TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞAHİN AĞRALİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2023/76159)
|
|
Karar Tarihi: 16/4/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Tolga BAŞBOZKURT
|
Başvurucu
|
:
|
Şahin AĞRALİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdurrahman BAYAR
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1- Başvuru, bir gösteride terör örgütünü simgeleyen sözde bayrak ve pankart asılması nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılmanın ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2- Kolluk tarafından tanzim edilen 27/4/2015 tarihli fezlekede; Mersin Üniversitesi Çiftlikköy Yerleşkesi'nde 9/3/2015 tarihinde bir grup öğrenci tarafından Cumhuriyet alanında gösteri yapılacağı bilgisinin alınması üzerine gerekli emniyet tedbirleri alınmış, bu kapsamda gösterinin yapılacağı alanda Suriye bölgesinde DAEŞ terör örgütüyle çatışma sırasında ölen üç PYD/YPG silahlı terör örgütü mensubunun isim ve fotoğraflarının bulunduğu posterler ile “Ji Bo Li Hemberi Mirine Jiyan Li Hemberi Kedxwariye Edalet Le Hemberi Şer Aşati-Ölüme Karşı Yaşam Sömürüye Karşı Adalet Savaşa Karşı Barış İçin Alanlardayız” şeklindeki yazılı pankartın bir grup öğrenci tarafından asıldığı tespit edilmiştir.
3- Diğer yandan, aynı kolluk fezlekesine göre üniversite kampüsü içinde toplanan yaklaşık 100 kişilik öğrenci grubunun gösterinin yapılacağı alana kadar PKK/KCK silahlı terör örgütü elebaşısı A.Ö.nün resmi bulunan ve üzerinde “ÖRGÜTLÜ GENÇ KADINLA ÖZGÜR ÖNDERLİĞE DEK-YÖM” ibaresi yazılı pankartı taşıyarak yürüyüş gerçekleştirmiş ve yürüyüş sırasında “BİJİ SEROK APO-JİN JİYAN AZADİ-ÖZGECANIN HESABI SORULACAK-KADINLAR MEYDANA HESAP SORMAYA-BİJİ BERXWADENE YPG” şeklinde sloganlar atmıştır. Cumhuriyet alanına kadar yapılan yürüyüşün ardından kalabalık yaklaşık 200 kişiye ulaşmış ve grup tarafından zafer işareti yapılarak "ÇERXA ŞOREŞE (Devrim Çarkı)" marşı söylenmiştir. Ardından grup içinden bir öğrenci basın açıklaması yapmıştır. Grup tarafından “BİJİ SEROK APO-JİN JİYAN AZADİ-ÖZGECANIN HESABI SORULACAK-KADINLAR MEYDANA HESAP SORMAYA-BİJİ BERXWADENE YPG-GENÇLİK APONUN FEDAİSİDİR-BE SEROK JİYAN NABE” şeklinde sloganlar atılmasının ardından gösteriye son verilmiştir.
4- Kolluk fezlekesinde, olay günü tespit edilen görüntüler doğrultusunda tanzim edilen görüntü ve tespit tutanağı dikkate alınarak yirmi üç kişinin eylemlerine ayrı ayrı yer verilmiştir.Bu kapsamda, başvurucunun da PYD/YPG silahlı terör örgütünün sözde bayrağı ile aynı örgütün ölen mensuplarından birinin posterini gösteri alanındaki bir ağaca asarken görüntülendiği belirtilmiştir.
5- Başsavcılık, başvurucunun da içinde bulunduğu yirmi üç kişi hakkında "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan soruşturma başlatmıştır. Başvurucu; soruşturma aşamasında kolluk tarafından alınan beyanında herhangi bir eyleme katılmadığını ve pankart asmadığını, görüntü inceleme ve tespit tutanağındaki pankart astığı tespit edilen kişinin kendisi olmadığını beyan etmiştir.
6- Başsavcılık, başvurucuyla birlikte yirmi üç kişi hakkında 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin (2) fıkrası uyarınca terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan 21/5/2015 tarihinde iddianame tanzim etmiştir. İddianamede PKK/KCK silahlı terör örgütü hakkında birtakım genel açıklamalara yer verildikten sonra soruşturmaya konu olayda şüphelilerin görüntü kaydıyla delillendirilen eylemlerinden bahsedilmiştir.
7- İddianameyi kabul eden Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) yaptığı yargılamada, başvurucu 11/11/2015 tarihli ilk duruşmadaki savunmasında gösteriye katıldığını ancak pankart asan kişinin kendisi olmadığını belirtmiştir. Mahkeme duruşma sonunda, olaya ilişkin görüntü kayıtlarının bilirkişiye tevdi edilerek başvurucunun da içinde bulunduğu üç kişi hakkında bilirkişi raporu aldırılmasına karar vermiştir.
8- Bilirkişi tarafından hazırlanan rapor 15/12/2015 tarihinde Mahkeme dosyasına sunulmuştur. Raporda, olay görüntülerinde pankart asan üzerinde kırmızı renkli kıyafet bulunan şahsın başvurucuya yakın oranda benzediği tespit edilmiştir.
9- Mahkemenin 6/6/2017 tarihli duruşmasında, Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını açıklamıştır. Mütalaada, iddianamede belirtilen eylemler ve tanzim edilen bilirkişi raporlarına yer verilerek terör örgütü propagandası yapma suçundan sanıkların cezalandırılması talep edilmiştir.
10- Mahkeme yaptığı yargılama sonucunda, başvurucu hakkında terör örgütünün propagandası yapmak suçundan mahkûmiyet kararı vermiştir. Mahkeme başvurucu hakkında 2 yıl hapis cezasına hükmetmiştir. Mahkeme gerekçesinde şu hususları belirtmiştir;
"Sanıkların sübuta eren terör örgütünün propagandasını yapmak suçuna yönelik mahkememizce yapılan değerlendirmede;
MLKP terör örgütü mensuplarının Suriye'nin kuzeyinde PKK/PYD isimli terör örgütü saflarında BÖG (Birleşik Özgürlük Güçleri) adı altında Suriye'deki iç savaşa katıldıkları ve bu örgütle birlikte silahlı eylemlerde bulundukları, bu suretle bu terör örgütünün cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla kurulmuş olan ve bu amaçlar doğrultusunda askeri, sivil hedeflere yönelik birçok silahlı eylem gerçekleştirmiş ve bu tür eylemleri gerçekleştirmeye de devam eden silahlı terör örgütü olduğu hususu Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yazıları ve dosya kapsamı ile de sabit olmuştur.
...
Bu bilgiler ışığında incelenen dosya kapsamında sanıklardan [Z.D.] dışındaki diğer sanıkların üniversite yerleşkesi içerisine alınan bilirkişi raporu ve her sanık yönünden anlatılan eylemlerde dikkate alındığında PKK/KCK Terör Örgütünün Suriye kolu olan YPG’nin sözde bayrağı ve üzerinde ölen örgüt mensubu [Ş.D.A] ([H.Ö.]) yazılı ve resmi olan posteri asmalarının, PKK/KCK terör örgütünün sözde bayrağının üzerinde [S.Z.] ([R.A]) yazılı ve resmi olan posteri üniversite meydanında bulunan bayrak direklerine asmalarının, yine PKK/KCK terör örgütü elebaşısının posterini açarak yürüyüş yapmalarının, dosya arasında Türkçe tecümesi bulunan Oramar, Ha Gerilla ve Devrim isimli marşları söylemelerinin ve 'Yaşasın Başkan Apo' şeklinde slogan atmalarının terör örgütü PKK/KCK'nın eylem ve faaliyetlerini destekleyici, cebir ve şiddet içeren eylemelerini meşru gösterip sahipleni nitelikte olduğu, bu nedenle düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşıldığından [Z.D.] dışındaki diğer tüm sanıkların sübuta eren terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan eylemine uyan 3713 sayılı yasanın 7/2 maddesi gereğince cezalandırılmasına,
11- Başvurucu, mahkeme kararından sonra istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi 23/11/2018 tarihinde başvurucunun istinaf talebinin esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
12- Bölge Adli Mahkemesi kararından sonra temyiz kanun yoluna ilişkin yapılan yasa değişikliği kapsamında başvurucu, Mahkemeye 24/10/2019 tarihinde infazının durdurması ve hakkında hükmedilen kesin kararın temyiz edilmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme 28/10/2019 tarihinde başvurucunun taleplerinin kabulüne karar vermiştir.
13- Yapılan temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay, 1/6/2023 tarihinde başvurucunun temyiz talebinin esastan reddiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermiş ve mahkûmiyet hükmü böylece kesinleşmiştir.
14- Başvurucu, nihai hükmü 9/9/2023 tarihinde öğrendikten sonra 11/9/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15- Adli yardım talebinin kabulüne ve başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına Komisyonca karar verilmiştir. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
16- Başvurucu hakkında isnat edilen eylemlerin propaganda yapmaya elverişli olmadığı gerekçesiyle ifade özgürlüğünün, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca, yargı mercileri kararlarında suçu oluşturan unsurların gereği gibi açıklanmadığını ve yargılama sırasında ileri sürülen iddiaların yargı makamları tarafından yeterli gerekçeyle ortaya konulamadığını belirten başvurucu adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Son olarak başvurucu, aynı dosyada yargılanan sanıklara zincirleme suç hükümlerinin uygulanması konusunda yargı mercileri tarafından farklı uygulamalar yapıldığını belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17- Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; konuya ilişkin mevzuat hükümleri ile yargısal içtihatlara değindikten sonra ifade özgürlüğüne ilişkin ihlal iddiaları incelenirken söz konusu hükümler ve içtihatların yanı sıra somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı ihlal iddialarını yinelemiştir.
18- Başvurucu, toplantı sırasında PYD/YPG silahlı terör örgütünün sözde bayrağını ve ölen örgüt mensubunun isminin ve fotoğrafının bulunduğu posteri gösteri yapılan alana astığının tespit edilmesi, PKK/KCK terör örgütü elebaşısının posterini açarak yürüyüş yapması ve PKK/KCK terör örgütünü öven marş söyleyip slogan atması nedenleriyle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılmıştır. Dolayısıyla, başvurucuya yönelen müdahalenin gösteri sırasındaki bir eylem nedeniyle olmadığı dikkate alındığında, başvurucunun şikayetleri bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında incelenecektir (benzer yönde bkz. Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 42).
19- Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
20- Başvurucunun anılan eylemleri nedeniyle mahkûmiyetine karar verilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yönelik bir müdahale olduğu açıktır. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
21- Bu doğrultuda müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Buna göre somut olayda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenecektir.
22- Somut olayda, yargı mercileri kararında diğer sanıklarla birlikte başvurucunun da birden fazla eylemini sayarak terör örgütü propagandası yapma suçundan ceza vermiş olsa da başvurucuya ilişkin tek somut belirlemenin sözde bayrak ve poster asma eylemi olduğunu belirtmiştir. Her ne kadar, bazı sanıklar yönünden ilk derece mahkemesi tarafından açıklama yapılmışsa da başvurucunun bu eylemlere nasıl dâhil olduğuna ilişkin açıklama bulunmamaktadır. Nitekim, kolluk evrakında ve iddianamede de başvurucunun suça konu eylemi, örgütün sözde bayrağını ve ölen bir örgüt mensubunun posterini asmak şeklinde tarif edilmiştir. İlk derece mahkemesi kararında delil olarak esas alınan bilirkişi raporunda başvurucunun örgüt elebaşı A.Ö.nün posterini taşıdığı, marş söylediği veya slogan attığı yönünde bir tespitten bahsedilmemiştir. Bu hâlde Anayasa Mahkemesi, başvurucunun cezalandırılmasına esas olarak alınan sözde bayrak ve poster asma eylemlerinin ifade özgürlüğü kapsamında korunup korunmayacağını değerlendirecektir.
23- Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Ahmet Aslan ([1. B.], B. No: 2021/23949, 6/10/2022, §§ 43-59) kararında kanunilik ilkesi açısından uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu ilkeler doğrultusunda ilk olarak çözümlenmesi gereken mesele, PYD/YPG silahlı terör örgütünün hangi tarihten itibaren terör örgütü olarak kabul edildiği ve bu durumun bilinir hâle geldiğinin incelenmesidir. Anayasa Mahkemesi Ahmet Aslan kararında, kuruluşundan bir süre sonra PYD'nin PKK terör örgütünce alınan karar doğrultusunda kurulduğunun tespit edildiği ve bu kapsamda PYD-YPG'nin Türkiye tarafından PKK terör örgütünün Suriye kolu olarak faaliyet gösteren bir terör örgütü olarak kabul edildiği ve yargı makamlarını da birçok kez PYD-YPG'nin bir terör örgütü olduğuna karar verildiği belirtmiştir. Aynı zamanda, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/5/2015 tarihli kararıyla söz konusu durumun yargısal bir içtihat hâline geldiği vurgulanmıştır (Ahmet Aslan, § 8).
24- Somut olayda başvurucu YPG silahlı terör örgütünün sözde bayrağı ve ölen terör örgütü mensubunun ismi ve resminin bulunduğu posteri 9/3/2015 tarihinde gösteri alanına astığının tespit edilmesi üzerine hakkında terör örgütünün propagandası yapmak suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur. Her ne kadar, başvurucu gösteri sırasında terör örgütünü simgeleyen sözde bayrağı ve örgüt mensubuna ait posteri asmadığını, görüntülerde tespit edilen kişinin kendisi olmadığını iddia etmişse de bilirkişi raporları ve dosyada bulunan diğer bilgi ve belgeler doğrultusunda ilk derece mahkemesi tarafından başvurucunun savunmalarına itibar edilmemiştir. Yapılan yargılama sonucunda da başvurucu PYD/YPG silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan hapis cezasına mahkûm edilmiştir (bkz. §§ 4-12).
25- Başvurucunun mahkûmiyetine konu eylemlerin PYD/YPG'nin bir terör örgütü olduğunun kesinleşmiş yargı kararıyla tespit edildiği ve bilinir hâle geldiği 21/5/2015 tarihinden önce gerçekleştiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Bu itibarla, başvurucunun eylem tarihi itibarıyla PYD-YPG'nin bir terör örgütü olduğunu öngörerek doğrudan cezai yönden sorumluluk altına sokulması beklenemeyecektir (Ahmet Aslan, § 8; disiplin cezası yönünden benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Necbir Atılgan ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası [1. B.], B. No: 2018/37932, 12/4/2023, §§ 14-15.).
26- Öte yandan, her ne kadar başvurucunun eylem tarihi itibarıyla PYD/YPG'nin bir terör örgütü olduğunu doğrudan öngörmesi beklenemese de ilk derece mahkemesinin başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararında bunun aksini, yani PYD/YPG'nin anılan tarihten önce de bir terör örgütü olduğunu başvurucunun bilebilecek konumda olduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koyması elbette mümkündür. Bu doğrultuda, somut olay açısından yargı mercileri tarafından ortaya konulan gerekçelerin dikkatli şekilde incelenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, başvurucu hakkında tanzim edilen iddianamede sadece PKK/KCK silahlı terör örgütü hakkında, ilk derece mahkemesinin kararında ise MLKP silahlı terör örgütü ve uzantıları hakkında genel birtakım bilgilere yer verildiği gözlemlenmiştir. Bunun ötesinde ilk derece mahkemesinin bir değerlendirme yapmadığı, sadece başvurucunun eylemini anlatırken PYD/YPG’nin PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu olduğunu belirtilmekle yetindiği, başvurucunun eylem tarihinde PYD/YPG'nin terör örgütü olduğunu niçin bilebilecek konumda olduğundan bahsetmediği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme, suça konu eylemleri değerlendirerek eylem tarihi itibarıyla başvurucunun; PYD/YPG'nin silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda olduğunu veya önceki eylemleriyle bağlantı kurarak terör örgütünün faaliyetlerini öngörebilecek durumda olduğunu makul bir gerekçeyle ortaya koymamıştır. Buna bağlı olarak başvurucunun eylemlerinin gerçekleştiği tarih itibarıyla tek başına şiddete teşvik olarak yorumlanabilecek, doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun işlenmesi tehlikesine yol açabilecek nitelikte olduğu kabul edilemez (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Ahmet Aslan, § 57).
27- Yukarıdaki değerlendirmeler kapsamında somut olay bakımından, Anayasa Mahkemesinin Ahmet Aslan kararındaki değerlendirmeleri ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir hususun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira, yargı mercileri tarafından başvurucunun eylemleri nedeniyle ceza yaptırımı ile karşılaşabileceğini makul olarak öngörebilecek durumda olduğu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulamamıştır. Bu kapsamda, başvurucu hakkında -yorumlandığı hâliyle- hükmedilen terör örgütü propagandası yapma suçunun belirli olduğundan söz edilemeyecektir. Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrasının yorumundan kaynaklanan müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı kanaatine ulaşmıştır (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Ahmet Aslan, § 59).
28- Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Muhterem İNCE bu sonuca katılmamıştır.
III. GİDERİM
29- Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama ile 200.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
30- Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
31- Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucunun manevi zararı karşılığında 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2015/298, K.2017/153) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/4/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Bir gösteride terör örgütünü simgeleyen sözde bayrak ve pankart asılması nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılan başvurucu, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkememiz çoğunluğu, başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik şartını karşılamadığı gerekçesiyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
2. Somut olayda, başvurucu Mersin Üniversitesi kampüsünde PYD/YPG silahlı terör örgütü mensuplarını anmak amacıyla gerçekleşen gösteriye katılmıştır. Gösteri sırasında, ölen örgüt mensuplarının resimleri ve isimlerinin yazılı olduğu pankartlar teşhir edilmesinin yanı sıra PKK/KCK silahlı terör örgütü ve elebaşısı lehine sloganlar atılmıştır. Bunun üzerine Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili terör örgütü propagandası yapmak suçundan soruşturma başlatmıştır. Yapılan araştırmalar kapsamında, başvurucunun PYD/YPG silahlı terör örgütünün sözde bayrağı ile aynı örgütün ölen mensuplarından birinin posterini gösteri alanındaki bir ağaca asarken görüntülendiği tespit edilmiştir. Bu doğrultuda yargı mercileri tarafından başvurucu hakkında ceza davası yürütülmüş ve yargılama sonucunda atılı suçtan 2 yıl hapis cezasına mahkum edilmiştir. Bu karar istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir.
3. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kararında propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma potansiyeli olduğuna dikkat çekmiştir. Bu sebeple bir propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut koşullarında belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir (Ayşe Çelik [2. B.], B. No: 2017/36722, 9/5/2019, § 47; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 64).
4. Terörörgütleri ve destekçileri, görüşlerinintoplumiçinde yayılmasınıve fikirlerinin kökleşmesini hedefler ve bu amacın gerçekleşmesine yönelik her türlü vasıtaya başvurabilir. Terörün veya terör örgütlerinin propagandasının da söz konusu vasıtalardan biri olduğunda kuşku yoktur. Terör, başta ifade özgürlüğü olmak üzere demokratik toplumun tüm değerlerine düşmandır. Bu nedenle terörizmi, terörü ve şiddeti meşrulaştıran, öven ya da bunlara teşvik eden sözler ifade özgürlüğü kapsamında görülemez Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019; Ayşe Çelik, § 43; Sırrı Süreyya Önder, § 61).
5. Somut olayda, başvurucununmahkumiyetine esas alınan eylemleri Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/5/2015 tarihli PYD/YPG'nin bir terör örgütü olduğuna ilişkin kesinleşmiş yargı kararından önce gerçekleşmiştir. Ancak mahkumiyete esas eylemler bu tarihten önce olsa bile başvurucunun PYD/YPG'nin terör örgütü olduğunu bilebilecek konumda olduğunun tespiti halinde başvurucunun üzerine atılı olan suçtan mahkum edilebileceği konusunda da bir şüphe bulunmamaktadır. Bu doğrultuda, başvuruya konu gösteri PKK/KCK silahlı terör örgütünün uzantısı olan PYD/YPG silahlı terör örgütünün ölen mensuplarını anmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Gösteri sırasında grup tarafından PKK/KCK silahlı terör örgütü ve elebaşısı lehine sloganlar atılıp destekleyici pankartlar açılmıştır. Yapılan araştırmalarda da başvurucunun bu gösteriye katıldığı ve PYD/YPG silahlı terör örgütünün sözde bayrağıyla ölen mensuplarından birinin posterini gösteri alanına astığı tespit edilmiştir. Bu itibarla, başvuruya konu gösterinin muhtevası ve başvurucunun aktif eylemleri dikkate alındığında, başvurucunun gösteriye katılan grupla birlikte hareket ederek terör örgütünün propagandası yaptığı aşikârdır. Dolayısıyla, başvurucunun PKK/KCK silahlı terör örgütünün uzantısı olan PYD/YPG'nin terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda olduğu kabul edilmelidir.
6. Öte yandan, unutulmamalıdır ki şiddet tonu yüksek sloganların atıldığı, terör örgütünün lehine marşların söylendiği ve övücü pankartların açıldığı gösteride başvurucunun eylemleri bir bütün olarak gözetildiğinde, şiddetin övülmesi ve terörizme destek anlamına geldiğinin, mevcut ve olası saldırılar yönünden kışkırtıcı ve şiddete başvurmayı cesaretlendirici nitelikte olduğunun kabulü gerekir.
7. Bu itibarla, başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapma suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasının yargı mercilerince ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulduğu, zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu nedenlerle, başvurucunun cezalandırılmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı kanaatinde olduğumdan, başvurucunun Anayasanın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği şeklindeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.