logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ahmet Şık (2) [1. B.], B. No: 2022/55481, 5/11/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET ŞIK BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2022/55481)

 

Karar Tarihi: 5/11/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ekin ÇANKAL

Başvurucu

:

Ahmet ŞIK

Vekili

:

Av. Tora PEKİN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, bir sosyal medya paylaşımı sebebiyle manevi tazminat ödemesine karar verilmesinin gazeteci başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu ülke genelinde tanınan bir gazeteci ve yazar olup 27. dönem İstanbul milletvekili olarak görev almıştır.

3. 8/11/2018 tarihinde sabah.com.tr isimli internet sitesinde K.K. imzasıyla "Osman Kavala gezi olaylarını Anadolu'ya yaymak istedi" başlıklı bir haber yayımlanmıştır. İlgili haber şu şekildedir:

"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturmada; FETÖ'den tutuklanan [O.K.]nın, 8'i sivil, 2'si polis 10 kişinin öldüğü Gezi olaylarının Anadolu'ya yayılması için çalışmalar yaptığı, sahibi olduğu Cezayir Lokantası ile Garaj İstanbul'da toplantı planladıkları tespit edildi. [K.]nın, Gezi eylemlerini organize eden [H.H.G.nin], 'Gezi olaylarını Anadolu'ya yaymak gibi fikirler var. Biraz daha hareket planı çıksın her birimize. Çıkartalım gibi bir toplantı planlıyoruz' şeklindeki sözlerine, 'Tamam' dediği tespit edildi. [K.], [G.nin], '40 kişilik bir ekip. Cezayir Lokantası konusunda sizden destek alabiliriz diye düşündük' şeklindeki sözlerine, 'Cezayir sorun değil. Ayarlarız' ifadeleri kullanmış. [K.]nın, söz konusu konuşmada e-mail adresini verdiği [G.] da program içeriği ve katılım listesini [K.]ya göndereceğini ifade etmişti."

4. Bu haberin yayımlanmasından yaklaşık bir hafta sonra, içlerinde Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. B.T., İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. T.T. gibi isimlerin de bulunduğu bir grup kişi 16/11/2018 tarihinde sabah saat 6.00'da evlerine baskın yapılmak suretiyle gözaltına alınmıştır. Aynı gün söz konusu operasyonun Anadolu Kültür A.Ş.nin Yönetim Kurulu Başkanı O.K.nin tutuklu bulunduğu soruşturma kapsamında düzenlendiği, gözaltına alınanların O.K. ile hiyerarşik bir yapı içerisinde Gezi Parkı eylemlerini yaygınlaştırmaya çalıştığının iddia edildiği bilgisi pek çok yayın kuruluşu tarafından haberleştirilmiştir.

5. Bahsi geçen gözaltılar ülke gündeminde çeşitli tepkilere yol açmış, sosyal medyada çok sayıda eleştirel paylaşım yapılmıştır. Başvurucunun söz konusu gözaltıların gerçekleştiği 16/11/2018 tarihinde Twitter isimli sosyal medya platformundan yaptığı paylaşım ise şu şekildedir:

"Bir hafta önce lağım medyasından operasyonun işaret fişeğini vermişler."

6. Mezkûr sosyal medya paylaşımının kendisini hedef aldığını, ticari itibarını zedeleyerek kişilik haklarına saldırdığını iddia eden Sabah gazetesinin sahibi Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. (davacı) başvurucu aleyhine 50.000 TL tutarında manevi tazminat davası açmıştır. Başvurucu ise bahsi geçen paylaşımın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, eleştiri niteliğinde olduğunu, davacının iddia ettiği zararı ispat edemediğini savunmuştur.

7. İlk derece mahkemesi davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinde, ihtilafa konu ifadelerin sert eleştiri mahiyetinde olduğunu, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğini, bu ifadelere müdahale edilmesini gerektirecek bir sosyal ihtiyacın olmadığını değerlendirmiştir.

8. İlk derece mahkemesi kararının istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi, ilgili kararı kaldırarak davanın kısmen kabulüne, 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesine miktar yönünden kesin olmak üzere karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesine göre paylaşım düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkının sınırlarını aşmış olup kişilik haklarına saldırı niteliği taşımakta, kamu yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlamamaktadır. Bu sebeple Bölge Adliye Mahkemesi, söz konusu ifadelerin gerçeği yansıtmadığı ve hakaret niteliği taşıdığı, somut olayda davacının şeref ve itibarının korunması hakkının başvurucunun ifade özgürlüğüne kıyasla daha üstün bir değer olduğu kanaatine ulaşmıştır.

9. Başvurucu nihai kararı 15/4/2022 tarihinde öğrendikten sonra, 16/5/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesinin kararının ifade özgürlüğüne yöneltilen hukuka aykırı, keyfî bir müdahale olduğunun; kendisinin gazeteci, davacının ise bir medya kuruluşu olduğunun altını çizerek tek cümleden ibaret bir sosyal medya paylaşımı yüzünden manevi tazminat ödemek zorunda kalmasının hukuki dayanağı olmadığını savunmuştur. Başvurucu ihtilafa konu paylaşımının medya-siyaset ilişkisine eleştiri niteliğinde olduğunu; üstelik bu eleştirinin hedefinde salt davacı olmayıp genel olarak gazetecilik faaliyetindeki yanlış ve yanlı tutum olduğunu vurgulamıştır. Başvurucu 8/11/2018 tarihinde yayımlanan haberde (bkz. § 3) O.K. hakkında yürütülen soruşturmadan bilgiler kullanıldığını, mezkûr dosyada kısıtlama kararı olduğundan dosyanın şüphelisinin ve müdafilerin dahi dosyadan bilgi alamadığı bir dönemde davacının yayımladığı haberde mevcut verilerin soruşturma dosyasından sızdırıldığının açık olduğunu savunmuştur. Soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesi gibi ilkeleri hiçe sayan ve kendisini Türkiye'nin en büyük medya kuruluşu olarak tanımlayan davacının hakkındaki eleştirilere çok daha hoşgörülü yaklaşması gerektiğini belirten başvurucu, somut olayda ifade özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

12. Başvuru ifade ve basın özgürlüğü kapsamında incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir. Bu bağlamda somut olay incelenirken ifade özgürlüğünün herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğu dikkate alınacaktır (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36).

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. İfade ve basın özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahalenin dayanağı olan 6098 sayılı Kanun'un 58. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu noktada müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü yönünden incelenmesi gereklidir.

15. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kez "demokratik toplum düzeninin gerekleri" deyiminden ne anlaşılması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır. Nitekim bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Mehmet Ali Aydın, § 68; Bekir Coşkun, § 51). Buna ilaveten müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60). Bunun için başvuruya benzer davalarda mahkemelerin taraflardan birinin ifade ve basın özgürlüğü ile diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge sağlamaları hayati önem taşımaktadır. Dengeleme yapılırken yargı makamlarınca kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, § 59),

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),

iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),

iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2)[1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),

v. Şikâyetçinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun[1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2)[1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),

vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),

vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),

viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu (3) [2. B.], B. No: 2015/1220, 18/7/2018, § 71 ),

ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).

16. Başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte, hakkında gizlilik kararı bulunan bir soruşturma dosyasında mevcut bilgiler davacı medya organı tarafından yayımlanan bir haberde kullanılmış, bundan yaklaşık bir hafta sonra ise tanınmış bazı akademisyenler ve bilim insanları sabah saatlerinde gözaltına alınmıştır. Söz konusu gözaltıların ülke genelinde tartışmalara neden olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu uyuşmazlığın odağındaki ifadeleri sarf ettiği esnada bir gazeteci olmasının yanı sıra muhalif bir partiden milletvekilidir. Başvurucuya göre, gerçekleştirilen gözaltılarla ilgili bilgiler soruşturmanın gizliliği ilkesi yok sayılarak sızdırılmış ve gözaltılar öncesi kamuoyu oluşturmak için bilinçli bir şekilde haberleştirilmiştir. Başvurucu bu duruma tepki olarak, başvuruya konu paylaşımı yaptığını, davacı yayın organının kirli yöntem ve amaçlarla faaliyet gösterdiği kanaatinde olduğu için "lağım medyası" olduğunu beyan ettiğini savunmuştur. Bu bağlamda somut olayda başvurucunun mezkûr paylaşımını sebepsiz ve keyfî bir saldırı olarak kabul etmek için bir neden bulunmamaktadır. Üstelik başvurucunun değer yargısı niteliğindeki sosyal medya paylaşımının somut unsurlarla desteklendiği görüldüğünden ölçüsüz olduğu da söylenemez (diğerleri arasından bkz. Cem Mermut [2. B.], B. No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48).

17. Gerçekten de söz konusu paylaşımla başvurucunun, akademisyen ve bilim insanlarından oluşan bir grubun sabah erken saatlerde evlerine baskın yapılarak gözaltına alınmaları ile ilgili olarak yaklaşık bir hafta evvel davacıya ait gazetede yapılan habere dikkat çekmek istediğini söylemek mümkündür. Nitekim davacıyı lağım medyası olarak değerlendiren başvurucu, söz konusu haberin gözaltılara ilişkin operasyonun öncü ayak izleri olduğunu ima ettiği söylenebilir.

18. Önemle altı çizilmelidir ki ifade türleri bakımından bazı ifadeler diğerlerine göre daha fazla koruma görür. Seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan, seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu açıktır. Bu sebeple müdahale, eğer bir siyasetçinin ve özellikle muhalefet partisinin bir üyesinin ifade özgürlüğüne yönelik ise başvuruların çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerekmektedir (Bilal Uçar [1. B.], B. No: 2019/10122, 21/9/2022, § 19).

19. Kaldı ki somut olaya konu ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ileri süren davacı Türkiye'nin önde gelen yayın kuruluşlarındandır. Davacı yayın kuruluşu hiç şüphesiz başvurucunun kendisine yönelik sosyal medya paylaşımına cevap verecek ve bu cevabı geniş kitlelerin dikkatine sunacak imkânları haizdir. Yine kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği öne sürülen ifadelerin davacının itibarı üzerinde kayda değer somut bir etki yarattığına dair herhangi bir iddia da bulunmamaktadır (Hüseyin Kocabıyık, § 24).

20. Başvurucunun kullandığı dil ve üslup muhatabı açısından rahatsız edici de olabilir. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin birçok kararında ifade ettiği ve Anayasa Mahkemesinin de benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan, toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2), § 35; Bekir Coşkun, § 52). Nitekim basın özgürlüğünün kapsamının demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak bir dereceye kadar abartıya ve provokasyona izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir (Ali Suat Ertosun [1. B.], B. No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 102).

21. Üstelik Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kamu yararına ilişkin meseleleri kapsayan alanlarda ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasına çok az yer bırakmaktadır (diğerleri arasından bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 101). Ülkedeki bazı kesimlerin değer verdiği tanınmış kişilerin ciddi bazı isnatlarla gözaltına alınmaları ve onlar hakkında yürütülen soruşturmalar, ana akım medyanın soruşturmalara yaklaşımları ve şüphelilere karşı suçlayıcı tutumları, hiç kuşkusuz üzerinde konuşulmasında kamu yararı bulunan meselelerdendir. Nitekim aynı gün farklı kesimlerden pek çok ismin, yaşananlar hakkında yorumlarını içeren paylaşımlarda bulundukları, medyada haberlere ve yorumlara konu olduğu görülmektedir. O hâlde güncel ve tartışılmasında kamu yararı bulunan bir meseleye dair mezkûr düşünce açıklamasına yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin oldukça titiz değerlendirmelerle gösterilmiş olması gerekir.

22. Bu açıklamalara rağmen Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun paylaşımının düşünceyi açıklama ve eleştiri hakkının sınırlarını aştığını, doğrudan kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu, konu bütünlüğü içerisinde ölçülü ve orantılı olmadığını, kamu yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlamaya yönelik olmadığını, doğrudan davacının kişilik haklarına saldırıyı hedeflediğini, hakaret niteliğinde olduğunu, gerçeği yansıtmadığını değerlendirmiştir. Öte yandan davacının şeref ve itibarının korunması hakkının, başvurucunun ifade özgürlüğünden üstün tutulması gerektiği sonucuna ulaşan istinaf mahkemesi bunun gerekçesini açıklamamıştır. Teorik ilkeleri tek tek sıralayıp bu ilkelerin somut olaydaki izdüşümlerini ele almadan, soyut değerlendirmelerle, tarafların toplum içindeki konumlarını tartışmaksızın, davacının kişilik haklarına zarar verildiğinin kabulü ile başvurucu aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin demokratik bir toplumda bilgilendirme ve eleştiri ortamına zarar verme riski taşıdığı unutulmamalıdır (Önder Balıkçı, § 50). Şüphesiz ki mahkemelerin benzer uyuşmazlıklarda bir medya kuruluşu aleyhine yapılan eleştirilerin somut olaydaki gibi soyut bir gerekçelendirme ile kısıtlanması şeklinde bir tutum benimsemeleri ifade ve basın özgürlüğü üzerinde caydırıcı etki doğurma riski taşır. Şu hâlde, derece mahkemesinin ileri sürdüğü gerekçenin, başvurucunun ifade ve basın özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli kabul edilmesi mümkün değildir. Sonuç olarak Bölge Adliye Mahkemesinin başvurucunun ifade ve basın özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurduğundan bahsedilemeyeceği değerlendirilmiştir.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yılmaz AKÇİL bu sonuca farklı gerekçeyle katılmıştır.

III. GİDERİM

24. Başvurucu ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve miktar belirtmeksizin manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

25. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

26. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararı karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine (E. 2020/1418, K. 2022/1025) iletilmek üzere İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesine(E. 2018/550, K. 2020/144) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 664,10 TL harç ve 40.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 40.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

 

FARKLI GEREKÇE

1. Başvuruda, ulusal bir gazetenin internet sitesinde yayımlanan haberden sonra başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım sebebiyle gazete sahibi şirket tarafından manevi tazminat davası açılmıştır. Başvurucunun sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda "Bir hafta önce lağım medyasından operasyonun işaret fişeğini vermişler" şeklindeki ifadenin sert eleştiri mahiyetinde olduğu değerlendirmesinde bulunan ilk derece mahkemesi davanın reddine karar vermiştir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi, paylaşımın düşünceyi açıklama ve eleştiri sınırlarını aştığı, kişilik haklarına saldırı oluşturduğu ve kamu yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlamadığı gerekçesiyle başvurucu aleyhine 20.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir.

2. Anayasa Mahkemesi, çok sayıdaki kararında ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir (Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120).

3. Bu bağlamda, başvurucunun ifade özgürlüğü ile ifadenin muhatabının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurmaya çalışmayan; yalnızca soyut bir değerlendirmeyle başvurucunun paylaşımının hakaret niteliğinde olduğu ve kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu kabul eden Bölge Adliye Mahkemesinin başvurucunun aleyhine tazminata hükmedilmesi bakımından ileri sürdüğü gerekçesinin, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olduğunu söylemek mümkün olmamıştır.

4. Açıklanan nedenlerle, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği yönündeki çoğunluk görüşüne yukarıda yer alan gerekçeyle katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

 Yılmaz AKÇİL

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ahmet Şık (2) [1. B.], B. No: 2022/55481, 5/11/2025, § …)
   
Başvuru Adı AHMET ŞIK (2)
Başvuru No 2022/55481
Başvuru Tarihi 16/5/2022
Karar Tarihi 5/11/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bir sosyal medya paylaşımı sebebiyle manevi tazminat ödemesine karar verilmesinin gazeteci başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Yeniden yargılama
İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi