logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Eyuphan Öcal [2. B.], B. No: 2022/64193, 28/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EYUPHAN ÖCAL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/64193)

 

Karar Tarihi: 28/5/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Aydın DEMİREL

Başvurucu

:

Eyuphan ÖCAL

Vekili

:

Av. Kenan MAÇOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, hukuki olmayan gözaltı tedbirinin makul süreyi aşması ve tutuklamanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, terör örgütü üyeliği isnadı ile 12/4/2022 tarihinde gözaltına alınmıştır. 15/4/2022 tarihinde başvurucunun da aralarında bulunduğu kişilerin gözaltı süresi dört gün uzatılmış, 19/4/2022 tarihinde gözaltı süresi ikinci kez dört gün süreyle uzatılmıştır.

3. PKK/KCK terör örgütü üyesi olmak, PKK/KCK terör örgütü yöneticisi olmak, 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet gibi suçlar nedeniyle başlatılan soruşturmada 21/4/2022 tarihinde kolluk tarafından başvurucuya gizli tanık Ulaş ve tanık S.B.nin beyanları okunmuş, örgüt üyeleri ile olan iletişim kayıtlarına, mali ilişkilerine ve cep telefonunda yapılan tespitlere ilişkin ifadesi alınmıştır.

4. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği (Sulh Ceza Hâkimliği) tarafından 23/4/2022 tarihinde başlayan sorguda 24/4/2022 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme isnadıyla tutuklanmasına karar verilmiştir. Tutuklama kararında; başvurucunun da aralarında bulunduğu şüpheliler yönünden kuvvetli suç şüphesini gösteren şüpheli ifadeleri, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) Mali Analiz raporları, HTS baz analiz raporları, para transferlerine ilişkin kayıtlar, otel ve konaklama kayıtları, tanık ifadeleri, tanık ifadeleri ile örtüşür şekilde yurda giriş ve çıkış kayıtları ile diğer tespitler bulunduğu ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucuya isnat edilen silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçunun 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca katalog suçlardan olduğu, başvurucunun kaçma ve delilleri karartma ihtimali bulunduğu ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı belirtilmiştir.

5. Tutuklama kararına yapılan itiraz 10/5/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

6. Başvurucu, nihai hükmü 27/5/2022 tarihinde öğrendikten sonra 22/6/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. 23/9/2022 tarihinde düzenlenen iddianameye göre başvurucunun silahlı terör örgütü yöneticisi olma ve 6415 sayılı Kanun uyarınca terörizmin finansmanı suçlarından cezalandırılması talep edilmiştir.

8. Başvurucu dâhil 89 kişi hakkında düzenlenen iddianameye göre başvurucunun kadro örgüt mensubu ve PKK/KCK silahlı terör örgütünün ekonomik alan yöneticisi olduğu belirtilerek PKK/KCK silahlı terör örgütünün yöneticisi olma suçunu işlediği iddia edilmiştir. Başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen diğer yargılamanın hâlen istinafta olduğunun belirtildiği iddianameye göre başvurucunun ortağı ve yöneticisi olduğu şirketin diğer ortak ve yöneticileri hakkında da PKK/KCK terör örgütü nedeniyle işlem yapıldığı, başvurucunun PKK/KCK terör örgütü mali alan yapılanması içinde yönetici konumunda bulunduğu, diğer örgüt üyeleriyle çok sayıda iletişim kaydı bulunduğu belirtilmiştir. İddianamede;

- Başvurucunun cep telefonunda çok sayıda silah ve bunlara ilişkin fişek fotoğrafı ile uyuşturucu madde fotoğrafı bulunduğu,

- Tanık S.B.nin 12/12/2019 tarihli beyanına göre başvurucunun kadro örgüt mensubu olduğu, 2014 yılında Kandil'e gittiği, burada iki yıl kadar örgüt tarafından alıkonulduğu ve daha sonra serbest bırakıldığı,

- Gizli tanık Ulaş'ın 4/3/2020 tarihli beyanına göre kadro örgüt mensubu başvurucunun KCK yürütme üyesi olduğu, birçok kez Kandil'e gittiği,iki yıl kadar örgüt tarafından Kandil'de alıkonulduğu ve daha sonra serbest bırakıldığı,

- Tanık M.R.nin beyanına göre başvurucunun 2014 yılında örgüt tarafından kullanılan evlerde kaldığı ve KCK isimli yapılanma içinde faaliyet gösterdiği,

- Tanık Ü.G.nin 14/5/2022 tarihli beyanına göre başvurucunun 2012-2014 yılları arasında PKK terör örgütü mali alan yapılanması içinde örgüt üyesi A.O.ya bağlı olarak faaliyet yürüttüğü, örgüt tarafından gerçekleştirilen etkinliklerde yer aldığı, etkinlikler nedeniyle gelir elde ettiği hususlarına yer verilmiştir.

9. Başvurucu 4/4/2023 tarihinde atılı suçun niteliği, delillerin toplanmış olması ve tutuklulukta geçen süre gözetilerek yurt dışına çıkamama şeklindeki adli kontrol tedbiri uygulanarak tahliye edilmiştir.

10. Yargılama Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) önünde derdesttir.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Gözaltı Tedbirinin Hukuka Aykırı Olduğuna ve Gözaltının Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

12. Başvurucu, gözaltına alınmasının hukuki olmadığı ve gözaltı tedbirinin makul süreyi aştığı gerekçesiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya [2. B.], B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).

14. Somut olayda başvurucunun gözaltı tedbirinin hukuki olmadığına ve gözaltı süresinin makul süreyi aştığına ilişkin iddialarıyla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

16. Başvurucu; suç işlediğine dair kuvvetli belirti olmamasına rağmen tutuklandığını, kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunmadığını ve tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığını belirterek tutuklamanın hukuki olmadığını ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

17. Başvuru, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.

18. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre tutuklama tedbirinin uygulandığı yargılama neticesinde verilen kararın kesinleşmiş olması hâlinde başvurucunun tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiasına yönelik olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında tazminat davası açılabilecektir (birçok karar arasından bkz. Reşat Ertan [1. B.], B. No: 2013/5700, 15/4/2015, § 26; Ömer Köse [2. B.], B. No: 2014/12036, 16/11/2016, § 34; Eyyüp Güneş [GK], B. No: 2017/28308, 21/10/2021, § 88; Murat Ağırel ve diğerleri [GK], B. No: 2020/11655, 7/4/2022, §§ 23-26). Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılama Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde derdesttir. Dolayısıyla açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

19. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale, temel hak ve özgürlüklerin olağan dönemde sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan [1. B.], B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 60).

20. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57). Buna göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamada meşru bir amacın olması için ön koşul, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bu husus, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (Mustafa Ali Balbay [1. B.], B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

21. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

22. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

23. Anayasa Mahkemesi; kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını zira tutukluluğun amacının yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ali Balbay, § 73; Mehmet Haberal [1. B.], B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 71). Öte yandan tutuklama aşamasında suçun sübutu gerekmediği için isnat edilen eylemin tutuklama kararında belirtilen suçtan başka bir suçu oluşturma ihtimali olması tutuklama kararını salt bu nedenle hukuka aykırı hâle getirmeyecektir.

24. Bu noktada tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin olup olmadığının, tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve tutuklama tedbirinin ölçülülüğünün takdirinin öncelikle anılan tedbiri uygulayan yargı mercilerine ait olduğunun, zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercilerinin Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumda olduğunun yeniden ifade edilmesi gerekir (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017 § 123).

25. Somut olayda yapılan tespitlere göre başvurucunun PKK/KCK ekonomik alan yöneticisi olduğuna ilişkin tanık beyanları dışında şüpheli ifadeleri, MASAK Mali Analiz raporları, HTS baz analiz raporları, para transferlerine ilişkin kayıtlar, otel ve konaklama kayıtları, tanık ifadeleri, tanık ifadeleri ile örtüşür şekilde yurda giriş ve çıkış kayıtları ve diğer tespitler bulunduğu ifade edilmiştir (bkz. § 4). Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucuya isnat edilen silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçunun 5271 sayılı Kanun uyarınca katalog suçlardan olduğu, başvurucunun kaçma ve delilleri karartma ihtimali bulunduğu ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı belirtilmiş ve başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.

26. Anayasa Mahkemesi birçok kararında somut olgular içeren tanık anlatımlarını suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Metin Evecen [2. B.], B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52; Recep Uygun [2. B.], B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43; İsmail Çıtak [1. B.], B. No: 2016/78629, 28/11/2019, § 52; Y.G. [1. B.], B. No: 2017/5933, 9/1/2020, § 55; İbrahim Okur [1. B.], B. No: 2016/50394, 27/2/2020, § 82; Mustafa Onuk [2. B.], B. No: 2016/21484, 9/7/2020, §§ 49-52; Yusuf Erdoğan [1. B.], B. No: 2017/11828, 10/2/2021, § 46). Anayasa Mahkemesi tarafından Sulh Ceza Hâkimliğince kuvvetli suç şüphesinin var olduğuna dair tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla belirtilen bu hususların tutuklama tedbirinin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.

27. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

28. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında tutuklama nedeni olarak öncelikle isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve mezkûr Kanun gereği "tutuklama nedeni varsayılabilen" suçlar arasında olmasına dayanılmış, ayrıca kaçma ve delilleri karartma ihtimali bulunan başvurucu açısından tutuklamanın ölçülü olduğu belirtilmiş ve adli kontrolün yetersiz kalacağına değinilmiştir (bkz. § 4). Başvurucu 4/4/2023 tarihinde atılı suçun niteliği, delillerin toplanmış olması ve tutuklulukta geçen süre gözetilerek yurt dışına çıkamama şeklindeki adli kontrol tedbiri uygulanarak tahliye edilmiştir (bkz. § 9). Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklamaya ilişkin kararda atılı suçun katalog suçlardan olması dışında kaçma ve delilleri karartma ihtimali bulunduğu ve adli kontrolün yetersiz kalacağına ilişkin gerekçeye yer verilmiştir.

29. Somut olayın özel koşulları ile Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş [1. B.], B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 60; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).

30. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bu tedbirin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu husus değerlendirilirken anayasal denetimin tutuklamaya ilişkin süreç ile tutuklama gerekçeleri üzerinden yapılması gerekir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Mehmet Baransu (2) [2. B.], B. No: 2015/7231, 17/5/2016, § 136).

31. Terör suçlarının soruşturulması/kovuşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri [2. B.], B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).

32. Sonuç olarak başvurucunun terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklandığı dikkate alındığında Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64).

33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olduğu ve makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Eyuphan Öcal [2. B.], B. No: 2022/64193, 28/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı EYUPHAN ÖCAL
Başvuru No 2022/64193
Başvuru Tarihi 22/6/2022
Karar Tarihi 28/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hukuki olmayan gözaltı tedbirinin makul süreyi aşması ve tutuklamanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi