TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞAHİN ÇOBAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/43538)
|
|
Karar Tarihi: 29/7/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Aydın DEMİREL
|
Başvurucu
|
:
|
Şahin ÇOBAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Muhammet Emin ÇOBAN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, koruma tedbiri sebebiyle tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Soruşturmaya İlişkin Süreç
2. PKK silahlı terör örgütü üyeliği isnadıyla başlatılan soruşturma kapsamında Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından 8/2/2021 tarihinde başvurucunun Bitlis'teki adresinde, bağlı bina ve eklentileri ile varsa araçlarında arama yapılmasına, elde edilecek suç delillerine el konulmasına, soruşturma dosyasıyla ilgili olarak örnek alma yetkisinin ve başvurucunun müdafii ile görüşmesinin kısıtlanmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
3. Aynı gün Bitlis Sulh Ceza Hâkimliği tarafından Başsavcılığın talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Başsavcılık tarafından ayrıca başvurucunun Diyarbakır'daki adresinde yakalanması, yapılacak üst aramasında elde edilecek delillere el konulması ve bu işlemlerin daha sonra sulh ceza hâkimliği onayına sunulması hususunda Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmıştır.
5. 8/2/2021 günü saat 21.15'te Cumhuriyet savcısı tarafından başvurucunun Diyarbakır'daki adresinde 9/2/2021 günü 06.30-18.30 saatleri arasında gecikmesinde sakınca bulunması nedeniyle arama yapılması, başvurucunun yakalanması hâlinde gözaltına alınması, suç unsurlarına el konulması talimatı verilmiştir.
6. Aynı gün Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ayrıca sulh ceza hâkimliğine yazı yazılarak belirtilen adreste 9/2/2021 günü 06.30-18.30 saatleri arasında arama yapılması, suç delillerine el konulması ve bu eşyalarda inceleme yapılmasına karar verilmesi için talepte bulunulmuştur.
7. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının talebi Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından aynı gün kabul edilmiştir.
8. Başvurucu 9/2/2021 tarihinde saat 06.40'ta gözaltına alınmıştır.
9. Başvurucu vekili 9/2/2021 tarihinde yakalama, gözaltı, arama, elkoyma, el konulan eşyaların incelenmesi, dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanması, dosya inceleme yetkisinin kısıtlanmasına istisna teşkil eden belgelerin verilmemesi ve müdafii ile görüşmenin kısıtlanması işlemlerinin hukuka aykırı olduğundan bahisle itirazlarını sunmuştur.
10. Başvurucu 12/2/2021 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma isnadına dayalı olarak tutuklanması istemiyle sevk edildiği Bitlis Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklanmıştır.
11. Başvurucu vekilinin 9/2/2021 tarihli itirazı Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 9/3/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"... Dosyanın yapılan incelemesinde, Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği'nin 8/2/2021 tarih, 2021/302 D.İş. sayılı arama, el koyma ve inceleme kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediği, verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..."
12. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemeye göre nihai karar 25/3/2021 tarihinde başvurucu vekili tarafından okunmuştur.
13. 24/2/2021 tarihinde itiraz mercii olan Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesine karar verilmiştir.
B. Tazminat Davasına İlişkin Süreç
14. Başvurucu; gözaltının ve süresinin hukuka aykırı olduğunu, arama işlemlerinin hukuka aykırı ve ölçüsüz şekilde gerçekleştirildiğini, arama sonrası gerçekleştirilen elkoyma, soruşturma dosyasında erişimin sınırlandırılması ve müdafii ile görüşmenin kısıtlanmasının hukuka aykırı olduğunu ifade ederek 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. ve devamı maddeleri uyarınca 26/4/2021 tarihinde tazminat davası açmıştır.
15. Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 16/6/2021 tarihinde düzenlenen tensip zaptına göre başvurucuya arama nedeniyle uğradığı maddi zararı bildirmek üzere iki haftalık süre vermiştir. Söz konusu tensip zaptı 24/6/2021 tarihinde başvurucu vekilinin tebligat alanına iletilmiş, 29/6/2021 tarihinde okunduğu varsayılmıştır.
16. 23/9/2021 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"... Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesinde davacının evinde yapılan aramanın hukuka aykırı olduğunu, gözaltı kararına yapılan itirazın sulh ceza hâkimliğince değerlendirilmediğini, soruşturma dosyasında verilen kısıtlılık kararına yapılan itirazın değerlendirilmediğini, davacının bu nedenlerle kişi güvenliği ve hürriyetinin, adil yargılanma hakkının, müdafiiden yararlanma hakkının, suç isnadı ve delilleri öğrenme hakkının, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini belirterek bu nedenlerle 1.000 TL maddi, 1.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 2.000 TL tazminat talep etmiş ise de; Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/79 esas sayılı dosyası UYAP sistemi üzerinden mahkememiz dosyası arasına alınmış ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
Davacı hakkında Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği'nin 8/2/2021 tarih, 2021/302 D.İş. sayılı kararı ile verilen arama, el koyma ve inceleme kararına davacı Şahin Çoban müdafii Av. [M.E.Ç.] tarafından yapılan itiraz üzerine Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği'nin 4/3/2021 tarih, 2021/941 D.İş. sayılı kararı ile 8/2/2021 tarih, 2021/302 D.İş. sayılı arama, el koyma ve inceleme kararının düzeltilmesine yer olmadığına karar verildiği ve dosyanın itirazen incelenmek üzere Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderildiği, Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9/3/2021 tarih, 2021/1336 D.İş. sayılı kararı ile "Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği'nin 8/2/2021 tarih, 2021/302 D.İş. sayılı arama, el koyma ve inceleme kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediği," değerlendirilerek itirazın reddine karar verildiği, 5271 sayılı CMK'nın 116. vd maddeleri uyarınca arama kararının makul şüphe üzerine verilebileceği, davacının ev aramasının usulüne uygun yapılmadığına veya adli arama sırasında, CMK'nın 141/1-i maddesinde belirtilen makul arama ölçütlerini aşan işlem yapıldığına ilişkin dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı anlaşıldığı, davacı vekiline davacının arama nedeniyle oluşan zararı var ise zararını bildirmesi için verilen sürede herhangi bir bildirim yapılmadığı anlaşıldığından davacı hakkında bu nedenlerle arama nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmemiştir.
Her ne kadar Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği'nin 4/3/2021 tarih, 2021/941 D.İş. sayılı kararında davacı vekilinin gözaltı kararına yapılan itirazı ve soruşturma dosyasında verilen kısıtlılık kararına yapılan itirazına ilişkin herhangi bir karar verilmediği anlaşılmış ise de, söz konusu hususun 5271 sayılı CMK'nın 141. maddesinde sayılan tazminat gerektiren hâllerden olmadığı anlaşıldığından davacının maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..."
17. Başvurucu davanın reddine ilişkin karara karşı 22/10/2021 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, hukuka aykırı yakalama ve gözaltı tedbiri yanında hukuka aykırı ve ölçüsüz şekilde gerçekleştirilen arama, elkoyma, müdafii ile görüşün ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması işlemleri nedeniyle tazminat talebinde bulunduğunu ve bunların eksik inceleme ile reddedildiğini ifade etmiştir.
18. Başvurucunun istinaf talebi 25/1/2022 tarihinde Van Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) tarafından kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, toplanıp karar yerinde gösterilen deliller uyarınca mahkemede oluşan kanaat ve takdirin dosya kapsamına uygun bulunduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmeyerek İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE... [karar verildi.]"
19. Başvurucu, nihai hükmü 4/2/2022 tarihinde öğrendikten sonra 25/2/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
C. Ceza Davasına İlişkin Süreç
20. 23/12/2021 tarihinde Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine hükmedilmiştir. Ayrıca başvurucunun gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürelerin mahsubuna karar verilmiştir.
21. 3/3/2022 tarihinde istinaf talebi esastan kesin olarak reddedilmiştir.
22. Yargılama Yargıtay nezdinde derdesttir.
23. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
24. Başvurucu özetle yakalama, gözaltı, arama, elkoyma, el konulan eşyaların incelenmesi, dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanması, dosya inceleme yetkisinin kısıtlanmasına istisna teşkil eden belgelerin verilmemesi ve müdafii ile görüşmenin kısıtlanması sebebiyle koruma tedbiri nedeniyle tazminat davası açtığını, tazminat davasının eksik inceleme ile hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, somut olayın şartları gözetilerek değerlendirme yapılması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formu ile benzer beyanlarda bulunmuştur.
26. Başvurucunun iddialarının özü, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca açtığı tazminat davasının iddiaları karşılanmaksızın eksik inceleme ile reddedilmesine ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
28. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının, davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
29. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciinin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciinde ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1. B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
30. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).
31. Somut başvuruda yakalama, gözaltı, arama, elkoyma, el konulan eşyaların incelenmesi, dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanması, dosya inceleme yetkisinin kısıtlanmasına istisna teşkil eden belgelerin verilmemesi ve müdafii ile görüşmenin kısıtlanmasının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla tazminat davası açılmıştır (bkz. § 14). Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada başvurucunun arama, elkoyma ve inceleme kararına yönelik itirazları değerlendirilmiş ve sonuç olarak tedbirlerin hukuka uygun gerçekleştirildiği, makul arama ölçütlerini aşan işlem yapıldığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun arama nedeniyle oluşan zararı var ise zararını bildirmesi için verilen sürede herhangi bir bildirim yapılmadığı da ifade edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Gözaltının hukukiliği yönünden ise yapılan itiraza ilişkin bir karar verilmemesinin 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında tazminat gerektiren hâllerden olmadığı ifade edilmiştir (bkz. §§ 15-16).
32. Başvurucu; istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde hukuka aykırı ve ölçüsüz şekilde gerçekleştirilen arama, elkoyma, müdafii ile görüşün ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması işlemleri yanında hukuka aykırı yakalama ve gözaltı tedbiri nedeniyle tazminat talebinde bulunduğunu, eksik inceleme ile davanın reddedildiğini belirtmiştir (bkz. § 17). Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf talebinin reddine kesin olarak karar verilmiştir (bkz. § 18).
33. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları bir bütün olarak değerlendirildiğinde suç isnadına bağlı olarak bir kimsenin kamu makamlarınca özgürlüğünden yoksun bırakılmasının tutuklama veya yakalama yolu ile gerçekleştirilebileceği anlaşılmaktadır. Anılan fıkralarda sözü edilen yakalama kavramı özerk bir anlama sahip olup 5271 sayılı Kanun'da düzenlenen yakalama müessesesinden daha geniş bir içeriğe sahiptir. Anayasal anlamda suç isnadına bağlı yakalama, kişinin fiziksel özgürlüğünden yoksun bırakıldığı andan tutuklandığı veya tutuklanmaksızın serbest bırakıldığı ana kadar devam eden tüm süreci kapsamaktadır. Bu bağlamda Anayasa'nın 19. maddesinde düzenlenen yakalama kurumunun 5271 sayılı Kanun'daki gözaltını da kapsadığı söylenebilir (Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, § 49).
34. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendine göre, yakalanan veya tutuklanan kişilerin yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmaması durumunda bu kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmesine imkân sağlanmaktadır. Buna göre yakalama ve gözaltı işlemine yapılan itirazın incelenmemesi ya da sürüncemede bırakılmasıyla ilgili bir davada asıl davanın sonuçlanması beklenmeden 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi hükümlerine göre tazminat talep edilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir (benzer yönde bkz. Ali Efendi Peksak (2) [2. B.], B. No: 2017/37727, 12/9/2019, §§ 55-67; Semih Aydın [GK], B. No: 2023/104438, 23/1/2025, § 41). 5271 sayılı Kanun'un 91. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. Somut olayda başvurucunun yakalama ve gözaltı işlemine yönelik itirazının değerlendirilmediği tazminat davasına bakan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmektedir (bkz. § 16). Yakalanan ve gözaltı tedbiri uygulanan başvurucunun bu tedbirlere karşı kanunda öngörülen başvuru yolundan yararlandırılmaması anlamına gelen tespite rağmen Ağır Ceza Mahkemesi söz konusu şikayetin 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde sayılan tazminat gerektiren hâllerden olmadığını ifade ederek tazminat talebinin reddine karar vermiştir. Bu itibarla başvurucunun ileri sürdüğü esasa etkili iddia ve itirazlarının yargılama makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçe ile karşılanmadığı anlaşılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
36. Öte yandan yukarıda ulaşılan sonuca bağlı olarak başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının incelenmesi gerekli görülmemiştir.
III. GİDERİM
37. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 150.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
38. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
39. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın neticesiyle ilgili bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
40. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2021/231, K.2021/428) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.