TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ARZU ÖZFİDAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/8151)
|
|
Karar Tarihi: 16/9/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Gülsüm Gizem GÜRSOY
|
Başvurucular
|
:
|
1.Arzu ÖZFİDAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Efekan KAPTAN
|
|
|
2. İsmail YUMURTACI
|
Vekili
|
:
|
Av. Özer UYSAL
|
|
|
3. Oğuzhan ÖZSARI
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurdan GÖKGÖZ
|
|
|
4. Recep YAZGAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Doğan ESER
|
|
|
5. Ali KORKMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa BÜYÜKAVCIOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; iş sözleşmesi feshedilen başvurucuların sendikal tazminat taleplerinin reddedilmesi nedeniyle sendika hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucuların iddiasına göre iş sözleşmeleri, sendikal nedenlerle sonlandırılmıştır. Başvurucular, bu kapsamda işe iade ve sendikal tazminat talepli dava açmışlardır.
3. Açılan davalarda mahkemeler, başvurucuların sendikal fesih iddiasını ispatlayamadıkları sonucuna ulaşmış ve bu kararları Bölge Adliye Mahkemeleri veya Yargıtay da uygun bularak kesin olarak reddetmiştir.
4. Nihai kararların tebliği üzerine başvurucular, süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
5. Konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2022/70476, 2022/72818, 2022/82156, 2022/93803 numaraları başvuruların 2022/8151 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
6. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
7. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Sendika Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucular; iş sözleşmelerinin sendikal nedenlerle feshedildiğini, eksik inceleme sonucu verilen ret kararlarının sendika hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, sendika hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru formunda yer alan iddiaları yinelemiştir.
9. 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun "Sendika özgürlüğünün güvencesi" kenar başlıklı 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) İşçilerin işe alınmaları; belli bir sendikaya girmeleri veya girmemeleri, belli bir sendikadaki üyeliği sürdürmeleri veya üyelikten çekilmeleri veya herhangi bir sendikaya üye olmaları veya olmamaları şartına bağlı tutulamaz.
(2) İşveren, bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikalara üye olan işçiler arasında, çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz. Ücret, ikramiye, prim ve paraya ilişkin sosyal yardım konularında toplu iş sözleşmesi hükümleri saklıdır.
(3) İşçiler, sendikaya üye olmaları veya olmamaları, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde işçi kuruluşlarının faaliyetlerine katılmaları veya sendikal faaliyette bulunmalarından dolayı işten çıkarılamaz veya farklı işleme tabi tutulamaz.
(4) İşverenin … yukarıdaki fıkralara aykırı hareket etmesi hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir.
(5) Sendikal bir nedenle iş sözleşmesinin feshi hâlinde işçi, 4857 sayılı Kanunun …, 20 ve 21 inci madde hükümlerine göre dava açma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğinin tespit edilmesi hâlinde, 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre işçinin başvurusu, işverenin işe başlatması veya başlatmaması şartına bağlı olmaksızın sendikal tazminata karar verilir. Ancak işçinin işe başlatılmaması hâlinde, ayrıca 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen tazminata hükmedilmez. İşçinin 4857 sayılı Kanunun yukarıdaki hükümlerine göre dava açmaması ayrıca sendikal tazminat talebini engellemez.
(6) İş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiği iddiası ile açılacak davada, feshin nedenini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Feshin işverenin ileri sürdüğü nedene dayanmadığını iddia eden işçi, feshin sendikal nedene dayandığını ispatla yükümlüdür.
(7) Fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak işçi sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren davranışının nedenini ispat etmekle yükümlü olur. ..”
10. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun sendikal fesih iddiasının değerlendirilmesi bakımından ortaya koyduğu kriterlerle ilgili 7/10/2009 tarihli ve E.2009/9-372, K.2009/416 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... fesih tarihine yakın tarihlerde işyerinde çalışan işçi sayısı, işyerinde çalışan sendikaya üye olan ve olmayan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten çekilen, çekilme sonrası çalışmaya devam eden işçilerin olup olmadığı, çıkarılan işçilerin kaçının sendikalı olduğu, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı, toplu iş sözleşmesi prosedürü uygulanmasının söz konusu olup olmadığı, işverence ekonomik veya teknolojik nedenlere dayalı bir fesih yoluna gidilmesi halinde teknik yönden bu hususların araştırılması, feshin son çare olarak kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi gereklidir"
11. Anayasa Mahkemesi, benzer başvurularda mahkemelerin sendikal nedenlerle iş sözleşmelerinin feshinin sendika hakkını ihlal ettiği iddialarını incelemiştir (bkz. Emine Yaşar Kaya ve Melike Gök [2. B.], B. No: 2020/32802, 19/7/2013, Aydın Okutucu ve diğerleri [2. B.], B. No: 2020/11279, 24/5/2023, Ayhan Akyüz ve diğerleri [1. B.], B. No: 2018/6851, 10/5/2023; Refiye Şentürk Varlı [1. B.], B. No: 2021/10518, 20/7/2023; Emrah Üzegül ve diğerleri[1. B.], B. No: 2020/22386, 7/6/2023; Muharrem Çimen [GK], B. No: 2016/5002, 23/3/2023). Anayasa Mahkemesi, bu başvurularda bir iş sözleşmesinin salt sendikal nedenlerle feshedilip feshedilmediğinin tespit edilebilmesi için -Yargıtay ve AİHM içtihatlarında vurgulanan hususları da gözönüne alarak- bazı kriterler belirlemiştir. Bu kriterler, dava konusu olaylara göre genişletilmesi mümkün olmakla birlikte şöyle sıralanabilir;
- Fesih tarihine yakın tarihlerde işyerinde çalışan işçi sayısı, işyerinde sendikaya üye olan ve olmayan işçilerin sayısı, hangi tarihlerde üye oldukları, üyelikten istifa eden/istifa sonrası çalışmaya devam eden işçilerin olup olmadığı, çıkarılan işçilerin kaçının sendikalı olduğu, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı,
- Sendikal neden kavramının, bir fiilin sendikal olarak değerlendirilebilmesi için sadece kurulu bir sendika tarafından yahut sendika üyeleri tarafından yapılmasının zorunlu olmadığının gözönüne alınması, sendika üyesi olmayan bir işçinin henüz kurulmamış bir sendikanın örgütlenmesi için veya kurulmuş bir sendikanın propagandasını yapmak üzere organizasyon düzenlenmesi ya da düzenlenen bir faaliyete katılması veya destekleyici eylemlerde bulunması (sendikaya üye toplama, sendikal konuşmalar yapma, broşür dağıtma vb.) gibi faaliyetlerin de sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilmesi, bunun sonucunda anılan hususların iş sözleşmesinin feshinde etkili olup olmadığının belirlenmesi,
- İş sözleşmesi feshedilenlerin sendikal faaliyette öncü olup olmadıkları,
- Toplu iş sözleşmesi (TİS) prosedürü uygulanmasının söz konusu olup olmadığı,
- Özellikle sendika üyesi olan ve/veya sendikal faaliyet içerisinde bulunan işçilerin benzer gerekçelerle ve/veya yakın tarihlerde işten çıkarılıp çıkarılmadığı,
- İşyerinde başka sendikalara üye olan işçilerin olup olmadığı, mensubu olduğu sendikadan istifa edenlerin başka bir sendikaya üye olup olmadığı, tüm sendikalı işçilerin toplam işçi sayısına oranı (işyerinin varsa başka şubelerinde çalışan sayısının da dikkate alınarak bu oranın belirlenmesi), bu oranın dava konusu fesih tarihinden önceki ve sonraki dönemlerde ne şekilde değiştiği (örneğin altışar aylık ya da birer yıllık önceki ve sonraki dilimlerin esas alınması),
- Hâlen sendikalı çalışan varsa sayılarının sembolik olup olmadığı, bu kişilerin üye olduğu sendikaların işyerinde TİS imzalayabilmek için yetkili sendika olma ihtimallerinin bulunup bulunmadığı,
- Sendikal fesih iddialarına ilişkin tanık dinlenip dinlenmediği, bilirkişi raporu alınıp alınmadığı; bu delillerin ne şekilde değerlendirildiği, anılan delillere itibar edilmemişse nedenlerinin ilgili ve yeterli gerekçe ile açıklanıp açıklanmadığı,
- Sendikalı olanların veya sendikal faaliyette bulunanların çalışma alanlarında baskıya uğrayıp uğramadığı (bilmedikleri işlerde çalıştırma, işveren tarafından bizzat yahut diğer çalışanlar aracılığıyla sözlü baskı yapılması, sosyal medya hesaplarının takip edilmesi, gerek olmadığı hâlde fazla iş yükleme/fazla mesaiye bırakma, düşük ücretle çalıştırma, özlük haklarından yararlandırmama veya az yararlandırma vb.),
- Sendikal faaliyetlerin iş gücünü etkileyip etkilemediği ve bunun işverence ortaya konulup konulamadığı,
- İşletmesel nedenlerle işten çıkarmalarda öncelikle sendikalı veya sendikal faaliyette bulunan işçilerin çıkarılıp çıkarılmadığı,
- Performans nedeniyle işten çıkarmalarda objektif kriterler belirlenip belirlenmediği, bu kriterlerin sendikalı veya sendikal faaliyette bulunanlarla diğer işçilere aynı şekilde uygulanıp uygulanmadığı,
- Aynı ya da benzer gerekçelerle işten çıkarılan işçilerin başka mahkemelerde görülen davalarının farklı sonuçlandığına ilişkin iddialar varsa bu iddiaların dikkate alınıp alınmadığı, varsa bu kararlardan neden ayrışıldığının izah edilip edilmediği kriterlerin mahkemelerce somut olaya uyduğu ölçüde uygulanması gerekir (Ahmet Yavuz [2. B.], B. No: 2019/28133, 14/12/2023, § 28).
12. Bu kapsamda eldeki başvuruda olduğu gibi sendikal nedenlerle bir iş sözleşmesinin sonlandırıldığı iddia edildiğinde mevzuatın gerektirdiği hususların ve ispat şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Derece mahkemelerinin olayın şartlarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Önemle değinmek gerekir ki derece mahkemeleri önündeki uyuşmazlık ne kadar Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetleri ilgilendirirse Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu hak veya hürriyete ilişkin sınırlama ölçütlerini ve güvencelerini denetleme yetkisi o kadar artar. Anayasa Mahkemesinin temel görevi Anayasa’da yer alan hükümlerin yeknesak ve doğru bir biçimde uygulanmasını sağlamaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 51. maddesindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir. Dolayısıyla yapılan incelemede derece mahkemelerinin yeri alınmamakta, kamusal makamların süreç içindeki tutumları sendika hakkı bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından değerlendirilmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası [2. B.], B. No: 2016/13328, 19/11/2020, § 40; Türkiye Petrol, Kimya ve Lastik Sanayi İşçileri Sendikası [2. B.], B. No: 2016/13351, 15/12/2020, § 40; Ahmet Sefa Topuz ve diğerleri [1. B.], B. No: 2016/16056, 21/4/2021, §57; Muharrem Çimen, § 42; Aydın Okutucu ve diğerleri, § 39). Bu noktada Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, başvurucuların sendikal nedenlerle işten çıkarıldıkları gerekçesiyle açtıkları davalarda devletin pozitif yükümlülüğünün gerektirdiği şekilde yargısal bir değerlendirme yapılıp yapılmadığına, özellikle derece mahkemelerinin kararlarının konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediğine ilişkindir.
1. Başvurucu Arzu Özfidan Yönünden
13. İlk derece mahkemesi kararında, başvurucunun B. sendikasına üye olduğu, davalı banka tarafından verilen yazı cevabında 22/10/2014-9/8/2016 dönemi içerisinde toplam işten çıkarılan personel sayısının 2.765 olduğu, bunlardan 1.918'inin sendikaya üye olan personellerden oluştuğu, 22/10/2014-20/6/2019 tarihleri arasında işe alınan 6.991 çalışanın 223'ünün sendikalı olduğu, dava tarihi itibarıyla toplam 13.899 çalışanın 4.851'inin sendikalı olduğunun bildirildiği belirtilmiştir. Mahkeme kararda; dava konusu dönemde iş akdi feshedilen birçok çalışan tarafından sendikal tazminat istemiyle açılan davalarda istinaf ve temyiz mercilerinin fesihlerin sendikal nedenle gerçekleşmediği sonucuna vardığı, sendikal örgütlenmenin davalı bankada uzun zamandır bulunduğu, hâlâ çalışanlar içinde çok sayıda sendikalı çalışan olduğunun görüldüğü gerekçesine yer vermiştir. Anılan karar, Bölge Adliye Mahkemesince aynı gerekçelerle uygun bulunarak kesinleşmiştir.
14. Söz konusu mahkeme kararlarında; davalı işyerinde önceki dönemlerde kaç çalışanın sendikalı olduğu; mevcut sendikalı çalışanların aynı sendikaya mensup olup olmadıkları, işyerinde bir TİS süreci olup olmadığı, başvurucunun mensubu olduğu sendikanın dava tarihinde yetkili sendika olup olmadığı, yetki sürecinin devam edip etmediği (dava konusu bir uyuşmazlık olup olmadığı), başvurucunun mensubu olduğu sendikaya mensup işçilerin davalı işyerindeki işçi sayısına ve diğer sendikalı işçilere oranı, başvurucunun sendikal faaliyetlerde öncü olup olmadığı, farklı sendikaya mensup sendikalı işçilerin işten çıkarılıp çıkarılmadığı gibi hususlara değinilmemiştir. Dolayısıyla gerek ilk derece gerek Bölge Adliye Mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
2. Başvurucu Recep Yazgan Yönünden
15. İlk derece mahkemesi; işyerinde uzun süredir devam eden sendikal yetki tespiti süreci ve işveren aleyhine açılmış sendikal tazminat talepli kesinleşmiş veyahut yargılama süreci devam eden derdest davalar olduğunu belirtmiştir. Mahkeme; işyerinde2021 yılı Temmuz ayında davalı işyerinde 34 işçinin iş akdinin feshedildiğinin ve bunlardan 24 tanesinin sendika üyesi olduğunun, işyerinin geçirmiş olduğu teftiş ve başvurucunun fabrika önünde önündeki eylemlere katılması ile emsal mahiyetteki dosyada dinlenen davalı tanıklarının beyanları bir arada değerlendirildiğinde iş akdinin sendikal sebeplerle feshedildiği hususunda emareler bulunduğunun altını çizmiştir. Buna karşın mahkeme; başvurucunun sendikaya üyelik tarihinin feshe konu olaydan yaklaşık iki hafta sonra tam fesih tarihinde olduğunu, sendikada herhangi bir görevinin bulunmadığını belirterek sendikal fesih olgusunun gerçekleşmediği sonucuna ulaşmıştır. Karar, Bölge Adliye Mahkemesince aynı gerekçelerle uygun bulunmuş ve kesinleşmiştir.
16. Somut olayda mahkemeler; sendikal fesih emareleri bulunduğu sonucuna ulaşmakla birlikte; salt başvurucunun sendika üyelik tarihi ve başvurucunun sendikada görevinin bulunmaması nedenleriyle sendikal feshin gerçekleşmediğini belirtmekle yetinmiş, daha ileri bir değerlendirmede bulunmamışlardır. Dolayısıyla gerek ilk derece gerek Bölge Adliye Mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
3. Başvurucu Oğuzhan Özsarı Yönünden
17. İlk derece mahkemesi; başvurucunun 14/6/2020 tarihinde T. Sendikasına üye olduğunu, başvurucunun sözleşmesinin feshedildiği 22/9/2020 tarihinde davalı işyerinde sendika üyesi çalışan sayısının 73 olduğunu, tanık anlatımlarına göre işveren tarafından işyerinde sendikal faaliyetlerle ilgili olarak baskılar yapıldığını, sendikaya üye olanlara işten çıkarmalarda öncelik verildiğini, işçilerin sendikalılıklarının e-devlet şifresi üzerinden kontrolünün yapıldığını ya da bu korkunun çalışanlarda oluşturulduğunu, benzer mahiyette açılan diğer dosyalarda fesih gerekçelerinin aynı olduğunu ve bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek feshin sendikal nedenlerle gerçekleştiğini kabul etmiştir.
18. Kararın istinaf yargı yoluna götürülmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi; davalı işyerinde T. Sendikasına farklı zamanlarda 90 işçinin üye olduğunu, bunlardan 23'ünün çekildiğini ancak ilgili işçilerin üye olma tarihleri ile üyelikten çekilme tarihlerinin bildirilmediğini belirterek eksik inceleme nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Bunun üzerine ilk derece mahkemesi; T. Sendikasının davalı işyerinde yeterli çoğunluğa ulaşamadığı için yetki prosedürü işlemlerinin başlatılamadığı, dolayısıyla TİS imzalanmadığı, işyerinde 119 işçinin sendikaya üye olduğunu, 35'inin sendika üyeliğinden istifa ettiği, 40'ının üyeliğinin işsizlik ve iş kolu değişikliği nedeniyle sonlandığı, başvurucunun iş akdinin feshinden kısa süre önceki ve sonraki dönemlerde de işyerinde sendikalı (başka bir sendika) çalışanların ve sendikaya üye olup çalışmaya devam edenlerin bulunduğu gerekçesiyle sendikal tazminat talebi yönünden davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar Bölge Adliye Mahkemesince aynı gerekçelerle uygun bulunarak kesinleşmiştir.
19. Başvuruya konu dosyada ilk derece mahkemesinin ilk kararındaki detaylı değerlendirmeleri sonucunda sendikal feshin gerçekleştiği sonucuna varıldığı; sonraki yargılamada ilk değerlendirmelere yer verilmediği görülmüştür. Yanı sıra başvurucunun mensubu olduğu sendikanın üyelik sayısında çok ciddi azalma olduğu; yeterli çoğunluk sağlanamadığı için TİS imzalanamadığı hususları dikkat çekicidir. Buna karşın salt bir başka sendikaya üye olan işçilerin olması esas alınarak işverenin sendikal nedenlerle fesih yapmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak başvurucunun iş sözleşmesinin sonlandırıldığı dönemde TİS süreci olup olmadığı, sendikanın gücünün kırılması adına bu sendikaya mensup işçilerin çıkarılıp çıkarılmadığı; başvurucunun mensubu olduğu sendikaya mensup işçilerin davalı işyerindeki işçi sayısına oranı, başvurucunun sendikal faaliyetlerde öncü olup olmadığı, diğer sendikalı işçilerin sayısı ve bu işçilerin işten çıkarılıp çıkarılmadığı gibi hususlara değinilmemiştir. Dolayısıyla gerek ilk derece gerek Bölge Adliye Mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
4. Başvurucu İsmail Yumurtacı Yönünden
20. İlk derece mahkemesi değerlendirmesinde; davalı işverenin, işçinin disipline ve sivil havacılık kurallarına uymadığını ileri sürerek sözleşmesini feshettiğini, feshe dayanak gösterilen eylemlerin fesihten çok önce gerçekleştiğini ve bu kadar süre geçtikten sonra belirtilen eylemleri feshe konu almanın iyi niyetli olmadığını belirtmiştir. Mahkemeye göre; başvurucu ile birlikte işten çıkarılan sair kimselerin de sendika üyesi olmaları ve sendika üye sayısının belli düzeyde tutulması için işten çıkarıldığını kanıtladığı anlaşıldığından fesih sendikal nedenlerle gerçekleşmiştir.
21. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay; ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı vermiştir.
22. Bozma üzerine; ilk derece mahkemesi dinlenen davacı tanıklarından G.E.nin de sendikalı olduğunu ancak işine devam ettiğini, sadece sendikalı çalışanların işine son verildiğine ilişkin dosyada delil bulunmadığını belirterek sendikal feshin gerçekleşmediği sonucuna ulaşmış, karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir.
23. Bu durumda gerek ilk derece mahkemesinin gerek Yargıtayın Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
5. Başvurucu Ali Korkmaz Yönünden
24. İlk derece mahkemesi; feshin sendikal nedenle yapılmış olduğu ispatlanmadığından sendikal tazminata ilişkin talebin reddine karar vermiştir. Bunun üzerine Bölge Adliye Mahkemesi gerekli araştırmalar yapılmadan karar verildiği gerekçesiyle kararı kaldırmıştır.
25. Kaldırma kararı üzerine ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada; işyerinin kapatılması nedeniyle üst kademe yönetici olan birkaç kişi dışında sendikalı ayrımı yapılmaksızın iş sözleşmelerinin feshedildiği, davalı ile yetkili sendika B. arasında 31/12/2017 tarihine kadar geçerli TİS uygulandığı, sendikadan istifa eden davalı çalışanlarının 2015 yılında 1705, 2016 yılında 357, 2017 yılında 1694, 2018 yılında 251 kişi olduğu, 2017 yılı Eylül ayı itibarı ile davalı bankanın toplam çalışan sayısının 13952, B. Sendikası üyesi çalışan sayısının ise 5709 kişi olduğu ve müzekkere cevap tarihi itibariyle B. Sendikası üyesi çalışanın 4035 kişi olduğu, sendika üyeliğinden istifa eden işçilerin işveren etkisine bağlı olarak bu tasarrufta bulunduğuna dair bir kanaatin oluşmadığı, aynı sendika üyesi olmayan ancak bu şubede çalışan personelin de iş akdinin sonlandırıldığı, hâlen davalı bankada aynı sendikaya üye çalışanların olduğu gerekçesiyle sendikal tazminat talebi reddedilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ek bir değerlendirmede bulunmaksızın kararı uygun bulmuş ve karar kesinleşmiştir.
26. İncelenen olayda; davalı işyerinde önceki dönemlerde kaç çalışanın sendikalı olduğu; mevcut sendikalı çalışanların aynı sendikaya mensup olup olmadıkları, işyerinde bir TİS süreci olup olmadığı, başvurucunun mensubu olduğu sendikanın dava tarihinde yetkili sendika olup olmadığı, yetki sürecinin devam edip etmediği (dava konusu bir uyuşmazlık olup olmadığı), başvurucunun mensubu olduğu sendikaya mensup işçilerin davalı işyerindeki işçi sayısına ve diğer sendikalı işçilere oranı, başvurucunun sendikal faaliyetlerde öncü olup olmadığı, farklı sendikaya mensup sendikalı işçilerin işten çıkarılıp çıkarılmadığı gibi hususlara değinilmemiştir. Dolayısıyla gerek ilk derece gerek Bölge Adliye Mahkemesinin Anayasa Mahkemesinin yukarıda ortaya koyduğu kriterleri (bkz.§ 11) uygulamadığı görülmüştür.
27. Neticede somut başvurulara konu davalarda, mahkemelerin ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde Anayasa Mahkemesince geliştirilen ve benimsenen kriterleri dikkate almadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda sendika hakkının gerektirdiği düzeyde yeterli bir yargısal inceleme yapıldığı, gerekçelerinin ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. Anlatılan nedenlerle devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getiremediği sonucuna ulaşılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
29. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama talebinde bulunmuştur. Ayrıca başvuruculardan İsmail Yumurtacı 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi; Recep Yazgan 30.416,06 TL maddi, 50.000 TL manevi; Oğuzhan Özsarı 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi; Ali Korkmaz 250.000 TL maddi, 250.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
30. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
31. Öte yandan sendika hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca yeniden yargılamaya karar verilmesiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucular İsmail Yumurtacı, Recep Yazgan, Oğuzhan Özsarı, Ali Korkmaz'a ayrı ayrı net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zararlara ilişkin taleplerinin yeniden yargılama kapsamında giderilmesi mümkün olduğundan maddi tazminat talepleri reddedilmiştir.
IV. HÜKÜM
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin sendika hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İstanbul Anadolu 25. İş Mahkemesine (E.2016/474, K.2020/933), Bakırköy 27. İş Mahkemesine (E.2020/229, K.2021/166), Düzce 3. İş Mahkemesine (E.2021/395, K.2022/76); Eskişehir 1. İş Mahkemesine (E.2022/74, K.2022/257); Konya 6. İş Mahkemesine (E.2021/398, K.2022/22) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvuruculardan İsmail Yumurtacı, Recep Yazgan, Oğuzhan Özsarı ve Ali Korkmaz'a ayrı ayrı net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin tüm başvuruculara ayrı ayrı ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.