TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET KASIM ÖZKAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2022/73511)
Karar Tarihi: 28/11/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Yusuf Enes KAYA
Başvurucu
Ahmet Kasım ÖZKAN
Vekili
Av. Bekir Latif GEREZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; haksız tutuklama nedeniyle açılan tazminat davasında hükmedilen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tazminat davasının uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/7/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/12/2015 tarihli kararıyla başvurucu, dolandırıcılık suçundan 2 yıl 6 ay hapisve 40.840 TL adli para cezasıyla cezalandırılmıştır. Bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. İlamın infazı devam ederken başvurucu eski hâle getirme talep etmiş ve dosya Yargıtaya gönderilmiştir.
6. Akyurt Asliye Ceza Mahkemesi hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan başvurucunun 10 ay hapis ve 80 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Bu hüküm 16/9/2015 tarihinde Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir.
7. Başvurucu, hakkında verilen 40.840 TL adli para cezasını kanuni süresi içinde ödemediğinden adli para cezasının 1.095 gün hapis cezasına çevrilmesine, iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere başvurucunun toplam 2.190 saat kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilmiştir.
8. Aynı şekilde başvurucu 80 TL adli para cezasını kanuni süresi içinde ödemediğinden adli para cezasının 4 gün hapis cezasına çevrilmesine, iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere başvurucunun toplam 8 saat kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilmiştir.
9. Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi 31/7/2017 tarihinde başvurucu hakkında verilen hapis cezalarının toplam 2 yıl 16 ay olarak içtima edilmesine, ilgili kanun gereği adli para cezasından çevrilen hapis cezaları doğrudan verilen hapis cezalarıyla içtima ettirilemeyeceğinden adli para cezalarının içtimaya dâhil edilmemesine karar vermiştir.
10. 3/7/2017 tarihinde kapalı ceza infaz kurumuna alınan başvurucu 11/8/2017 tarihinde açık ceza infaz kurumuna ayrılmıştır.
11. Ankara 1. İnfaz Hâkimliği 18/8/2017 tarihinde başvurucunun denetimli serbestlikle tahliye talebinin reddine karar vermiştir. Hâkimlik, adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle cezası hapse çevrilenlerin denetimli serbestlikten yararlanamayacağını, adli para cezasının infaz edilmemesi nedeniyle hapis cezasına denetimli serbestlik uygulanamadığından ilk para cezası infaza alınarak para cezasının infazından sonra sıradaki hapis cezasına denetimli serbestlik tedbiri uygulanıp uygulanmayacağı yönünde karar verilebileceğini belirtmiştir. Hâkimlik bu nedenle başvurucunun adli para cezasının infazına kadar açık ceza infaz kurumunda kalacağını ve bu cezası infaz edilene kadar denetimli serbestlik tedbirinin uygulanamayacağını ifade etmiştir.
12. Başvurucu 18/9/2017 tarihinde adli para cezalarını ödemiştir. Ancak 2 yıl 16 ay hapis cezası bulunduğundan tahliye edilmemiştir.
13. Ankara İnfaz Hâkimliği 20/9/2017 tarihinde şartları oluştuğundan başvurucunun denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak tahliyesine karar vermiştir.
14. Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesince verilen mahkûmiyet hükmü Yargıtay 15. Ceza Dairesince 12/12/2017 tarihinde bozulmuştur. Yargıtay; müdafii yerine gerekçeli kararın başvurucuya tebliğ edildiğini, başvurucuya yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığını belirterek temyiz talebini kabul etmiştir.
15. Bozma kararı üzerine 16/3/2018 tarihinde başvurucunun beraatine ve adli para cezasının iadesine karar verilmiştir. Bu hüküm 24/4/2018 tarihinde kesinleşmiştir.
16. Başvurucu 31/7/2018 tarihinde haksız yere tutuklu kaldığı süre için tazminat davası açmıştır. Dilekçesinde başvurucu, hakkında verilen hapis cezalarının içtima edilerek infaz edildiğini, Akyurt Asliye Ceza Mahkemesince verilen ceza nedeniyle açık ceza infaz kurumuna gönderilmesi ve 3-4 gün içinde denetimli serbestlikten yararlandırılması söz konusu olduğu hâlde 41 gün kapalı ceza infaz kurumunda, 37 gün açık ceza infaz kurumunda olmak üzere toplam 78 gün tutulduğunu, bu kadar süre ceza infaz kurumunda tutulmasının nedeninin sonradan beraat kararı verilen dava olduğunu belirterek 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.
17. Mahkeme 11/12/2018 tarihinde tazminat miktarının tayin ve tespiti hususunda raportanzimi için dosyanın bilirkişiye tevdiine karar vermiştir.
18. Bilirkişi, başvurucunun çalıştığına dair bir delil bulunmadığından asgari ücret üzerinden hesaplama yaparak 78 gün için başvurucunun (evli ve bir çocuklu olmasını nazara alarak) 3.772 TL maddi kaybının olduğunu belirtmiştir.
19. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi 23/1/2020 tarihinde başvurucuya 1.000 TL maddi, 1.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Davacının, Bakırköy 15.Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/19 esas sayılı dosyası ile verilen mahkumiyet ilamının infazına başlanmasıyla 3/7/2017 tarihinden 12/8/2017 tarihine kadar kapalı ceza infaz kurumunda kaldığı, 12/8/2017 tarihinde Açık Cezaevine nakledildiği, Açık cezaevinden 18/09/2017 tarihinde adli para cezasının infazı üzerine salıverildiği, bu şekilde beraat ettiği karardan dolayı cezaevinde kaldığı anlaşılmıştır. Ayrıca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2/8/2019 tarihli cevabi yazısından anlaşıldığı üzere davacının, kapalı cezaevinde geçirdiği 3/7/2017-11/8/2017 tarihleri arasındaki sürenin başka bir cezadan mahsup edildiği, yine davacının açık cezaevinde geçirdiği 11/8/2017-18/9/2017 tarihleri arasındaki sürenin de adli para cezasından mahsup edildiği bu şekilde davacının haksız yere tutuklulukta geçirdiği sürelerin başka bir cezasından mahsup edildiği anlaşılmıştır.
Davacının maddi tazminat talebine yönelik olarak aldırılan … bilirkişi raporundan davacının asgari ücret üzerinden kaybının 3.772.08 TL olduğu belirtilmiş ise de Ankara Bölge Adliyesi Mahkemesinin 12.Ceza Dairesinin 2018/3075 esas sayılı ilamında belirtildiği üzere davacı hakkındaki mahsup durumunun tazminata engel oluşturmayacağı, haklarında mahsup işlemi yapılmayanlar ile tutukluluğu başka mahkumiyetinden mahsup edilenler arasındaki dengenin, hak ve nasafetin sağlanması gerektiği de gözönüne alınarak, davacı yararına mahsup edilen süre de gözetilip tutuklu kaldığı dönem için makul bir oranda maddi ve manevi tazminata hükmolunmasının gerektiği bu haliyle dosyamız davacısı yararına mahsup işlemi yapıldığı sabit olduğundan hak ve nesafet kurallarına göre davacıya 1.000 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Davacının manevi tazminat talebine yönelik olarak yapılan değerlendirmede … Yargıtay'ın manevi tazminat miktarının belirlenmesinde göz önünde tutulmasını istediği kriterler birlikte ele alınarak, 1.500 TL manevi tazminata hükmedilmiştir."
20. Başvurucu, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Ceza Dairesi 26/5/2022 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
21. Bu karar 6/6/2022 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 5/7/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 28/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; hakkında verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin kararın usulsüz tebliğ edildiğini, usulsüz tebligat nedeniyle hükmün kesinleştiğini ve infaza başlandığını, mahkûmiyet kararının açıkça hatalı bir şekilde kesinleştirilmesi nedeniyle işlemediği bir suçtan 78 gün ceza infaz kurumunda kaldığını, daha sonra temyiz talebi kabul edilerek beraat ettiğini, haksız tutuklama nedeniyle açtığı davanın kısmen kabul edildiğini, bilirkişi raporunda belirlenenden bile az miktarda maddi tazminata hükmedildiğini, hükmedilen manevi tazminatın da mağduriyetini karşılamaktan uzak olduğunu belirterek adil yargılanma, mülkiyet ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesinin verdiği bazı kararlara ve derece mahkemelerinin gerekçelerine yer verilmiş; inceleme yapılırken Anayasa'nın ve mevzuatın ilgili hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü, haksız tutuklama nedeniyle açılan tazminat davasının kısmen kabul edilmesi olduğundan iddianın Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
28. Somut olayda başvurucunun ceza infaz kurumunda geçirdiği tutma hâli Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında mahkûmiyete bağlı tutma niteliğindedir. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden ilk sekiz fıkrada yer alan güvenceleri tamamlayan ve onlara riayet edilmemesi sonucunda ilgililere tazminat ödenmesini zorunlu kılan bir işleve sahiptir. Dolayısıyla mahkûmiyete bağlı tutuklamalar yönünden de tazminat hakkının bulunduğu açıktır. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki tazminat hakkının uygulanabilmesi için kişinin anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulduğunun derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Mahkûmiyete bağlı tutuklama kapsamında hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı cezanın kapsamını ve süresini aşmaması gerekir (Ercan Bucak (2), B. No: 2014/11651, 16/2/2017, § 40). Öte yandan kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E., B. No: 2018/696, 9/5/2019, §§ 46, 47).
29. Somut olayda derece mahkemesi esasında başvurucunun ceza infaz kurumunda bulunması gereken süreden kaldığını kabul etmiştir. Mahkeme başvurucunun ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin 10 aylık hapis cezasından ve adli para cezasından mahsup edildiğini dikkate alarak bir tazminata hükmetmiştir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası somut olayda uygulanabilir niteliktedir.
30. Bu tespitten sonra geriye hükmedilen tazminatın Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında yeterli olup olmadığının belirlenmesi kalmaktadır.
31. Somut olayda derece mahkemesi tazminata hükmederken başvurucunun ceza infaz kurumunda geçirdiği sürenin 10 aylık hapis cezasından ve adli para cezasından mahsup edilmesini gözönünde bulundurmuştur.
32. Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında yeterli tazminin mutlaka parasal tazminat anlamına gelmeyeceği, bunun başka şekillerde de mümkün olabileceği ve bu tazminin yeterliliğinin her davanın özel koşullarına göre değerlendirileceği ihtimalinin gözardı edilmemesi gerekir. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre kişilerin uğradıkları zararlar tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödenecektir. Bu çerçevede mahsup kurumunun tazminat hukukunun genel prensipleri içinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin belirlenmesi gerekir.
33. Mahsup, bir hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve kişi hürriyetini sınırlama sonucu doğuran hâller sebebiyle geçirilmiş sürelerin hapis cezasından indirilmesidir. Bir suç nedeniyle de olsa henüz hakkında mahkûmiyet hükmü bulunmayan bir kimsenin hürriyetinden mahrum edilmek suretiyle ortaya çıkan haksızlığı telafi etmek amacıyla mahsup müessesesine başvurulmaktadır. Özgürlükten yoksun kalınan sürelerin mahkûmiyetten indirilmesiyle bu haksızlık giderilmektedir. Mahsup kurumu, adalet ve hakkaniyet duygusunun gereği olarak özgürlüğü kısıtlanmış bir kişi bakımından denkleştirme görevi görmektedir (Burhan Yaz (3) [GK], B. No: 2021/7919, 29/5/2024, § 41).
34. Mahsup kurumunun bu denkleştirici işlevi gözönünde bulundurulduğunda kişinin daha önce tutuklulukta geçirdiği sürelerin hapis cezasından indirilmesi tazminat hukukunun genel prensipleri çerçevesinde bir tazmin olarak görülebilir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de mahsup kararı ile açıkça kişi hürriyeti hakkının ihlali için tazmin sağlamak amaçlanmışsa ve bunun ilgili kişinin çektiği ceza üzerinde ölçülebilir bir etkisi olmuşsa mahsubun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. maddesi anlamında tazmin teşkil edebileceğine karar vermiştir (Porchet/İsviçre, B. No: 36391/16, 8/10/2019, §§ 18-25). Bu kapsamda mahsup işlemiyle açıkça söz konusu ihlal için tazmin sağlamak amaçlanmışsa ve bunun ilgili kişinin çektiği ceza üzerinde ölçülebilir ve orantılı bir etkisi olmuşsa mahsubun Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında tazmin teşkil edebileceği sonucuna varılmıştır.
35. Somut olayda Ağır Ceza Mahkemesi mahsup yapılmasını başvurucunun zararının tazminini sağlamak amacıyla gözönünde bulundurmuştur. Bu kapsamda başvurucunun kapalı ceza infaz kurumunda 3/7/2017-11/8/2017 tarihleri arasında geçirdiği sürenin başka bir cezadan (10 ay hapis cezası) mahsup edildiğini, yine başvurucunun açık ceza infaz kurumunda 11/8/2017-18/9/2017 tarihleri arasında geçirdiği sürenin de adli para cezasından mahsup edildiğini belirtmiştir. Ancak kapalı ceza infaz kurumunda kaldığı sürelerin düşüldüğü belirtilen 10 ay hapis cezası kapsamında başvurucunun ne kadar ceza infaz kurumunda kaldığı, bu hapis cezasının 3/7/2017-11/8/2017 arasındaki süreleri gerçekten karşılayıp karşılamadığı anlaşılamamıştır. Aynı şekilde başvurucunun açık ceza infaz kurumunda 11/8/2017-18/9/2017 tarihleri arasında geçirdiği sürenin hangi adli para cezasından düşüldüğü, bu para cezasının 11/8/2017-18/9/2017 tarihleri arasındaki süreyi karşılayıp karşılamadığı anlaşılamamıştır. Ayrıca mahsup edilen süre gözetildikten sonra hükmedilen tazminatın nasıl belirlendiği de ortaya konulamamıştır. Bu durumda somut olayın şartlarında ceza infaz kurumunda kaldığı süre için başvurucu lehine hükmedilen tazminatın yeterli olduğu sonucuna varılamamıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasıyla bağlantılı olarak dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu, açtığı tazminat davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun’da değişiklik yapan 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun uyarınca üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine makul süre şikâyetlerinin Tazminat Komisyonu tarafından inceleneceği düzenlenmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Ahmet Kartalkuş (B. No: 2019/39635, 19/3/2024) kararında ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda, anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. GİDERİM
40. Başvurucu; yeniden yargılama yapılmasına, bu talebin kabul görmemesi hâlinde 100.000 TL maddi, 200.000 TL manevi tazminatın tutuklandığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
41. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
42. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 19. maddesinin -ikinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/425, K.2020/32) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.