TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYSEL TEKER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5347)
|
|
Karar Tarihi: 16/3/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucular
|
:
|
Aysel TEKER
|
|
|
Mehmet TEKER
|
|
|
Ayşegül GENÇ
|
|
|
Kadriye TEKER
|
|
|
Ahmet TEKER
|
|
|
Sultan TEKER
|
|
|
Aziz TEKER
|
|
|
Abdulkadir TEKER
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Vedat KARADUMAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, iş kazasına dayalı
açılan tazminat davasının makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma
haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2014 tarihinde
Diyarbakır 2. İş Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun
Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 3/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
18/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir
örneği görüş için gönderilmiştir.
6. Bakanlığın 15/1/2015 tarihli
yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan
görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucular, murislerinin
iş kazası sonucu hayatını kaybettiği iddiasıyla 29/4/2005 tarihinde işveren
aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmışlardır.
9. Diyarbakır 2. İş Mahkemesi,
başvurucuların olayın iş kazası olduğunun tespit edilmesi istemiyle 29/4/2005
tarihinde açmış oldukları tespit davasının sonucunun beklenmesine karar vermiş;
anılan davanın 18/10/2010 tarihinde kesinleşmesinin ardından 20/11/2012 tarihli
ve E.2006/674, K.2012/724 sayılı kararıyla tazminat istemine ilişkin davanın
kısmen kabulüne hükmetmiştir.
10. Davalının temyizi üzerine
karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 16/12/2013 tarihli ve E.2013/18031,
K.2013/24076 sayılı ilamıyla bozulmuştur.
11. Bozma sonrasında yargılama,
Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin E.2014/519 sayılı dava dosyasında devam
etmektedir.
12. Başvurucular 15/4/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili
Hukuk
13. 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (Mehmet Erbek,
B. No: 2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 16/3/2016
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 15/4/2014 tarihli ve
2014/5347 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
15. Başvurucular, murislerinin
iş kazası sonucu hayatını kaybettiği iddiasıyla 29/4/2005 tarihinde açtıkları
maddi ve manevi tazminat davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
16. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
17. Başvurucular 29/4/2005
tarihinde açtıkları davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
18. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında -ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle-
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
19. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41–45).
20. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, iş kazasından doğan zararın giderilmesi istemiyle açılmış bir tazminat
davasının söz konusu olduğu görüldüğünden 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı
Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin,
medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (Güher Ergun ve diğerleri,
§ 49).
21. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı -kural olarak- uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup somut başvuru açısından bu tarih 29/4/2005’tir.
22. Sürenin bitiş tarihi ise
yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların
yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan
değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarihtir (Güher
Ergun ve diğerleri, § 52).
23. Makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği çerçevesinde,
gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek çalışma barışı açısından arz ettiği
önem nazara alındığında iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı
organlarının özel bir itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu,
iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini
dikkate alarak genel mahkemelerin dışında sözlü yargılama usulüne tabi özel bir
iş yargılaması sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce
mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını
amaçlamıştır (Nesrin Kılıç,
B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 59).
24. 6100 sayılı Kanun’un 447.
maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri
yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da
uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü
yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa ve kolay bir
inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir
yargılama usulüdür (Nesrin
Kılıç, §§ 64, 65).
25. Başvuruya konu yargılama
süreci incelendiğinde; yargılamanın, iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların
niteliği, başvurucular açısından taşıdığı değer ve başvurucuların davadaki
menfaatleri dikkate alındığında makul görülemeyecek derecede uzun bir süre olan
on bir yıla yakın süredir devam ettiği, yargılamanın uzamasında büyük oranda
bilirkişi raporlarının temininde geçen sürelerin, celse aralarının uzun
tutulmasının ve tespit davasının sonucunun beklenmesinin etkili olduğu
anlaşılmaktadır.
26. İlgili yargılama evrakının
incelenmesi neticesinde başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde
görüldüğü anlaşılmakla, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama
faaliyetleri için geçerli genel usule ilişkin hükümler içeren 6100 sayılı
Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin,
uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu
anlaşılmaktadır (bkz. § 12).
27. 5521 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (Hayrettin Ekim,
B. No: 2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
28. Başvuruya konu davada yer
alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve on bir yıla
yakın süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle
başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucular, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle her
biri için 30.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
31. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucuların tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on bir yıla yakın süredir devam eden yargılama süresi
nazara alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvuruculara ayrı
ayrı net 18.070 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. 206,10 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculara
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvuruya konu yargılamanın
on bir yıla yakın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların, makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Başvurucuların, Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı net
18.070 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin
REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini
takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay
içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği
tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin Diyarbakır
2. İş Mahkemesine gönderilmesine
16/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.