logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdullah Yücel Özer [2. B.], B. No: 2023/101681, 12/3/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULLAH YÜCEL ÖZER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2023/101681)

 

Karar Tarihi: 12/3/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Abdullah Yücel ÖZER

Vekili

:

Av. Hüseyin KAYA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, vergi müfettişliğine atanan başvurucu tarafından mali ve özlük haklarının faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ve haksız olarak mali ve özlük haklara ulaşılamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. 17/3/2014 tarihinde vergi müfettiş yardımcısı olan başvurucu 22/2/2018 tarihinde ilan edilen vergi müfettişliği yeterlilik sınavında başarılı olarak atanmaya hak kazanmıştır. Ancak başvurucunun vergi müfettişi olarak ataması 6/11/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvurucu, atamasının yapılması gerektiği tarih olan 22/2/2018 ile atamasının yapıldığı tarih olan 6/11/2019 arasındaki mali ve özlük haklarının kendisine ödenmesi talebiyle Hazine ve Maliye Bakanlığına (İdare) 19/6/2023 tarihinde başvurmuştur. İdarenin cevap vermemesi üzerine başvurucu bu zımni ret işleminin iptali ile özlük ve mali haklarının yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesi talebiyle 16/8/2023 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, Anayasa Mahkemesinin Demet Demirel ve diğerleri ([GK], B. No: 2019/12998, 1/12/2022) kararının yeni hukuki durum oluşturduğu, bu nedenle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca yapılan başvurunun sonucuna göre davanın açıldığı ifade edilmiştir.

4. Ankara 15. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 23/8/2023 tarihinde davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir. Kararda, başvurucunun atama işleminin geç yapılmasına bağlı olarak yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarına ilişkin olarak 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi uyarınca en geç atamanın yapıldığı 6/11/2019 tarihinden itibaren idari dava açma süresi içinde dava açılması gerektiği belirtilmiştir. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesinde öngörüldüğü üzere, atama tarihinden itibaren dava açma süresi içinde idareye yapılan başvuru sonucunda verilecek cevaba göre kalan dava açma süresi içinde de davanın açılabileceği ifade edilmiştir. Bu süreler geçtikten çok sonra başvurucu tarafından anılan döneme ilişkin olarak yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesi talebiyle 19/6/2023 tarihinde yapılan başvurunun idari dava açma süresini canlandırmayacağı, bu nedenle de davanın süresinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

5. Öte yandan mahkeme kararında, Anayasa Mahkemesince verilen Demet Demirel ve diğerleri kararının etkisi de değerlendirilmiştir. Mahkeme, kanun veya düzenleyici işlemlerin iptali hâlinde hakları ihlal edilen ilgililerin hukuki durumlarında değişiklik olduğunun içtihatlar ile kabul edildiğini belirtmiştir. Başvurucu, söz konusu Anayasa Mahkemesi kararının bireysel başvuru üzerine verilmiş bir ihlal kararı olduğunu ve idari anlamda kesinleşmiş işlemler yönünden yeni bir hukuki durum olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etmiştir.

6. Başvurucu bu karara karşı 25/9/2023 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi 30/10/2023 tarihinde istinaf başvurusunu kesin olarak reddetmiştir.

7. Nihai karar başvurucuya 14/11/2023 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 5/12/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin Demet Demirel ve diğerleri kararından sonra mali ve özlük haklarını isteyebileceğini öğrendiğini, bu karar ile birlikte idareye başvurduğunu ve zımni ret üzerine dava açtığını belirtmiştir. Mali ve özlük hak etkisinin hâlen devam etmesi nedeniyle açılan davanın süresinde olduğunu belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca benzer konuda lehe kararlar verilirken kendi davasının reddedilmesinden şikâyet etmiştir.

10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvuruya ilişkin olarak Hazine ve Maliye Bakanlığından temin edilen görüşün ve ilgili belgelerin başvurucunun şikâyetlerine dair yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere gönderildiğini belirtmiştir. Başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı bireysel başvuru formunda belirttiği hususları yinelemiştir.

11. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52; Ziya Özden [1. B.], B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 46). Somut olayda davanın süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

12. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

13. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

14. Somut olayda mahkeme davayı süre aşımı nedeniyle reddederken 2577 sayılı Kanun'un 11. ve 12. maddelerine dayanarak sonuca varmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

15. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından müteaddit defa incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna işaret etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım [1. B.], B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54, 55; Fatma Altuner [2. B.], B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi [1. B.], B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).

16. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen işlemlerle ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim hakkını aşırı sınırlandıracak şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir (Mohammed Aynosah [1. B.], B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 40). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç [1. B.], B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 38).

17. Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Vurgulamak gerekir ki dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen mahkemelere aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili mahkemelerin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın şartları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım [1. B.], B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46).

18. Anayasa Mahkemesinin Demet Demirel ve diğerleri kararında başvurucular, boş bulunan iş müfettişliği kadrolarına atamalarının yapılması talebiyle 2017 ve 2018 yıllarında İş Teftiş Kurulu Başkanlığına başvurmuş ancak atama sürecinin devam ettiği belirtilerek başvurucuların talebi çeşitli tarihlerde reddedilmiştir. Başvurucular, bu işlemlerin iptali ile müfettişlik ünvanına hak kazandıkları tarihten itibaren yoksun kaldıkları parasal hakların yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi talebiyle davalar açmıştır. İdare Mahkemeleri, iş müfettişi olarak atanma taleplerinin reddine ilişkin işlemleri iptal etmiş ve başvurucuların yoksun kaldığı parasal hakların da yasal faiziyle başvuruculara ödenmesine karar vermekle birlikte parasal hakların hesaplanacağı tarih yönünden farklı sonuçlara ulaşmıştır. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi ise çeşitli tarihlerde verdiği kararlarla istinaf taleplerini reddetmekle birlikte başvurucuların parasal haklarının iş müfettişi olarak atanmayı hak ettikleri tarihten itibaren hesaplanması biçiminde hüküm kurulan kararlardaki bu hüküm fıkralarını, parasal hakların idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği şeklinde düzeltmiştir. Anayasa Mahkemesi, idarenin başvurucuları iş müfettişi olarak atamak suretiyle ihlali giderme hususundaki yükümlülüklerini bütünüyle ifa ettiğinin söylenemeyeceğini belirtmiştir. İhlalin tam olarak giderildiğinden söz edilebilmesi için hukuka aykırı gecikme yaşanmamış olsaydı idari sürecin olağan akışı içinde başvurucular hangi tarihte iş müfettişliğine atanacaksa o tarihten itibaren oluşan parasal hak kayıplarının da karşılanması gerektiğini ifade etmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin yorumunun başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahale sebebiyle oluşan kayıplarının tam olarak telafi edilmesini önlediği ve tazminat davasının hukuka aykırı işlem tesis edilmesine karşı caydırıcılık sağlama özelliğini de etkisiz hâle getirdiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Demet Demirel ve diğerleri, §§ 45-46).

19. Somut olayda başvurucu, vergi müfettişi olarak ataması 6/11/2019 tarihinde yapıldıktan sonra 19/6/2023 tarihinde idareye başvurarak mali ve özlük haklarının tarafına ödenmesini talep etmiştir. İdare tarafından başvurusunun zımnen reddedilmesi üzerine dava açmıştır. Mahkeme, başvurucunun atamasının yapıldığı 6/11/2019 tarihinden itibaren 60 gün içinde dava açması ya da yine aynı süre içinde idareye başvurarak verilecek cevaba göre kalan dava açma süresi içinde dava açması gerekirken bu süre geçirildikten çok sonra yapılan 19/6/2023 tarihli başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine açılan davanın süresinde olmadığını belirtmiştir. Karar, istinaf kanun yolundan geçerek kesinleşmiştir.

20. Başvurucunun temel iddiası, Anayasa Mahkemesinin Demet Demirel ve diğerleri kararından sonra yeni bir durum oluşması nedeniyle idareye yapılan 19/6/2023 tarihli başvurunun 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında yapılan bir başvuru olduğudur. Mahkeme ise olayda yeni bir durum bulunmadığı, başvurucunun atamasının yapıldığı tarihten itibaren dava açma süresinde dava açması gerektiği ya da 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında idareye başvurması gerektiğini ifade etmiştir. Burada değerlendirilmesi gereken husus mahkemenin yaptığı bu yorumun öngörülebilir olup olmadığıdır.

21. Öncelikle somut başvurunun, Demet Demirel ve diğerleri başvurusundan farklı olduğu vurgulanmalıdır. Demet Demirel ve diğerleri kararında başvurucular, iş müfettişi olarak atamalarının yapılmaları talebiyle idareye başvurmuştur. Atama çalışmalarının devam ettiğinin belirtilmesi üzerine başvurucular işlemin iptali ve özlük haklarının ödenmesi talebiyle dava açmıştır. İdare mahkemeleri davayı süre aşımı nedeniyle reddetmemiş, işin esasına girerek karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi mali haklar konusunda yapılan yorumları değerlendirerek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Olayımızda ise başvurucunun atanmaması gibi bir durum bulunmamaktadır. Başvurucu 6/11/2019 tarihinde vergi müfettişi olarak atanmış, mali ve özlük haklarının ödenmesi talebiyle ise atandıktan yaklaşık olarak dört yıl sonra 19/6/2023 tarihinde idareye başvurmuştur. Bu nedenle başvuru Demet Demirel ve diğerleri başvurusundan tamamen farklıdır.

22. Başvurucu, ısrarla Anayasa Mahkemesinin Demet Demirel ve diğerleri kararı uyarınca yeni bir durum ortaya çıktığını ileri sürse de yukarıda aktarıldığı üzere başvuru ile Demet Demirel ve diğerleri başvurusu arasında herhangi bir benzerlik bulunmamaktadır. Başvurucu atandıktan yaklaşık dört yıl sonra idareye başvurarak mali ve özlük haklarını talep etmiştir. Mahkeme de söz konusu durumu gözönünde bulundurarak başvurucunun atanmasını takip eden günden itibaren 60 gün içinde dava açmadığını ayrıca bu süre içinde idareye yapılan herhangi bir başvurunun da bulunmadığını ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesinin Demet Demirel ve diğerleri kararının ise yeni hukuki durum olarak değerlendirilemeyeceğini de belirtmiştir. Başvurucu ayrıca aynı olaya ilişkin mahkemelerin farklı kararlarının bulunduğunu ileri sürmüşse de söz konusu kararlar incelendiğindebaşvurucunun durumu ile belirtilen kararlardaki durumun aynı olmaması nedeniyle başvurucunun bu iddiasına itibar edilmemiştir.

23. Bu itibarla mahkeme davayı 2577 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerini yorumlamak suretiyle ve gerekçesini de belirterek karara bağlamıştır. Yapılan bu değerlendirme ve ulaşılan sonuç, dava açmayı imkânsız kılacak nitelikte aşırı şekilci bir yaklaşımdan kaynaklanmadığı gibi belirtilen kanun hükümlerine öngörülmeyecek şekilde olağanın dışında bir anlam vermek suretiyle sonuca ulaşıldığına dair bir uygulama olarak da değerlendirilmemiştir. Mahkemece yapılan söz konusu bu yorum karşısında mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu, haksız ve hukuka aykırı olarak mali ve özlük haklarından mahrum kalması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

26. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek [1. B.], B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

27. Somut olayda, başvurucunun açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiği dikkate alındığında hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmediği ve süresi içinde olağan kanun yoluna başvurmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu belirlenmiştir (benzer yönde bkz. Ali Rıza Baylı [2. B.], B. No: 2014/2458, 5/7/2017, § 52).

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Abdullah Yücel Özer [2. B.], B. No: 2023/101681, 12/3/2025, § …)
   
Başvuru Adı ABDULLAH YÜCEL ÖZER
Başvuru No 2023/101681
Başvuru Tarihi 5/12/2023
Karar Tarihi 12/3/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, vergi müfettişliğine atanan başvurucu tarafından mali ve özlük haklarının faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ve haksız olarak mali ve özlük haklara ulaşılamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mülkiyet hakkı Kamudan olan ücret (aylık, maaş vb.) uyuşmazlıkları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi