logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Güneş ve Bahar Özgür [2. B.], B. No: 2022/77281, 28/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA GÜNEŞ VE BAHAR ÖZGÜR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/77281)

 

Karar Tarihi: 28/5/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Kübra ÇİFTÇİ

Başvurucular

:

1. Mustafa GÜNEŞ

Vekili

:

Av. Muhammed Burak GÜNEŞ

 

 

2. Bahar ÖZGÜR

Vekili

:

Av. Mehmet Ali BULUT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, yabancı dil sınavında alınan puanın şüpheli bulunarak eş değer sınava çağrılma nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucular 2002-2010 yıllarında yapılan bazı yabancı dil sınavlarına katılmış ve sınavlardan 2007 ve 2009 yıllarında yapılan Üniversiteler Arası Kurul Yabancı Dil Sınavında (ÜDS) aldıkları puanları kullanarak doçentlik başvurusunda bulunmuştur. Yabancı dil koşulunun yanında öngörülen diğer şartları da sağlayan başvurucular, doçentlik belgelerini alarak doçent ünvanına sahip olmuştur. Başvurucular, başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihlerde farklı üniversitelerde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

3. 2017 yılında Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca ve başvurucuların görev yaptıkları üniversite rektörlüklerince başvurucuların da aralarında bulunduğu bazı akademik personelin yabancı dil sınav sonuçlarında anormallikler saptandığından bahisle, konu hakkında inceleme yapılması talep edilmiş; bunun üzerine Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) tarafından inceleme başlatılmıştır.

4. ÖSYM İhbar Değerlendirme Komisyonunca yapılan incelemelerde her bir başvurucu açısından aday değerlendirme raporu düzenlenmiştir. Bu raporlarda genel olarak başvurucuların önceki yıllarda aldıkları sınav puanları, şüpheli olduğu iddia edilen sınav puanı ile karşılaştırılmış, aradaki puan artışının hayatın olağan akışına uygun olmadığı değerlendirmesinde bulunulmuştur. Ayrıca başvurucu Bahar Özgür hakkında söz konusu değerlendirmeye ek olarak başvurucunun sınavda aldığı puanın hileyle alındığı yolunda ihbarda bulunulduğu ve başvurucu ile %98 oranında aynı cevap desenine sahip başka bir adaya ulaşıldığı bilgilerine yer verilmiştir. Sonuç olarak söz konusu raporlarda, olağan dışı durum tespiti nedeniyle başvurucuların eş değer sınava çağrılmaları gerektiği yolunda kanaat belirtilmiştir.

5. Bahsi geçen raporlardaki değerlendirmelerden hareketle ÖSYM Yönetim Kurulunca başvurucuların eş değer sınava çağrılmalarına karar verilmiştir. Başvurucular, ÖSYM Başkanlığı Sınav Hizmetleri Daire Başkanlığınca düzenlenen yazılarla eş değer sınava çağrılmıştır.

6. Başvurucu Mustafa Güneş, eş değer sınava çağırma işlemine karşı iptal davası açmıştır. Davaya bakan İdare Mahkemesi, başvurucunun 2002 ÜDS Mart dönemi sınavından 20 puan aldığını, 2009 ÜDS ilkbahar dönemi sınavından 2,50 puan aldığını, bu sınavdan yaklaşık 6 ay sonra girdiği 2009 ÜDS sonbahar dönemi sınavından ise 65 puan aldığını, idarece başvurucunun sınav sonucunun olağan dışı olduğu kabul edilerek eş değer sınava çağrılmasının kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak idareye tanınan takdir yetkisi kapsamında olduğunu belirtmiş ve davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar başvurucunun talebi üzerine temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

7. Başvurucu Bahar Özgür ise eş değer sınava çağırma işlemine karşı dava açmamıştır. Çağrıldığı yabancı dil sınavına girmiş ve sınavdan 37,50 puan almıştır. Bunun üzerine başvurucunun 85 puan olan 2007 ÜDS Ekim dönemi sınav sonucu geçersiz sayılmıştır. Başvurucu, sınav sonucunun geçersiz sayılmasına ilişkin işleme karşı iptal davası açmıştır.

8. İdare, Mahkemeye sunduğu savunmada Bahar Özgür adlı adayın ÜDS sınavında elde ettiği puanı hileyle aldığı yolunda ihbarda bulunulduğunu, yapılan araştırmada başvurucu ile %98 oranında aynı cevap desenine sahip başka bir adaya ulaşıldığını, ayrıca başvurucunun 2003-2007 yılları arasında katıldığı dokuz yabancı dil sınavından en yüksek 51,25 puan aldığını, sınav ortalamalarının 32 puan olduğunu, 2007 ÜDS Ekim dönemi sınav sonucunun ise hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde 85 puan olduğunu belirtmiştir. Davaya bakan İdare Mahkemesi, idarenin sınav sonuçlarında olağan dışılık tespit etmesi hâlinde ilgiliyi eş değer sınava çağırabileceğini, başvurucunun çağrılmış olduğu sınavdan 37,50 puan alması nedeniyle idarenin elindeki verilerin desteklendiğini, sonuç olarak başvurucunun 85 puan olan 2007 ÜDS Ekim dönemi sınav sonucunun olağan dışı olduğunu belirterek davayı reddetmiştir. Anılan karar, başvurucunun talebi üzerine temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

9. Başvurucular, nihai kararları öğrendikten sonra otuz gün içinde bireysel başvuru yapmıştır.

10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunan 2023/4845 numaralı başvuru ile 2022/77281 numaralı bireysel başvurunun birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

12. Başvurucular; özetle idarenin söz konusu sınavlarla ilgili herhangi bir somut tespite dayanmadan kendilerini eş değer sınava çağırdığını, eş değer sınava çağırmanın ünvan iptaline kadar giden ağır sonuçlarının olduğunu, bu şekilde ağır sonuçları olan bir tedbirin ancak ciddi ve somut delillere dayanan bir şüphe nedeniyle uygulanabileceğini iddia etmiştir. Ayrıca söz konusu sınav puanlarını çalışarak aldıklarını, sınav sonuçlarında bir şüphe bulunmadığını ileri sürmüştür. Çağrıldığı eş değer sınavdan [YDS (Yabancı Dil Sınavı)] 37,5 alan başvurucu Bahar Özgür ayrıca yakın zamanda girdiği TOEFL IBT (Test of English as a Foreign Language-Internet Based Test) sınavlarından 82 ve 94 puan aldığını, bu sınavların YDS eş değerliğinin 68 ve 78 puan olduğunu iddia etmiştir. Başvurucular eğitim, adil yargılanma, özel hayata ve aile hayatına saygı, çalışma ve etkili başvuru hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucuların doğrudan sınav sonuçlarının geçersiz sayılmadığını, başvuruculara yeniden sınava girme imkânı verildiğini ancak başvurucuların yeniden girdikleri sınavlarda düşük puan aldıklarını belirterek idarenin sınavları geçersiz saymasına ilişkin işlemlerin hukuka uygun olduğunu ileri sürmüştür.

14. Başvuruculardan Bahar Özgür, Bakanlık görüşüne karşı beyanda Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda ihlal kararı verdiğini belirterek kendisi hakkında da ihlal kararı verilmesini talep etmiştir. Başvurucu Mustafa Güneş Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

15. Başvurucular, eş değer sınava çağrılma işlemine ya da bu sınavlarda düşük puan alma gerekçesiyle sınav sonucunun geçersiz sayılmasına ilişkin işleme karşı dava açmıştır. Dava konusu işlemler, nitelik itibarıyla birbirinden farklı olsa da aralarında zorunlu bir bağ bulunmaktadır. Bu nedenle başvurular bir bütün olarak değerlendirilmiştir (benzer değerlendirme için bkz. Yunus Yıldırım ve diğerleri [2. B.], B. No: 2018/35325, 12/7/2023, § 29).

16. Somut olayda başvurucuların eş değer sınava çağrılmaları ve buna dair düzenlemenin doçentlik belgelerinin geçerliliği ve mesleki statüleri ile kariyerleri üzerinde yakın ve makul bir risk oluşturduğu anlaşılmakla eş değer sınava çağrılmanın özel hayata saygı hakkına müdahale oluşturduğunun kabulü gerekir (benzer değerlendirme için bkz. Özcan Bayrak [1. B.], B. No: 2019/14060, 3/11/2022, §§ 34-38). Öte yandan kişilerin mesleki hayatlarının özel hayatlarıyla sıkı bir ilişkisinin olduğu ve meslek hayatına yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin söz konusu olduğu dava süreçlerinin özel hayata saygı hakkı kapsamında olabileceği açıktır. Bununla birlikte öncelikle mesleki hayata yönelik tedbirlerin ya da müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat kapsamında görülmeye uygun olduğu veya başvuru konusu edilen uyuşmazlıkların hangilerinin bu bağlamda uygulanabilir kabul edileceği hususlarında ölçütler belirlenmesi ve bu ölçütler dikkate alınarak değerlendirmeler yapılması gerekmektedir (Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 82).

17. Anayasa Mahkemesi mesleğe ilişkin müdahalelerde; özel hayata ilişkin hususların kişinin mesleğiyle ilgili tasarruflara esas alındığı durumlarda sebebe dayalı yaklaşımla özel hayata saygı hakkının uygulanabilir olduğuna ve özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanılmaksızın mesleki hayata yönelik ciddi olumsuz etkilerinin bulunduğu veya bulunma ihtimalinin olduğu durumların konu edildiği başvuruların sonuca dayalı yaklaşım çerçevesinde özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğini belirtmiştir (Tamer Mahmutoğlu, § 59). Öte yandan özel hayata müdahalenin sonuca dayalı yaklaşım çerçevesindedeğerlendirilebilmesi için müdahalenin kişinin özel hayatına yönelik ciddi olumsuz etki ve sonuçlarının bulunduğu veya bulunma ihtimalinin olduğu ortaya konulmalıdır (C.A.(3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 90-96; Tamer Mahmutoğlu, §§ 82-90).

18. Somut olayda doçent ünvanına sahip olan ve akademisyen olarak görev yapan başvurucuların, akademik kariyerleri ve bu kariyer çerçevesinde geliştirdikleri mesleki ve sosyal ilişkilerinin olduğu açıktır. Başvurucuların eş değer sınava çağrılmaları şeklindeki müdahale doçent ünvanlarını dolayısıyla mesleki statülerini kaybetmelerine yol açabilecek niteliktedir. Bu durumunmesleki ve akademik faaliyetlerini olumsuz etkileyeceği konusunda şüphe yoktur. Bununla birlikte akademik ünvan kaybının başvurucuların mesleki ve akademik itibarını bu çerçevede geliştirdikleri mesleki ve sosyal ilişkilerini koruyabilmesi ve mesleğini icra edebilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurmasının kaçınılmaz olduğu görülmüştür. Bu durumda sonuca dayalı nedenlerle başvurunun özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu kanaatine varılmış ve başvurucuların iddiaları, bir bütün hâlinde Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilmiştir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Fatih Özaltın ve İbrahim Esinler [GK], B. No: 2019/17374, 29/11/2023, § 32).

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

20. Bu aşamada söz konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82; Halil Berk [1. B.], B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın [2. B.], B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar [1. B.], B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34).

21. 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanun'un 9. maddesinin (8) numaralı fıkrasında çağrılmasına rağmen eş değer sınava katılınmaması hâlinde tekrarı istenen sınavın geçersiz sayılacağı hükme bağlandığından 6114 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (8) numaralı fıkrasının kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan eş değer sınava çağırma şeklindeki mevcut müdahalenin sınav güvenliğinin sağlanması suretiyle ulusal ölçekte eğitim kalitesinin korunmasına yönelik meşru bir amacının olduğu sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Özcan Bayrak, §§ 41-44). Bununla birlikte müdahalenin, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığına dair inceleme yapmak gerekmektedir. Bu kapsamda idare ve yargı makamları tarafından özel hayata saygı hakkına ilişkin güvencelerin gözetilerek idare ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar arasında adil bir denge kurulduğunun yeterli ve ilgili gerekçeyle ortaya konulmuş olması gerekir (Ömür Kara ve Onursal Özbek [2. B.], B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 49, 50).

22. Somut olayda başvuruculardan Mustafa Güneş görev yaptığı üniversite tarafından yapılan bir inceleme üzerine ve sadece önceki sınavlarda aldığı düşük puanlar ile şüpheli olduğu kabul edilen sınavda aldığı puan kıyaslanarak ÖSYM tarafından yaklaşık 13 yıl sonra eş değer sınava çağrılmıştır.

23. Söz konusu incelemenin sınav güvenliğine ilişkin bir işlem olduğu hususunda şüphe bulunmamaktadır. Sınav güvenliğine ilişkin alınacak tedbirlerin devletin yükümlülüğünde olduğu ve bu hususta takdir marjının oldukça geniş olduğu da açıktır. Bununla birlikte devlet, birey nazarında hukuk güvenliği ilkesini zedeleyebilecek işlemlerden kaçınmakla da yükümlüdür. Bu doğrultuda özellikle geriye yönelik olarak yapılacak denetim işlemleri yönünden sınavın denetimine neden olan şüphe, sınavın üstünden geçen süre, denetim sonucu ortaya çıkan olağan dışı bulguların niteliği eğitim hakkına yapılacak müdahalenin zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık gelip gelmemesi noktasında yapılacak değerlendirme yönünden büyük önem arz etmektedir. Nitekim bireylerin kendilerine düşen yükümlülükleri öngörme ve davranışlarını ayarlama imkânını vermeyen norm ve uygulamaların hukuk güvenliği ilkesini zedeleyeceği açıktır. Hukuksal durumların takdirindeki belirsizlik, temel haklar alanında getirilen güvenceleri işlevsiz kılabilir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Sara Akgül [GK], B. No: 2015/269, 22/11/2018, § 108).

24. Eldeki başvuru yönünden değerlendirilmesi gereken ilk husus, başvurucu Mustafa Güneş'in sınavının hangi sebeple incelemeye alındığını bilebilecek durumda olup olmadığına ilişkindir. Bireysel başvuru dosyasının tetkikinden ve başvurucu açıklamalarından adı geçen başvurucunun sınavının hangi sebeple incelemeye alındığını bilebilecek durumda olmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu hakkındaki sürecin başvurucunun görev yaptığı üniversitenin ihbarı ile başladığı açık olmakla birlikte gerek idare tarafından yapılan incelemede gerekse mahkeme tarafından yapılan değerlendirmede ihbar içeriğinin ciddiyetinin başvurucunun sınav sonucu üzerinde şüpheye yol açıp açmadığının değerlendirilmediği görülmüştür.

25. İdarenin iyi yönetişim ilkesine uygun hareket etme yükümlülüğünün olduğu Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında ifade edilmiştir (mülkiyet hakkı kapsamında bkz. Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım [1. B.], B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 68; eğitim hakkı kapsamında bkz. Şehmus Altuğrul [2. B.], B. No: 2017/38317, 13/1/2021, § 54). İyi yönetişim ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu bahis mevzusu olduğunda kamu otoritelerinin uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (Şehmus Altuğrul, § 54). İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden faydalanır. Bu kabul neticesinde kişiler söz konusu işlemlere dayanarak pek çok hak veya menfaate sahip olabilirler. Dolayısıyla aksi yöndeki bir iddia sonucunda ortaya çıkabilecek kapsamlı sorunlar gözönünde bulundurulduğunda söz konusu iddianın ciddi bir şekilde temellendirilmesi iyi yönetişim bağlamında tutarlılığın bir gereğidir. Somut olayda olduğu gibi çeşitli güvenlik tedbirleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş, geçerliliği uzun yıllar boyunca tüm kamusal makamlarca kabul edilmiş, kişilere akademik yeterlilik elde etmeleri noktasında önemli hak veya menfaatler sağlamış bir sınavla ilgili olarak kişinin şüpheli sonuçlar elde ettiği yönünde ortaya atılan iddianın ciddi bir şüpheye yol açıp açmadığının tartışılmadığı açıktır.

26. Nazara alınması gereken bir diğer konu ise incelemeye alınan sınavın üstünden geçen süredir. Başvurucu Mustafa Güneş'in 13 yıla yakın bir süre önce katıldığı söz konusu sınava ilişkin sonuç belgesinin doçentlik başvurusunda kamusal makamlarca kabul edildiği açıktır. Kanunda öngörülen olağan dışı bulgulara rastlanması kriteri, sınav sonrası yapılacak tüm incelemeler yönünden getirilmekle birlikte oldukça uzun zaman sonra ortaya atılan bir iddia sonucunda eş değer sınava çağrılabilme için bu kriterin son derece katı bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle kriterin sağlanması için basit ve soyut bir şüphe yeterli olmayıp ilgililerin sınavda usulsüzlük yaptığının, yapılan bir usulsüzlüğe ortak olduğunun veya sonuçlarından faydalandığı bir usulsüzlüğün yapılmasına göz yumduğuna ilişkin bulgunun somut olarak ortaya konulması şarttır.

27. Başvurucu Mustafa Güneş hakkındaki raporda başvurucunun katıldığı sınavların ortalamasının ve başvurucunun katıldığı son iki sınavdaki başarı grafiğinden başka bir hususun dikkate alınmadığı görülmektedir. Başvurucuya sınavda usulsüzlük yaptığına ilişkin açık bir suçlamada bulunulmadığı ve başvurucunun ilgili artışla alakalı açıklamalarının tümüyle anlamsız veya görülmemiş bir durum olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı gözetildiğinde eş değer sınava çağrılma için kanun tarafından aranan olağan dışı bulgulara rastlanması kriterinin -özellikle sınavın üzerinden geçen süre dikkate alındığında- karşılanmış olduğu söylenemez.

28. Gerek idare gerekse mahkeme tarafından ortaya konulan gerekçede, başvurucu Mustafa Güneş'in eş değer sınava çağrılması ile ilgili olarak girdiği sınavların ortalaması ve son iki sınavı arasındaki puan farkı dışında başkaca hiçbir tespite yer verilmediği, ilgili tespitin kanun tarafından aranan olağan dışı bulgu kriterini karşılamaya yeterli olup olmadığının yukarıdaki değerlendirmeler ışığında tartışılmadığı anlaşılmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda adı geçen başvurucunun eş değer sınava çağrılması sureti ile özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin idarece ve yargılama makamlarınca, zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Özcan Bayrak, §§ 49-59).

29. Öte yandan başvuruculardan Bahar Özgür'le ilgili olarak idare, şüpheli kabul edilen sınav puanını önceki sınav puanlarıyla kıyaslamanın yanında başvurucu hakkında ayrıca sınav puanını hileyle aldığı yolunda idareye ihbarda bulunulduğunu ve yapılan araştırmada da başvurucu ile %98 oranında aynı cevap desenine sahip başka bir adaya ulaşıldığını belirtmiştir. Yunus Yıldırım ve diğerleri kararında Anayasa Mahkemesi; ünvan kaybına yol açabilecek nitelikte ağır sonuçları olabilecek olağan dışı durum tespitine yönelik değerlendirmelerde bu tespite yönlendiren her bir bulgunun ayrı ayrı irdelenmesi gerektiğini, tek başına yeterliliği olmayan birden çok bulgunun bir bütün olarak değerlendirilmesinin varsayıma dayalı bir yoruma neden olacağını ifade etmiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, söz konusu müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşmıştır (Yunus Yıldırım ve diğerleri, § 41).

30. Bahsi geçen kararda Yunus Yıldırım ile ilgili yapılan tespitler (Yunus Yıldırım ve diğerleri, §§ 36-40) eldeki başvuruda Bahar Özgür için de geçerlidir. Zira başvurucu Bahar Özgür'ün eş değer sınava yaklaşık 10 yıl sonra çağrıldığı ve hakkındaki bulgunun bir bütün olarak değerlendirildiği açıktır. Dolayısıyla doçent ünvanına sahip olan başvurucunun ünvanını kaybetmesine yol açabilecek söz konusu müdahalenin özel hayata saygı hakkı yönünden demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemeyecektir.

31. Netice olarak başvurucuların eş değer sınava çağrılmaları suretiyle özel hayata saygı haklarına yapılan müdahalenin, idarece ve yargılama makamlarınca, zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

33. Özel hayata saygı hakkı yönünden ihlal kararı verildiğinden başvurucuların adil yargılanma, eğitim, çalışma ve etkili başvuru hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiği şikâyetleri yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

34. Başvurucular, ihlalin tespitini ve yeniden yargılama yapılmasını talep etmişlerdir. Ayrıca başvurucu Bahar Özgür 2.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

35. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

36. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

37. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebi olan başvurucunun talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

E. Kararın birer örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 10. İdare Mahkemesi (E.2021/1965, K.2021/2373) ile Ankara 6. İdare Mahkemesine (E.2022/503, K.2022/887) GÖNDERİLMESİNE,

F. Başvurucu Bahar Özgür'ün tazminat talebinin REDDİNE,

G. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucu Mustafa Güneş'e, sadece vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.000 TL yargılama giderinin başvurucu Bahar Özgür'e ÖDENMESİNE,

H. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mustafa Güneş ve Bahar Özgür [2. B.], B. No: 2022/77281, 28/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA GÜNEŞ VE BAHAR ÖZGÜR
Başvuru No 2022/77281
Başvuru Tarihi 26/7/2022
Karar Tarihi 28/5/2025
Birleşen Başvurular 2023/4845

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yabancı dil sınavında alınan puanın şüpheli bulunarak eş değer sınava çağrılma nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Meslek (atama, disiplin, OHAL hariç işten çıkarma) İhlal Yeniden yargılama
Eğitim hakkı Eğitim İncelenmesine Yer Olmadığı
Kapsam dışı haklar Kapsam dışı (hak) İncelenmesine Yer Olmadığı
Etkili başvuru hakkı Etkili başvuru İncelenmesine Yer Olmadığı
Ayrımcılık yasağı Ayrımcılık İncelenmesine Yer Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi