucunun dernek üyelik onuru ile bağdaşmayan eylemlerde bulunduğunu belirterek başvurucunun dernek disiplin kuruluna sevk edilmesini talep etmişlerdir.

9. Dernek disiplin kurulu 29/6/2016 tarihinde, B.B. isimli dernek üyesinin adaya alınmaması üzerine yaptığı şikâyeti incelemiştir. Kurul, başvurucunun adayı yöneten işletmeye tamamen hâkim olduğuna kanaat getirerek başvurucunun üç ay süreyle kulüp tesislerinden men edilmesi şeklinde hak mahrumiyeti ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

10. Dernek disiplin kurulu 14/7/2016 tarihinde H.A.Ö ve A.Ö.nün şikâyetlerini değerlendirmiş ve başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılmasına karar vermiştir. Kararda; başvurucunun hâkim ortağı olduğu M. şirketinin dernek ile işletme arasındaki kira sözleşmesine aykırı davrandığı, kulüp üyelerinin sosyal tesis kullanımını kısıtlayıcı ve soğutucu hâle getiren uygulamalar yaptığının tespit edildiği belirtilmiştir. Kararda; başvurucunun kulübün onur ve saygınlığına ve marka değerine zarar verdiği, üyelik onuru ile bağdaşmadığı değerlendirilen eylem ve davranışlarının Galatasaray Spor Kulübü Derneği Tüzüğü'nün (Tüzük) 108/2 ve 108/5 maddeleri uyarınca hak mahrumiyeti yaptırımını gerektirdiği ancak aynı eylemler nedeniyle kendisi hakkında hak mahrumiyeti kararı uygulandığından (bkz.§9) tüzüğün 104/1,105, 107,108,108/2,108/5 ve 109/4 (bkz.§ 18-22) maddeleri uyarınca üyelikten çıkarılmasına karar verildiği ifade edilmiştir.

11. Dernek disiplin kurulunun başvurucunun üyelikten çıkarılması yönündeki kararı dernek yönetim kurulunun 19/7/2016 tarihli kararıyla kabul edilmiştir. Anılan karar, dernek olağan genel kurulunun 25/3/2017 tarihli toplantısında görüşülmüş ve başvurucu üyelikten çıkarılmıştır.

12. Başvurucu 24/4/2017 tarihinde üyelikten çıkarılması kararının iptali talepli dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; üyelikten çıkartılmasına dayanak yapılan tüzük maddelerindeki eylemleri gerçekleştirmediğini, kulüp üyelerine hakaret etmediği ve derneği zarara uğratmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu; M. şirketinin sahibi olmadığını, ortaklarından biri olduğunu, şirket tüzel kişiliğinin eylemlerinden sorumlu tutulamayacağını, kaldı ki şirket işlemlerinin kira sözleşmesine aykırı olmadığını ifade etmiştir.

13. Dernek, mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde; başvurucunun ihracına neden olan olaylardan birinin adada bulunan havuzu kullanmak isteyen dernek üyelerinden havlu ve şezlong parası istenmesi olduğunu belirtmiştir. Dernek ihraca neden olan diğer olayın ise adada bulunan ve sadece üyelere tahsis edilmesi gereken restoranın, G. isimli fırsat sitesinden ilan verilmek suretiyle üye olmayan kişilerce kullanımına izin verilmesi olduğunu beyan etmiştir.

14. İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesi 18/9/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararda; kulüp tüzüğü ve yönetim kurulu kararlarına aykırı eylem ve davranışların hak mahrumiyet cezası gerektirdiği, üyelikten çıkarmaya ilişkin alınan kararın yasal olduğu belirtilmiştir. Kararda; başvurucunun kulüp başkan ve yöneticilerine karşı hakaret fiilini işlemek, zarar verici eylemlerde bulunmak gibi dernek tüzüğüne göre hiçbir eylemi bulunmamasına rağmen keyfî ve kasti bir kararla çıkarıldığı iddiasının yerinde görülmediği ifade edilmiştir.

15. Anılan kararın istinaf yargı yoluna götürülmesi üzerine; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 23/9/2021 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

16. Temyiz üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2/2/2022 tarihinde onama kararı vermiştir.

17. Nihai karar, başvurucu tarafından 23/2/2022 tarihinde öğrenilmiş; başvurucu 22/3/2022 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. Tüzük'ün "Disiplin Yaptırımına İlişkin Genel Esaslar" kenar başlıklı 104. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Disiplin Kurulu, önereceği disiplin yaptırımlarında hafifletici ya da ağırlaştırıcı nedenlerin saptanması halinde, duruma göre, yaptırımın alt-üst sınırlarını ve bir alt veya üst yaptırımı önermeye yetkilidir."

19. Tüzük'ün "Disiplin Yaptırımları" kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:

"Disiplin suçunu oluşturan eylem ve davranışlarda bulunanlara eylemlerinin ağırlığına göre uygulanacak yaptırımlar şunlardır:

105. 3) Hak Mahrumiyeti: Kulüp üyelisinin bir haftadan bir yıla kadar kulüp tesislerinden yararlanma hakkından men edilmesidir.

105. 4) Üyelikten çıkarma: Kulüp üyeliğinin sona erdirilmesidir."

20. Tüzük'ün "Hak Mahrumiyeti Yaptırımını Gerektiren Eylemler" kenar başlıklı 108. maddesi şöyledir:

"108. 1) İlgili mevzuat, Kulüp Tüzük'ü, Yönetim Kurulu kararlarına aykırı eylem veya davranışlarda bulunmak.

108. 2) Üyelerin onur veya saygınlığına zarar verici, onları küçük düşürücü ve benzeri söylem veya eylem veya davranışlarda bulunmak.

108. 3) Kulüp başkanları, organlar ve kurulların üyelerini eleştiri sınırları dışında küçük düşürücü, kötü zan altında bırakacak söylem, eylem ve davranışlarda bulunmak.

108. 4) Eleştiri sınırları dışında Kulübü aşağılayacak veya iftira niteliği taşıyan beyanlarla Kulübe zarar verecek faaliyetlerde bulunmak.

108. 5) Genel ahlaka aykırı Kulübe zarar veren söylem veya eylem veya davranışlarda bulunmak."

21. Tüzük'ün "Üyelikten Çıkarma Yaptırımı Gerektiren Eylemler" kenar başlıklı 109. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:

"109. 3) Kulüp Başkanı yöneticileri ile üyelerine karşı hakaret fiili eylemde bulunmak.

109. 4) Kulübün malvarlığına kasten zarar verici eylem veya davranışlarda bulunmak."

22. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 72. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur."

23. 4721 sayılı Kanun'un 80. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir.."

24. 4721 sayılı Kanun'un 83. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üye ... mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilir"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Anayasa Mahkemesinin 26/2/2025tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

26. Başvurucu; dernek üyeliğinden çıkarılmasına dayanak yapılan eylemlerin hiçbirini gerçekleştirmediğini, şirket tüzel kişiliği ile dernek arasındaki ihtilaftan sorumlu tutularak dernek üyeliğinin sonlandırıldığını belirterek adil yargılanma hakkı ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Bakanlık görüşünde; yargılama makamlarının kararlarındaki tespit ve sonuçların ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği ile çatışan haklar arasında adil dengenin kurulup kurulmadığının ve yapılan uygulamanın orantılı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

28. Anayasa’nın “Dernek kurma hürriyeti” kenar başlıklı 33. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.

Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.

Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. "

29. Başvurucunun şikâyetlerinin özü dernek üyeliğinden çıkarılmasına ilişkindir. Dolayısıyla eldeki başvurunun örgütlenme özgürlüğü yönünden incelenmesi gerekmektedir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

31. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme özgürlüğünü ifade eder. Örgütlenme özgürlüğü bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma hakkını da kapsamaktadır (dernek hakkı yönünden bkz. Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, § 41). Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları gerçekleştirebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Demokrasilerde böyle bir örgüt, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, § 72; sendika hakkı yönünden bkz. Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 31).

32. Örgütlenme özgürlüğü, bu hakka yönelik kamu gücü tarafından gerçekleştirilen müdahalelerin yanı sıra kimi durumlarda özel hukuk kişilerince yapılan müdahalelere karşı da anayasal koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla örgütlenme özgürlüğü devlete, müdahalede bulunmama biçimindeki negatif yükümlülüğün yanı sıra üçüncü kişilerden gelebilecek müdahalelere karşı ilgiliye koruma sağlama şeklindeki birtakım pozitif yükümlülükler de yüklemektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Anıl Pınar ve Ömer Bilge, B. No: 2014/15627, 5/10/2017, § 36; Barış Adıgüzel, B. No: 2016/16056, 21/4/2021, § 29).

33. Pozitif yükümlülük altında olan devletin bireyleri koruyucu önlemleri alma ve gerekli mekanizmaları yerleştirme sorumluluğu vardır. Dolayısıyla yapılması gerektiği hâlde birtakım işlemlerin ve tasarrufların yapılmaması ya da alınması gerektiği hâlde belli tedbirlerin alınmaması devletin sorumluluğunu yerine getirmediği anlamına gelecektir. Ayrıca alınacak tedbirlerin üçüncü kişilerin örgütlenme özgürlüğüne müdahalede bulunmaları bakımından caydırıcı nitelikte olması gerekir. Söz konusu anlayış; devlete çıkaracağı kanunlarla, yapacağı düzenlemelerle ve alacağı her türlü somut tedbirlerle kişilerin temel haklarını üçüncü kişilere karşı koruma sorumluluğu yüklemektedir. Bu bakımdan üçüncü kişiler tarafından örgütlenme özgürlüğüne müdahale edilmesi durumunda müdahaleye karşı itirazların öne sürülebileceği ve müdahalenin sonuçlarının giderilmesi açısından gerçek ve etkili koruma temin edecek idari ve hukuksal mekanizmaların oluşturulması devletin pozitif yükümlülüklerindendir (benzer değerlendirmeler için bkz. Anıl Pınar ve Ömer Bilge, § 30).

34. Kamu gücü kullanan makamların her türlü iş ve işlemlerinde öncelikle Anayasa hükümlerini gözetmeleri zorunludur. Nitekim Anayasa'nın 11. maddesinde Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiştir. Diğer taraftan Anayasa'nın 138. maddesine göre hâkimler, Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verir. Görüldüğü üzere yargı organlarının uyuşmazlıkları öncelikle Anayasa hükümlerini dikkate alarak çözüme kavuşturmaları anayasal bir zorunluluktur. Bu bağlamda bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi, Anayasa Mahkemesinin ilk elden yani doğrudan inceleme yapmamasını ifade ettiği gibi esas itibarıyla idari ve yargısal makamların önlerindeki meseleleri ve uyuşmazlıkları öncelikle Anayasa'ya uygun biçimde sonuca bağlamaları yönünden birincil derecede sorumlu olduklarını göstermektedir. Özellikle temel kanunlarda öngörülen dürüstlük ve iyi niyet kuralları, hakkın kötüye kullanılması yasağı gibi genel ilkeler ile bazı hâllerde olayın özelliklerine ve durumun gereklerine göre hâkime takdir yetkisi tanınması uyuşmazlıkların çözümünde Anayasa'ya uygun yorum imkânı tanıyan söz konusu etkili hukuksal korumanın bir gereği olarak görülmelidir. Dolayısıyla ister özel kişiler arası ister taraflardan birinin kamu gücü olduğu uyuşmazlıklar olsun her durumda hâkimin hukuk kurallarını Anayasa'ya uygun bir biçimde yorumlaması ve yargı yetkisinin kullanımı çerçevesinde özellikle Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlerin korunmasını gözetmesi beklenmektedir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Mehmet Apaydın, B. No: 2015/13099, 8/1/2020, §§ 46, 47).

35. Diğer bir ifadeyle Anayasa'ya uygun yorum ilkesi hâkimin hukuk kurallarını yorumlama serbestîsinin sınırını oluşturmaktadır. Dolayısıyla hâkimin bir hukuk kuralının anlam ve kapsamını tespit ederken Anayasa'yı ve anayasal ilkeleri hesaba katmaması Anayasa'nın normlar hiyerarşisinin tepesinde yer almasını anlamsız hâle getirir. Bu bağlamda Anayasa kâğıt üzerinde kalan bir metin değil yaşayan, hukuk sistemini yönlendiren, her türlü kamusal tasarrufta gözetilmesi gereken hukuki bir belgedir (Mehmet Fatih Bulucu [GK], B. No: 2019/26274, 27/10/2022, § 76). Anayasa hükümlerinin bağlayıcılığının gereği olarak hâkimin maddi hukuk hükümlerini uygularken temel hak ve hürriyetlere ilişkin sınırlama ölçütlerini ve güvenceleri öncelikle dikkate alması anayasal bir gerekliliktir.

36. Derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Önemle değinmek gerekir ki uyuşmazlık ne kadar Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetleri ilgilendirirse Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu hak veya hürriyete ilişkin sınırlama ölçütlerini ve güvencelerini denetleme yetkisi o kadar artar. Anayasa Mahkemesinin temel görevi, Anayasa’da yer alan hükümlerin yeknesak ve doğru bir biçimde uygulanmasını sağlamaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 33. maddesindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir. Dolayısıyla yapılan incelemede, onların yeri alınmamakta; kamusal makamların süreç içindeki tutumları örgütlenme özgürlüğü bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından değerlendirilmektedir (sendika hakkı bağlamında benzer değerlendirmeler için bkz. Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13328, 19/11/2020, § 40; Türkiye Petrol, Kimya ve Lastik Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13351, 15/12/2020, § 40; Ahmet Sefa Topuz ve diğerleri, B. No: 2016/16056, 21/4/2021, § 57; Muharrem Çimen [GK], B. No: 2016/5002, 23/3/2023, § 42).

37. Bununla birlikte örgütlenme özgürlüğünün gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için her iki tarafın menfaatlerinin de mümkün olduğunca dengelenmesi ve taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca yol açılmaması gerekir. Menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir külfetin yüklenmesi, pozitif yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir. Olayın bütün koşulları ve taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak menfaatlerin adil bir şekilde dengelenip dengelenmediği değerlendirilmelidir ( benzer değerlendirmeler için bkz. Faik Tari ve Sultan Tari, B. No: 2014/12321, 20/7/2017, § 52; Kemal Kılıç [GK], B. No: 2019/16400, 28/7/2022, § 61). Bu noktada Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılması nedeniyle açtığı davada devletin pozitif yükümlülüğünün gerektirdiği şekilde yargısal bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı ve özellikle mahkemelerin kararlarının konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediğine ilişkindir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Eldeki başvuruda başvurucu, dernek tüzüğüne aykırı bir biçimde üyelikten çıkarıldığından yakınmıştır. Dernek ise çıkarma sebebi olarak başvurucunun sorumlu olduğu şirketin dernek ile aralarındaki kira sözleşmesine uymadığını, kulüp üyelerini sosyal tesislerden gerektiği şekilde yararlandırmadığını, kulüp üyesi olmayanların ise tesislere alındığını ileri sürmüştür.

39. Başvurucunun üyelikten çıkarılmasına dayanak yapılan tüzük maddelerinin birinin "üyelerin onur veya saygınlığına zarar verici, onları küçük düşürücü ve benzeri söylem veya eylem veya davranışlarda bulunmak", diğerinin ise "genel ahlaka aykırı Kulübe zarar veren söylem veya eylem veya davranışlarda bulunmak" olduğu görülmektedir.

40. Dernek özerkliği, aynı zamanda üyelerini seçmekte de özgür olmaları anlamına gelir. Bu kapsamda dernekler tüzüklerini serbestçe düzenleyip istedikleri kişileri üye kaydedebilir, üyelikten çıkarabilir yahut üyelik taleplerini reddedebilir ancak bu hakları sınırsız olmayıp keyfî uygulamalara neden olmamalı, bireysel örgütlenme özgürlüğüne müdahale niteliği taşımamalıdır.

41. İlgili tüzükteki düzenlemeler bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde bir dernek üyesinin diğer üyelere ve derneğe yönelik zarar verici davranışlardan kaçınmasının sağlanmak istendiği anlaşılmaktadır. Anılan düzenlemelerin dernek üyeliğinde disiplinin sağlanmasına ve dernek düzenini korumaya yönelik tedbirler olduğu açıktır. Derneklerin demokratik toplumdaki yeri nedeniyle kolektif örgütlenme özgürlüğünün toplumsal önemi tartışmasızdır. Buna karşın terazinin diğer kefesinde yer alan ve bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme özgürlüğünü ihtiva eden bireysel örgütlenme özgürlüğü yer almaktadır. Demokratik toplumlarda çoğulculuğun sağlanması, vatandaşların demokratik sürece katılımları ile birbiriyle bütünleşmelerini sağlayan ve ortak amaçlara hizmet eden örgütlenmelere mensup olma suretiyle gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle bireylerin ve örgütlerin hakları arasında bir tarafın aleyhine olmayacak şekilde çok dikkatli bir değerlendirme yapılması gerekir.

42. O hâlde mahkeme kararlarında bireysel örgütlenme özgürlüğü ile kolektif örgütlenme özgürlüğünün dengelenip dengelenmediğine bakılmalıdır. Dernek genel kurul kararında, başvurucunun şahsına yönelik doğrudan atfedilen bir eylem bulunmamakla birlikte; başvurucunun ortağı olduğu M. şirketi ile dernek arasında imzalanan kira sözleşmesine aykırı davranıldığı belirtilmiştir. Bu aykırılıkların dernek üyelerine ve dernek tüzel kişiliğine zarar verdiği ve başvurucunun bundan sorumlu tutulabileceği değerlendirilmiştir. Mahkemelerce de farklı bir değerlendirmede bulunulmaksızın bu gerekçeler uygun bulunmuştur.

43. Bir dernek üyeliğinden çıkarma kararının temel hak ve özgürlüklerin ihlaline neden olmaması için üyelik ilişkisinin devam ettirilmesini imkânsız kıldığı değerlendirilen ve doğrudan en ağır yaptırıma bağlanmış olan sebeplerin dernek ve daha sonra denetleme yapan mahkemelerce hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmuş olması gerekir (sendika hakkı bağlamında benzer değerlendirmeler için bkz. (Sonay Tezcan ve Kardelen Yoğungan [2.B.], B. No: 2018/24097, 2/5/2023, § 63). Eldeki başvuruda; başvurucunun ortağı olduğu şirketle dernek arasındaki bir başka hukuki ilişkiden kaynaklı akde aykırılık temelli sorunlarla, başvurucunun dernek üyeliğinden kaynaklanan yükümlülükleri arasında nasıl bir bağlantı kurulduğu ve bunun sonucunda başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılmasına ne şekilde karar verildiği konusunda mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediği anlaşılmıştır.

44. Anlatılanlar kapsamında mahkemelerce başvurucunun şirket eylemlerinden sorumlu tutularak derneğe zarar verdiği kararının uygun bulunması ve üyeliğinin son bulmasında başvurucunun bireysel örgütlenme özgürlüğü ile derneğin kolektif örgütlenme özgürlüğü arasında dengeleme yapıldığı söylenemeyecektir. Dolayısıyla örgütlenme özgürlüğünün gerektirdiği düzeyde yeterli bir yargısal inceleme yapıldığı, gerekçelerinin ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmemiştir. Bu nedenlerle devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getiremediği sonucuna ulaşılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

VI. GİDERİM

46. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi ile yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

47. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

48. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

VII. HÜKÜM

A. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2017/173, K.2018/359) GÖNDERİLMESİNE,

D. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/2/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği ileri sürülmüştür. Mahkememiz çoğunluğu tarafından, başvurucunun ortağı olduğu şirketle dernek arasındaki bir başka hukuki ilişkiden kaynaklı akde aykırılık temelli sorunlarla, başvurucunun dernek üyeliğinden kaynaklanan yükümlülükleri arasında nasıl bir bağlantı kurulduğu ve bunun sonucunda başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılmasına ne şekilde karar verildiği konusunda mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediği gerekçesiyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

2. Çoğunluk kararının gerekçesi gözetildiğinde bireysel başvuruya konu olayın olgusal olarak değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonrası dernek ile bireyin menfaatleri arasındaki dengenin biri aleyhine bozulup bozulmadığının incelenmesi gerekir.

3. Başvurucu hem Galatasaray Spor Kulübü Derneğinin üyesi hem de mülkiyeti derneğe ait olan Galatasaray Adası'nın (Ada) işletimi için Dernekle sözleşme imzalayan M. isimli şirketin ortağı ve temsilcisidir.

4. M. Şirketi 18/1/2016 tarihinde derneğe noterden ihtarname göndererek adada bulunan havlular için 20 TL, şezlonglar için ise 25 TL ücret alınacağını belirtmiştir. Anılan ihtarnamede şirket yetkilisi olarak başvurucunun ismi ve imzası yer almaktadır. Bunun üzerine dernek, noter vasıtasıyla 7/6/2016 ve 17/8/2016 tarihlerinde sözleşmeye aykırı olarak gerçekleştirilen ücret alımları ile adada bulunun restoran kullanımının G. isimli fırsat sitesinden satılması şeklindeki uygulamalara son verilmesini ihtar etmiştir.

5. Belirtilen eylemlere devam edilmesi üzerine şirketin yetkilisi ve dernek üyesi hakkında üç ay süreyle hak mahrumiyeti cezası verilmiş, uygulamaların devam etmesi üzerine 25/10/2016 tarihinde Dernek tarafından sözleşmeye aykırılık nedeniyle akdin feshi ihbarında bulunmuştur.

6. Dernek üyelerinin adanın kullanılması konusunda mağdur edilmeye devam edilmesi üzerine başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılmasına karar vermiştir. Kararda; başvurucunun hâkim ortağı olduğu M. şirketinin dernek ile işletme arasındaki kira sözleşmesine aykırı davrandığı, kulüp üyelerinin sosyal tesis kullanımını kısıtlayıcı ve soğutucu hâle getiren uygulamalar yaptığının tespit edildiği belirtilmiştir.

7. Öte yandan kararda; başvurucunun kulübün onur ve saygınlığına ve marka değerine zarar verdiği, üyelik onuru ile bağdaşmadığı değerlendirilen eylem ve davranışlarının tüzüğün 108/2 ve 108/5 maddeleri uyarınca hak mahrumiyeti yaptırımını gerektirdiği ancak aynı eylemler nedeniyle kendisi hakkında hak mahrumiyeti kararı uygulandığından tüzüğün ilgili maddeleri uyarınca üyelikten çıkarılmasına karar verildiği ifade edilmiştir.

8. Başvurucu tarafından dernek üyeliğinden çıkarılması işleminin iptali istemiyle açılan davada ilk derece mahkemesi kararında başvurucunun şirket yetkilisi olduğu tespitine yer vererek değerlendirme yaptığı anlaşılmaktadır.

9. Tüm süreç gözetildiğinde; derneğe gönderilen ihtarnamede başvurucunun şirket yetkilisi olarak isminin ve imzasının bulunduğu, derneğin hem hak mahrumiyeti hem de üyelikten çıkarma işlemlerini tesis ederken başvurucuyu şirketin yetkilisi olarak belirttiği ve son olarak ilk derece mahkemesi kararında da başvurucunun şirket yetkilisi olduğunun ifade edildiği tespit edilmiştir. Dolayısıyla derneğin hem üyesi hem de şirketin yetkilisi olduğu anlaşılan başvurucunun sözleşmeye aykırı eylemiyle dernek üyeliğine ilişkin yükümlülükleri arasında bağlantı kurulduğu anlaşılmaktadır.

10. Gerçekten de başvurucunun hem dernek üyesi hem de derneğin sözleşme ilişkisi kurduğu şirketin temsilcisi olduğu gözetildiğinde, sözleşmeye aykırı davranışlarının aynı zamanda dernek üyeliğinin gerektirdiği yükümlülüklere de aykırı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

11. Bu itibarla başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılma işlemine ilişkin yargılamada ilgili ve yeterli gerekçe olduğu sonucuna ulaşıldığından, örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin çoğunluğun kararına katılmak mümkün olmamıştır.

 

 

 

 

Üye

 Muhterem İNCE

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Memet Koçarslan [1. B.], B. No: 2022/28200, 26/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı MEMET KOÇARSLAN
Başvuru No 2022/28200
Başvuru Tarihi 22/3/2022
Karar Tarihi 26/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucunun dernek üyeliğinden çıkarılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Örgütlenme özgürlüğü Örgütlenme İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi