TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN BAĞCI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/42553)
|
|
Karar Tarihi: 12/3/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Süleyman BAĞCI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aynı suç sebebiyle hukuka aykırı olarak ikinci kez tutuklama kararı verilmesine rağmen, bu tutuklamadan kaynaklı açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/3/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Beyşehir Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/9/2016 tarihli kararıyla başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir.
6. Başvurucunun yargılanmasına Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmıştır. Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesi 21/2/2018 tarihinde başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve başvurucunun tahliye edilmesine karar vermiştir.
7. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi 27/11/2019 tarihinde Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesi kararını bozmuştur.
8. Bozma üzerine dava Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2019/318 sayılı dosyası üzerinden yürütülmüştür.
9. Batman Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü E.2019/15315 sayılı soruşturma kapsamında başvurucu 24/9/2019 tarihinde yeniden gözaltına alınmış ve Batman 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/9/2019 tarihli kararıyla terör örgütüne üye olma, resmî belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçlarından tutuklanmıştır.
10. Batman Cumhuriyet Başsavcılığı 3/10/2019 tarihinde yer bakımından yetkisiz olduğuna karar vermiş ve dosyayı Konya Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir.
11. Başsavcılık 18/10/2019 tarihinde başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle mükerrer soruşturma yapılamayacağını ve aynı suç nedeniyle tutuklama tedbirinin uygulanamayacağını belirtmiş, tutuklama tedbirine gerek bulunmadığı gerekçesiyle başvurucunun resen tahliyesine karar vermiştir. Başsavcılık diğer suçlardan da resen tahliye kararı vermiştir.
12. Başsavcılık terör örgütüne üye olma suçundan başvurucu hakkında Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesince mahkûmiyet kararı verildiğini, bu nedenle anılan suç yönünden mükerrer soruşturma yapılamayacağını belirterek 21/10/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. Başsavcılık aynı tarihte resmî belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçları yönünden yetkisizlik kararı da vermiştir.
13. Yetki uyuşmazlığı sonucunda ilgili mahkemece Batman Cumhuriyet Başsavcılığı yetkili görülmüştür.
14. Batman Cumhuriyet Başsavcılığı 30/1/2020 tarihinde başvurucunun kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açmıştır.
15. Batman 3. Ağır Ceza Mahkemesi 28/7/2020 tarihinde bu davanın Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2019/318 sayısında görülen dava ile birleştirilmesine karar vermiştir. Yargılama Konya 8. Ağır CezaMahkemesi nezdinde yürütülmüştür.
16. Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesi 1/6/2021 tarihinde başvurucunun kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından beraatine, terör örgütüne üye olma suçundan ise 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
17. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi 30/9/2021 tarihinde resmî belgede sahtecilik suçundan verilen hükme yönelik Maliye Hazinesi ve İçişleri Bakanlığının istinaf taleplerinin reddine itiraz yolu açık olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve terör örgütüne üye olma suçundan verilen hükümlere yönelik istinaf başvurularının ise esastan reddine temyiz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
18. Resmî belgede sahtecilik suçundan verilen beraat hükmü 21/10/2021 tarihinde itirazın reddedilmesiyle, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçundan verilen beraat hükmü ise temyiz edilmediği için 26/10/2021 tarihinde kesinleşmiştir. Terör örgütüne üye olma suçu yönünden temyiz incelemesi devam etmektedir.
19. Başvurucu 17/11/2021 tarihli dilekçesiyleSeydişehir Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası açmıştır. Başvurucu, hakkında yapılan soruşturma neticesinde Beyşehir Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/9/2016 tarihli kararıyla terör örgütüne üye olma suçlaması ile tutuklandığını, 21/2/2018 tarihinde hükümle birlikte tahliye olduğunu, Batman Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında yeniden gözaltına alındığını, 25/9/2019 tarihinde terör örgütüne üye olma, resmî belgede sahtecilik ve dolandırıcılık iddiaları ile yeniden tutuklandığını, ikinci kez tutuklanmasının hukuksuz olduğunu, yargılaması devam eden dosyayla ilgili olarak ikinci kez soruşturma yapıldığını, belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından beraat ettiğini, terör örgütü üyeliği suçundan da mükerrer soruşturma yapılamayacağı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiğini, beraat ettiği ve takipsizlik kararı verilen suçlamalardan 25 gün tutuklu kaldığını belirtmiş; 5.000 TL maddi,15.000 TL manevitazminat talebinde bulunmuştur.
20. Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi 6/1/2022 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"…Her ne kadar Batman 1. Sulh Ceza Hâkimliği'nin 2019/341 sorgu sayılı kararı iletutuklu kaldığı süre zarfıyla alakalı tazminat talebinde bulunduğunu beyan etmişse de; yerleşik Yüksek Mahkeme içtihatlarında da belirtildiği üzere terör örgütü üyeliğinin temadi eden suçlardan olduğu, olaylar arasında fiili ve hukuki irtibatın bulunduğu, hâlihazırda davacının Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/189, K.2018/769 sayılı ilamı ile terör örgütü üyeliği suçundan tecziyesine karar verildiği, söz konusu kararın henüz kesinleşmemiş ve temyiz aşamasında olduğu, CMK 141. ve devamı maddelerinde düzenlenen tazminat kurumunun öncelikle kesinleşmiş bir yargı kararı gerektirdiği anlaşılmakla işbu davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının tazminat talebine ilişkin açmış olduğu davanın tutuklama tedbirine konu suçtan açılan davanın henüz kesinleşmemiş bir dava oluşu, devam eden yargılamaya ilişkin uygulanan tedbirlerin yargılamaya konu edilemeyeceği, CMK'nın 141. maddesinde belirtilen dava açmaya ilişkin şartları taşımadığı anlaşılmakla, davanın reddine … [karar verildi]."
21. Başvurucu 19/1/2022 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucu ikinci kez tutuklandığı terör örgütüne üye olma suçundan ek takipsizlik kararı verildiğini, diğer suçlardan da beraat ettiğini, bu kararların kesinleştiğini, terör örgütü üyeliği suçunun temadi eden suçlardan olması gerekçe gösterilerek davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, terör örgütüne üye olma suçu yönünden temadinin 2016 yılında kesildiğini, terör örgütü üyeliği suçundan ikinci kez suçlanmasını gerektirecek bir delil olmadığını, takipsizlik kararının da bunu doğruladığını ileri sürmüştür.
22. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 2/3/2022 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İlk derece mahkemesinin gerekçesinde belirtilen hususların yanında, Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 30/11/2021 tarih ve 2021/81150 sayılı yazısına göre, Batman Sulh Ceza Hâkimliğinin silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin tutuklama müzekkeresinin infaz gördüğü, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Dolandırıcılık ve Resmî Belgede Sahtecilik suçlarına ilişkin tutuklama müzekkerelerinin sırada beklemeye alındığı, bu hâliyle Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçuna ilişkin tutuklama müzekkeresinin infaz görmesine rağmen Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Dolandırıcılık ve Resmî Belgede Sahtecilik suçlarına ilişkin tutuklama müzekkerelerinin infaz görmediğinin belirtildiğinin anlaşılması karşısında, mahkemenin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, kovuşturma sonucuna uygun olarak tazminat talebinin reddine yönelik oluşan kanaat ve takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından istinaf başvurusunda bulunan davacının istinaf talebi yerinde görülmemiş olmakla reddine … [karar verildi]."
23. Başvurucu 28/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarının bireysel başvuru tarihi itibarıyla ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir."
25. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Anayasa Mahkemesinin 12/3/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; terör örgütü üyeliği suçundan hukuka aykırı olarak ikinci kez tutuklandığını, ikinci kez tutuklanmasına dayanak suçlamalar ile ilgili kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, buna rağmen açtığı tazminat davasının reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin verdiği bazı kararlara ve yargı makamlarının gerekçelerine yer verilmiş; inceleme yapılırken Anayasanın ve mevzuatın ilgili hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
29. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı ihlal iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
30. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
31. Başvurucunun şikâyetinin özü, uygulanan tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olduğundan bahisle açılan tazminat davasının kabul edilmemesi olduğundan başvuru Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ikinci ve üçüncü fıkralarında özgürlüğün kısıtlanabileceği durumlar sayılmış, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında ise hürriyetinden yoksun kalan kişilere tanınan güvencelere yer verilmiştir.
34. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler tabiri ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan Aydoğdu [2. B.], B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 44).
35. Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi gerekmektedir. Yapılacak bu inceleme sonucunda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (Safkan Aydoğdu, § 45).
36. Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının yargılama makamlarınca ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Bu bağlamda kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği veya bir tazminat imkânının bulunmadığı tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olacaktır. Öte yandan kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu yargı makamları tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E. [2. B.], B. No: 2018/696, 9/5/2019, §§ 46, 47).
37. Somut olayda başvurucu, terör örgütüne üye olma suçundan daha önce 24/9/2016 tarihinde tutuklanmış; 21/2/2018 tarihinde tahliye edilmiştir. Başvurucu, tahliye edildikten sonra başka bir soruşturma kapsamında 25/9/2019 tarihinde terör örgütüne üye olma, resmî belgede sahtecilik ve kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçlarından tutuklanmıştır. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin kararından, ikinci tutuklama kararı kapsamında sadece terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin tutuklama müzekkeresinin infaz gördüğü, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarına ilişkin tutuklama müzekkerelerinin ise infaz görmediği anlaşılmıştır. Bu durumda başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan ikinci kez tutuklandığıaçıktır. Dolayısıyla yapılacak inceleme terör örgütü üyeliği suçundan verilen bu ikinci tutuklama kararıyla sınırlı olacaktır. Başvurucunun da temel olarak bu ikinci tutuklama kararından şikâyetçi olduğu görülmüştür.
38. Tazminat mahkemelerince bu ikinci tutuklamanın hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir belirlemede bulunulmamıştır. Ancak Başsavcılıkça terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle mükerrer soruşturma yapılamayacağı, aynı suç nedeniyle tutuklama tedbirinin uygulanamayacağı gerekçesiyle başvurucunun resen tahliyesine karar verildiği görülmektedir. Yine Başsavcılıkça 21/10/2019 tarihinde terör örgütüne üye olma suçu yönünden mükerrer soruşturma yapılamayacağından dolayı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Başvurucunun maruz kaldığı özgürlükten yoksun bırakılmanın hukuka aykırı olduğunun en azından zımnen serbest bırakılma kararıyla kabul edildiği söylenebilir. Bu itibarla tutuklama tedbiri yönünden başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerekir.
39. Başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu sonucuna varıldığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası somut olayda uygulanabilir niteliktedir.
40. Ancak Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun tazminat talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; terör örgütü üyeliği suçunun temadi eden suçlardan olduğu, önceki davadaki olaylar arasında fiili ve hukuki irtibatın bulunduğu, başvurucunun bu suçtan Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesince mahkûm edildiği, söz konusu kararın temyiz aşamasında olduğu için henüz kesinleşmediği, kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığı için tazminat şartlarının oluşmadığı belirtilmiştir. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi desöz konusu gerekçeye ek olarak başvurucunun beraat ettiği bazı suçlardan verilen tutuklama kararlarının infaz edilmediğini belirterek istinaf başvurusunu reddetmiştir.
41. Başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan ikinci kez tutuklandığı açık olmasına ve bu tutuklamanın hukuka aykırı olduğu anlaşılmasına rağmen başvurucunun tazminat talebi reddedilmiştir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve hukuka aykırı bu işlemlerin karşılığı olarak başvurucuya bir tazminat ödenmediği sonucuna ulaşılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
43. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması, aksi kanaatte olunması hâlinde ise 10.000 TL maddi, 25.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
45. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesine (E.2021/290, K.2022/11) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.