logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İlyas Başak (2) [1.B.], B. No: 2022/64253, 6/6/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İLYAS BAŞAK BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2022/64253)

 

Karar Tarihi: 6/6/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 25/10/2024 - 32703

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

İlyas BAŞAK

Vekili

:

Av. Ayşe ACİNİKLİ EROL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluk incelemeleri hâkim/mahkeme huzuruna çıkarılmaksızın dosya üzerinden yapıldığından açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/6/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında 5/4/2020 tarihinde gözaltına alınmış; 7/4/2020 tarihinde tutuklanmıştır.

6. Soruşturma kapsamında tutukluluk incelemeleri 5/5/2020 ve 3/6/2020 tarihlerinde dosya üzerinden, 3/7/2020 tarihinde ise Sulh Ceza Hâkimliği huzurunda gerçekleştirilmiştir. Yine tutukluluk incelemeleri 29/7/2020 ve 27/8/2020 tarihlerinde dosya üzerinden, 25/9/2020 tarihinde ise Sulh Ceza Hâkimliği huzurunda gerçekleştirilmiştir. Başvurucu 25/9/2020 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde gerçekleşen tutukluluk incelemesine Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) vasıtasıyla katılmıştır.

7. 23/10/2020 ve 17/11/2020 tarihlerinde tutukluluk incelemesi yine dosya üzerinden gerçekleştirilmiştir. Başvurucu hakkında 20/11/2020 tarihinde iddianame düzenlenmiş, 27/11/2020 tarihinde iddianamenin (başvurucu ile birlikte iki şüpheli hakkında) kabul edilmesiyle birlikte kovuşturma evresi başlamıştır.

8. 25/12/2020 ve 22/1/2021 tarihinde tutukluluk incelemeleri dosya üzerinden gerçekleştirilmiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Ayrıca gerek soruşturma gerek kovuşturma evresinde tutukluluğun devamı kararlarına ve tahliye talebinin reddi kararlarına yapılan itirazlar da dosya üzerinden karara bağlanmıştır.

9. Başvurucu 3/2/2021 tarihli ilk duruşmada mahkeme huzuruna çıkarılmış ve savunmasını yapmıştır.

10. İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda 27/4/2022 tarihinde başvurucunun çeşitli suçlardan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkûmiyet hükmü istinaf ve temyiz kanun yolu incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

11. Hakkındaki yargılama devam ederken başvurucu 10/2/2021 tarihinde tutuklandığı tarihten itibaren on ay boyunca mahkeme huzuruna çıkarılmadığını belirterek 40.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebiyle Ağır Ceza Mahkemesinde dava açmıştır. Başvurucu, tazminat sebebi olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendine dayanmıştır.

12. İstanbul 39. Ağır Ceza Mahkemesi 19/10/2021 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme, gerekçesinde;

i. Yargılamanın başvurucu ile yargılanan sanık sayısı da gözetildiğinde makul sayılabilecek nitelikte olduğunu,

ii. Başvurucunun tutukluluk hâlinin kanunen belirlenmiş olan tutukluluk süresini aşmadığını, başvurucunun kanunda belirtilen koşullar kapsamında tutuklandığını ve tutukluluk hâlinin devamına karar verildiğini,

iii. Başvurucuya atfedilen suçların ciddi ve ağır olduğunu, atılı suçlara ilişkin delillerin ve eylemlerin sayısı ile niteliğinden hareketle dosyanın karmaşıklık düzeyi dikkate alındığında başvurucunun kanuna uygun olarak tutuklandıktan sonra makul süre içinde yargılama merciine çıkarıldığını,

iv. Bu hâliyle makul sürede yargılama makamlarının huzuruna çıkarılmama ve karar verilmeme yönündeki iddia bakımından tazminatı gerektiren bir hak ihlalinin bulunmadığını ifade etmiştir.

13. Başvurucu, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dilekçesinde başvurucu, ilk derece mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlali kapsamında bir değerlendirme yaparak tazminat davasının sebebini yanlış anladığını oysa makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılmaması nedeniyle tazminat talep ettiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararlarına atıf yaparak iki sanıklı ve tutuklamadan itibaren herhangi bir yeni delilin girmediği dosyada on ay boyunca hâkim karşısına çıkarılmadığını belirtmiş, bu durumun Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

14. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi 2/6/2022 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

15. Başvurucu 17/6/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. İlgili hukuk için bkz. Erdal Tercan [GK], B. No: 2016/15637, 12/4/2018, §§ 45-50, 58, 59, 69, 70; Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, § 56.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 6/6/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; tutuklu yargılandığı davada on ay boyunca hâkim huzuruna çıkarılmadığını, bu sebeple açtığı tazminat davasının hatalı bir şekilde reddedildiğini, konuyla ilgili AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına değinerek istinaf kanun yoluna başvurmasına rağmen istinaf talebinin de reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiaları incelenirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşulları ile derece mahkemelerinin gerekçelerinin de dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda dile getirdiği hususları yinelemiştir.

B. Değerlendirme

21. Başvurucunun şikâyetinin özü, mahkeme huzuruna çıkarılmama nedeniyle açılan tazminat davasının reddedilmesi olduğundan şikâyetin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

22. Anayasa Mahkemesi inceleme konusu olan uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetine ilişkin olarak Salih Sönmez kararında yaptığı incelemede, Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 326-359) ve Erdal Tercan (aynı kararda bkz. §§ 229-251) kararlarına değindikten sonra anılan kararlardan farklı olarak başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarıldığını, bu nedenle verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını ve serbest kalmasını sağlamayacağını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, bu bağlamda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği değerlendirmesini yapmış ve ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Salih Sönmez, §§ 164-167).

23. Somut olayda başvurucu da 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendine açıkça dayanarak tazminat davası açmıştır. Dolayısıyla başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır.

24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin bu iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

i. İnceleme Yöntemine İlişkin İlkeler

25. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ikinci ve üçüncü fıkralarında özgürlüğün kısıtlanabileceği durumlar sayılmış; dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında ise hürriyetinden yoksun kalan kişilere tanınan güvencelere yer verilmiştir (Hicret Aksoy, B. No: 2021/2107, 13/4/2022, § 48).

26. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan "bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler" tabiri ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğranılan zararlar devlet tarafından ödenecektir (Hicret Aksoy, § 49).

27. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi gerekmektedir. Yapılacak bu incelemenin sonucunda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (Hicret Aksoy § 50).

28. Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Bu bağlamda kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği veya bir tazminat imkânı bulunmadığı tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olacaktır. Öte yandan kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (Hicret Aksoy, § 51).

ii. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapılmasına İlişkin İlkeler

29. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 122).

30. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması ancak talep hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler bakımından tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 328).

31. Bununla birlikte 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre şüpheli veya sanığın istemi olmaksızın tutukluluğun resen incelenmesi durumunda hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine başvurma hakkı çerçevesinde bir değerlendirme yapılmadığından bu incelemeler Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamına dâhil değildir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015 § 24).

32. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii olması öngörüldüğünden işin doğası gereği burada yapılacak incelemenin yargısal bir niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında adil yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve koşullarına uygun güvencelerinin sağlanması gerekir. Bu bağlamda tutukluluk hâlinin devamının veya serbest bırakılma taleplerinin incelenmesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine riayet edilmelidir (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, §§ 29, 30).

33. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Çelişmeli yargılama ilkesi ise taraflara dava dosyası hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını, bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirir (Bülent Karataş, B. No: 2013/6428, 26/6/2014, §§ 70, 71).

34. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması, tutukluluğa itirazını çok daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 66; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 267; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 333).

35. Anılan güvencenin bir yansıması olarak 5271 sayılı Kanun'un 105. maddesinde, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde salıverilme istemleri karara bağlanırken duruşmada karar verilecek ise Cumhuriyet savcısının yanı sıra şüpheli, sanık veya müdafinin görüşünün alınacağı belirtilmiş; aynı Kanun'un 108. maddesinde ise soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda karar verilirken şüpheli veya müdafiinin dinlenilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Öte yandan Kanun'un 101. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar, mahkeme önünde itiraza konu olabilmektedir (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 269). Tutukluluğa ilişkin kararların itiraz incelemesi bakımından aynı Kanun'un 271. maddesinde itirazın kural olarak duruşma yapılmaksızın karara bağlanacağı, ancak gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekilin dinlenebileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre tutukluluk incelemelerinin ya da tutukluluğa ilişkin itiraz incelemelerinin duruşma açılarak yapılması hâlinde şüpheli, sanık veya müdafinin dinlenilmesi gerekir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 334).

36. Ancak tutukluluğa ilişkin verilen her kararın itirazının incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

37. İlk derece mahkemesi başvurucunun açtığı tazminat davasını reddetmiştir. Dolayısıyla somut olayda derece mahkemeleri başvurucunun tutukluluk incelemelerinin ve tutukluluğa itiraz değerlendirmelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına aykırılık oluşturduğu yönünde bir belirlemede bulunmamıştır.

38. Bu durumda başvurucunun tutukluluk incelemelerinin ve tutukluluğa itiraz değerlendirmelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekmektedir.

39. Somut olayda başvurucu 7/4/2020 tarihinde tutuklanmış, tutukluluk incelemesi 3/7/2020 ve 25/9/2020 tarihinde sulh ceza hâkimi huzurunda gerçekleşmiştir. Başvurucu 25/9/2020 tarihli tutukluluk incelemesine SEGBİS yoluyla katılmıştır. Başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşma yapılması konusunda herhangi bir itiraz ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun bu tarihte hâkim huzuruna çıktığının kabul edilmesi gerekir. Başvurucu bu tarihten sonra ilk defa 3/2/2021 tarihli duruşmada hâkim huzuruna çıkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mahkeme huzuruna çıkmadığı süre 4 ay 8 gündür.

40. Anayasa Mahkemesi; Mehmet Halim Oral (B. No: 2012/1221, 16/10/2014, § 53) ve Ferit Çelik (B. No: 2012/1220, 10/12/2014, § 53) kararlarında başvurucuların tutukluluk durumunun 7 ay 2 gün, Ulaş Kaya ve Adnan Ataman (B. No: 2013/4128, 18/11/2015, § 61) kararında 3 ay 17 gün, M.S. (B. No: 2020/15221, 5/10/2023, §§ 64-73) kararında 2 ay 26 gün, Önder Çetin (B. No: 2020/35096 14/12/2023, §§ 42-57) kararında 2 ay 15 gün boyunca duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden gerçekleştirilen incelemeler sonucunda verilen kararlarla devam ettirilmesinin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır.

41. Somut olayda iki kişi hakkında yargılama yapılmaktadır. Söz konusu davanın karmaşık olduğu söylenemeyecektir. Bu nedenle söz konusu kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun tutukluluk durumunun 4 ayı aşan bir süre boyunca duruşmasız olarak incelenmesi Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının gereklilikleriyle bağdaşmamaktadır.

42. Somut olayda derece mahkemeleri başvurucunun açtığı tazminat davasını reddetmiştir. İlk derece mahkemesi başvurucunun talebini hatalı bir şekilde tutukluluk süresinin makullüğü kapsamında değerlendirmiştir. Başvurucu, istinaf aşamasında da talebinin hâkim huzuruna çıkarılmamaya ilişkin olduğunu açıkça söylemesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesi herhangi bir gerekçe sunmaksızın istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Dolayısıyla başvurucu, Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlali nedeniyle herhangi bir tazminat elde edememiştir.

43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -sekizinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

44. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 150.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

45. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Anayasa Mahkemesinin tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme huzuruna çıkarılmaksızın dosya üzerinden ve makul olmayan aralıklarla yapıldığı ile ilgili iddialarda hükmettiği tazminat miktarı derece mahkemesinin karar tarihi olan 2021 yılı için asgari 10.000 TL, 2024 yılı için ise asgari 49.500 TL'dir. Ağır Ceza Mahkemesince hükmedilecek tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmaması gerekir. Yeniden yargılamada bu husus gözönünde bulundurulmalıdır.

46. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -sekizinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 39. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2021/54, K.2021/307) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(İlyas Başak (2) [1.B.], B. No: 2022/64253, 6/6/2024, § …)
   
Başvuru Adı İLYAS BAŞAK (2)
Başvuru No 2022/64253
Başvuru Tarihi 17/6/2022
Karar Tarihi 6/6/2024
Resmi Gazete Tarihi 25/10/2024 - 32703

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluk incelemeleri hâkim/mahkeme huzuruna çıkarılmaksızın dosya üzerinden yapıldığından açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi