BİRİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Serruh KALELİ
Nuri
NECİPOĞLU
Hasan
Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Yrd. : Melek ŞAHAN
Başvurucu
:
Mete DURSUN
Vekili
: Av. Savaş AKÇÖLTEKİN
I.
BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvuru,
ceza infaz kurumunun koşullarının başvurucunun mevcut hastalığına uygun
olmaması ve bu koşulların düzeltilmesi talebinin reddedilmesi nedenleriyle
yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II.
BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru,
7/12/2012 tarihinde Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.
Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen
eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
Birinci
Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4.
Bölüm
Başkanı tarafından 26/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve dosyanın bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5.
Bakanlığın
27/2/2015 tarihli görüş yazısı 10/3/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş;
başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını 24/3/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
III.
OLAY VE OLGULAR
A.
Olaylar
6.
Başvuru
formu, Bakanlık görüşü ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP)
aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7.
Başvurucu,
başvuru tarihinde hakkında verilmiş olan ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasının infazı dolayısıyla Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
barındırılmaktayken başka ceza infaz kurumlarına nakledilmiş olup hâlihazırda
İzmir 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
1.
Başvurucunun
Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna Nakledilinceye Kadar Yaşadığı Süreç
8.
Başvurucu,
Aydın E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda barındırılmaktayken 16/2/2011
tarihinde İzmir 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
9.
Başvurucu,
İzmir 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktayken
8/4/2011 tarihinde Kurum doktorunca yapılan muayene sonucunda "kronik
bronşit, mevsimsel alerjik rinit, sinüzit rahatsızlıkları bulunduğundan ve sık
enfeksiyon geçirdiği ve buna bağlı sürekli ilaç kullanmak zorunda kaldığından
tek kişilik odada kalmaması" uygun
görülmüştür.
10.
Başvurucunun,
solunum rahatsızlığı ve alerjik atak şikâyetleri ile aynı Kurum Doktorluğuna
başvurması üzerine kendisine çeşitli tedaviler uygulanmış ancak yanıt
alınamayınca başvurucu, İzmir Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi
Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir. Bu Hastaneden alınan 7/6/2011
tarihli ve 3302 sayılı heyet raporunda başvurucunun "alerji yönünden
alerji polikliniği bulunan bir kurumda alerji uzmanı tarafından
değerlendirilmesi, astım bronşiale tanısı nedeni ile tozlu, dumanlı, rutubetli
ortamlarda bulunması sakıncalı olduğu" tespitine yer verilmiştir.
Heyet raporu ve yapılan alerji testlerinde başvurucuda güçlü ev tozu, küf
mantarı, ağaç karışımı-ısırgan otu alerjisi ile altamata alerjisi tespit
edilmiş ve başvurucuya astım bronşiale tanısı konmuştur.
11.
Kurum
doktorunca 10/6/2011 tarihinde verilen raporda bahsi geçen heyet raporu ve
yapılan alerji testleri dikkate alınarak başvurucunun "Söz konusu
maruziyetlerden (nem, toz, duman, rutubetli ortam, ağaç ve çiçek polenleri
gibi) uzak olması en az uygulanan tedaviler kadar önemlidir. Verilen raporlar
göz önüne alındığında, cezaevimiz yerleşiminin ağaçlık bir bölgede olması
nedeniyle hastanın alerjik durumu ve astım hastalığının da tetiklenmemesi ve
ilerlememesi için daha uygun bir cezaevine nakli" uygun görülmüştür.
Aynı Kurum doktoru, 18/7/2011 tarihli raporunda ise başvurucuya astım bronşiale
tanısının konduğunu; bu sebeple tozlu, dumanlı, rutubetli ortamlarda kalmaması,
koğuşun havalandırılması, koğuşta hava sirkülasyonunun sağlanması gerektiğini
belirtmiştir.
12.
Başvurucunun,
alınan raporlarını da sunarak hastalık nedeniyle naklini talep etmesi üzerine
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü (Genel Müdürlük)
12/7/2011 tarihinde hastalık nedeniyle ve yol masraflarını ödemesi koşuluyla
başvurucunun Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesine karar
vermiştir.
13.
Başvurucu
Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesinden sonra Disiplin
Kurulu Başkanlığının 23/8/2011 tarihli kararıyla on gün hücre cezası almış,
karar Nazilli İnfaz Hâkimliğinin 26/9/2011 tarihli kararıyla onanmıştır.
Başvurucu hücre cezasının infaz edilip edilemeyeceğinin tespiti için Nazilli
Devlet Hastanesine sevk edilmiştir. Hastaneden alınan 11/10/2011 tarihli sağlık
raporunda " hastanın mevcut klinik durumu ve verilen heyet raporlarına
istinaden ... kişinin hücre ortamında kalması sağlığı açısından sakıncalı
olduğu"nun belirtilmesi üzerine Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığının 20/10/2011 tarihli ve 2011/6
sayılı kararıyla başvurucu hakkında daha önceden verilmiş olan on gün hücre
cezası yirmi gün ziyaretçi kabulünden men cezasına çevrilmiştir.
14.
Yine
başvurucu hakkında Nazilli Devlet Hastanesinden alınan 1/12/2011 tarihli sağlık
kurulu raporunda "sağlık sorunundan ötürü başka bir ilde bulunan infaz
kurumuna naklinin uygun olduğu" belirtilmiştir. Başvurucu, çeşitli
tarihlerde (28/8-15/11-1/12-4/12/2011, 1/1/2012) yazdığı dilekçelerle Kurumda
yakılan kömürün ve Kurum koşullarının, sağlığını olumsuz yönde etkilediğini
belirterek naklini talep etmiştir.
15.
Mezkûr
rapora istinaden başvurucunun 12/1/2012 tarihinde, hastalık nedeniyle ve yol
masraflarını ödemesi koşuluyla Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
nakledilmesine karar verilmiştir.
16.
Başvurucuya
Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığınca
29/12/2011 tarihinde verilen ve Nazilli İnfaz Hâkimliğince 10/2/2012 tarihinde
onanan on iki gün hücre cezası, cezayı infaz edecek Antalya L Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığınca Nazilli Devlet
Hastanesinden alınan 11/10/2011 tarihli sağlık raporu dikkate alınarak yirmi
dört gün ziyaretçi kabulünden men cezasına çevrilmiştir.
17.
Başvurucu
Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunmaktayken Antalya Eğitim ve
Araştırma Hastanesinden alınan 1/6/2012 tarihli ve 6733 sayılı sağlık kurulu
raporunda "Hastalığının tedavisi mahalinde yapılabilir. Astım bronşiale
krizi halinde acil tedavisi gereklidir." tespiti yapılmıştır.
18.
Başvurucu
çeşitli tarihlerde Antalya'nın nem oranının sağlığını olumsuz etkilediğini,
Aydın'da olan ailesini bir daha görememek pahasına olsa da İstanbul’da hasta
mahkûmlar için açılan Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumuna naklini talep etmiştir.
19.
Başvurucu,
Genel Müdürlüğün 10/8/2012 tarihli kararına istinaden 18/8/2012 tarihinde
güvenlik gerekçesiyle Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Denizli D
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.
2.
Başvurucunun
Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Yaşadığı Süreç
a.
Oda
Değişiklikleri
20.
Başvurucu,
Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildikten sonra 23/8/2012
tarihine kadar geçici olarak bodrum kat G blok 1. koridor 1. müşahede odasında tutulmuştur.
21.
Denizli
D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdari ve Gözlem Kurulu Başkanlığı
23/8/2012 tarihli ve 2012/4105 sayılı kararıyla başvurucunun zemin kat A blok
4. koridor 3 No.lu odaya yerleştirilmesine karar vermiştir.
22.
İdari
ve Gözlem Kurulu Başkanlığı 23/8/2012 tarihinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasından hükümlü olanların bahçe saatlerini görüşmek üzere toplanmış ve
2012/4111 sayılı kararıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından hükümlü olanların
ceza sürelerinin fazlalığı nedeniyle topluma kazandırılmaları, sağlıkları ve
güvenlikleri açısından bahçe saatlerinin sabah 09.00'da başlayıp 11.00'de bitmesine,
öğleden sonra ise yaz aylarında 17.00'de başlayıp 19.00'da bitmesine (kış
aylarında 13.30'da başlayıp 15.30'da bitmesine) karar vermiştir.
23.
3
No.lu odada kalan başvurucu ile 1 ve 2 No.lu odalarda kalan hükümlülerin
31/8/2012 tarihinde, anlaşamadıkları ve huzursuzluk yaşadıklarından bahisle
havalandırma bahçesine ayrı ayrı çıkmayı talep etmeleri üzerine İdari ve Gözlem
Kurulu Başkanlığı 3/9/2012 tarihli ve 2012/4201 sayılı kararıyla 1, 2 ve 3 No.lu
odalarda kalan hükümlülerin ayrı ayrı saatlerde havalandırma bahçesine çıkmaları
yönünde karar vermişse de aynı Kurul Başkanlığı 24/9/2012 tarihinde yeniden
toplanarak 3/9/2012 tarihli ve 2012/4201 sayılı kararı iptal ederek 1, 2, ve 3 No.lu
odalarda kalan hükümlülerin sabah 09.00-11.00, öğleden sonra ise yaz aylarında
17.00-19.00 (kış aylarında 13.30-15.30) saatlerinde havalandırma bahçesini
kullanmalarına karar vermiştir.
24.
Başvurucunun
kaldığı 3 No.lu odanın havalandırmasının üçgen biçiminde olması nedeniyle
yetersiz gelmesi, 1 ve 2 No.lu odadaki hükümlülerin sigara içmeleri nedeniyle
odasının değiştirilmesini talep etmesi sonucu 5/10/2012 tarihinde İdari ve
Gözlem Kurulu Başkanlığı başvurucunun B blok 1. koridor 8 No.lu odaya
yerleştirilmesine karar vermiştir.
25.
Başvurucunun,
8 No.lu odaya civardaki tavuk çiftliklerinden keskin kokular gelmesinden şikâyet
etmesi üzerine 19/10/2012 tarihli karar ile tavuk çiftliğinin tersi istikamette
bulunan ve sigara içmeyenlerle birlikte havalandırma bahçesini kullanabileceği
C blok 1. koridor 2 No.lu odaya yerleştirilmesine karar verilmiştir.
26.
Başvurucunun
oda ve koğuşunun değiştirilerek birkaç metrekare daha büyük olan ve yeni
boşalan zemin kat C blok 2. koridor 5 No.lu odaya yerleştirilmesini talep
etmesi üzerine 20/12/2012 tarihinde toplanan İdari ve Gözlem Kurulu Başkanlığı,
talep edilen odanın sağındaki ve solundaki odalarda sigara içiliyor olması ve
hükümlünün astım hastası olması sebebiyle sağlığını olumsuz yönde
etkileyeceğinden oda değişikliğini uygun görmemiştir.
b.
Başvurucunun
Sağlık Durumu ve Nakil Talepleri
27.
Başvurucu
hastalığı nedeniyle Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmesini talep
etmiştir. Genel Müdürlük talebi değerlendirebilmek için 19/7/2013 tarihli
yazısıyla başvurucunun son sağlık durumuna göre tedavi görmesini gerektirir bir
rahatsızlığının olup olmadığı, varsa hastalığın sebebi, ne tür bir tedavi
uygulanması gerektiği veya önerildiği, tedavisinin mahallinde yapılıp yapılamadığı,
yapılamıyorsa nedeninin açıkça belirtilmesinin araştırılması için başvurucu
hakkında sağlık raporu düzenlenmesini istemiştir. 31/7/2013 tarihinde Pamukkale
Üniversitesinden alınan sağlık kurulu raporunda "hastanın semptomlarına
bakıldığı zaman son bir ayda gece uyanmaları, nefes darlığı ve hırıltı şikayeti
haftada üçten fazla olduğu görülmektedir. Solunum fonksiyon testleri normal
gözükmesine rağmen bu klinikte astımın kontrol altında olmadığı her an hayatı
tehdit edici atak riski altında olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle çevresel
koşulların daha uygun (keskin kokular, sigara dumanı, rutubet, hava kirliliği
vs bulunmadığı) bir yere naklinin uygun" olduğu belirtilmiştir.
28.
Alınan
rapor üzerine Genel Müdürlük 4/9/2013 tarihinde, üstteki paragrafta anılan
sağlık kurulu raporunda belirtilen hususları gözönünde bulundurarak gerekli
önlemlerin alınmasını ve başvurucunun cezasının infazına bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda
devam olunması gerektiği şeklinde karar vermiştir.
29.
Başvurucunun,
9/9/2013 tarihli dilekçesiyle hakkındaki raporda hayati risk altında olduğunun
ve naklinin öneminin vurgulandığını, bulunduğu Kurumun yanındaki tavuk
çiftliğinden, mermer ve taş ocaklarından gelen koku, duman ve tozların astım
krizlerine neden olduğunu belirterek astım-immünoloji hastanesinin olduğu bir yere
naklini talep etmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü 10/9/2013 tarihinde
tekrar bir sağlık raporu düzenlenmesini istemiştir. Bu raporda Genel Müdürlüğün
19/7/2013 tarihli yazısıyla başvurucunun son sağlık durumuna göre tedavi
görmesini gerektirir bir rahatsızlığının olup olmadığı, varsa hastalığın
sebebi, ne tür bir tedavi uygulanması gerektiği veya önerildiği, tedavisinin
mahallinde yapılıp yapılamadığı, yapılamıyorsa nedeninin açıkça belirtilmesi
gerektiği, ayrıca 31/7/2013 tarihli raporda tedavinin Denizli ilinde yapılıp
yapılamayacağı, yapılamama nedeninin açıkça belirtilmediği anlaşıldığından
Pamukkale Üniversitesinden yeni bir rapor tanzim edilmesi istenmiştir. Bunun
üzerine Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanınca 30/9/2013 tarihli aşağıdaki
yazı hazırlanmıştır:
"Astım
çeşitli alerjenlere ya da tahriş edici etkenlere bağlı olarak havayollarında
yangı ve daralmayla seyreder. Bu daralma geçici olup kendiliğinden veya
ilaçlarla düzelebilir. Muayene sırasında hastalık kontrol altında ise solunum
fonksiyonlarında herhangi bir bozukluğa rastlanmaz. (...) Astım tam olarak
tedavi edilebilir bir hastalık değildir. Bu nedenle sadece Denizli'de dünyanın
hiçbir yerinde tam tedaviden bahsetmek mümkün değildir. Ama astımda temel sorun
nerede nasıl tedavi edileceğinden ziyade tedavi altındayken bile hastanın
hastalığının kontrol altında olup olmamasıdır. (...) Eğer Mete Dursun'un bize
bildirdiği gibi şikayetleri varsa tedaviye rağmen hastalıklarının kontrol
altında olmadığına karar veririz. Böyle bir durumda öncelikle hastanın yaşadığı
ortamın düzeltilmesi gerekir. Aşırı koku, toz sigara dumanı, diğer tahriş edici
dumanların olmadığı ve düzenli havalandırılan, soğuk olmayan bir ortamın
sağlanması hastalığın kontrolünü sağlamada atılacak ilk adımlar olmalıdır.
(...) "
30.
Pamukkale
Üniversitesinden 3/10/2013 tarihinde alınan sağlık kurulu raporunda da
yukarıdaki hususlar aynen tekrar edilmiştir.
31.
Ceza
ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü 13/11/2013 tarihinde, 30/9/2013 tarihli
raporda belirtilen sebeplerle başvurucunun naklinin uygun görülmediği ve
raporda belirtilen hususlar göz önüne alınarak gerekli önlemlerin alınmasını ve
başvurucunun cezasının infazına bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda devam olunması
gerektiği şeklinde karar vermiştir. Başvurucunun daha sonra 11/11/2013 ve
27/12/2013 tarihlerinde de astım-immunoloji hastanesinin olduğu İstanbul iline
veya daha önce herhangi bir sağlık sorunu yaşamadan kaldığı Aydın E Tipi veya
Yenipazar Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarından birine naklini içeren aynı taleplerde
bulunması üzerine 13/11/2013 tarihli ret yazısıyla cevap verilmiştir.
32.
Başvurucu
hakkında 22/1/2014 tarihinde Pamukkale Üniversitesi sağlık kurulu raporunda
önceki tanılara ilave olarak hiperlipidemi, hipertansiyon tanısı
konmuş ve başvurucunun her an için astım atağına girme ihtimalinden dolayı “Odada
tek başına kalması uygun değildir. Odası havadar, sigara içilmeyen, güneş gören
geniş bir oda olmalıdır; sigara dumanı, temizlik ve kozmetik ürünler hastalığı
alevlendirdiği için böyle ortamların oluşmaması sağlanmalıdır. Tüm bu şartlar
sağlanamadığı takdirde başvurucunun çevresel koşulları daha uygun olan başka
bir yere sevki uygundur.” denilmiştir.
33.
Başvurucunun
10/2/2014 tarihinde hastalık nedeniyle naklini talep etmesine istinaden Genel
Müdürlük 21/2/2014 tarihli yazında başvurucunun hastalık nedeniyle ve yol
masraflarını ödemesi koşuluyla Ödemiş M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
nakledilmesine karar vermiştir.
c.
Başvurucunun
Denizli İnfaz Hâkimliğine Başvurusu Neticesinde Verilen Kararlar
34.
Başvurucu
28/8/2012 tarihli dilekçesiyle Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
geldikten sonra sağlık durumunu (astım bronşit, ileri derecede alerji, kalp
ritim bozukluğu hastası) Kurum müdürüne anlatarak raporlarını sunmasına ve
cezasının sağlığını koruyabilecek şartlarda çektirilmesini istemesine rağmen
iki kişinin de sigara içtiği bir üniteye verildiğini, 18 metrekarelik
havalandırma bahçesine sigara içen kişilerle birlikte günde toplam dört saat
çıkarıldığını, geriye kalan yirmi saati 5 metrekare büyüklüğünde yürüyecek yeri
ve havalandırma penceresi olmayan sadece 30x40 cm ebadında tuvalet penceresi
olan rutubetli bir odada geçirdiğini ileri sürmüş ve ileri derecede astım
hastası olması nedeniyle Ceza İnfaz Kurumunun bu koşullarının iyileştirilmesini
Denizli İnfaz Hâkimliğinden talep etmiştir. Denizli İnfaz Hâkimliği 18/9/2012
tarihli ve E.2012/456, K.2012/455 sayılı kararıyla talebin reddine karar
vermiştir.
35.
Ret
kararının gerekçesi şöyledir:
"...
Denizli D Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun 5/9/2012 tarihli ve 2012/26966 sayılı yazıları ile
hükümlü Mete DURSUN' un Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün 10/8/2012 tarihli ve 117085 sayılı emirleri ile Antalya L Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan güvenlik nedeniyle 18/8/2012 tarihinde kurumlarına
geldiği, muhtelif suçlardan Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/6/2010 tarihli
ve 2010/816 sayılı içtima kararı ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından
hükümlü olduğundan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazının 25. maddesinin 1. a-b ve
devamı fıkraları gereğince "Hükümlü tek kişilik odada barındırılır,
hükümlüye günde 1 saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı tanınır"
hükümleri gereğince hükümlünün tek kişilik oda olan ve üç kişinin aynı havalandırma
bahçesini kullandığı zemin A 4/3 nolu odaya verildiği, durumları ve iyi halleri
göz önüne alınarak açık havaya çıkma haklarının 2 saate çıkarıldığı, hükümlü
Mete DURSUN havalandırma bahçesine yan odasında kalan hükümlülerden ayrı olarak
tek başına çıkmak istediğini beyan ettiğinden havalandırma bahçesine tek başına
17.30 -19.30 saatleri arasında çıkartıldığı, Ceza İnfaz Kurumumuz tek kişilik
odaların bulunduğu blokların fiziki yapısının bu şekilde olduğu, cezasından
dolayı çoklu odaların bulunduğu kısımlara verilemediği, sağlığı yönünden Aile
hekimliğimiz tarafından gerekli takiplerinin yapıldığı bildirilmiş olmakla,
hükümlünün talep başvurusu yerinde görülmediğinden..."
36.
Başvurucunun
babası 28/9/2012 tarihinde ileri derecede astım hastası olan oğlu Mete Dursun'un
sigara içenlerle aynı üniteye yerleştirilmesi, avlu havalandırmasının çok
sınırlı olması, kaldığı odada mutfağın ve pencerenin olmaması sebebiyle
sağlığının kötüye gittiğini ileri sürmüş ve Ceza İnfaz Kurumu koşullarının
iyileştirilmesi talebiyle Denizli İnfaz Hâkimliğine başvurmuş; Mahkeme,
mükerrer talebi 1/10/2012 tarihli ve E.2012/456, K.2012/455 sayılı kararıyla
reddetmiştir.
37.
Başvurucunun
itirazı üzerine Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi 31/10/2012 tarihli ve 2012/1336
Değişik İş sayılı kararıyla itirazı reddetmiş ve karar aynı tarihte
kesinleşmiştir.
38.
İtirazın
reddi kararının gerekçesi şöyledir:
"Hükümlüye
ait İnfaz Hâkimliği dosyasının incelenmesinde hükümlünün 28/8/2012 havale
tarihli dilekçe ile sağlık sorunlarına ilişkin raporları eklemek suretiyle Ceza
İnfaz Kurumu'nda sağlığını koruyabileceği imkanlarının oluşturulması talebinde
bulunması üzerine Denizli İnfaz Hâkimliği’nce hükümlü ile ilgili yapılan
işlemlerin araştırılarak bildirilmesi hususunda Denizli D Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumu Müdürlüğü'ne yazı yazıldığı, Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu Müdürlüğü'nün 5/9/2012 tarihli cevabı yazısında hükümlünün durumu ve iyi
hali gözönüne alınarak açık havaya çıkma hakkının iki saate çıkarıldığı,
havalandırma bahçesine diğer hükümlülerden ayrı olarak tek başına çıkarıldığı,
hükümlünün cezasının niteliği itibari ile çoklu odaların bulunduğu kısımlara
verilemediği, sağlığı yönünden aile hekimliği tarafından gerekli takiplerinin
yapıldığının bildirilmesi üzerine Denizli İnfaz Hâkimliği’nin 18/9/2012 tarihli
ve E.2012/456, K.2012/455 sayılı kararı ile hükümlünün talebinin yerinde
görülmediğinden reddine karar verildiği, bu kararda usul ve yasaya aykırılık
bulunmadığı, hükümlünün babası M. DURSUN tarafından hükümlünün sağlık durumuna
göre cezaevi şartlarının düzeltilmesi yönünde talepte bulunulması üzerine aynı
doğrultudaki taleple ilgili daha önce İnfaz Hâkimliği’nce karar verilmiş olması
nedeniyle mükerrer talebin reddine karar verildiği, bu kararın da usul ve
yasaya uygun olduğu anlaşıldığından hükümlünün vaki itirazının reddine karar
vermek gerekmiştir."
39.
Ret
kararının başvurucuya 12/11/2012 tarihinde tebliğ edildiği ve 7/12/2012 tarihli
bireysel başvuruda süre aşımı olmadığı tespit edilmiştir.
d.
Başvurucunun
Kurum Müdürü Hakkında Suç Duyurusunda Bulunması ve Devam Eden Süreç
40.
Başvurucu;
bireysel başvuru tarihinden sonra 5/9/2013 tarihli dilekçe ile Kurum müdürünün,
Bakanlığa yazdığı nakil talepleri ve Cumhuriyet savcısıyla odanın durumu
hakkında konuşması nedeniyle kendisine kasten tavır aldığını, sağlık durumu
hakkında hiçbir şey yapmadığını, dilekçelerinin ilgili yerlere iletilmediğini,
kendi gibi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını infaz eden ve hayati riski olduğuna
dair heyet raporu bile olmayan H.K.nın dört kişilik odaya alınmasına, L.B.nin
havalandırma kapısının sürekli açık bırakılmasına rağmen kendi taleplerinin
dikkate alınmadığını belirterek Kurum müdüründen şikâyetçi olmuştur.
41.
Kurum
müdürü verdiği yazılı savunmasında başvurucunun talepleri doğrultusunda
odasının değiştirildiğinden, havalandırmanın dört saate çıkarıldığından, keskin
kokulardan etkilenmeyeceği bir bölüme yerleştirildiğinden ancak traverten
taşlarının tozlarından oluşan hava kirliliği ile hükümlü tutuklu odalarındaki
rutubetin fiziki yapıdan kaynaklanması nedeniyle alınabilecek bir önlemin
olmadığından bahsetmiştir. Kurum müdürü ayrıca başvurucunun "Cumhuriyet
Savcısının verdiği görevleri yerine getirmiyorsunuz, benim sağlığım ile
ilgilenmiyorsunuz, Cumhuriyet Başsavcılığına ve Adalet Bakanlığına şikâyet
edeceğim." demesi üzerine ilgili tüzüğe göre Kurum müdürlüğünü
sürdürdüğünü, Kurumdaki hükümlü ve tutuklulara ayrı davranmadığını, “Kurumu
savcı değil, ben yönetirim.” ifadesini kanun, tüzük, yönetmelikler
doğrultusunda “yönetir” şeklinde ifade ettiğini ve yine K.T. hakkında
verilen "tek başına kalmayacağı bir koğuşta kalması uygun
olduğuna" dair rapor üzerine çoklu odada tutulduğunu, L.B.nin ise
şartlı tahliyeden geri alınan cezasının infazı nedeniyle tam gün havalandırma
kapısının açık olduğunu, bu cezanın bitmesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası için ayrılan bölüme geri alınacağını ve başvurucu hakkında alınabilecek
tüm tedbirlerin alındığını belirtmiştir.
42.
Başvurucu;
Denizli Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu 25/11/2013 ve 27/11/2013 tarihli
dilekçeleriyle sağlık kurullarınca verilen raporlara istinaden başka bir ceza
infaz kurumuna nakil talep ettiğini, buna karşın Genel Müdürlüğün sağlık kurulu
raporunda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak gerekli önlemlerin
alınmasını ve başvurucunun cezasının infazına, bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda
devam olunması gerektiği şeklinde cevap vermesine rağmen Kurum müdürünün kasten
hiçbir iyileştirme yapmadığını ve nakli için alınması istenen sağlık kurulu
raporlarına gerekli açıklıkta üst yazı yazılmadığı için yanlış veya eksik
sağlık raporu düzenlenmesine sebep olduğunu belirterek şikâyetçi olmuştur.
43.
Başvurucunun
yan odasında kalan hükümlü M.Y., 24/12/2013 tarihli dilekçesiyle kaldıkları
odaların 8 metrekare olduğunu, kaldıkları Kurumun etrafındaki tavuk çiftliği
ile taş ve mermer ocaklarının tozlarına kendilerinin bile zor dayandığını,
başvurucu Mete Dursun'un bunlardan korunmak için odasının camını kapatınca
havasız kaldığını ve hastalığı nedeniyle sürekli kriz geçirdiğini, aynı blokta
kalan dokuz kişiden altısının (yan avluya bakan) sigara içtiğini ve koridordan
gelen dumana maruz kaldıklarını, Kurum müdürünün; sağlık kurulunun "Hayati
risk altında olduğundan başka kuruma nakli gerekir." şeklindeki raporundan
tavuk çiftliklerinin ve taş ocaklarının etkisi anlaşılmadığından bu durumun
raporda belirtilmesi gerektiği söylenmesine rağmen yeni alınacak doktor
raporunda da aynı üst yazıyla sorular sorarak eksik rapor düzenlenmesine neden
olduğunu, hiçbir koşulun iyileştirmediğini, yine Kurum müdüründen istenen
yardıma rağmen başvurucuyla ilgilenilmediğini, Savcının “5 No.lu tekli
odalara verilsin.” (Her blokta toplam dokuz oda vardır ve 5 No.lu oda dışındaki
odalar 8 metrekare iken 5 No.lu oda 14 metrekaredir.) demesine kızıp öfkelendiğini,
bir zaman sonra 5 No.lu oda boşaldığında yan odalarında sigara içildiği
bahanesiyle başvurucunun bu odaya geçirilmediğini, hâlbuki 4 ve 6 No.lu odalar
aynı büyüklükte olduğundan gerekli değişiklikler kolayca yapılabilecekken
kasten yapılmadığını, Kurumu savcının değil, kendinin yönettiğini söylediğini,
sonuç olarak Kurum müdürünün Mete Dursun'a kasten ve düşmanca hislerle eziyet
çektirdiğini belirterek Kurum müdürünün eylemleri hakkında suç duyurusunda
bulunmuştur.
44.
Denizli
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında başvurucu, Kurum
müdürü ve Kurum doktorunun ifadeleri alınmıştır. Başvurucu genel olarak maruz
kaldığı tutumdan, sigara dumanından korunamamasından, 1. kattaki rutubetsiz
odalardan birine veya biraz daha büyük olan 5 No.lu odaya nakledilmemesinden,
sonuç olarak bulunduğu Kurumda hastalığı nedeniyle kendisine uygun ortam
sağlanmadığından bahsetmiş; sadece sağlığına uygun koşulların oluşturulmasını
istemiş, Kurum müdüründen şikâyetçi olmamıştır. Kurum müdürü ise başvurucunun
odasının birkaç defa değiştirildiğini, havalandırmaya 4 saat çıkartıldığını,
çevre köylerdeki çiftçilerin tarlalarına tavuk gübresi dökmesinden kaynaklanan
kokuya ve mermer ocaklarından kaynaklanan toz ve dumana yapabilecekleri bir şey
olmadığını, rutubetsiz olan 1. kattaki odaların dolu olması ve 5 No.lu odaların
ise rutubet ile koku durumunun aynı olması nedeniyle başvurucunun buralara
yerleştirilmediğini, yan odasında sigara içmeyenlerin olduğunu fakat karşı
odalardaki sigara dumanını imkânlar ölçüsünde giderdiklerini ifade etmiştir.
Kurum doktoru ise talebi doğrultusunda ve başvurucunun sağlık durumu da dikkate
alınarak idarece gerekli önlemlerin alındığını, başvurucunun Kurumda gözlem
altında olduğunu ve hayati tehlikesi olmadığını ancak yörenin iklim şartlarının
karasal karakteri nedeniyle soğuk ve kuru havanın rahatsızlığı tetikleyeceğini,
Kurumun arkasında bulunan tavuk çiftliği ve mermer işletmelerinden gelen koku ve
tozun da (Çevre sağlık teknisyenlerinin inceleme için geldikleri gün hava sirkülâsyonu
veya başka sebeplerle koku tespit edilememiştir.) rahatsızlığını olumsuz
etkileyebileceğini vurgulamıştır.
45.
Denizli
Cumhuriyet Başsavcılığı toplanan tüm deliller kapsamında 3/1/2014 tarihli ve
2014/122 sayılı karar ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Başvurucunun bu karara itirazı üzerine Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesi 19/2/2014
tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
46.
Denizli
D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü 2/1/2014 tarihinde Denizli Çevre ve
Şehircilik İl Müdürlüğüne yazı yazarak kurum yerleşkesi etrafında bulunan tavuk
çiftliğinden gelen keskin kokudan ve mermer ocaklarından gelen traverten
taşlarının tozlarından astım hastası olan tutuklu/hükümlülerin etkilendiğini,
tavuk çiftliği ve mermer ocaklarına yönelik gerekli ölçümlerin yapılarak Kuruma
bildirilmesini istemiştir.
47.
Denizli
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 7/2/2014 tarihli yazısıyla Kapalı Ceza İnfaz
Kurumundan önceki yıl da bu konuda dilekçeler alınması üzerine yapılan
incelemede yakın çevrede herhangi bir tavuk çiftliğine rastlanmadığı ancak Kurum
etrafındaki boş arazilere tavuk gübresi döküldüğünün tespit edilmesi üzerine
gübrenin ilgili Belediyeye kaldırtıldığı, talep üzerine yapılan son denetimde
tavuk çiftliği görülmediği gibi boş arazilere dökülmüş tavuk gübresine de
rastlanmadığı ve herhangi bir koku da bulunmadığı, ayrıca denetim esnasında
mermer tozuna da rastlanılmadığı ve durumun kendilerince takip altında olduğu
belirtilmiştir.
3. Başvurucunun
Hastalık Nedeniyle Nakli ve Sonrasında Devam Eden Süreç
48.
Başvurucunun
10/2/2014 tarihinde hastalık nedeniyle naklini talep etmesine istinaden Genel
Müdürlük tarafından 21/2/2014 tarihli yazıyla başvurucunun hastalık nedeniyle ve
yol masraflarını ödemesi koşuluyla Ödemiş M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
nakledilmesine karar verilmiştir. Başvurucu Ödemiş M Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda her ne kadar sağlığı açısından sorun yaşamamışsa da hasımlarının
olması ve can güvenliğinin olmaması nedeniyle nakil talep etmiş ve 2/4/2014
tarihinde güvenlik nedeniyle İzmir 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
nakledilmiştir.
49.
Bu
Kurumun İdare ve Gözlem Kurulu 3/4/2014 tarihinde toplanarak başvurucunun
durumunu değerlendirerek kalacağı odanın sürekli güneş gören ve
havalandırmasının yeteri kadar açık olabilecek, astım atağına girmesi durumunda
ilk yardım müdahalesinin yapılması için ani müdahale birimine yakın, alerji
yapabilecek durum ve temaslardan uzak olacak bir oda olması gerektiği fakat Kurumda
bulunan tekli odaların bu koşulları sağlamadığı, bu sebeple konumu nedeniyle
B-2 Blok 54 No.lu odanın hasta koğuşu olarak geçici olarak tahsisine, bu odada
tek kalması uygun olmadığından bu koğuşta kalan hasta hükümlü/tutukluların
yanına gönüllülük esasına dayalı hasta bakımını üstlenecek bir hükümlü
verilmesine, talepler doğrultusunda odaların sık sık havalandırılmasına ve en
az dört saat havalandırılmasına karar vermiştir. Ancak başvurucu bu odada
yalnız kalmıştır.
50.
Kurumun
Psiko-Sosyal Servisi, başvurucuyla yaptığı görüşme ve UYAP üzerinden incelenen
dosyaya göre kronik astım hastası olan başvurucunun hastalığının ağır
seyrettiğini, hastane ve doktor raporlarına göre bazı maddelere alerjisi
olduğunu tespit etmiştir. Kurumun ve sosyal yaşam alanlarının özellikle açık
veya kapalı spor salonlarının bu alerjenlerden arındırılması mümkün
olmadığından başvurucunun sağlığını riske atmamak için tedbir amacıyla sosyal
faaliyetlere başlatılmama kararı alınmıştır.
51.
30/10/2014
tarihinde toplanan İdare ve Gözlem Kurulu, başvurucunun önceden alınan tüm sağlık
raporları ve Kurumlarının fiziki yapısı ve konumunu birlikte değerlendirmesi
neticesinde Kurumlarının çukur bir konumda bulunması nedeniyle rüzgârla taşınan
toz, polen, duman vs.nin başvurucunun sağlık durumunu olumsuz etkilediğini bu
nedenle başvurucunun muhtelif zamanlarda beş kez hastaneye sevk edildiğini; Kurumda,
raporlarda belirtilen polikliniklerin bulunmadığını, en yakın sağlık kurumunun
18,6 km mesafede olup ulaşımın güç koşullarda sağlandığını, ayrıca ani müdahale
gerektiren astım ataklarında 112 acil ekiplerinin Kuruma ulaşmasında ve hastanın
hastaneye naklinde yaşanan zorlukların da başvurucu için hayati risk oluşturduğunu,
Kurumdaki tek kişilik odaların fiziki yapısı nedeniyle raporlarda belirtilen
havalandırma şartlarının yeteri kadar sağlanamadığını ve başvurucunun grup hâlindeki
iyileştirme çalışmalarına ve sportif faaliyetlere katılamadığını belirterek müessif
bir durumun yaşanmaması, başvurucunun tedavisinin ve infazının birlikte
yürütülmesi ve belirtilen risklerin önlenmesi amacıyla başvurucunun R (rehabilitasyon)
tipi kapalı ceza infaz kurumlarından birine veya bünyesinde sağlık ocağı
bulunan ceza infaz kurumu kampüslerine naklinin uygun olacağı anlaşıldığından
bu hususta alınan kararın takdir ve gereği için Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif
Evleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesine karar vermiştir.
52.
Başvurucunun
R (Rehabilitasyon) tipi kapalı ceza infaz kurumuna veya 24 saat sağlık hizmeti
veren ceza infaz kurumu kampüslerinden birine naklini talep etmesi üzerine Ceza
ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü 15/5/2015 tarihinde; başvurucunun Kurumda en
uygun odaya yerleştirildiği, hâlen burada tek kaldığı, bu odada aşırı koku,
toz, sigara dumanı vs. olmadığı, Kurumun imkânları doğrultusunda düzenli olarak
havalandırılan ve soğuk olmayan bir ortamın sağlandığı, gerekli ilaç
tedavilerinin uygulandığı, başvurucunun infazının ertelenmesi talebine ilişkin
sürecin devam ettiği, daha önceki nakil taleplerinin de reddedildiği, 13.12.2004
tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
uyarınca Kurum idaresinin hastalık nedeniyle nakil talep etme yetkisinin
olmadığı ve tüm hükümlü ve tutukluların sağlık sorunları ile ilgili gerekli tüm
tetkik ve tedavilerin özenle yerine getirildiği gerekçesiyle talebi
reddetmiştir.
B.
İlgili Hukuk
1.
Ulusal Hukuk
53.
5275
sayılı Kanun'un 23. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (g) bentleri şöyledir:
"(1)
Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması aşağıdaki esaslara göre yapılır:
a)
Hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, (...)
belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre
saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem, inceleme ve değerlendirme
yöntemiyle çalışan gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya kapalı ceza infaz
kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yapılır. (...)
g)
Gözlem sonunda, gözlem merkezi hükümlüye ait dosyayı görüşü ile birlikte Adalet
Bakanlığına gönderir. Gözlem sonucuna göre hükümlünün gönderileceği infaz
kurumu Bakanlıkça belirlenir. (...)"
54.
5275
sayılı Kanun'un 25. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri
şöyledir:
"(1)
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı rejimine ait esaslar aşağıda
gösterilmiştir:"
a)
Hükümlü, tek kişilik odada barındırılır.
b)
Hükümlüye, günde bir saat açık havaya çıkma ve spor yapma hakkı tanınır.
c)
Risk ve güvenlik gerekleri ile iyileştirme ve eğitim çalışmalarında gösterdiği
gayret ve iyi hâle göre; hükümlünün, açık havaya çıkma ve spor yapma süresi
uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede kalan hükümlülerle temasta
bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir.
...
"
55.
5275
sayılı Kanun'un 26. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2)
Hükümlü, ceza infaz kurumunun güvenlik ve iyileştirme programlarına tam bir
uyum göstermekle yükümlüdür. (...)"
56.
5275
sayılı Kanun'un 34. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendi şöyledir:
"(1)
Kapalı ceza infaz kurumlarında oda ve koridor kapıları kapalı tutulur. Kapılar
aşağıdaki hâllerde açılır:
(...)
f)
Cezaevi idaresince gerekli görülen hâller. (...)"
57.
5275
sayılı Kanun'un 48. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendi şöyledir:
"c)
Hücreye koyma cezasına ilişkin disiplin cezalarının infazından önce ve infazı
sırasında hükümlü, hekim tarafından muayene edilir. İlgilinin bu cezaya
katlanamayacağı anlaşılırsa cezanın infazı sonraya bırakılır veya hekiminin
belirleyeceği aralıklarla infaz edilir. Koşullu salıverilme tarihine kadar
hükümlünün iyileşemeyeceğinin tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesi
sağlık kurulu raporu ile saptanması hâlinde hücreye koyma cezası infaz edilmez;
yerine ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası iki katı süreyle uygulanır.
Raporlar infaz dosyasına konulur."
58.
5275
sayılı Kanun'un 57. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"(5)
Hükümlü, sağlık nedenleriyle bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum
hekiminin önerisi ve en üst amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu
raporuyla belirlendiği takdirde, başka kurumlara nakledilebilir."
59.
18/6/2012
tarihli ve 151 sayılı Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü
Genelgesi’nin İkinci Bölümünün 9. maddesinin (6) numaralı fıkrası ise şöyledir:
"(6)Hükümlü
veya tutuklunun sağlık nedeniyle başka kuruma naklinin kurum idaresince talep
edilmesi veya hükümlü ve tutuklunun kendi talebi hâlinde, sağlık nedenleriyle
bulunduğu kurumda kalmasının uygun olmadığı, kurum hekiminin önerisi ve en üst
amirinin isteği üzerine alınacak sağlık kurulu raporuyla belirlendiği takdirde,
başka kurumlara nakilleri yapılabilecektir."
60.
5275
sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile
18/6/2012 tarihli ve 151 sayılı Genelge’nin İkinci Bölümünün 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri şöyledir:
"(1)
Hükümlülerin kendi istekleri ile bulundukları kurumdan başka kurumlara
nakledilebilmeleri için;
a)
Gitmek istedikleri kurumlardan durumlarına uygun en az üç yeri belirten bir dilekçe
vermeleri,
b)
Nakil giderlerini peşin olarak ödemeyi kabul etmeleri,
(...)
gerekir. "
61.
5275
sayılı Kanun'un 71. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1)
Hükümlü, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için muayene
ve tedavi olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bunun
için hükümlü öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması hâlinde Devlet veya
üniversite hastanelerinin mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir."
2.
Uluslararası Belgeler
62.
Avrupa
İşkence ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi
Komitesinin (CPT) 2. Genel Raporu, 1992; 3. Genel Raporu, 1993; 2 Sayılı
Tavsiye Kararına Ek, 2006.
IV.
İNCELEME VE GEREKÇE
63.
Mahkemenin
18/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/12/2012 tarihli
ve 2012/1195 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A.
Başvurucunun
İddiaları
64.
Başvurucu;
i.
İleri düzeyde astım ve bronşit hastası olduğunu, hücreye benzer tek kişilik bir
odada tutulduğunu, buradaki havalandırmanın yetersiz olduğunu, koğuş kapısının
günde bir defa ve koridora açıldığını hâlbuki 18/7/2011 tarihli Dr. A.O. imzalı
raporda "Koğuş havalandırması sürekli açık tutularak hava sirkülasyonu
yapılmalı." İfadesine yer verildiğini, aynı havalandırmayı kullanan
diğer iki koğuştaki hükümlülerin sigara içtiğini ve sürekli sigara dumanına
maruz kaldığını, astım krizi hâlinde acil müdahale edilmesi gerekmesine rağmen
bu tür durumlarda doktora götürülmesini sağlayacak ya da görevlilere haber
verecek kimsenin bulunmadığını, 8/4/2011 tarihinde ve daha sonrasında alınan
birçok doktor/sağlık kurulu raporlarında "tek kişilik odada kalmaması
uygun görüldüğü" hususunun vurgulandığını, aynı zamanda doktoru
tarafından "Tozlu, nemli rutubetli ortam ve polenlerden uzak durması
gerekir." şeklinde rapor verildiğini, raporlara göre barındırıldığı Ceza
İnfaz Kurumu koşullarının iyileştirmesini istemesine ve Kurum koşullarının
sağlığının günden güne kötüleşmesine sebep olduğunu belirtmesine rağmen
talebinin Denizli İnfaz Hâkimliğince haksız olarak reddedildiğini,
ii.
Bireysel
başvuru yaptıktan sonra da şikâyetlerinin devam ettiğini, 31/7/2013 tarihinde
Pamukkale Üniversitesinden alınan sağlık kurulu raporunda "hayatı
tehdit edici risk altında" olduğunun vurgulandığını, nakil
taleplerinin reddedilerek raporlarına göre gerekli önlemler alınmasının
emredilmesine rağmen ne kaldığı odanın ne de diğer Kurum koşullarının
iyileştirildiğini, direncini iyice yitirdiğini ve acil hastaneye kaldırılma
olaylarının sıklaştığını, astımının ilerlediğini ve buna ek olarak
hipertansiyon ve hiperlipdemi hastalıklarının başladığını, kasti olarak
kendisine kötü davranan Kurum müdürü hakkında işlem yapılmadığını, İzmir (2) No.lu
F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna nakledildikten sonra alınan raporlarda da tek başına
kalmasının hayati risk taşıdığı, sürekli hastalığının saptandığı ve bulunduğu
Kurumun yönetimince; Kurum iç ve dış koşullarının yetersiz olduğu (iyileştirme
ve sportif faaliyetlere dahi katılamadığı) ve Kurumda ilgili tıbbi servislerin
olmadığı, hastanelerin ise uzak olduğu, hayati riskinin bulunduğu
belirtilmesine rağmen uygun bir yere nakledilmediğini belirterek Anayasa'nın
17. maddesinde tanımlanan yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığının korunması
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile ihlalin ortadan
kaldırılması için gerekli önlemlerin ve kararların alınması talebinde
bulunmuştur.
B.
Değerlendirme
65.
Başvuru
formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, ceza infaz Kurumunda hastalığına
rağmen maruz bırakıldığı koşullardan şikâyet ettiği ve adli makamlarca
koşulların düzeltilmesine ilişkin taleplerde bulunulmasına karşın Kurum
yetkililerince yeterli önlemin alınmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal
edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurunun, Anayasa'nın 17. maddesinde
güvence altına alınan işkence ve eziyet yasağının ihlali iddiasına yönelik
olduğu değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de
ceza infaz kurumlarının kötü yaşam koşullarından şikâyetçi olan mahkûmların
iddialarını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi
çerçevesinde incelemektedir. (Hüseyin Yıldırım/Türkiye, B. No: 2778/02,
3/5/2007, § 73; Tekin Yıldız/Türkiye, B. No: 52/1997/836/1042, 9/6/1998,
§§ 70, 71; Jalloh/Almanya [BD], B. No: 54810/00, 11/7/2006, § 68).
1.
Kabul
Edilebilirlik Yönünden
66.
Başvurunun
incelenmesi neticesinde başvurucunun işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2.
Esas
Yönünden
67.
Anayasa'nın
17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes,
… maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye
işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya
veya muameleye tabi tutulamaz.”
68.
Sözleşme’nin
3. maddesi şöyledir:
“Hiç
kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi
tutulamaz.”
69.
Başvurucu,
hakkında verilen doktor raporlarında “Tek kişilik odada kalamaz; tozlu,
nemli rutubetli ortam ve polenlerden uzak durması gerekir, katkı maddeli hazır
ve dondurulmuş gıdalar yiyemez ve hayati risk altındadır.” denilmesine
rağmen zemin katta nemli, rutubetli ve havalandırması olmayan 5 metrekare
büyüklüğünde bir odada barındırıldığını, sigara dumanına maruz bırakıldığını, Kurum
müdürünün kendisine husumet beslemesi nedeniyle koşulların düzeltilmediğini
ileri sürmektedir.
70.
Bakanlık
görüşünde başvurucunun; sağlık durumu göz önüne alınarak uygun ceza infaz
kurumlarına nakledildiği, Denizli Ceza İnfaz Kurumunda barındırıldığı sürece
kaldığı odaların, başvurucunun sağlık durumu gözetilerek seçildiğini, odasının
yanındaki odalara sigara içmeyenlerin yerleştirildiği ki sigara içenler olsa
bile başvurucunun bundan etkilenmeyeceği, bir saatlik açık havaya çıkma
hakkının dört saate çıkarıldığı, Kurum Aile Hekimliğinde gerekli müdahalenin
vakit kaybetmeksizin yapıldığı, mesai haricinde nöbetçi sağlık memurunun bulundurulduğu,
çeşitli amaçlarla birçok kez hastaneye sevkedildiği, kurum çevresinden gelen
kötü kokuların önlenmesi için ilgili yerlere yazı yazıldığı ve kokunun kaynağı
tespit edilerek belediye tarafından müdahale edildiği belirtilerek, kötü
muamele yasağının ihlal edilip edilmediğine ilişkin değerlendirme ve takdirin
Anayasa Mahkemesine ait olduğu ifade edilmiştir.
71.
Başvurucu,
Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyan dilekçesinde başvuru dilekçesindeki
iddialarını tekrarlamıştır.
72.
Anayasa'nın
17. maddesinin birinci fıkrasında herkesin "yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına" sahip olduğu, Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında ise kimseye "işkence",
"eziyet" yapılamayacağı ve kimsenin "insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele ve cezaya" tabi tutulamayacağı düzenlenmektedir.
Bu düzenlemelerin amacı; bir taraftan bireyi kamu makamlarının keyfî
müdahalelerine karşı korumak, diğer taraftan bireyler arası ilişkilerde de
insan onurunun korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaktır.
Ayrıca bireyin fiziksel ve zihinsel bütünlüğü, Anayasa’nın 17. maddesinin
birinci fıkrasında yer verilen "maddi ve manevi varlık"
kapsamında yer almaktadır.
73.
Devletin,
bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme
yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani
anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve
ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin
vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif
ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
74.
Anayasa’nın
17. maddesinde düzenlenen hak kapsamında ayrıca devletin, pozitif bir
yükümlülük olarak, yetki alanında bulunan tüm bireylerin maddi ve manevi
varlığını koruma hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin
gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı
koruma yükümlülüğü bulunmaktadır. Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığını her
türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten korumakla yükümlüdür (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 51).
75.
Anılan
koruma yükümlülüğü devlete, söz konusu kişilerin işkence ve eziyete ya da insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını
engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Anılan yükümlülük, işkence
ve kötü muamele yasağının maddi boyutunun bir unsurunu, devletin kişilerin
fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla koruma
hususundaki pozitif yükümlülüğünü oluşturmaktadır. Koruma doğrultusunda,
yetkililerin bildikleri ya da bilmeleri gerektiği bir kötü muamele tehlikesinin
gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirleri almamaları durumunda devletin,
Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası anlamında sorumluluğu ortaya
çıkabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Mahmut Kaya/Türkiye,
B. No: 22535/93, 28/3/2000, § 115).
76.
Anayasa
ve Sözleşme tarafından kötü muamele, kişi üzerindeki etkisi gözetilerek
derecelendirilmiş ve farklı kavramlarla ifade edilmiştir. Dolayısıyla
Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında geçen ifadeler arasında bir
yoğunluk farkının bulunduğu görülmektedir. Bir muamelenin “işkence” olarak
nitelendirilip nitelendirilmeyeceğini belirleyebilmek için, anılan fıkrada
geçen “eziyet” ve “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele
kavramları ile işkence arasındaki ayrıma bakmak gerekmektedir. Bu ayrımın
Anayasa tarafından, özellikle çok ağır ve zalimane acılara neden olan kasti
insanlık dışı muamelelerdeki özel duruma işaret etmek ve bir derecelendirme
yapmak amacıyla getirildiği ve anılan ifadelerin 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme altına alınmış olan “işkence”,
“eziyet” ve “hakaret” suçlarının unsurlarından daha geniş ve farklı
bir anlam taşıdığı anlaşılmaktadır (Cezmi Demir, § 84).
77.
Kişinin
maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne en fazla zarar veren muamelelerin “işkence”;
bu seviyeye varmayan fakat yine de önceden tasarlanmış, uzun bir dönem içinde
saatlerce uygulanmış ve fiziki yaralanmaya veya yoğun maddi veya manevi ızdıraba
sebep olan insanlık dışı muameleler “eziyet”; mağdurları küçük düşürebilecek ve
utandırabilecek şekilde kendilerinde korku, küçültülme, elem ve aşağılanma
duygusu uyandıran veya mağduru kendi iradesine ve vicdanına aykırı bir şekilde
hareket etmeye sürükleyen aşağılayıcı nitelikteki daha hafif muamelelerin ise “insan
haysiyetiyle bağdaşmayan” muamele veya ceza olarak belirlenmesi mümkündür (Tahir
Canan, § 22).
78.
Öte
yandan bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına
girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu
asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut
olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda
muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve
sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).
Değerlendirmeye alınacak bu unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki
saik de eklenebilir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Aksoy/Türkiye,
21987/93, 18/12/1996, § 64; Eğmez/Kıbrıs, B. No: 30873/96, 21/12/2000, §
78; Krastanov/Bulgaristan, B. No: 50222/99, 30/9/2004, § 53). Ayrıca
kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği bağlamda meydana gelip
gelmediğinin tespiti de (Cezmi Demir, § 83; benzer yönde AİHM kararları
için bkz. Eğmez/Kıbrıs, § 53; Selmouni/Fransa [BD], B. No:
25803/94, 28/7/1999, § 104) dikkate alınması gereken diğer faktörlerdir.
79.
Bir
muamelenin bu kavramlardan hangisini oluşturduğunu belirleyebilmek için her
somut olay kendi özel koşulları içinde değerlendirilmelidir. Bir muamele hem
eziyet hem de aşağılayıcı/insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele niteliğinde
olabilir. Her türlü işkence, aynı zamanda insanlık dışı ya da aşağılayıcı
muamele oluştururken insan haysiyetiyle bağdaşmayan her aşağılayıcı muamele,
eziyet ya da işkence niteliğinde olmayabilir (Cezmi Demir, § 90).
80.
Anayasanın
17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir
cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve
tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus, 5275 sayılı
Kanun'un "İnfazda temel ilke" başlıklı 2. maddesinin (2)
numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane,
insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz."
ve yine Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti
bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının
korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir." şeklinde
düzenleme ile açıkça vurgulanmıştır. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet
kararının veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar için sağlanacak şartlar
insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, B.
No: 2013/3550, 9/11/2014, § 36).
81.
Anayasa’nın
17. maddesi tutulan kişilere gerekli tıbbi yardımın sağlanmasını da gerektirir.
Bu yükümlülük 17. maddenin devlete yüklediği özgürlüklerinden mahrum bırakılmış
kişilerin fiziksel bütünlüklerini koruma yükümlülüğünden kaynaklanır. Gerekli
tıbbi yardımın olmayışı acil bir tıbbi duruma ya da başvurucunun ağır ve uzun
süreli bir acı çekmesine yol açtığı zaman insanlık dışı muamele söz konusu
olur.
82.
Cezaevlerinde
kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar birçok farklı şekilde tezahür
edebilir. Bunların birçoğu cezaevi idaresi ve görevlilerinin kasıtlı
davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz
kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir (Avrupa İşkence ve İnsanlık Dışı
veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesinin (CPT) 2.Genel
Raporu, 1992, §44).
83.
Bu
nedenle mahkûmlar için bir cezaevindeki yaşam tüm yönleriyle
değerlendirilmelidir. Cezaevlerindeki yaşam; mahkûmlara sunulan aktivitelerin
genişliğinden, mahkûmlar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel
durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir (CPT Standartları,
2002). Bu değerlendirmede mahkûmlara karşı yapılan muamele ve uygulanan
cezanın, Anayasa’nın 17. maddesi uyarınca bir ihlal oluşturup oluşturmadığı
hususunda yapılacak değerlendirmede AİHM kararları ile birlikte özellikle
CPT’nin belirlediği standartlar ve ülkemiz hakkında hazırladıkları raporlar da
gözönüne alınmalıdır (Turan Günana, § 37).
84.
AİHM,
Sözleşme’nin 3. maddesi çerçevesinde cezaevinde tutulma koşullarını
değerlendirirken başvurucular tarafından yapılan somut olaylara ilişkin
iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi gerektiğini
belirtmiştir (Dougoz/Yunanistan, B. No: 40907/98, 6/3/2001, § 46). Bu
kapsamda, önlemlerin şiddeti, amacı ve bireyler için sonuçları birlikte
değerlendirilmelidir (Van der Ven/Hollanda, B. No: 50901/99, 4/5/2003, §
51).
85.
Tutulma
koşulları hem mahkûmların içinde bulunduğu genel koşulları hem de cezaevi
rejimi ve mahkûmların bulunduğu spesifik koşulları içerir. Bir mahkûmun içinde
bulunduğu ortam veya kendisine empoze edilen koşulların Sözleşme’ye uygun olup
olmadığını değerlendirirken mahkûmun koşullarını (yaşı, cinsiyeti, sağlık
durumu, tehlike teşkil edip etmediği ve mahkûmun tutuklu mu yoksa hükümlü mü
olduğunu) dikkate almak gerekir. Özel gereksinimi olan bazı mahkûmların
ihtiyaçlarının karşılanmaması küçük düşürücü muameleye, sağlık hizmetlerinin
yetersiz olması insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele kavramının kapsamına giren
durumlara hızla yol açabilir (CPT'nin, 3. Genel Raporu, 1993, §30).
86.
Nitekim
AİHM de ileri derecede özürlü olan bir mahkûmun 7 günlük cezasının infazı için
cezaevine gönderilmeden önce nasıl bir yere götürüleceğinin incelenmediği, bu
kişinin tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek kolaylıkların sağlanması konusunda
hiçbir önlem alınmadığı ve mahkûmun içine konulduğu koşulların onun tıbbi
durumu açısından tamamen yetersiz kaldığını tespit ettiği bir davada mahkûmu
küçük düşürmek veya alçaltmak için kasıtlı bir niyet olduğuna dair herhangi bir
delil olmamakla beraber ileri derecede özürlü olan bir kişinin sağlığı için
tehlikeli olacak kadar soğuk bir ortamda tutulmasını, yatağı çok sert veya
erişilemez olduğu için bedeninde yara açılması riskinin bulunduğu koşullarda
tutulmasını 3. maddeye aykırılık teşkil eden küçük düşürücü muamele olarak
değerlendirmiştir (Price/The United Kingdom, B. No: 33394/96, 10/7/2001,
§§ 23-30).
87.
Ceza
İnfaz Kurumunda tutulan hükümlü ve tutuklular bakımından Anayasa'nın 17.
maddesi devlete, kişilerin insan onuru ile bağdaşır koşullarda tutulmalarını
sağlama ve infazın yöntemi ile infaz sürecindeki davranışların mahkûmları, ceza
infaz kurumunda kalma dolayısıyla zorunlu olarak ortaya çıkan sıkıntı ve üzüntü
seviyesinden daha fazla bir ızdıraba maruz bırakmama pozitif yükümlülüğünü
yüklemektedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Gülay Çetin/Türkiye,
B. No: 24626/09, 9/10/2012, § 101).
88.
Maddi
ve manevi olarak ortaya çıkan bir hastalığa bağlı bir acı tek başına, eğer
yetkililerin sorumlu tutulabilecekleri tutma şartları ile daha da katlanıyorsa
veya katlanma riski varsa bu tutma nedeniyle eylem Anayasa’nın 17. maddesinin
uygulama alanına girebilecektir. Bir mahkûmun sağlığı ve rahatlığı için -hapsedilmenin
pratik gerekleri de dikkate alınarak ve özellikle gerekli tedavilerin
uygulanması yoluyla- uygun tedbirler almak devletin görev ve sorumluluğundadır.
Nitekim hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulmasının
kural olarak Anayasa’nın 17. maddesine aykırı bir muamele olarak kabul
edilebileceği açıktır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Hüseyin
Yıldırım/Türkiye, § 73; Tekin Yıldız/Türkiye, §§ 70, 71; Jalloh/Almanya,
§ 68).
89.
Kötü
muamele konusundaki iddialar, uygun delillerle desteklenmelidir. (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Klaas/Almanya, B. No: 15473/89, 22/9/1993,
§ 30). İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü şüpheden
uzak, makul kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt; yeterince
ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden
de oluşabilir. (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. İrlanda/Birleşik
Krallık, B. No: 5310/71, 18/1/1978, § 161; Labita/İtalya, B. No:
26772/95, 6/4/2000, § 121). Bu bağlamda kanıtlar toplanırken tarafların
takındıkları tutumlar dikkate alınmalıdır (Tanlı/Türkiye, B. No:
26129/95, 10/4/2001, § 109). Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir kötü
muamelenin varlığından bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014,
§ 28).
90.
Başvuru
konusu olayda başvurucu, kendisinin ileri düzeyde astım hastası olduğunu,
doktorlar tarafından “Tek başına kalmaması, tozlu, nemli, rutubetli ortam ve
polenlerden uzak durması gerekir.” şeklinde rapor verildiğini, rapora göre Ceza
İnfaz Kurumu koşullarında iyileştirme istemesine rağmen talebinin İnfaz Hâkimliği
tarafından haksız olarak reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinin
ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
91.
Anayasa
Mahkemesi, ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluların sağlık
nedenleriyle yaptıkları başvurularda, başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulma
koşullarını, uygulanan tedavilerin kalitesini, başvurucunun ceza infaz
kurumunda tutulmasının sağlık durumu üzerindeki etkisini ve bu durumun zamanla
gösterdiği değişim gibi konuları inceleyerek Anayasa’nın 17. maddesinde güvence
altına alınan hakların ihlal edilip edilmediğini her olayın kendine has
özelliklerine göre takdir edecektir.
92.
Belirlenen
genel ilkeler ışığında ve somut davanın kendine özgü koşulları dikkate
alındığında Anayasa Mahkemesince; başvuranın tutulma koşulları, başvurana
uygulanan tedavi kalitesi, başvuranın ceza infaz kurumunda tutulmasının sağlık
durumu üzerindeki etkisi ve bu durumun zamanla gösterdiği değişimin incelenmesi
gerekecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hüseyin Yıldırım/Türkiye,
§ 73).
93.
Aydın
2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/6/2010 tarihli ve 2010/816 sayılı içtima kararı
ile muhtelif suçlardan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından hükümlü olan
başvurucu, Aydın Ceza İnfaz Kurumunda barındırılmaktayken kapasite doluluğu
gerekçesiyle İzmir 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş; bu Kurumun
ağaçlık bir yerde olması ve başvurucunun rahatsızlığı nedeniyle bu durumdan ciddi
şekilde etkilendiği sağlık raporlarıyla tespit edilince Nazilli E Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş ve burada da kömür madeninden çıkan gazlardan
oluşan “rahatsızlık nedeniyle” Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
gönderilmiş fakat bu ildeki nem oranının sağlığını etkilediği iddiası ile
naklini istemiş ve “güvenlik gerekçesiyle” Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna nakledilmiştir. Başvurucunun talep ve şikâyetleri ile doktor raporları
dikkate alınarak “hastalık gerekçesiyle” başvurucu tekrar Ödemiş M Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumuna, buradan da “güvenlik gerekçesiyle” İzmir 2 No.lu F Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Sonuç olarak başvurucu 16/2/2011 ile
2/4/2014 tarihleri arasında altı farklı ceza infaz kurumunda bulundurulmuştur.
Nakillerden doğan masraflar başvurucu tarafından karşılanmıştır. Hâlbuki CPT,
tutuklu ve hükümlülerin nakillerinin kamu otoritelerinin kontrolü altında
yapılması ve nakil giderlerinin bu otoritelerce karşılanması gerektiğini
belirtmiştir (CPT, 2 Sayılı Tavsiye Kararlarına Ek, 2006, § 32/3).
94.
Başvurucu
barındırıldığı Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan güvenlik nedeniyle
18/8/2012 tarihinde Denizli D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildikten
sonra ilk yerleştirilmesine kadar bodrum katta müşahede odasında beş gün
tutulmuş, daha sonra zemin katta 5 metrekare büyüklüğünde, sadece tuvaletinde
30x40 cm büyüklüğünde bir penceresi olan bir odada 44 gün boyunca
barındırılmıştır. Başvurucu 44 gün boyunca üçgen biçiminde ve 17-18 metrekare
büyüklüğünde olan havalandırma bahçesinden günde toplam dört saat
yararlandırılmıştır. Bu süre zarfında başvurucunun çeşitli defalar yan
odalarında kalan ve aynı havalandırma bahçesini kullanan diğer iki hükümlünün
sigara içmesinden rahatsız olduğunu belirtmesi üzerine Kurumun İdari ve Gözlem
Kurulu 3/9/2012 tarihinde hükümlülerin ayrı saatlerde havalandırma bahçesine
çıkmalarına karar vermişse de 24/9/2012 tarihinde bu karar iptal edilmiş ve
başvurucu 13 gün daha sigara içen bu hükümlülerle aynı saatlerde havalandırma
bahçesine çıkarılmıştır. Başvurucunun bu odadan şikâyet etmesi ve
havalandırmasının yetersiz geldiğinin anlaşılması üzerine odası değiştirilmiş,
bu sefer de civarda bulunan tavuk çiftliğinden veya boş arazilere atılan tavuk
gübrelerinden gelen keskin kokulardan rahatsızlanan başvurucu, 15 gün de bu
odada kaldıktan sonra odası değiştirilerek yine zemin katta bulunan 8 metrekare
büyüklüğünde rutubetli bir odaya yerleştirilmiştir. Başvurucunun odası bu
tarihten sonra bir daha değiştirilmemiştir.
95.
Başvurucu
hakkında verilen doktor/sağlık kurulu raporlarında başvurucunun tek kalmaması;
toz, rutubet, sigara dumanı, soğuk hava, keskin kokular, hava kirliliği gibi
faktörlerden uzak durması gerektiği vurgulanmasına rağmen başvurucu, Denizli
Ceza İnfaz Kurumuna geldikten sonra iki ay boyunca havalandırması yetersiz,
rutubetli bir odada dışarıdan gelen sigara dumanına ve keskin kokularla taş ve
maden tozlarına maruz bırakılmış, mevcut odasından bir buçuk kat büyük bir
kişilik bir odanın boşalmış olmasına rağmen buraya yerleştirilmemiş ve bu
kurumda bulunduğu süre boyunca birinci kattaki tek kişilik odalara göre rutubet
oranı daha yüksek olan zemin kattaki odalarda tutulmuştur.
96.
Başvurucu,
rahatsızlığının cezaevi şartları veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan
nedenlerle kötüleştiğini ve bu nedenlerle doğal olarak özgürlükten yoksun
bırakılma nedeniyle ortaya çıkan ızdırap ve acının ötesinde bir ızdırap ve
acıya maruz kaldığını iddia etmektedir. Öncelikle başvurucunun bireysel başvuru
yaptığı tarihte bulunduğu Denizli Ceza İnfaz Kurumu müdürünün ve doktorunun
belirttiği üzere bu Kurumun zemin katındaki odalarının rutubetli, civardan
keskin kokuların ve taş ve mermer ocaklarından tozların geldiği odalar olduğu;
yörenin iklim şartlarının karasal karakteri nedeniyle bu odaların soğuk olduğu ve
kuru havanın (bkz. §§ 40, 44) söz konusu olduğu sabittir. Pamukkale
Üniversitesi Sağlık Kurulundan 31/7/2013 tarihinde alınan raporda başvurucunun
astımının kontrol altında olmadığı, her an hayatı tehdit edici atak risk
altında olduğu (bkz. § 27) belirtilmesine rağmen başvurucu 2/4/2014 tarihinde
başka bir infaz kurumuna nakledilinceye kadar havalandırmanın artırılması veya
havalandırma bahçesine çıkış hakkı gibi hiçbir hususta iyileştirme yapılmadan
hayatı tehdit edici risk altında tutulmuştur.
97.
Başvurucunun
daha sonra nakledildiği İzmir 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun İdare
ve Gözlem Kurulu, başvurucunun durumunu değerlendirerek kalabileceği ideal
şartları sağlayan odanın bulunmaması nedeniyle bir odanın geçici süreliğine
hasta koğuşu olarak tahsisine, bu odada tek kalmaması için yanına gönüllülük
esasına dayalı hasta bakımını üstlenecek bir hükümlü verilmesine, talepler
doğrultusunda odaların sık sık havalandırılmasına ve en az dört saat
havalandırma izni verilmesine karar vermiştir. Ancak başvurucu bu odada yalnız
kalmıştır. Kurumun Psiko-Sosyal Servisi başvurucunun hastalığının ağır seyrettiğini,
hastane ve doktor raporlarına göre bazı maddelere alerjisi olduğunu tespit
etmiş; Kurumun ve sosyal yaşam alanlarının özellikle açık veya kapalı spor
salonlarının bu alerjenlerden arındırılması mümkün olmadığından başvurucunun
sağlığını riske atmamak için tedbir amaçlı sosyal faaliyetlere başlatılmama
kararı almıştır. İdare ve Gözlem Kurulu, başvurucuyu durumuna uygun ceza infaz
kurumuna ayırma kararı almak için toplanmış ve önceden alınan tüm sağlık
raporları, Kurumlarının fiziki yapısı ve konumunu birlikte değerlendirmesi
neticesinde Kurumlarının çukur bir alanda bulunması nedeniyle rüzgârla taşınan
toz, polen, duman vs.nin başvurucunun sağlık durumunu olumsuz etkilediğini,
başvurucunun muhtelif zamanlarda beş kez hastaneye sevk edildiğini; Kurumda,
raporlarda belirtilen polikliniklerin bulunmadığını, en yakın sağlık kurumunun
18,6 km mesafede olduğunu ve ulaşımın güçlükle sağlandığını ayrıca ani müdahale
gerektiren astım ataklarında 112 acil ekiplerinin Kuruma ulaşmasında ve
hastanın hastaneye naklinde yaşanan zorlukta başvurucu için hayati risk
oluştuğunu, fiziki yapısı nedeniyle havalandırmanın yeteri kadar
sağlanamadığını ve başvurucunun grup hâlindeki iyileştirme çalışmalarına ve
sportif faaliyetlere katılamadığını belirtmiş ve müessif bir durumun
yaşanmaması, başvurucunun tedavisinin ve infazının birlikte yürütülmesi ve
belirtilen risklerin önlenmesi amacıyla başvurucunun R (rehabilitasyon) tipi kapalı
ceza infaz kurumlarından birine veya bünyesinde sağlık ocağı bulunan ceza infaz
kurumu kampüslerine naklinin uygun olacağını vurgulamıştır. Genel Müdürlük bu
talebi reddetmiştir. Başvurucu 2012 yılından bu yana Aydın'daki ailesinden uzak
kalması pahasına sağlığının korunması gerekçesiyle R (rehabilitasyon) tipi kapalı
ceza infaz kurumlarından birine nakledilmeyi talep etmektedir.
98.
Başvurucunun
ilk kez Aydın E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarından İzmir'e sevk edilmesiyle
başlayan ve hâlen devam eden hastalığına uygun bir ceza infaz kurumu arayışı,
devletin hasta bir mahkûmun nasıl bir yere gönderileceğini incelememesinden,
tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek kolaylıkların sağlanması konusunda önlem
almamasından ve sağlık durumu açısından gerekli önlemleri almada yetersiz
kalmasından kaynaklanmaktadır. Tüm bu tespitler ışığında somut olayda
Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında işkence ve kötü muamele yasağı için gerekli olan
asgari eşiğin aşıldığı açıktır. Başvurucuyu küçük düşürmek veya aşağılamak için
kasıtlı bir niyet olup olmadığına bakılmaksızın ki CPT'nin de belirttiği gibi
kötü muamelelerin çoğunun kasti olmayıp organizasyon eksikliklerinden veya
kaynak yetersizliklerinden kaynaklandığı dikkate alındığında başvurucunun ileri
düzeyde bir astım hastası için gerekli koşulları sağlayan en uygun ceza infaz
kurumuna gönderilmemesi ve böylelikle tedavisiyle infazının birlikte
yürütülmesinin sağlanamaması neticesinde insan onurunu zedeleyecek düzeyde acı
çekmesine yol açıldığından başvurucunun maruz kaldığı şartlar insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak değerlendirilmelidir.
99.
İdare
ve Gözlem Kurulunun başvurucuyu durumuna uygun ceza infaz kurumuna ayırma
kararından da anlaşılacağı üzere başvurucunun tedavi veya kontrollerinin
sürdürülmesinde yaşanan zorluklar nedeniyle başvurucu ciddi hayati risk altında
tutulmakta, Kurumun fiziksel ve çevresel özellikleri nedeniyle sosyal ve
iyileştirme faaliyetlerine katılamamaktadır. Başvurucunun sosyal faaliyetlerin
hiçbirine katılamama zorunluluğunu doğuran ve aynı zamanda hayati risk oluşturacak
koşullarda barındırıldığı süre ile hak ederek tahliye olacağı tarihe kadar da
aynı risklere katlanmak zorunda kalabileceği hususu dikkate alındığında Anayasanın
17. maddesinde yer alan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal
edildiği tespit edilmiştir.
100.
Başvurucunun
hastalığı açısından bulundurulacağı ortamın raporlarda belirtilen koşullara
uygun olmaması ve ifade edilen diğer tespitler ışığında başvurucunun insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye maruz bırakıldığı kanaatine varmak
gerekmektedir.
101.
Açıklanan
nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
3.
6216
Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
102. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şu
şekildedir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
103.
Başvuru konusu olayda Anayasa'nın
17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmış, başvurucunun tazminat
talebinde bulunmadığı dikkate alınarak bu konuda bir değerlendirme
yapılamamıştır.
104.
Dosyadaki
belgelerden tespit edilen 172,50 TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan
1.672,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Anayasa’nın
17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlaline ilişkin şikâyetlerinin KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B.
Anayasa’nın
17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C.
172,50
TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.672,50 TL yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D.
Ödemelerin,
kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden
itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin
sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz
uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığına
gönderilmesine
18/11/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.