TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
L.C.E. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/42369)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
L.C.E.
|
Vekili
|
:
|
Av. Eyüp Murat DURAN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, soruşturma sürecindeki taleplerin dikkate alınmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Suçu işlediği iddia edilen tarihte çocuk olan (16 yaşında) başvurucu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
3. 23/2/2022 tarihinde Çocuk İzlem Merkezinde suçun işlendiği iddia edilen tarihte 15 yaşından küçük olan mağdur çocuk N.nin ifadesi alınmıştır. N. ifadesinde; başvurucu ile sevgili olduklarını, 6/2/2022 tarihinde ilçe merkezinde buluştuktan sonra (hakkında yaşının büyük olması nedeniyle ayrıca soruşturma yürütülen şüpheli) V.K.nın sevk ve idaresindeki araçla gezmeye başladıklarını, başvurucu ile aracın arka koltuğuna oturduklarını, başvurucu ve V.K.nın bir ara, yol üzerindeki marketten alkol alıp araca döndüklerini, hareket hâlindeki araçta bulundukları sırada başvurucu ve V.K.nın zorlamasıyla biralardan içtiğini, önce piknik alanında tanıdık araç bulunması nedeniyle burada durmayarak Kuşadası'na gitmeyi düşündüklerini ancak itirazı üzerine … Mahallesi'ne gitmeye karar verdiklerini, kimsenin olmadığı tarlalık alanda durduklarını, başvurucu araçtan indiğinde V.K.nın kendisine cinsel nitelikte eylemlerde bulunduğunu, bir süre sonra başvurucunun araca döndüğünü ve bulundukları yerden araçla hareket ettikleri sırada başvurucunun kendisine "Yalar mısın?" dediğini, "Hayır" demesine rağmen başvurucunun cinsel organını çıkararak ağzına soktuğunu ve bu amaçla kafasını tutup bastırdığını, istememesine rağmen kafasını eliyle bastırması nedeniyle başvurucuya engel olamadığını, ayrıca başvurucunun pantolonunun üzerinden ön özel bölgesini okşadığını, susmasını söylediğini, başvurucunun cinsel saldırıda bulunduğu sırada V.K.dan aldığı telefonla eylemi videoya çektiğini, başvurucunun eylemi sona erdikten sonra başka bir yerde durduklarını ve V.K.nın yeniden yanına gelmeye çalıştığını ancak ona engel olduğunu, ısrarı üzerine kendisini eve bıraktıklarını, bu olayın duyulması sonrasında başvurucunun kendisini arayarak "Senin bende videoların var, bugün yaşananları birine anlatırsan videoları herkese yayarım." diyerek tehdit ettiğini ileri sürmüştür.
4. 23/2/2022 tarihinde kolluk tarafından ifadesi alınan mağdur çocuğun annesi de başvurucudan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. Başsavcılık 24/2/2022 tarihinde başvurucuyu çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan tutuklanması istemiyle Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklama sevk yazısında; başvurucunun mağdurun kız arkadaşı olmasının verdiği kolaylık ve araçta bulunmalarının sağladığı ortama bağlı olarak cinsel istismar eylemini gerçekleştirdiği, savunmasının çelişkilerle dolu ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu, üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu ileri sürülmüştür.
5. Başvurucu; sorgusunda N. ile sevgili olduğunu, olay günü V.K. arabayı sürerken kendisinin arka koltukta N. ile oturduğunu ve öpüştüğünü, cinsel organını N.nin dışarı çıkarıp ağzına aldığını, onu herhangi bir şekilde zorlamadığını, bu eylemi N.nin kendi rızasıyla yaptığını hatta N.nin bu anı telefonla görüntülemesini istediğini, görüntüleri N.ye karşı şantaj ya da tehdit unsuru olarak kullanmadığını ileri sürmüştür. Sorgusunun ardından başvurucu 24/2/2022 tarihinde tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"SSÇ'nin [suça sürüklenen çocuk] üzerine atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun niteliğine, kanıt durumuna, kanun maddesinde öngörülen ceza miktarına, SSÇ'nin üzerine atılı suçun CMK.nun 100/3-a maddesinde sayılı katalog suçlardan olması, SSÇ savunması, şikayetçi ifade tutanağı, bilgi alma tutanakları, yakalama tutanağı, kendiliğinden gelme ve üst arama tutanağı, teslim tesellüm tutanağı, adli muayene raporları karşısında SSÇ'nin üzerine atılı suçu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunmasıhususları nazara alındığında tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı tüm delillerden anlaşılmakla CMK.100/3 maddeleri gereğince belirtilen tutuklama koşullarının oluştuğu anlaşıldığından SSÇ' nin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan tutuklanmasına … [karar verildi.]"
6. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz Asliye Ceza Mahkemesince 4/3/2022 tarihinde reddedilmiştir. Mahkeme itirazın reddi kararında başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğunu, atılı suçun katalog suçlardan olduğunu, başvurucunun delilleri karartabileceği ve yargılamadan kaçabileceği yönünde somut olguların da mevcut olduğunu, bu nedenle tutuklama tedbirinin ölçülü görüldüğünü ve adli kontrol uygulanmasının yetersiz kalacağını belirtmiştir.
7. Sulh Ceza Hâkimliği 23/3/2022 tarihinde soruşturmanın devam ettiğini, delillerin toplanma aşamasında olduğunu, atılı suçun vasıf ve mahiyetini, mevcut delil durumunu, suça dair kanunda yazılı cezanın üst haddini ve tahliye edilmesini gerektiren bir sebep oluşmadığını belirterek başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
8. Başvurucu bu karara itiraz etmiştir. Asliye Ceza Mahkemesi 24/3/2022 tarihinde atılı suçun katalog suçlardan olduğunu, tutukluluk hâlinin devamı kararının ölçülü olduğunu, adli kontrol uygulanmasının yetersiz kalacağının tüm delillerden anlaşıldığını belirterek itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
9. Başvurucu 30/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Soruşturma neticesinde başvurucu hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme, çocuğu hürriyetinden yoksun kılma, şantaj suçlarından cezalandırılması talebiyle 1/6/2022 tarihli iddianame düzenlenmiştir.
11. İddianamede; mağdurun cinsel içerikteki görüntülerinden birinin şüpheli V.K. hakkında yürütülen soruşturmada telefonundan elde edilen video ile aynı olduğu, bu videoda aracın arka koltuğunda yüzleri görünmeyen iki şahsın oral seks yaptıklarının ve aracı kullanan üçüncü bir şahsın bulunduğunun görüldüğü belirtilmiştir.
12. İddianamede, başvurucuyla aynı okulda eğitim gören arkadaşlarının tanık sıfatıyla alınan ifadelerine yer verilmiştir. Bu ifadelerde tanıklar, mağdura ait müstehcen görüntülerin başvurucu tarafından paylaşıldığını duyduklarını ileri sürmüşlerdir.
13. İddianamede; başvurucunun ve mağdurun aynı okulda öğrenim gören ortak arkadaşlarının da bulunduğu, bu nedenle başvurucunun mağdurun 17 yaşında olduğuna dair savunmasına itibar edilemeyeceği belirtilmiştir.
14. Sonuç olarak iddianamede, başvurucunun yanında bulunan şüpheli V.K. ile birlikte mağduru araca alarak mağdurun hürriyetini cinsel amaçla kısıtladıkları, araçta bulundukları sırada başvurucunun cinsel organını rızası olmaksızın mağdurun ağzına soktuğu, söz konusu olayın akabinde suçun ortaya çıkmaması için mağdura "Senin bende videoların var, bugün yaşananları birisine anlatırsan bu videoları herkese yayarım." diyerek şantajda bulunduğu, ayrıca mağdurla aralarındaki cinsel ilişkiye dair videoyu başkalarına göstererek veya göndererek mağdurun özel hayatının gizliliğini ihlal ettiği ve bu şekilde üzerine atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı, birden fazla kişi ile cinsel amaçla çocuğun hürriyetinin kısıtlanması, şantaj ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını işlediği ileri sürülmüştür.
15. İddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanmıştır.
16. V.K. hakkında açılan kamu davası başvurucu hakkında açılan dava ile birleştirilmiştir.
17. Ağır Ceza Mahkemesi 30/9/2022 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
18. Ağır Ceza Mahkemesi 16/12/2022 tarihinde başvurucunun çocuğun cinsel istismarı suçundan 8 yıl 10 ay 20 günhapis cezası, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezası, müstehcenlik suçundan 2 yıl 9 ay 10 gün hapis ve 40 TL adli para cezası, şantaj suçundan 6 ay 20 gün hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve müstehcenlik suçundan verilen hapis cezalarının ertelenmesine, şantaj suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
19. Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi 13/3/2024 tarihinde çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen hükümleri bozmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi; mağdurenin arkadaşları olan tanıkların, mağdurenin sosyal medyada yaşını büyük gösterme eğiliminde olduğuna dair beyanları dikkate alınarak hata savunmasının değerlendirilmesi açısından mağdurenin fiziki görünümü ile ilgili gözlem yapıldıktan sonra karar verilmesi gerektiğini, başvurucunun mağdurun yaşı konusunda hataya düştüğünün kabul edilmesi hâlinde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurlarının oluşup oluşmayacağının tartışılması gerektiğini belirtmiştir.
20. Bozma kararı üzerine davaya Ağır Ceza Mahkemesinde devam edilmiştir. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla derdesttir.
21. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu; suç tarihinde çocuk olduğunu, bu durumunun tutuklama kararında hiç dikkate alınmadığını, çocuk koruma kanunu hükümlerine göre tutuklamanın son çare olması gerektiğini, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin bulunduğuna hiç değinilmediğini ve diğer koruma tedbirlerinin değerlendirilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
23. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
24. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
25. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, çocuğun cinsel istismarı suçundan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
26. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
27. Tutuklama kararında başvurucunun savunmasına, şikâyetçi ifade tutanağına, bilgi alma tutanaklarına, yakalama tutanağına ve adli muayene raporlarına atıf yapılarak atılı suçun işlendiği yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu belirtilmiştir. Somut olayda mağdur çocuğun ifadesinde cinsel istismar eyleminin gerçekleştiğini beyan ettiği görülmektedir. Ayrıca diğer şüpheli V.K.nın telefonundan ele geçirilen görüntüler de söz konusu cinsel istismar eyleminin gerçekleştiğine ilişkin kuvvetli belirti teşkil etmektedir. Öte yandan başvurucu, mağdurun rızası olduğunu ve yaşını 17 olarak bildiğini ileri sürmüş ise de söz konusu eylemi gerçekleştirdiğini kabul etmiştir. Soruşturma makamlarının başvurucunun aynı okulda öğrenim gören ortak arkadaşlarının da bulunduğuna atıfla başvurucunun mağdurun 17 yaşında olduğuna dair savunmasına itibar etmemesi makul bir değerlendirme olarak görülmüştür. Ayrıca mağdurun 15 yaşından küçük olduğu durumlarda rızanın eylemin suç olma özelliğini etkilemediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle yargı mercilerinin tutuklama tedbirinin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunduğunu kabul etmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.
28. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
29. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen çocuğun cinsel istismarı suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca çocuğun cinsel istismarı suçu 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır. Somut olayda çocuğun cinsel istismarı suçuna ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında uygulanan tutuklama tedbirinin başvurucunun kaçmasının önlenmesi meşru amacı yönünden işlevsel bir niteliği bulunmaktadır. Ayrıca başvurucunun serbest bırakılması hâlinde aleyhine ifade veren mağdur ve tanıklar üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma ihtimali de söz konusudur.
30. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden -suçun ağırlığına atfen- kaçma ve başta yaşı küçük mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
31. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da tespiti gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 268; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 76; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).
32. Çocuklar hakkında tutuklama tedbirinin uygulandığı durumlarda tutuklamanın çocuklar bakımından başvurulacak en son yol olduğu, eğer tutukluluk bir zorunluluksa bunun mümkün olan en kısa sürede sonlandırılması gerektiği dikkate alınmalıdır. Ancak bu husus, çocuklar hakkında hiçbir durumda tutuklama tedbirinin uygulanamayacağı şeklinde anlaşılmamalıdır. Anayasa Mahkemesinin de belirttiği gibi çocuklar tarafından işlenmiş olan çok ciddi suçlara ilişkin istisnai olaylarda tutuklama tedbirinin uygulanması mümkündür (Furkan Omurtag, B. No: 2014/18179, 25/10/2017, § 82).
33. Somut olayda tutuklama tarihi itibarıyla 18 yaşını tamamlamamış olan (16 yaşında) başvurucu, çocuğun cinsel istismarı gibi ağır bir suçtan tutuklanmıştır. Başvurucu 24/2/2022 tarihinde tutuklanmış, 30/9/2022 tarihinde ise tutuklamadan beklenen faydanın hasıl olduğu ve delillerin toplandığı gerekçesiyle tahliye edilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi; tahliye kararı verdiği tarihe kadar sanıkları ve tanıkları dinlemiş, delilleri toplamış, Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan mütalaaya karşı savunma hazırlamak üzere sanıklara süre vermiş, sonraki süreçte tutukluluk süresini de dikkate alarak tahliye kararı vermiştir. Bir sonraki celsede ise hüküm kurmuştur. Bu nedenle yargılama süreci, tutukluluk süresi, suçun niteliği, suçun konusunu oluşturan eylemlerin ağırlığı dikkate alındığında Hâkimliğin başvurucu hakkında uyguladığı tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve tutuklama koruma tedbirinden beklenen menfaatlerin adli kontrol tedbiriyle sağlanamayacağı kanaatine varmasının keyfî ve temelsiz olmadığı anlaşılmıştır (çocuklar bakımından isnat edilen suçun ağır niteliği de dikkate alınarak tutuklamanın ölçülü olduğu sonucuna varıldığı diğer kararlar için bkz. C.Y., B. No: 2021/51397, 7/2/2024; Ahmet Namlı, B. No: 2022/34086, 6/6/2024; Z.N.Ç. ve F.İ., B. No: 2021/307, 24/11/2021; Enver Oktay Babatürk, B. No: 2016/15355, 9/10/2019; Mehmet Eren Ovayolu, B. No: 2017/36232, 10/12/2019).
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35. Başvurucu; mağdurun yaşına yönelik hata hükümlerinin uygulanmadığını, mağdurun kemik yaşının tespit edilmesine yönelik taleplerinin Savcılık tarafından karşılanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
37. Somut olayda Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki dava Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmektedir. Başvurucunun, hakkındaki soruşturma ve yargılama süreçlerinde yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin şikâyetlerini Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama, istinaf vetemyiz süreçlerinde ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamanın, istinaf ve temyiz süreçlerinin sonuçlanması beklenmeden adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
39. Başvurucu, tutuklama kararında hangi makamlara itiraz edeceğine ilişkin bir açıklama ve bildirimde bulunulmadığını belirterek adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Somut olayda tutuklama kararı itiraz yolu açık olmak üzere verilmiştir. Kararda, itiraz mercii belirtilmemiştir. 5271 sayılı Kanun’un 268. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendinde sulh ceza hâkimliğinin tutuklama kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesinin yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hâkimine ait olduğu belirtilmiştir. Nitekim başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz da bu hüküm uyarınca Asliye Ceza Mahkemesince incelenmiş ve reddedilmiştir (bkz. § 6). Dolayısıyla tutuklama kararında itiraz merciinin açıkça gösterilmemesinin başvurucunun tutukluluğa etkili itiraz etme hakkına yönelik bir ihlal oluşturmadığı sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.