|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Tolga BAŞBOZKURT
|
|
Başvurucular
|
:
|
1. Kemal KILIÇDAROĞLU
|
|
|
|
2. Cumhuriyet Halk Partisi
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Celal ÇELİK
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1- Başvuru; bir gazetede yayımlanan haberden dolayı açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının, istinaf incelemesinin bağımsız ve tarafsız bir mahkemece yapılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2- Başvurucu Kemal Kılıçdaroğlu -olayların geçtiği tarihte- Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) genel başkanıdır. Diğer başvurucu CHP, olay tarihinde ve hâlen Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) ana muhalefet partisi konumunda bulunmaktadır.
3- Ulusal ölçekte yayımlanan Yeni Akit gazetesinin (Gazete) 19/9/2015 tarihli nüshasında ve internet sitesinde "Daireyi verdi listeye girdi" başlıklı bir haber yayımlanmıştır.
4- Haberde başvurucu Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'den milletvekili adayı olan G.A.İ.nin fotoğrafı kullanılmıştır. Ayrıca fotoğrafların yanında "Kılıçdaroğluna diyet borcunu mu ödedi?" ve "Rezidans Kraliçesi Daireyi Verdi Listeye Girdi" şeklinde başlıklara da yer verilmiştir. Haber içeriği ise şu şekildedir;
“Rezidans skandalı' ile gündeme gelen ve Meclis’te sol yumruğunu havaya kaldırarak “ezilenlerin yanındayız” iddiasında bulunan [G. İ.], yeniden aday gösterildi. Milyonlarca dolarlık rezidansla ilgili hakkında soruşturma süren [G. İ.]’nin yeniden aday gösterilmesinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kızı [Z. K.]’nun [B.] Rezidans’ta satın aldığı iddia edilen daireyle ilgili olup olmadığı merak konusu.
Kirada yaşayan ve 4 bin TL maaş alan CHP İstanbul Milletvekili [G. A. İ.], 3’ü rezidans toplam 16 daireyi nasıl aldığını hâlâ açıklayamamasına rağmen Kılıçdaroğlu tarafından İstanbul 3. Bölge 2. sıradan aday gösterildi. CHP’den Ataşehir Belediye Başkanı da olan eşi [B. İ.] ile birlikte ismi yolsuzluklarla anılan[G. İ.] hakkında açılan soruşturma devam ediyor.
REZİDANS KRALİÇESİ
Kağıthane’de bir gecekonduda kirada yaşayan ve 4 bin lira maaş alan, CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı [B. İ.]’nin eşi CHP İstanbul milletvekili [G. A. İ.]’nin, 3’ü rezidans olmak üzere 16 dairesinin olduğu ortaya çıkmıştı. Meclis’te sol yumruğunu havaya kaldırarak “ezilenlerin yanındayız” mesajı veren [İ.]’nin birçok akrabasının da rezidans sahibi olduğu ortaya çıkmıştı.
Hakkındaki yolsuzluk iddialarına 3 aydan bu yana cevap veremeyen [G. A. İ.], CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yeniden İstanbul 3. Bölge 2. sıradan aday gösterildi.
[Z. K.] REZİDANS ALDI, [G. A. İ.] MİLLETVEKİLİ ADAYI
CHP’li Ataşehir Belediye Başkanı [B. İ.]nin eşi CHP İstanbul Milletvekili[G. A. İ.], Kadıköy Bağdat Caddesi’nde [F. W.] Residence’dan 20 Haziran 2014 tarihinde 5 milyon dolara (13 milyon 331 bin TL ) 3 ayrı lüks daire almıştı.[Z. K.] da, [G. A. İ.]’nin 3 rezidans almasından 21 gün sonra 10 Temmuz 2014 tarihinde [B.] ve [G. İ.]’nin 17 dairesinin bulunduğu Ataşehir [B.] Residence’ndan daire satın alması soru işaretlerine neden olmuştu. [Z. K.]’nun [İ.] ailesinin bulunduğu rezidanstan daire almasının ardından [G. A. İ.]'nin milletvekili adayı yapılması dikkat çekiyor."
5- Başvurucular, bahsi geçen haber nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla manevi tazminat davası açmıştır.
6- Yapılan yargılamada başvurucular vekili tarafından ilk derece mahkemesine sunulan dava dilekçesinde, 27/1/2016 tarihli cevaba cevap dilekçesinde ve 29/11/2016 tarihli duruşmadaki beyanlarında; haberin gerçeği yansıtmadığını, başvurucunun kızının birikimleri sonucunda bahse konu daireyi satın aldığını, söz konusu dairenin satın alınmasıyla ilgili olarak G.A.İ.nin bir ilgisinin bulunmadığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucu vekili, G.A.İ.nin milletvekili adaylığına parti içinde gerçekleştirilen ön seçim sonucunda karar verildiğini ifade etmiştir.
7- İlk derece mahkemesi yargılama sonucunda başvurucuların manevi tazminat isteminin reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Dava konusu edilen Yeni Akit Gazetesinin 19/09/2015 tarihli nüshası incelenmiş; ilk sayfanın üstünde 'Daireyi verdi listeye girdi' başlıklı davalı Kemal Kılıçdaroğlu ve millet vekili [G. İ.]'nin fotoğrafını içerir haber yapıldığı, haberin devamının 11. Sayfada olduğu, haber içeriğinde CHP İstanbul Milletvekili [G. A. İ.]'nin aldığı daireler hususunda sorgulama yapıldığı, şahsın hakkındaki yolsuzluk iddialarına cevap vermediği ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yeniden İstanbul'dan aday gösterildiği hususunun yazıldığı, milletvekilinin 17 dairesinin bulunduğu iddia edilen yerden Kemal Kılıçdaroğlu'nun kızı [Z. K.]'nun daire alması hususun da sorgulandığı belirlenmiştir.
Davacı tarafın 13/10/2016 havale tarihli dilekçesi ekinde ibraz ettiği belgeler incelenmiş; bu belgelerde yapılan ön seçimler ve sonuçlarına yönelik dökümanın bulunduğu, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosunun 2013/2472 Soruşturma nolu dosyasında [B. İ.] - [G. A. İ.]'nin de şüpheli olduğu, 3628 Sayılı Kanunun 10-13. Maddelerine muhalefet suçundan soruşturma yapıldığı, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, bu karara itirazın 16/12/2014 tarihinde reddedildiği, aynı yerin 2012/51523 Soruşturma nolu dosyasında [B. İ.]'nin şüpheliler arasında bulunduğu, kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırmak suçundan soruşturma yapıldığı, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, davacı tarafın dilekçesine ekli olduğunu bildirdiği diğer mahkeme ve savcılık kararlarının ekli olmadığı saptanmıştır.
Davacı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olduğu, 19/09/2015 tarihli Yeni Akit Gazetesinde ve internet sitesinde yayımlanan haber içeriğinde genel anlamda CHP'den milletvekili adayı olan şahısla ilgili sorgulama yapıldığı, milletvekili [G. A. İ.]'nin dairelerinin olduğu residenceden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu'nun kızı [Z. K.]'nun daire almasının da sorgulandığı, davacı Kemal Kılıçtaroğlu'nun siyasetçi olduğu, bu sebeple kendisinin ve belli ölçüde ailesinin ekonomik sosyal hareketlerinin haber ve eleştiri konusu yapılabileceği, haber içeriğinde gazetecinin kafasına takılan sorularla ilgili sorgulama yaptığı, davacı tarafın konumu dikkate alınarak bu hususların medyanın ilgisini ve merakını çekmesinin tabii olduğu, haber unsurlarının aşıldığını gösterir ifade olmadığı, haberin yapıldığı tarihler itibari ile milletvekili adaylığı belirlenen kişi ile ilgili sonuçta kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş ise de, bir kısım tahkikatların yapılmasının kamuoyunda tartışılabileceği, davacı CHP tüzel kişiliğine yönelik herhangi bir ifade olmadığı, haber içeriğinde parti tüzel kişiliğine karşı kişilik haklarına saldırı içerir ifade olmadığı, her ne kadar yazıda milletvekili adaylığı verilmesi sebebine yönelik yorum yapılmış ve bu husus parti tüzel kişiliğini de ilgilendirebilecek nitelikte sayılmış ise de, ifadelerin kişilik haklarına saldırı sayılabilecek içerikte olmadığı, her iki davanın da esastan reddi gerektiği tüm dosya kapsamıyla anlaşıldığından aşağıdaki şekilde karar vermek yönünde vicdani kanaat hasıl olmuştur."
8- İlk derece mahkemesi kararı başvurucular tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf aşamasında başvurucular vekili tarafından Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) heyet başkanı hakkında 3/11/2021 tarihli dilekçeyle reddi hâkim talebinde bulunulmuştur. Dilekçede; heyet başkanının siyasi saiklerle hareket ettiği, başvurucunun siyasi rakibi tarafından açılan davalarda genel itibarıyla rakibi lehine tutum sergilediği ve objektifliğini koruyamadığı belirtilmiştir. Dilekçede ayrıca Mahkeme heyeti başkanının Hâkimler ve Savcılar Kuruluna şikâyet edildiği, bu nedenle taraflar arasında husumet oluştuğu da vurgulanmıştır.
9- Bölge Adliye Mahkemesi tarafından değerlendirilen hâkimin reddi talebi 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 41. maddesi uyarınca geri çevrilmiştir. Kararda, başvurucu hakkındaki başka dosyalarda leh ya da aleyhine hüküm vermesinin hakimin reddi sebebi olarak sayılmadığı ve ret sebebine ilişkin inandırıcı somut bir delil ya da emarenin başvurucular tarafından sunulmamış olduğu belirtilmiştir.
10- Bölge Adliye Mahkemesi 15/3/2023 tarihinde başvurucuların istinaf talebinin reddine kesin olarak karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında basın özgürlüğü ve kişilik haklarının çatıştığı durumlarda izlenecek yöntem üzerinde durarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına yer vermiştir. Akabinde ise somut olayı şu şekilde değerlendirmiştir:
"Bu ilkeler ışığında somut olaya baktığımızda; davacılar ana muhalefet partisi ve partinin genel başkanı olup dava konusu edilen haberin dava dışı [G. İ.]'nin 17 dairesinin bulunduğu iddia edilen binadan davacı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kızının da daire satın aldığı, bu satın alma ile dava dışı[G. İ.]'nin milletvekili adayı yapılmasının bağlantısının olup olmadığının sorgulandığı, haber tarihinde [G. İ.] hakkında soruşturma yapıldığının da belirtildiği, söz konusu soruşturma nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de, haber tarihinde soruşturmanın devam ettiği anlaşılmaktadır. Davacının siyaseti seçmekle bilinçli olarak tutum ve davranışlarını kamuoyunun denetimine açtığı düşünüldüğünde davaya konu edilen haberde bilgi ve haber verme hakkı kapsamında davacı ile ilgili eleştirilerin dile getirildiği, siyasi bir kişilik olan davacının bu tür haberlere katlanma yükümlülüğünün normal vatandaşlara göre daha geniş olması gerektiği, şu halde, siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır, hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği, davaya konu haberin içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının kızının daire satın alması ile dava dışı kişinin milletvekili yapılmasının bağlantısının olup olmadığının sorgulandığı, haber başlığında yer alan ibarenin basın tekniği kapsamında “çarpıcı başlık” olarak değerlendirilmesi gerektiği, gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmek için başlığın çarpıcı kullanılabileceği, davacının iddialara ilişkin açıklama yapma imkanlarına sahip olduğu, bu şartlar altında davalı tarafın ifade özgürlüğüne sınırlama getirilmesini gerektirir demokratik bir toplum için gereklilik bulunmadığı, davacı parti tüzel kişiliğinin ise doğrudan habere konu yapılmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsilik görülmemiştir."
11- Başvurucu, nihai kararı 25/4/2023 tarihinde öğrendikten sonra 17/5/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12- Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Gerçek Kişi Başvurucu Yönünden
13- 1. Şeref ve İtibar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14- Başvurucu; başvuruya konu Gazete haberinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15- Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun şeref ve itibarının ihlal edilip edilmediği noktasında Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu beyanda bulunmamıştır.
16- Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmesi gerekir (benzer yönde bkz. Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 49).
17- Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
18- Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibarına üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde bir pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3) [2. B.], B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Somut olayda başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkı ile davalıların basın özgürlüğü arasında adil bir denge kurulmalıdır. Buna göre Anayasa Mahkemesince çözümlenmesi gereken mesele, yayınlanan haber içerikleri nedeniyle açılan tazminat davasının reddedildiği somut olayda, başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı ile ifade özgürlüğü arasında adil bir denge kurulup kurulmadığını belirlemek olacaktır. Bu dengeleme esnasında somut olaya uygun düştüğü ölçüde kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61),
iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2) [1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
v. Başvurucunun kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun [1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2) [2. B.], B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33; Hüseyin Kocabıyık [1. B.], B. No: 2020/15593, 22/11/2022, § 24),
vii. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),
viii. Haber yapanın yaptırıma maruz kalma endişesinin basın üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ergün Poyraz (2), § 79; Kemal Kılıçdaroğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi [1. B.], B. No: 2014/12482, 8/5/2019, § 46),
ix. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).
19- Somut olayda, o tarihte CHP genel başkanı olan başvurucunun kızının satın aldığı rezidans daire ile G.A.İ.nin CHP milletvekili adayı seçilmesi hakkında davalı gazetede bir haber yayımlanmıştır. Haberde G.A.İ.nin üçü rezidans olmak üzere on altı daire sahibi olduğu, bu dairelere milletvekili maaşıyla nasıl sahip olduğu konusunda şüphelerin bulunduğu, nitekim konuyla ilgili G.A.İ. hakkında adli soruşturmanın devam ettiği belirtilmiştir. Ayrıca haberde, başvurucunun kızının G.A.İ. ve eşinin on yedi dairesinin bulunduğu rezidanstan daire satın almasının ardından G.A.İ.nin CHP listesinden milletvekili adayı olması dikkat çekici bulunmuştur. Başvurucu haber içeriğinin iftira niteliğinde olduğunu, doğruları yansıtmadığını ve temelsiz olduğunu ileri sürerek Gazete hakkında manevi tazminat davası açmışsa da yapılan yargılama sonucunda başvurucunun tazminat talebi reddedilmiştir.
20- Başvurucunun şeref ve itibarı ile davalıların ifade özgürlüğü arasında adil bir denge kurulup kurulmadığı incelenirken ele alınması gereken ilk husus başvurucunun toplum içindeki konumudur. Başvurucu, başvuruya konu olayların gerçekleştiği tarihte ana muhalefet partisi olan CHP'nin genel başkanıdır. Başvurucu bu görevi 2010-2023 yılları arasında sürdürmüştür. Dolayısıyla, başvurucuya yönelik eleştirinin sınırlarının sıradan insanlara göre daha geniş olduğunu kabul etmek gerekir. Halkın tanınmış kişilere ilişkin bilgileri alma hakkı da gözetildiğinde başvurucunun izleneceğini, hakkında haberler yapılacağını, ağır eleştirilerde bulunulabileceğini öngörmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül etmesi gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1.B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 55). Bununla birlikte her ne kadar tanınmış kişilerin eleştirilere karşı toleranslı olması beklenmekteyse de suç isnadı içeren ve olgusal temeli bulunmayan söz konusu dil ve üslup karşısında siyasetçilerin ve ailelerinin lekelenmeme haklarının korunması gerektiği de gözardı edilmemelidir (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 58).
21- Değerlendirilmesi gereken ikinci husus ise haberin konusu ve ele alınış şeklidir. Haberde, başvurucunun kızının yeni almış olduğu dairenin, milletvekili adayı olan G.A.İ.'nin birçok dairesinin bulunduğu rezidansta olması ve G.A.İ. hakkında soruşturma bulunmasına rağmen milletvekili adayı yapılması sorgulanmıştır. Özellikle, haberin yapıldığı dönemde milletvekilliği aday seçme sürecinin ve G.A.İ. hakkında adli bir soruşturmanın devam etmesi nedeniyle bu satış işleminin manidar olduğu kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Dolayısıyla, ana muhalefet partisinin milletvekili adayı belirlemesi gibi önemli bir konuya ilişkin olan söz konusu haberin kamuoyunun ilgisini çekebilecek ve genel yarara katkı sağlayabilecek nitelikte olduğu konusunda bir şüphe bulunmamaktadır.
22- Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri, gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini belirleyemez (Ali Suat Ertosun (7), § 39). Zira bir düşüncenin hangi üslup ve biçimle en iyi şekilde aktarılacağına bizzat düşünceyi dile getiren karar verebilir. Bu bağlamda Anayasa'nın 26. maddesinin sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de koruduğu akılda tutulmalıdır (Ali Suat Ertosun (7), §39).
23- Buna göre somut olaya bakıldığında, her ne kadar haberde tercih edilen "Daireyi verdi listeye girdi" şeklindeki başlık doğrudan başvurucuyu suçlayıcı bir itham şeklinde anlaşılmaya müsait olsa da haber içeriğiyle birlikte değerlendirildiğinde bu başlığın bir isnat niteliğinde olmadığı görülmektedir. Zira haber içeriğinde kullanılan dil ve ifadelere bakıldığında başvurucunun doğrudan suçlanmadığı, haberde bazı olgular üzerinden sorgulama yapıldığı anlaşılabilmektedir. Kaldı ki habercilik tekniği açısından haberin etkisinin arttırılabilmesi ve bu sayede okuyucuların daha çok ilgisinin çekilebilmesi amacıyla sıklıkla bu şekilde çarpıcı başlık tercih edilebildiği de bilinen bir gerçektir. Ayrıca unutulmamalıdır ki muhatabı açısından rahatsız edici olsa bile haberde tercih edilen başlık da dahil olmak üzere ifadelerin çarpıcı, sert, abartılı ve hatta belli düzeyde yönlendirici olması da ifade ve basın hürriyeti koruması altındadır.
24- Başvurucu haberde aktarılan bilgilerin gerçeği yansıtmadığı, iftira niteliğinde olduğu itirazında da bulunmuştur. Bu bakımdan haberde kullanılan ifadelerin olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğunun belirlenmesi önemlidir. Çünkü maddi olgu olarak değerlendirilen ifadelerin kanıtlanması beklenirken değer yargısı sayılan ifadeler için ise belli bir olgusal temelin varlığı şartı aranmalıdır (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 57; İlhan Cihaner (2) § 64).
25- Bu doğrultuda, haberde ileri sürülen iddialar bir bütün olarak ele alındığında, başvurucu hakkında doğrudan bir isnatta bulunulmadığı, bazı olgular üzerinden sorgulayıcı bir dille CHP milletvekili adayı seçiminin haberleştirildiği görülmektedir. Bu durumda haberde iddia edilen olguların temellendirilip temellendirilmediği üzerinden bir değerlendirme yapılması gerekir. Olgusal isnat içeren ifadeler kapsamında basının gazetecilik etik ve ilkelerine uygun olarak ve iyi niyetle topluma doğru ve güvenilir bilgi sağlama ödev ve sorumluluğunu yerine getirip getirmediği belirlenirken, ileri sürdüğü olgusal iddiaların doğruluğu konusunda yeterli araştırmayı yapıp yapmadığı denetlenmelidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 63; Mehmet Doğan Uğurlu ve diğerleri [2. B.], B. No: 2015/954, 12/9/2018, § 54). Başvurucu, hakkında adli soruşturma yürütülen G.A.İ.nin adı geçen rezidansta birçok dairesinin bulunmasına ve CHP'den milletvekili adayı olmasına dair haberde geçen iddiaları yalanlamamıştır. Bu durumda söz konusu iddiaların olgusal temellerinin bulunduğuna yönelik taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Buna ek olarak, yargılama safhalarında başvurucu vekili tarafından dile getirildiği üzere başvurucunun kızının bir daire satın aldığı konusunda da tereddüt bulunmamaktadır. Dahası başvurucu vekili, habere konu dairenin G.A.İ.nin dairelerinin bulunduğu rezidansta olmadığına dair herhangi bir itiraz veya açıklamada da bulunmamıştır. Dolayısıyla haberdeki olguların zaman sıralaması da dikkate alındığında, gazete tarafından G.A.İ.nin CHP listesinden milletvekili adayı seçilmesi ile başvurucunun kızının daire satın alması arasında bir bağlantı olup olmadığını sorgulamaya dönük yaptığı haberin yeterli kaynağa dayandırıldığı, dolayısıyla basın ödev sorumluluklarına uygun davranıldığı kabul edilmelidir. Kaldı ki başvurucunun konumu dikkate alındığında haberdeki ifadelere kamuoyu önünde geniş kitlelere duyurabilecek şekilde cevap verme imkânı da bulunmaktadır.
26- Son olarak, yargı makamlarının ifade ve basın özgürlüğü ile kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkı arasındaki dengelemeyi yaparken ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarına da bakılmalıdır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde bireylerin anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava konusu olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz (Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 47; Haci Boğatekin (2) [2. B.], B. No: 2014/12162, 21/11/2017, § 49). Yukarıdaki yapılan tespitler kapsamında, ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesi tarafından başvurucunun şeref ve itibar hakkının korunmasına ilişkin adil bir dengeleme yapıldığı kabul edilmelidir. Zira, yargı makamları kararlarında, tarafların konumlarını değerlendirmenin ardından haberdeki iddiaların kamuoyunun ilgisini çeken bir konuya temas ettiğini, haber içeriğindeki iddiaların kesin hükümler içerir mahiyette olmayıp sorgulayıcı nitelikte olduğunu, kullanılan ifadelerin basın özgürlüğünü aşan düzeyde olmadığını ve başvurucunun davalıya yönelik cevap hakkını kullanabileceğini belirtmiştir. Dolayısıyla, somut olayda yargı mercilerinin yaptıkları değerlendirmelerde Anayasa Mahkemesinin aradığı ölçütlere göre bir dengeleme yaptıkları ve bunu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koydukları anlaşıldığından başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklere aykırı davranılmadığı değerlendirilmiştir.
27- Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibar hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
2. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28- Başvurucu; istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesinde görev yapan heyet başkanının siyasi saiklerle hareket ettiğini, yargılama sırasında nesnellikten uzak tavır sergilediğini, söz konusu hâkimin daha önce görev yaptığı mahkemede de aleyhine hukuka aykırı değerlendirmeler yaptığını belirterek bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılama yapılmadığını ileri sürmüştür.
29- 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir [1. B.], B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
30- Somut olayda başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesi heyet başkanının bağımsız ve tarafsız bir şekilde karar veremediğini ileri sürmüşse de heyet başkanının bağımsız ve tarafsız karar vermediğine ilişkin somut açıklamada bulunmamış; sadece önceki bir yargılamada aleyhine karar verilmiş olmasını belirtmekle yetinerek heyet başkanının bağımsız ve tarafsız hareket etmediğini ortaya koyan herhangi bir belge veya bilgi sunmamıştır. Bu itibarla, başvurucu ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
31- Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tüzel Kişi Başvurucu Yönünden
32- Başvuru, başvurucu siyasi partinin genel başkanı hakkında yapılan haberden kaynaklı olarak açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Yapılan haber içeriği incelendiğinde başvurucu siyasi partiye yönelik herhangi bir iddia veya isnatta bulunulmadığı gözlemlenmektedir. Nitekim, ilk derece mahkemesi gerekçesinde de davaya konu haberde CHP tüzel kişiliğine yönelik herhangi bir ifadenin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu itibarla, tüzel kişi başvurucunun ihlal iddiasına konu edilen tazminat davasının reddi nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkının doğrudan etkilendiği söylenemez. Bu nedenle başvurunun tüzel kişi başvurucu yönünden kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir (Onur Doğanay [2. B.], B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 39-47).
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerçek kişi başvurucu yönünden bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerçek kişi başvurucu yönünden, şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Tüzel kişi başvurucu yönünden başvurunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibar hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.