TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
U.K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2023/3924)
|
|
Karar Tarihi: 30/7/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Aydın DEMİREL
|
Başvurucu
|
:
|
U.K.
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurullah ÇELEN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, sona eren idari gözetim nedeniyle açtığı tazminat davasının süresinde açılmadığından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, idari gözetime ilişkin itirazın değerlendirilmemesi/geç değerlendirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir
A. İdari Gözetime İlişkin Süreç
2. Rusya vatandaşı olan başvurucu 23/11/2019 tarihinde hakkında tahdit kaydı bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alınmıştır.
3. 27/11/2019 tarihinde İstanbul Valiliği (Valilik) tarafından kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle başvurucunun sınır dışı edilmesine karar verilmiştir. Valilikçe başvurucu hakkında aynı gün alınan sınır dışı etme kararı ile uyumlu şekilde ayrıca idari gözetim kararı alınmıştır.
4. Başvurucu aynı gün Binkılıç (İstanbul) Geri Gönderme Merkezine teslim edilmiştir.
1. İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği Nezdindeki Başvurular
5. Başvurucunun idari gözetim kararına yönelik 15/1/2020 tarihli itirazı İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/1/2020 tarihli kararı ile kesin olarak reddedilmiştir.
6. Başvurucunun 26/2/2020 tarihli itirazı ise aynı hâkimlik tarafından 27/2/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
2. Muğla Sulh Ceza Hâkimliği Nezdindeki Başvurular
7. Ula (Muğla) Geri Gönderme Merkezine sevki sonrası başvurucu 3/2/2020 ve 6/3/2020 tarihli dilekçeler ile idari gözetimin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Muğla Sulh Ceza Hâkimliğine başvurmuştur.
8. Başvurucunun 3/2/2020 tarihinde yaptığı itirazıMuğla 2. Sulh Ceza Hâkimliği 20/3/2020 tarihinde değerlendirilmiş ve itirazın kabulü ile başvurucunun serbest bırakılmasına karar vermiştir. Kararda başvurucunun küçük yaştaki çocuklarının üstün yararı, eşi ve çocuklarının Türk vatandaşı olması ve ikametinin belirli olması hususlarına dikkat çekilerek idari gözetimin amacına ulaştığı belirtilmiştir. Başvurucu hakkında idari gözetime alternatif tedbirlerin uygulanabileceği ayrıca ifade edilmiştir.
9. Muğla 2. Sulh Ceza Hâkimliği aynı gün 6/3/2020 tarihli itiraz yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
B. Sınır dışı İşlemine İlişkin Süreç
10. Valiliğin 27/11/2019 tarihli sınır dışı etme kararı İstanbul 1. İdare Mahkemesi tarafından 17/12/2020 tarihinde iptal edilmiştir.
11. İstanbul 1. İdare Mahkemesi tarafından kesin olarak verilen kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Uyuşmazlıkta, Mahkememizin 15.06.2020 tarihli Ara Kararıyla davacı hakkında kamu güvenliğinitehdit eden somut tespitlerin istenmesi üzerine dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerde davacı hakkında herhangi bir savcılık soruşturmasına rastlanmadığı, olumsuz değerlendirmeyi haklı çıkaracak herhangi bir somut tespit sunulmadığı görülmekte olup, öte yandandava konusu sınır dışı işleminde, davacının 6458 sayılı Kanunun 4. ve 55. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında ülkesine gönderilmesinde sakınca bulunduğu yönünde değerlendirme yapıldığı görülmüştür. Kamu düzeni ve güvenliğini ihlal ettiği değerlendirilerek hakkında sınır dışı kararı verilmişse de, 6458 sayılı Kanunun 4. ve 55. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi kapsamında ülkesine geri gönderilmesinde sakınca bulunduğu değerlendirildiği halde davacı hakkında sınır dışı işlemi tesis edilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline [karar verildi]..."
C. Tazminat Davasına İlişkin Süreç
12. İstanbul 1. İdare Mahkemesinin sınır dışı işleminin iptaline ilişkin kararı sonrası başvurucu uğradığı zararlar nedeniyle 15/4/2021 tarihinde tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu hakkındaki sınır dışı etme kararının iptal edildiği, hukuka aykırı sınır dışı etme kararına dayanan idari gözetim kararından doğan zararın tazmin edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
13. 30/6/2021 tarihinde Erzurum 1. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.
14. Erzurum Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) idari gözetim nedeniyle uğranılan zarara ilişkin tazminat davasına idari yargının bakması gerektiğini ifade ederek 25/4/2022 İdare Mahkemesi kararını kaldırmıştır.
15. Bölge İdare Mahkemesinin bozma kararı sonrası davayı yeniden ele alan İdare Mahkemesi 5/7/2022 tarihinde davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Olayda, dava açma süresinin 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesi doğrultusunda hesaplanması gerektiğine ilişkin yukarıdaki açıklamalardan sonra anılan maddede belirtilen 1 yıllık sürenin hangi tarihte başlayacağına ilişkin de bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
İdari eylemler üzerine açılan davalarda dava açma süresinin hesabı açısından, her durumda eylem tarihi esas alınmamakta yerleşik içtihatlar uyarınca bazı durumlarda eylemin idariliğinin ve yol açtığı zararın ortaya çıktığı tarihler dikkate alınarak süre hesabının yapılması söz konusu olmaktadır. Başka bir ifadeyle, eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte anında ortaya çıkarken, bazı durumlarda çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabildiğinden dava açma süresinin de buna göre hesaplanması icap etmektedir. Aksi yorumun, zarara yol açan eylemin idariliğinin ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır. Dolayısıyla konuyla ilgili olarak belirlemenin, her olayın özelliği ve niteliğine göre yapılması da gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının manevi tazminat isteminin 26/11/2019 tarihinden 20/03/2020 tarihine kadar haksız ve hukuka aykırı bir biçimde geri gönderme merkezlerinde olumsuz koşullarda idari gözetim altında tutulduğu iddiasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla; tazmini istenen zararlara yol açan idari gözetim kararları uygulamasının Muğla 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 20/03/2020 tarih ve 2020/404 sayılı kararına istinaden 20/03/2020 tarihinde sonlandırıldığı, böylece zararın ve eylemin idariliği unsurunun bu tarih itibariyle öğrenilmiş olduğunun kabulü gerektiği, yukarıda aktarılan 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca, idari gözetim kararının uygulamasının sona erdiği 20/03/2020 tarihinden itibaren en geç 1 yıl içinde idareye başvurulması gerekirken 1 yıllık sürenin bittiği 20/03/2021 tarihinden sonra 15/04/2021 tarihinde idareye herhangi bir başvuru da yapılmaksızın işbu davanın açıldığı, dolayısıyla idareye başvuru süresi geçtikten sonra doğrudan açılan davada Mahkememizce verilecek bir mercine tevdi kararı üzerine verilecek cevabın da dava açma süresini ihya etmeyeceği göz önüne alındığında, süre aşımı bulunan davanın esasının incelenmesine imkan bulunmamaktadır.
Bu durumda; davacı tarafından, hakkındaki idari gözetimin sonlandırıldığı 20/03/2020 tarihinden itibaren bir yıl içerisinde idareye başvuru yapılması gerektiği halde bu süre geçirildikten sonra idareye de herhangi bir başvuru yapılmaksızın doğrudan açılan davada süre aşımı bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1- 2577 sayılı Kanun'un 15/1-b maddesi gereğince davanın süre aşımı nedeniyle reddine [karar verildi]..."
16. Başvurucu davanın reddine ilişkin kararı istinaf etmiştir. İstinaf başvurusunda özetle idari gözetim kararının sınır dışı işlemine bağlı olduğu, 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca tam yargı davasının zarara sebep olan idari işlemin iptaline karar verilmesinden sonra da açılabileceği ifade edilerek davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kararın bozulması istenmiştir.
17. 11/11/2022 tarihinde istinaf başvurusunun reddine oy çokluğu ile karar verilmiştir.
18. Başvurucu nihai hükmü 28/11/2022 tarihinde öğrendikten sonra 28/12/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Adli yardım talebinin kabulüne Komisyonca karar verilmiştir. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, iptaline karar verilen idari gözetim kararından kaynaklanan zararın tazmini için açılan davanın süresinde açılmadığından reddi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının göz önüne alınması gerektiği görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formu ile benzer beyanda bulunmuştur.
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Şikayetin özünde başvurucunun tazminat istemini içerir davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi olduğu anlaşılmakla başvurunun mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
24. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34).
25. Vurgulamak gerekir ki dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen yargı mercilerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili yargı mercilerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın şartları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım [1. B.], B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46).
26. Somut olayda davanın süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu görülmektedir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, meşru bir amaca dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama şartlarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
27. İdare Mahkemesi başvurucunun açtığı tam yargı davasını 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrası (b) bendi uyarınca reddetmiştir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu görülmektedir.
28. Dava açmanın bir süreye bağlanmasının meşru amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi tarafından müteaddit defa incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde, idari işlem ya da eylemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunduğuna işaret etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ayşe Yıldırım [1. B.], B. No: 2014/5, 25/10/2017, §§ 54, 55; Fatma Altuner [2. B.], B. No: 2014/17714, 26/10/2017, §§ 48, 49; Çölbeyi Lojistik Nakliyat Gümrükleme Denizcilik İnşaat Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi [1. B.], B. No: 2014/12354, 9/11/2017, § 52).
29. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı da belirtilmiştir (Halas Aslan [1.B.], B. No: 2014/4994, 16/2/2017, § 72). Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1.B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
30. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, § 52).
31. Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç [1.B.], B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 38).
32. Bireysel başvuru konusu olayda başvurucu hakkında 27/11/2019 tarihinde sınır dışı etme kararı ve müstakil olarak idari gözetim kararı alınmıştır (bkz. § 3) Sulh Ceza Hâkimliği tarafından idari gözetime ilişkin itiraz 20/3/2020 tarihinde kabul edilerek başvurucunun serbest bırakılmasına karar verilmiştir (bkz. § 8). Başvurucu idari gözetim kararının 20/3/2020 tarihinde kaldırılmasına rağmen bundan doğan zararlarını 15/4/2021 tarihinde açtığı tam yargı davasında istemiştir (bkz. § 12). Söz konusu dava İdare Mahkemesi tarafından 5/7/2022 tarihinde süre aşımı nedeniyle reddedilmiş, Bölge İdare Mahkemesi tarafından da verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir (bkz. §§ 15, 17).
33. İdare Mahkemesi tarafından verilen ve bireysel başvuru konusu edilen kararda tazminat isteminin 26/11/2019 ile 20/3/2020 tarihleri arasında uygulanan idari gözetim tedbirine dayandığı ifade edilmiştir. Buna göre idari gözetime dayalı tazminat isteminin idari gözetimin kaldırıldığı tarih olan 20/3/2020 tarihinden itibaren bir yıllık süre içinde idareye iletilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. İdare Mahkemesi başvurucunun uğradığını iddia ettiği zararın idari gözetim kararına dayandığını, dava açma süresinin idari gözetimin kaldırılmasına ilişkin karardan sonra başlayacağını aktarmıştır. Buna rağmen başvurucunun idari gözetim nedeniyle tazminat talebini idareye başvuru yolunu tüketmeksizin bir yıllık süre geçtikten sonra 15/4/2021 tarihinde açılan tam yargı davası ile ileri sürdüğünü belirtmiştir. Sonuç olarak başvurucunun idari gözetimin sonlandırıldığı 20/03/2020 tarihinden itibaren bir yıl içerisinde zararlarına ilişkin olarak idareye başvuru yapması gerektiği hâlde bu süre geçirildikten sonra doğrudan açılan davada süre aşımı bulunduğu ifade edilmiştir. Olayda, öngörülen kanuni süreler içinde başvuruda bulunabilme imkânına sahip olan başvurucunun söz konusu kurallara uygun hareket etmesine engel olacak herhangi bir durum ileri sürmediği görülmüştür. Tüm bu açıklamalar ışığında İdare Mahkemesinin davanın süre aşımı yönünden reddine dair kararındaki değerlendirmesinin mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum olmadığı ve bu yorumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkını aşırı derecede güçleştirmediği sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. İdari Gözetime İlişkin İtirazın Değerlendirilmemesi/Geç Değerlendirilmesi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35. Başvurucu, Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde idari gözetim kararına karşı 3/2/2020 tarihinde itirazlarını sunduğunu, Sulh Ceza Hâkimliği tarafından söz konusu itirazın yasaya aykırı şekilde 20/3/2020 tarihinde karara bağlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının göz önüne alınması gerektiği görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formu ile benzer beyanda bulunmuştur.
36. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 5. maddesinin (4) numaralı fıkraları, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye, tutuklanmasının veya idari gözetim altına alınmasının hukukiliği hakkında süratle karar verebilecek ve tutuklanması veya tutulması hukuki değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve AİHS hükümleri esas olarak tutukluluğun veya idari gözetim altına almanın hukukiliğine ilişkin itiraz başvurusu üzerine, tutmaya ilişkin tedbirlerin uygulanmasına devam ettirilmesi kararlarının incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (suç isnadı yönünden değerlendirmeler için bkz. Firas Aslan ve Hebat Aslan [1.B.], B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 30; idari gözetim yönünden değerlendirmeler için bkz. K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, § 147-156).
37. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, başvuru konusu olay açısından bakıldığında, tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin, adli nitelik taşıması ve özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan teminatları sağlaması gerekmektedir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 64).
38. Somut başvuruda başvurucu Muğla 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından yapılan itirazın incelenmesi şeklindeki adli işlemin yasada öngörülen süreyi aşar şekilde geç yapılmasından yakınmaktadır. Gerçekten de Muğla 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 20/3/2020 tarihinde 3/2/2020 tarihli itirazın kabulüne ve başvurucunun derhâl serbest bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 11). 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 57. maddesinin (6) numaralı fıkrası uyarınca söz konusu itirazın beş gün içinde sonuçlandırılacağı hükme bağlanmıştır. Bununla birlikte söz konusu adli işlem nedeniyle uğranılan zararın olağan kanun yollarında ileri sürülmesine imkân bulunmadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği bakımından denetimin Anayasa Mahkemesi tarafından gerçekleştirilebileceği kanaatine varılmıştır.
39. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapılması gerekir.
40. Başvurucu idari gözetimin hukukiliğini denetlettirdiği Sulh Ceza Hâkimliği nezdindeki sürece ilişkin şikâyetleri idari gözetimin sonlandığı, itirazın süresinde karara bağlanmadığının anlaşıldığı yani ihlalin öğrenildiği 20/3/2020 tarihinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda dile getirmesi gerekirken bu süreyi aşar şekilde 28/12/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
42. Başvurucunun ilk kez bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü; idari gözetim nedeninin bildirilmemesi, idari gözetimin düzenli olarak değerlendirilmemesi ve kararların tebliğ edilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarını söz konusu idari işlemlere karşı açılan tam yargı davasında dile getirmediği anlaşılmakla Bayram Gök ([2. B.], B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. İdari gözetime ilişkin itirazın değerlendirilmemesi/geç değerlendirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 30/7/2025 tarihindeOYBİRLİĞİYLE karar verildi.