logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Altuntaş (2) [2. B.], B. No: 2022/45083, 13/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ALTUNTAŞ BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2022/45083)

 

Karar Tarihi: 13/5/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Aydın DEMİREL

Başvurucu

:

Mehmet ALTUNTAŞ

Vekili

:

Av. Nalan ATEŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; hukuka aykırı olarak iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme ile hukuka aykırı şekilde gözaltına alınma sonrası açılan tazminat davasında iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirlerinden kaynaklanan şikâyetlerin incelenmemesi, gözaltı tedbirinden dolayı hükmedilen tazminat miktarının ise çok düşük olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ile kamu kurum ve kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırma suçlarından 2011 yılında başlatılan soruşturmada 18/12/2015 tarihinde gözaltına alınmış, 21/12/2015 tarihinde serbest bırakılmıştır.

3. 15/5/2019 tarihinde başvurucunun da aralarında bulunduğu bir kısım şüpheli hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"... Dosya kapsamının bütün halinde incelenip değerlendirilmesinde her ne kadar bu aşamaya kadar isimleri geçen şüpheliler haricinde yukarıda başlık bölümünde isim ve kimlik bilgileri yazılı bulunan diğer şüpheliler yönünden de soruşturmanın sürdürüldüğü, bir kısım şüpheliler hakkında bir takım duyum ve şüphe nedenleri gerekçe gösterilerek dinleme veya teknik izleme tedbirleri uygulandığı, bu şekilde soruşturmaya dahil oldukları görülmüş ise de yukarıda belirtilen bilirkişi raporunun iddia konusu olabilecek tüm ihaleleri kapsayıp yeterince açık inceleme ve değerlendirmeleri içermesi, yapılan dinleme ve teknik izleme faaliyetleri sonucu elde edildiği ifade edilen sonuçların suçların oluşumu anlamında yeterince somut ve kesin delillerle desteklenmediği, müsnet suçların yasal unsurlarının bu şüpheliler yönünden oluştuğuna dair haklarında kamu davası ikamesini lüzümlu ve haklı kılacak derecede somut ve inandırıcı kesin deliller mevcut olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmış olmakla... [kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.]"

4. Hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmeyen şüpheliler yönünden ise görevi kötüye kullanma ve kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırma suçları nedeniyle kamu davası açılmıştır.

5. Başvurucu; hukuka aykırı olarak dört yıl süreyle telefonlarının dinlendiğini ve fiziki takip tedbirinin uygulandığını, gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olduğunu, bu tedbirler nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek tazminat davası açmıştır. Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 17/9/2019 tarihinde başvurucu lehine 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"...Davacı hakkında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/6509 soruşturma sayılı dosyasında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlaması nedeniyle soruşturma yürütüldüğü, davacının hakkında yapılan soruşturma sonucunda 15/05/2019tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, takipsizlik kararının 17/05/2019 tarihinde davacıya tebliğ ediliği, davacının 18/12/2015-21/12/2015 tarihleri arasında gözaltında kalarak 21/12/2015 tarihinde adli kontrol talebi ile Sulh Ceza Hakimliğine sevkedildiği, davacının gözaltında kaldığı sürelerin başka bir cezadan mahsup edilmediği anlaşılarak davacının süresi içerisinde gözaltında kaldığı süre için ve uzun süre fiziki takibe ve usulsüz dinleme işlemlerine maruz kaldığı için manevi tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Davacının talebi manevi tazminat talebi olduğundan dosya hesap yönünden bilirkişiye tevdi edilmemiştir.

Davacının haksız olarak gözaltında kaldığı süre içerisinde duyduğu elem ve kederin tazmin edilmesi gerektiği, soruşturmanın uzun sürmesi ve bu sürede davacının teknik takibe maruz kalması, davacının sosyal ve içtimai durumu, tutuklu kaldığı suçun niteliği ve süresi ile hak ve nesafet kuralları göz önünde bulundurularak 2.000,00 TL manevi tazminata gözaltı tarihi olan 18/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte hükmedilmesinin uygun olacağı, fazlaya ilişkin talebinin ise reddi gerektiği takdir ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulması yoluna gidilmiştir..."

6. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 11/1/2022 tarihinde başvurucu lehine hükmedilen manevi tazminat miktarını 500 TL olarak düzeltmek suretiyle istinaf başvurusunu esastan kesin olarak reddetmiştir.

7. Başvurucu, nihai hükmü 28/3/2022 tarihinde öğrendikten sonra 19/4/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu, gözaltı tedbiri yönünden hükmedilen tazminat miktarının düşük olduğundan yakınmıştır. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, yapılacak incelemede mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Başvurucunun uygulanan gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olduğundan bahisle açtığı tazminat davasında ödenen tazminatın yetersiz olduğuna ilişkin şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa Mahkemesi Gülseren Çıtak ([GK], B. No: 2020/1554, 27/4/2023) kararıyla içtihat değişikliğine gitmiş, haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilenlerin 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tükettikten sonra yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmadığı ve ödenen tazminatın yetersiz olduğu iddiasıyla yaptıkları bireysel başvurularda başvuru yollarının tüketilmiş kabul edilebilmesi için yalnızca 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında bir tazminat davasının açılmasının yeterli olacağı sonucuna varmıştır. Zira bu hükümle; yakalama, gözaltı ve tutuklamanın daha sonra verilen kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararıyla hukuka aykırı hâle geldiğinin kabul edildiği, dolayısıyla 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca açılan tazminat davalarının Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olduğu değerlendirilmiştir. Bu çerçevede bu bent kapsamında açılan davalarda hukuka aykırılık kanun gereğince kabul edildiğinden ağır ceza mahkemesince bu bende dayanılarak tazminat ödenmesi durumunda Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında yapılacak inceleme, tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (Gülseren Çıtak, §§ 36-38).

13. Somut başvuruda da Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ihlal tespiti yapılmış ve bir miktar tazminata hükmedilmiş olmakla başvuruda yapılacak inceleme hükmedilen tazminat miktarlarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E. [2. B.], B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 47).

14. Mahkemelerin tazminat için somut olayın şartlarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan önemsiz miktarda bir tazminat Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarından düşük olması tek başına Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığını değerlendirirken somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerekir (M.E., § 48).

15. Bunun yanında manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken tazminata karar veren mahkemelerin karar tarihinde Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılacaktır. Anayasa Mahkemesince yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle manevi tazminata hükmedilirken kişinin sosyal ve ekonomik durumu, mesleki ve toplumsal konumu, üzerine atılı suçun niteliği, koruma tedbirine neden olan olayın cereyan tarzı, tedbirin kişinin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve tedbirin süresi, tedbir nedeniyle meydana gelen ihlalin ağırlığı dikkate alınmaktadır (Siyami Hıdıroğlu [GK], B. No: 2018/11489, 11/1/2024, § 35).

16. Somut başvuruya konu tazminat davasını inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararla sona eren yargılama sırasında başvurucunun üç gün süreyle gözaltında tutulması nedeniyle 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiş, Bölge Adliye Mahkemesi ise tazminat miktarını 500 TL olarak belirlemiştir. Bu miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda ödenmesine hükmettiği ya da hükmedebileceği tazminat miktarına göre düşük olduğu ortadadır (Anayasa Mahkemesinin gözaltı tedbirinin hukukiliğiyle ilgili iddialarda bir günlük gözaltı süresi için hükmettiği tazminat miktarı esas hakkında son kararı veren mahkemenin karar tarihi olan 2022 yılı için günlük asgari 1.350 TL, 2025 yılı için ise günlük asgari 3.330 TL'dir.) Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği veya hükmedebileceği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte tazminat miktarının somut olayın şartlarında tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu sonucuna varılmıştır.

17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

18. Başvurucu; açtığı tazminat davasında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme gibi özel hayatına yönelik hukuka aykırı müdahaleler yönünden bir değerlendirme yapılmamasından şikâyet etmiştir. Bakanlık görüşünde, yapılacak incelemede mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

19. Başvurucunun şikâyetlerinin özü, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme şeklindeki işlemler nedeniyle iletilen tazminat talepleri ile ilgili olarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesidir. Bu sebeple belirtilen ihlal iddiaları, mahiyeti itibarıyla karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organları önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına "adil yargılanma hakkı" ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesinde "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı[nın] metne dahil" edildiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme) düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Bu itibarla Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğinin Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz [1. B.], B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

22. Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında ise hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Filiz Fırat [1. B.], B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 28).

23. Adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı; mahkemeye erişim, karar ve kararın icrası haklarını içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Bununla birlikte karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (Filiz Fırat, § 29).

24. Daha önce Anayasa Mahkemesi H.Ö. ([1. B.], B. No: 2017/34332, 12/12/2018) kararında, koruma tedbirleri tazminat davaları ile 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (3) numaralı fıkrası yönünden birtakım değerlendirmelerde bulunmuştur. Söz konusu düzenlemeler ile pratikteki uygulamaların bu tür şikâyetler açısından etkili bir hukuk yolu olarak değerlendirilebilmesi için gerekli olan yargısal yaklaşıma ilişkin yapılan açıklamalarda Anayasa Mahkemesi 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesinin (3) numaralı fıkrasında suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdiği kararlar veya yaptığı işlemler nedeniyle devlet aleyhine tazminat davası açılabileceğinin öngörüldüğünü, anılan hüküm kapsamında Cumhuriyet savcılarının yapmış oldukları işlemler nedeniyle zarar gördüğünü düşünen mağdurlar yönünden bir başvuru mekanizmasının oluşturulduğunu tespit etmiştir (H.Ö., § 41; ayrıca bkz. M.Y. [1. B.], B. No: 2014/7149, 22/11/2017, § 50; Hasan Ali Kızılırmak [1. B.], B. No: 2018/24038, 10/5/2022, § 41; konuya ilişkin Yargıtay kararları için bkz. Murat Haliç [1. B.], B. No: 2017/24356, 8/7/2020, §§ 24-27).

25. Başvurucunun ilettiği şikâyetlerin nitelendirmesinin mahkemelere ait olduğu hususu hatırlatılmakla birlikte somut olayda Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun "davacının süresi içerisinde gözaltında kaldığı süre için ve uzun süre fiziki takibe ve usulsüz dinleme işlemlerine maruz kaldığı için manevi tazminat talebinde bulunduğu" ifade edilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesince "gözaltında kaldığı süre içerisinde duyduğu elem ve kederin tazmin edilmesi gerektiği, soruşturmanın uzun sürmesi ve bu sürede davacının teknik takibe maruz kalması, davacının sosyal ve içtimai durumu, tutuklu kaldığı suçun niteliği ve süresi ile hak ve nesafet kuralları gözönünde" bulundurularak karar verildiği ifade edilmiştir. Hüküm kısmında ise "gözaltında kaldığı süre, gözaltına neden olan olayın oluş tarzı, üzerine atılı suçlamanın niteliği, davacının duymuş olduğu acı, üzüntü, sosyal ve ekonomik durumu da gözetilerek sebepsiz zenginleşme sonucunu doğurmayacak, hak nesafet kurallarına uygun olarak" 2.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir (bkz. § 5).

26. Buna göre Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun üç ayrı koruma tedbiri nedeniyle tazminat davası açtığı kabul edilmekle birlikte gerekçe kısmında sadece "gözaltı ve teknik takip" şeklinde ifade edilen tedbirler yönünden değerlendirmede bulunulduğu anlaşılmıştır. Kararın hüküm kısmında ise sadece gözaltı tedbiri yönünden tedbirin süresi, nedeni, olayın oluş tarzı, üzerine atılı suçlamanın niteliği ile başvurucunun duyduğu acı, üzüntü, sosyal ve ekonomik durumu gözetilerek tazminata hükmedilmiştir. Bu itibarla başvurucunun ilettiği kabul edilen şikâyetlerinin tamamına yönelik bir değerlendirme yapılmamış ve bu şikâyetler yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamıştır.

27. Buna göre başvurucunun taleplerinin bir kısmına ilişkin olarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği anlaşıldığından başvurucunun yargılama sonucunda karar elde etme hakkından yoksun bırakıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

29. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile karar hakkı yönünden ilettiği şikâyetlere ilişkin ihlal kararı verilmiş olduğundan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyeti yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

III. GİDERİM

30. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 110.000TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

31. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararlarından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken tazminata karar veren ağır ceza mahkemesinin karar tarihi, şayet manevi tazminat miktarı bölge adliye mahkemesi kararıyla değiştirilmişse istinaf mahkemesinin karar tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine vereceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılarak uygun tazminatın belirlenmesi gerekir (bkz. R.A. ve diğerleri [2. B.], B. No: 2020/20839, 13/5/2025 kararındaki tablo). Karar tarihi itibarıyla hükmedilecek tazminatın hesabında tedbir/dava tarihinden karar tarihine kadar işleyecek yasal faiz de dikkate alınabilir.

32. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianınKABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine (E.2020/3913, K.2022/41) iletilmek üzere Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2019/251, K.2019/507) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Altuntaş (2) [2. B.], B. No: 2022/45083, 13/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ALTUNTAŞ (2)
Başvuru No 2022/45083
Başvuru Tarihi 19/4/2022
Karar Tarihi 13/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hukuka aykırı olarak iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme ile hukuka aykırı şekilde gözaltına alınma sonrası açılan tazminat davasında iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirlerinden kaynaklanan şikâyetlerin incelenmemesi, gözaltı tedbirinden dolayı hükmedilen tazminat miktarının ise çok düşük olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutma nedeniyle tazminat hakkı İhlal Yeniden yargılama
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Mahkemeye erişim hakkı İhlal Yeniden yargılama
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-İletişimin tespiti, dinlenmesi İncelenmesine Yer Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi