TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALEV UZUNBAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2023/60010)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Tolga BAŞBOZKURT
|
Başvurucu
|
:
|
Alev UZUNBAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Meral ÇOLAK
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1- Başvuru, yerel bir gazetede yayımlanan haber nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2- Başvurucu, Zonguldak'ta Tempo isimli yerel bir gazetenin (gazete) sahibidir. Davacı ise olay tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı kamu görevlisi olup aynı zamanda Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikasının (Diyanet-Sen) Zonguldak Şube Başkanı olarak görev yapmaktadır.
3- Başvurucunun sahibi olduğu gazetenin internet sitesinde 2/4/2019 tarihinde "Başkan'dan FETÖ Kriptolu Mesaj" başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Mezkûr haber şu şekildedir:
"Diyanet-Sen Zonguldak Başkanı [H.İ.K.]'ın WhatsApp üzerinden üyelerine attığı mesaj şaşkınlığa neden oldu.
FETÖ'nün kapatılan okul ismini imalı bir anlatım dili kullanarak üyelerine mesaj olarak atan Zonguldak Diyanet-Sen Başkanı [K.], yeni bir partinin kurulacağını 'Ufuk'ta yeni bir siyasi parti görünüyor' başlığı ile duyurdu.
31 Mart 2019 mahalli yerel seçim akşamını 1 Nisan'a bağlayan gece, saat 00.46'da üyelerine FETÖ okulu adını ima ederek mesaj atan [K.]'ın attığı mesajı hemen kaldırması algı operasyonu olarak değerlendirildi.
Hükümete yakınlığı ile bilinen Diyanet-Sen'in Zonguldak Şube Başkanı [H.İ.K.] tarafından 'Ufuk'ta yeni bir siyasi parti görünüyor' mesajı, yerel seçimlerde AK Parti yerine hangi partiyi destekledikleri sorusunu da beraberinde getirdi.
İşte o mesaj:
Ufuk'ta yeni bir siyasi parti görünüyor
Yeniden Refah
Yeniden milli görüş
Ahlaki ve manevi değerlerin ön plana çıkarıldığı, bununla beraber ekonomide canlılık getirecek beyin takımının da içinde bulunduğu yeni siyaset hareket.
Bekleyin geliyor"
4- Davacı, yapılan haberin kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesiyle manevi tazminat davası açmıştır. Davacı dava dilekçesinde, Whatsapp'ta kapalı bir grupta paylaştığı mesajın başvurucu tarafından hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğini ve bu mesajın Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasıyla (FETÖ/PDY) irtibatlandırılarak gerçeğe aykırı şekilde haberleştirildiğini ileri sürmüştür. Davacı ayrıca dava dilekçesinde başvurucu hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, bu doğrultuda yürüyen ceza davası neticesinde başvurucu hakkında "hakaret" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçlarından mahkûmiyet kararı verildiğini ileri sürmüştür.
5- Başvurucu cevap dilekçesinde, başvuruya konu mesajın paylaşıldığı Whatsapp grubuna üye olmadığını, gruba üye olanlar tarafından bu mesajın kendisine iletildiğini, hukuka aykırı şekilde bu mesajı ele geçirmediğini, kaldı ki davacının söz konusu mesajı grupta paylaşarak alenileştirdiğini de ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca mesaj içeriğinde geçen "Ufuk" kelimesinin FETÖ/PDY'nin kapatılan okullarında kullanılması, davacının da bu sözcüğü mesaj içeriğinde yazılış itibarıyla -kesme işaretiyle ayırarak- özel isim şeklinde kullanmasının grup üyeleri tarafından kuşkulu bulunduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, söz konusu durumun kamu menfaati içerdiğini gözeterek haber yapma özgürlüğünü kullandığını ifade etmiştir. Başvurucu son olarak; hakkında yürütülen ceza davası sonucunda her iki suçtan da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğini, bu hükmün kesin nitelikte olmadığını ve hâkimi bağlamayacağını belirtmiştir.
6- Yapılan yargılama sonucunda, ilk derece mahkemesi 12/1/2022 tarihinde davacının talebinin kısmen kabulüne karar vererek başvurucunun 8.000 TL manevi tazminat ödemesine hükmetmiştir. Mahkeme gerekçesinde ilk olarak Bölge Adliye Mahkemelerinin benzer davalarda vermiş olduğu kararlarına değinerek ardından şu hususları belirtmiştir:
"Dosya içerisine alınan tüm beyan ve delillerin incelenmesi neticesinde; Zonguldak 3. Ceza Mahkemesinin 2019/670 E. Sayılı dosyasının incelenmesinde 2/4/2019 tarihli dava konusu haber ile davalının davacının bizzat adını ve sıfatını belirterek terör örgütü olan FETÖ ile davacıyı ilişkilendirdiği, söz konusu gönderinin davacı tarafından aleni olmayan sadece özel whatsapp grubunda bulunan diğer kişilerin bulunduğu bir ortama duyurulmasına rağmen hukuka aykırı olarak izin almaksızın haberleştirdiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından ilan edilmemiş, açıklanmasına izin verilmemiş bir siyasi partiye yönelik açıklamaların haberleştirilmesinde bir kamu menfaatinin de bulunmadığı mahkememizce takdir edilmiştir."
7- İlk derece mahkemesi kararı başvurucu ve davacı tarafından istinaf edilmiştir. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 31/5/2023 tarihinde tarafların istinaf taleplerinin kesin olarak esastan reddine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde şu hususları belirtmiştir:
"Olayla ilgili ceza yargılaması Zonguldak 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/670 esas, 2020/412 karar sayılı dosyası ile görülmüştür. Anılan davada; davalının davacıya karşı, hakaret ve haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarını işlediği sabit görülmüş ve şartları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, davalının itirazı üzerine itirazın reddiyle karar kesinleşmiştir. Anılan karar niteliği itibarıyla hukuk hâkimini bağlayıcı nitelikte değildir. Ancak; ceza dosyasındaki tüm delillere göre davacı tarafından özel whatsapp grubunda yapılan paylaşımın, davalının eline geçtiği ve davalının imtiyaz sahibi olduğu Tempo Gazetesinde paylaşımın Fetö ile bağlantılı olduğu yönünde haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece anılan ifadenin hakaret teşkil ettiği, davacının haberleşme gizliliğinin ve davacının kişilik haklarının ihlal edildiği kanaatine ulaşılmasında herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden ve mahkeme kararının gerekçesinde belirtildiği üzere, kişilik haklarının ihlali hâlinde manevi tazminata hükmedilirken uygulanacak ilkeler doğrultusunda belirlenen tazminat tutarı da somut olayın özellikleri itibarıyla uygun bulunduğundan taraf vekillerinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Dairemizce ilk derece mahkemesinin kararı hem maddi olay, hem de hukuka uygunluk yönünden incelenmiş olup, kararda esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de usule aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından,"
8- Başvurucu, nihai kararı 7/6/2023 tarihinde öğrendikten sonra 5/7/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9- Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10- Başvurucu, kendisine ait gazetenin internet sitesinde yayımlanan haberden dolayı hakkında manevi tazminata hükmedilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; başvuruya konu mesajı hukuka aykırı şekilde ele geçirmediğini, Whatsapp grubunda bulunan üyeler tarafından bu mesajın kendisine iletildiğini, kaldı ki söz konusu mesajı da doğrudan haber içeriğinde aktardığını belirtmiştir. Başvurucu, davacının bu mesajını yerel seçimlerin yaşandığı gece paylaştığını ve akabinde kısa bir süre içerisinde muhtemel olarak aldığı tepkilerden dolayı kaldırdığını, bu nedenle yaşanan bu olayı haberleştirdiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca söz konusu mesajın grupta paylaşılmasının ardından mesajın aleniyet kazandığını da beyan etmiştir. Başvurucu son olarak, mesaj içeriğinde kullanılan "Ufuk" kelimesinin yazılış itibarıyla -özel isim olarak kullanılması- dikkat çekici olduğunu, söz konusu sözcüğün FETÖ/PDY'nin kapanan okullarında kullanıldığını, bu nedenle mesajın FETÖ algısı uyandıran siyasi bir paylaşım olması nedeniyle haberleştirmesinde kamu yararı bulunduğunu ileri sürmüştür.
11- Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda verdiği bazı kararlara değinilerek başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundaki beyanlarını tekrarlamıştır.
12- Başvuru, basın özgürlüğü ışığında ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13- Başvurucunun yerel bir gazetede yayımladığı haber nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu açıktır. Anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlalini teşkil edecektir. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
14- İfade özgürlüğüne yönelik müdahalenin dayanağı olan 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 58. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu noktada müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü yönünden incelenmesi gerekir.
15- Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir ihtiyacı karşılayan orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Bunun için başvuruya benzer ihtilaflarda mahkemelerin taraflardan birinin ifade özgürlüğü ile diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge sağlamaları hayati önemi haizdir. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şu şekildedir:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2) [1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Davacının kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun [1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),
vii. Hukuki yaptırıma konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45; Nihat Zeybekci,§ 36),
viii. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin basın üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu (3) [2. B.], B. No: 2015/1220, 18/7/2018, § 71),
ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48, 49).
16- Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında yayımlanan haber nedeniyle başvurucu aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, müdahalenin gerçekleşmesinin amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçenin Anayasa Mahkemesince ortaya konan ve yukarıda açıklanan kriterleri karşılayan, ilgili ve yeterli bir gerekçe olup olmadığını davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Sinan Baran [1. B.], B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 38; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).
17- Somut olayda Zonguldak'ta yerel düzeyde gazetecilik faaliyetleri yapan başvurucu, Zonguldak Diyanet-Sen Şube Başkanı'nın 31 Mart 2019 tarihli Mahalli İdareler Seçimlerinin gerçekleştiği gecede bir Whatsapp grubunda paylaştığı mesajı "Başkan'dan FETÖ Kriptolu Mesaj" başlığıyla kendi gazetesinin internet sitesinde haberleştirmiştir. Başvurucu, haber içeriğinde davacının attığı mesajı aynen paylaşarak davacının seçimlerde hangi partiyi desteklediği hususunu kamuoyunun tartışmasına açmıştır. Ayrıca, mesajın paylaşılmasının ardından kısa bir süre sonra kaldırılmasının ve mesaj içeriğinde kullanılan "Ufuk" kelimesiyle FETÖ/PDY'nin kapatılan okullarının ima edildiğini belirterek bunun davacı tarafından gerçekleştirilen bir algı operasyonu olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine davacı haberin kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu belirterek tazminat talebinde bulunmuştur. Yapılan yargılama sonucunda da yargı mercileri, başvurucunun özel bir Whatsapp grubundan paylaştığı mesajın hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğini ve haber içeriğinde davacının FETÖ/PDY'yle irtibatının bulunduğuna ilişkin nitelemenin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu belirterek başvurucuyu tazminata mahkûm etmiştir.
18- Dolayısıyla, yargı mercileri başvurucu aleyhine tazminata hükmederken habere konu bilginin elde ediliş şeklinin hukuka aykırı olduğu ve haberde başvurucu hakkında ileri sürülen isnatların kişilik haklarına saldırı niteliği içerdiği gerekçeleri üzerinde durmuştur. Bu doğrultuda, Anayasa Mahkemesi eldeki başvurunun çözümlenmesinde, başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibar hakkı arasındaki dengeleme işlemine geçmeden önce, ilk olarak -ön sorun niteliğindeki- habere konu bilginin elde ediliş şeklinin hukuka aykırılığına ilişkin yargı makamlarının ortaya koyduğu gerekçeler üzerinde duracaktır. Somut olayda davacı, başvurucunun grup üyesi olmamasına rağmen ve izin almaksızın özel bir Whatsapp grubunda paylaşılan mesajı hukuka aykırı şekilde ele geçirerek haberleştirdiğini ileri sürmektedir. Yargı mercileri de kararında sadece başvurucu hakkında yürütülen ceza davası sonucunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını (HAGB) referans göstererek başvurucunun söz konusu mesajı hukuka aykırı ele geçirdiğini belirtmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi yargı mercileri tarafından salt ceza davası sonucunda verilen karar esas alınarak hiçbir araştırma yapılmadan davacının iddialarının bu şekilde kabul edilmesinin yapılacak hukuka uygunluk incelemesi için yeterli olmadığı kanaatindedir. Zira, davacı tazminat davası safahatında söz konusu grubun dışa kapalı olduğuna, dışarıdan kimsenin grup içinde yapılan paylaşımlara ulaşamayacağına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır. Hatta grubun üyelerinin belli bir mesleğe mensup kişilerden oluştuğuna veya grubun üye sayısının oldukça az olup grup üyelerinin dar bir çevrede güvenilen kişilerden oluştuğuna yönelik herhangi bir açıklamada da bulunmamıştır. Hakeza yargı mercileri de bu dijital mesaj grubunun özelliklerinin neler olduğu konusunda resen herhangi bir araştırma yoluna da gitmemiştir. Her ne kadar ilk derece mahkemesi kararında Whatsapp grubunun aleni olmadığını belirtmişse de bu tespitin hangi veriye dayandığı kararda açıklanmamıştır. Bu itibarla, habere konu bilginin elde ediliş şeklinin hukuka aykırı olduğuna dair davacının kendi iddialarını temellendirmek için üstüne düşen yükümlülüğü yerine getirmediği gibi yargı mercileri tarafından da yeterli bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
19- Öte yandan yargı mercileri haber içeriğinde paylaşılan yeni bir parti kurulduğuna yönelik mesajın FETÖ ile irtibatlandırılmasının davacıya yönelik haksız bir saldırı olduğuna hükmetmiştir. Bu doğrultuda, Anayasa Mahkemesi başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığını yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda inceleyecektir.
20- Somut olayda haberlere konu olan davacı Zonguldak ilinde kamu görevlisi olmakla birlikte Diyanet-Sen'in temsilciliğini yürütmektedir. Bu sebeple, yerel basın tarafından davacının konumu itibarıyla faaliyetleri ve eylemlerinin yakından takip edilmesi tabiidir. Buna göre, davacıya yönelik eleştiri sınırlarının daha geniş olduğunu kabul etmek gerekir. Bu nedenle, davacının izleneceğini, hakkında haberler yapılacağını, ağır eleştirilerde bulunulabileceğini öngörmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül etmesi gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Aykut Küçükkaya [1. B.], B. No: 2014/15916, 9/1/2020, §§ 48, 61).
21- Değerlendirilmesi gereken diğer bir husus ise haberin konusudur. Yerel seçimlerin yapıldığı bir gecede bir sendikanın kamu görevlisi temsilcisinin bir Whatsapp grubunda siyasi içerikli bir mesaj paylaşması ve kısa bir süre sonra bu mesajı silmesine ilişkin yapılan haberin kamusal tartışmaya katkı sağlayacağı konusunda şüphe bulunmamaktadır. Ayrıca mesajda kullanılma şekli itibarıyla dikkat çekici bulunan bir sözcükten hareketle FETÖ/PDY'yle iltisaklı bir okulun ima edildiğine ilişkin kurulan bağlantı da haberin kamu yararına ilişkin olduğuna dayanak olarak gösterilebilir. Bu itibarla, davaya konu haberin genel yarara ilişkin olmadığı söylenemez.
22- Öte yandan haberde kullanılan dil ve üslup muhatabı açısından rahatsız edici olabilir. Ancak Anayasa Mahkemesinin benimsediği gibi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan, toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir (Emin Aydın (2) [2. B.], B. No: 2013/3178, 25/6/2015, § 35; Bekir Coşkun, § 52). Nitekim basın özgürlüğünün kapsamının demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak bir dereceye kadar abartıya ve provoke etmeye izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir (Ali Suat Ertosun [1. B.], B. No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 102).
23- Haber içeriğinin gerçekle ilişkisini belirlemek için ele alınması gereken diğer bir ölçüt, başvurucu tarafından dile getirilen iddiaların maddi bir vakıanın açıklanması mı yoksa değer yargısı nitelendirmesi mi olup olmadığının tespit edilmesidir. Zira, maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir. Maddi olgular ispatlanabilse de, değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (bkz. Kadir Sağdıç, § 57; İlhan Cihaner (2), § 64).
24- Bu doğrultuda, mesaj içerisinde kullanılmış olan "Ufuk" kelimesinin kapatılan FETÖ okulunu ima ettiğine dair iddia değer yargısıdır. Bir açıklamanın tamamen değer yargısından oluşması durumunda doğruluğunun ispatlanması beklenmese bile müdahalenin orantılılığı ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince desteklenip desteklenmemesine göre tespit edilmelidir. Çünkü somut unsurlarla desteklenmiyorsa değer yargısı ölçüsüz olabilir (Cem Mermut [2. B.], B. No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48). Somut olayda, başvurucu değer yargısı içeren iddiasını davacı tarafından paylaşılan mesaj içeriğindeki "Ufuk" sözcüğüne dayandırmaktadır. Zira, sözcüğün mesaj içeriğinde yazılış itibarıyla özel ad şeklinde -kesme işaretiyle ayrılarak- yazılması ve FETÖ'nün kapatılan okullarında da genellikle bu sözcüğün kullanılması başvurucuya göre dikkat çekicidir. Dolayısıyla başvurucunun ileri sürmüş olduğu değer yargısına ilişkin iddiasını -inandırıcı veya makul olmasından bağımsız olarak- somut unsurlarla desteklediği kabul edilmelidir.
25- Son olarak, yargı makamlarının ifade ve basın özgürlüğü ile kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkı arasındaki dengelemeyi yaparken ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarına da bakılmalıdır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde bireylerin anayasal hakları ihlal edilmediği sürece yargılama mercilerinin dava konusu olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz (Önder Balıkçı, § 47; Haci Boğatekin (2) [2. B.], B. No: 2014/12162, 21/11/2017, § 49). Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında somut olaya bakıldığında, yargı mercilerinin Anayasa Mahkemesi içtihadına uygun olarak ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir dengeleme yapma yoluna gitmediği görülmektedir. Ayrıca habere konu bilginin elde edilme şeklinin hukuka aykırılığına ilişkin olarak yukarıda belirtilen nedenlerle yargı kararlarında yeterli açıklamanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ilgili ve yeterli gerekçe içermeyen yargı kararıyla başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplumda zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşılamadığı sonucuna varılmıştır.
26- Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
27- Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL maddi, 150.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
28- Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
29- Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
30- Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte yandan başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Zonguldak 3. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2021/90, K.2022/5) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 1.480,40 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 31.480,40 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.